*MUSTAFAYI KEMAL YAPAN KAYNAKLAR: FRANSIZ DEVRİMİ VE - TopicsExpress



          

*MUSTAFAYI KEMAL YAPAN KAYNAKLAR: FRANSIZ DEVRİMİ VE SOSYALİZM Mustafayı, Kemal Atatürk yapan elbette Türkiyenin devrimci pratiğidir. Mustafa Kemal, o pratik içinde uluslararası devrimci cereyanlardan beslendiğini her zaman açıkça belirtmiştir. Bu cereyanlar: Bir: Fransız Devrimiyle birlikte anılan demokratik devrimcilik ve İki: Doğu Avrupadaki Sosyalist Devrimcilik (Narodnizm) ve Bolşevik Sosyalizmidir. Fransız Devriminin Atatürk üzerindeki etkisi çok işlenmiştir. Ancak Sosyalizm akımının ve Sovyet Devriminin etkisi hep gizlenmiştir. Bu konuyu Kemalizmin Felsefesi ve Kaynakları başlıklı kitabımda ayrıntılı olarak işledim. Burada özetliyorum. SOSYALİST DEVRİMCİ AKIMIN ETKİSİ Atatürkün daha genç bir subayken, not defterine Evvela sosyalist olmalı, maddeyi anlamalı diye yazdığına değinmiştik. Tarih, 5 Ocak 1904tür. Henüz Sovyet Devrimi olmamıştır ve Sosyalizm, Avrupada 1871 Paris Komünü sonrasındaki iniş sürecinden yükselişe geçebilmiş değildir. Ancak emperyalizmle cephe cepheye gelen ve 30 yıla yakın bir süredir Abdülhamit despotluğunu yaşayan Türkiye, yalnız Büyük Fransız Devriminden değil, Rusyadaki ve Doğu Avrupadaki Narodnik, yani halkçı hareketten de etkilenmektedir. İlk Türkçülerimizin hepsi sosyalist veya halkçı idi. (1) NARODNİZMİN ETKİSİ Türkiyede Genç Türkler ve İttihat Terakki ile başlayan Halkçı cereyanın köklerinde, Narodnizmin etkisi yeterince işlenmemiştir. Türkiyenin millî demokratik devrimini Fransız Devriminden ayıran milletlerarası düşünsel kaynaklarda, Narodnizm ve Sovyet Devrimi hemen kendisini gösterir. Türkiyenin burjuva demokratik devrimi niçin Fransa gibi ferdiyetçi ve liberal bir mecrada ilerlemedi sorusuna cevap verirken, kuşkusuz Türkiyenin bir Ezilen Dünya ülkesi olması belirleyicidir. İşte bu özelliği, Türkiyedeki hürriyetçi akımın yüzünü niçin halkçı ve devletçi akıma çevirdiğini de açıklar. 1917 Şubat ve Ekim devrimleriyle, 20. yüzyıl devrimlerinin perdesi açıldı. Böylece Türkiyeyi paylaşmak için anlaşan üç emperyalistten biri olan Rus Çarlığı yıkıldı ve yerine Kurtuluş Savaşımızı her yönden destekleyen Sovyet devleti kuruldu. Türk Devriminin önde gelen yazarlarından Falih Rıfkı Atay, bu olayı bir Türk yurtseverinin duygularıyla anlatır: Eğer Lenin, Çarlığı yıkmasaydı ve Rusya zafer gününe erişmeseydi, İstanbul Rus olacaktı. İnsanın acaba bir İstanbul köşesine Leninin büstünü koysak mı diyeceği gelir. (2) Atatürk, o işi de yapmış, 1928 yılında Taksim Cumhuriyet Abidesine, hemen kendisinin arkasına Sovyet devrimcisi Aralovun heykelini yerleştirmiştir. ATATÜRK SOVYET DEVRİMİNİ DE KURTARDI Türk Devrimine Moskovadan bakacak olursanız, Atatürk, Türkiyeyi kurtarırken, aynı zamanda Sovyet Devrimini de kurtarmıştır. Rus ve Türk devrimleri, birbirini ateşleyerek gerçekleşmiş ve adeta birbirine sarılarak yaşayabilmiştir. O kadar ki, iki devrimin soluk alma dönemleri bile birliktedir. Rus Devriminin, Yeni Ekonomi Politikası (NEP)yla içteki kapitalistlere ödün verdiği yıllarda, Türk Devrimi de, Halkçılık siyasetinde bir adım geri atarak, özel girişimciliği özendirir. 1923 başında toplanan İzmir İktisat Kongresi, bir bakıma Türk Devriminin NEPidir. 1929 yılında iki devrim yine birlikte, kendi raylarına girerler. Rusyada, yaklaşan Dünya Savaşı tehdidi de göz önüne alınarak, tarım kolektifleştirilir. Türkiyede ise, özel girişimcilikle yüzyıl geçse ilerlemenin mümkün olmadığı saptaması yapılır ve yeniden devletçilik dönemi açılır. 1930ların dünyasında planlama yapan iki ülke vardır. KADER BİRLİĞİ Sovyet Devrimi ve Türk Devriminin birbirinden kopuşları, en sonunda iki devrimin de yıkımını getirmiştir. Türkiye, İkinci Dünya Savaşından sonra Küçük Amerika sürecine itilir. Sovyetler Birliği ise, 1960a doğru kapitalizme geri dönüş yoluna girmiştir. Birbirinden ayrılan Türk ve Sovyet devrimleri, ateşin ortasında kalmış ve kendilerini sokmuşlardır. 1990 yılında Sovyet Devriminin yıkımına son nokta konduğu zaman, Türk Devrimi de son kalelerini vermekte, Atlantikte boğulmaktaydı. Demek ki, Atatürkün biricik vasiyeti olan Sovyet Devrimi ile dostluk, basit bir dış politika seçeneği değil, fakat Kemalist Devrimin biricik yaşama olanağı imiş. İDEOLOJİK ETKİLEŞİM Türk-Rus ilişkilerinin tarihi şöyle özetlenebilir: Gericilik ve emperyalizm, iki ülkeyi karşı karşıya getiriyor. Devrim ve halkçılık ise, birleştiriyor. Sovyet Devrimi ile Türk Devrimi arasındaki bu eşzamanlı yükseliş ve inişler, kuşkusuz karşılıklı ideolojik etkileşime de yol açmıştır. Mustafa Kemal Paşanın 19 Mayıs 1919da Samsuna çıktıktan sonra Havzadaki 18 gün süren çalışmaları sırasında, Sovyetler Birliğinden gelen temsilcilerle buluşmasında Mustafa Kemal, tasarladıkları hükümet tarzının Şuralar Cumhuriyetine, yani Sovyetlere benzediğini belirtmiş ve Devlet Sosyalizmi uygulayacaklarını açıklamıştır. Daha sonra kabul edilen Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası, Havza buluşmasında belirtilen görüşlerin anayasa haline getirildiğini kanıtlar. BOLŞEVİKLİK TARTIŞMASI Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının 19-22 Haziran 1919 günleri arasında beş gün süren Amasyadaki Gizli Komutanlar Toplantısında aldıkları kararların en önemlisi, gereğinde geçici idare kurulmasıdır. Yani artık İstanbul Anadoluya hakim değil, tabi olmak mecburiyetindedir (3). Aslında bu karar, Anadoluda bir Millî Hükümet kurma, başka deyişle Cumhuriyeti kurma kararıdır. Bu kararla birlikte, Bolşevik olma konusunun da tartışıldığı ve bu seçeneğin gereğinde bir kurtuluş çaresi olarak benimsendiği, Mustafa Kemal Paşanın imzasını taşıyan bir şifre telgraf ve ayrıca bir mektupla belgelenmiştir. Birincisi Atatürkün 3. Ordu Müfettişi imzasıyla, Erzurumda Kolordu Komutanı Kâzım (Karabekir) Paşaya hemen görüşmelerin bitişinden bir gün sonra 23 Haziran 1919 tarihinde yolladığı şifreli telgraftır: Bolşevizmin anlayış ve ortaya çıkış şekli bir daha müzakere edilerek, (...) bunun memleket için bir sakıncası olmayacağı düşünüldü. (4) Kâzım Karabekir, İstiklal Harbimiz adlı eserinde, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Bolşeviklik yoluyla kurtulacağımız eğilimine daha İstanbulda iken girdiklerini belirtir ve Amasya toplantısında, bu fikrin, olgun bir hale geldiğini saptar. (5) Mustafa Kemal Paşa, 29 Şubat 1920 tarihinde Talat Paşaya yolladığı mektupta da, gerekirse Bolşevikliğin benimseneceğini şöyle ifade eder: Vatanımızı parçalamak ve milletimizi İngiliz boyunduruğu altında görmek uğursuz ihtimali karşısında Bolşevik prensiplerini fiilen tatbik etmekte kurtuluş çaresi tahmin olunursa, tatbiki yönündeki müşkülata rağmen bugün hakim olduğumuz kuvvete dayanarak, o hususa da başvurmak lazım gelebilir. (6) Mustafa Kemal Paşanın başyazarlığını yaptığı Hâkimiyeti Milliye gazetesi başyazılarında, açıkça Türk Komünizmi veya Sosyalizm savunulmaktadır. HALKÇILIK PROGRAMI Mustafa Kemal Paşanın Heyeti Vekile adına 13 Eylül 1920 günü Büyük Millet Meclisine verdiği Kanunu Esasi Layihası, yani Anayasa tasarısı, Halkçılık Programı adıyla anılmıştır. Cumhuriyetimizin 20 Ocak 1921 tarihli ilk anayasası Halkçılık Programının görüşülmesi sonucu kabul edilmiştir. Biz savaşı hangi programla kazandık, Cumhuriyeti hangi programla, hangi teşkilatla kurduk, cevabı Halkçılık Programındadır. Halkçılık Programı ve Beyannamesi, emperyalizme ve kapitalizme cepheden meydan okur. Hem 2, hem 3. maddelerde emperyalizmin ve kapitalizmin tahakkümüne karşı milletin seferber edileceği ve bir İstiklal Savaşı verileceği belirtilir. ŞURALAR İDARESİ Halkçılık Programı ve 1921 Anayasası, bir şuralar sistemi getirir; devlet örgütlenmesini, vilayet, kaza ve nahiye şuraları temeline oturtur. Merkezde halk yönetiminin en yüksek organı olarak TBMM bulunmaktadır. Atatürk, bu sistemin Sovyet devriminden esinlenerek kabul edildiğini ve Sovyet idaresi anlamına geldiğini açıkça belirtmiştir: Milletimizin bugünkü idaresi, hakiki mahiyetiyle bir halk idaresidir. Ve bu idare tarzı, esası danışma olan şura idaresinden başka bir şey değildir. Ruslar buna Sovyet idaresi derler. (7) Atatürk, 30 Ağustos zaferinden sonra da, Sovyet idaresi tanımını sürdürür. 1922 yılı Aralık ayında şöyle der: Bugün Türkiye devleti, doğrudan doğruya bir meclis, bir şura hükümeti ile idare olunur ve sonsuza kadar böyle idare olunacaktır. (8) Atatürk, Cumhuriyetin temel kuruluşunu açıkladığı, 19 Ocak 1923 tarihli İzmit konuşmasında da, şura hükümeti vurgusunda ısrar eder: Bizim hükümetimiz, bir halk hükümetidir. Tam bir şura hükümetidir. (9) Atatürkün 15 yıl Dışişleri Bakanlığını yapan Tevfik Rüştü Aras da, o dönemin ideolojik yönelişini açıkça saptar; CHP kurulurken programa sosyalist ilkeleri geçirmeye çalıştıklarını ve sosyalizmin en temel ilkesi olan emek ve kabiliyete göre gelir sisteminin programda kaldığını belirtir. Aras, Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesinin sosyalist bir görüşü içerdiğini de anlatmıştır. (10) Yine Aras, Atatürkün Komünist Enternasyonale girmek için samimi olarak başvurduğunu, ancak o dönemde Kominterne hakim olan Stalin muhaliflerinin bu talebi kabul etmediklerini saptar. DEVLET SOSYALİZMİ Mustafa Kemal ve arkadaşları, Kurtuluş Savaşı yıllarında, Sovyetler Birliğinden gelen Komünizm esintileri ile Devlet Sosyalizmi arasında gidip gelmişlerdir. 1930lu yıllarda yeniden Devlet Sosyalizmini benimsediklerini ders kitaplarında bile ifade etmişlerdir. (11) Aslında Devlet Sosyalizmi, Türk devrimcileri arasında daha İttihat Terakki döneminde kabul görmüştür. Talat Paşanın da Devlet Sosyalizmini savunduğu görülüyor. Bizzat Mustafa Kemal, Medeni Bilgiler kitabında, kendi elyazısıyla Bu içtimai teminlere Devlet Sosyalistliğine yaklaşarak varılabilir diye yazdı. (12) Atatürkün Sovyet temsilcilerine ifade ettiği görüşler, Hâkimiyeti Milliye gazetesi yazılarında ve resmî metinlerde yer alan görüşlerle örtüşüyor. Bu görüşmelerin tutanakları, Mehmet Perinçek tarafından Sovyet arşivlerinde bulunmuş ve yayınlanmıştır. (13) Bu görüşmelerde, Atatürk, amaç olarak sosyalizmi benimsediklerini, hatta sınıfsız bir toplum için mücadele ettiklerini, ancak Türk toplumlunda henüz keskin sınıf farkları olmadığını ve bütün halkın toptan Ezilen Millet konumunda bulunduğunu belirtmiştir. Buradan hareketle Atatürk, Türkiyenin önündeki devrimin millî ve demokratik karakterde olduğuna dikkat çekmiştir. Bu görüşler, Sovyet yöneticileri tarafından da yerinde görülmüştür. TÜRK-SOVYET ASKERİ İŞBİRLİĞİ Türk Devrimi ile Sovyet Devrimi arasında askerî alandaki işbirliği, dünya tarihinde az rastlanır boyutlardadır. Başta Atatürk, Kemalist Devrimin önder kadrosu, Kâzım Karabekir Paşanın belirttiği gibi, Anadolunun kurtuluşu için, Bolşevik ordularıyla el ele vermek zorundaydı. (14) Türk Ordusu ile Kızıl Ordunun buluşmasını Atatürk, 14 Ağustos 1920 günü TBMMde yaptığı konuşmada müjde olarak bildirmiştir: Kızıl kuvvetler, (...) Ermeni maksatlarını fiil mevkiine koydurmadılar. 1 Ağustos tarihinde Bolşevik hükümetinin Kızıl Ordusuyla Büyük Millet Meclisinin Ordusu Nahcivanda birbiriyle maddeten birleşmiş oldu (alkışlar). Oraya giden kuvvetlerimiz kızıl Kuvvetler tarafından özel merasim ve fevkalâde ihtiramat ile kabul edilmişlerdir. (15) İki devrim arasındaki askerî işbirliği, büyük boyutlarda para ve silah yardımı düzleminde sürmüştür. Büyük Taarruz sırasında Kocatepe sırtlarında, hemen Atatürkün arkasında bir Sovyet komutanının bulunduğu fotoğraflarla belgelidir. STRATEJİK DOSTLUK Dünyada bir Sovyet devrimcisinin heykelini ilk diken ülke, yanlış bilmiyorsam Türkiyedir. 1928 yılında yapılan Taksim Cumhuriyet Abidesinde hemen Atatürk ve İsmet Paşanın arkasında ünlü kasketiyle Aralov bulunmaktadır. Anıtların gelip geçici değil, stratejik tavırları yansıttığı dikkate alınırsa, Atatürkün Taksim Abidesiyle verdiği mesajın içeriği daha iyi anlaşılır. Sovyet dostluğu, Türk Devrimi açısından stratejik bir ilkedir. 1930ların devletçiliği ve plancılığı, dünya bunalımının zorunlu kıldığı gelip geçici bir uygulama değil, fakat stratejikti. 1930larda dünya büyük bir krize girerken, iki ekonomi hızla gelişiyordu. İkisi de kamucu ve plancıydı: Sovyetler Birliği ve Atatürkün Türkiyesi. Sovyet Devrimi ile Türk Devrimi arasındaki dava ve fikir arkadaşlığı, Türkiyenin eğitim sistemine de yansımıştı. Anadoluda ortaya çıkan silahlı milli ayaklanma hareketi, siyasi konum ve hedeflerde Sovyet Rusyayla tam benzerlik arz ediyordu. Düşmanlar aynıydı. Her iki memleketin mücadelesinde ortak noktalar vardı; her iki memleket, coğrafi konumlarından dolayı biri ötekinin düşmanları tarafından kuşatılmasına engel oluyordu. ORTAK EMPERYALİZM TEORİSİ Bilimsel Sosyalizmin Kemalist Devrim üzerindeki etkisini şu maddelerde özetleyebiliriz: -Leninin emperyalizm teorisi: Atatürk ve Kemalist Devrimin önde gelen kadroları, İstiklâl Savaşının başından itibaren Leninin emperyalizm teorisini benimsediler. -Atatürk, son nefesine kadar dünya olaylarını emperyalizm teorisiyle açıklamış ve 1930lu yıllarda Emperyalizmin mahv ve nabut olacağını belirtmiştir. -Batı karşıtlığı ve Asyalıyız tanımı: Atatürk Türkiyesi, emperyalizm çağının zalimler-mazlumlar kutuplaşması içindeki yerini çok kesin tanımlamıştır. -Sınıf, ırk, renk farklarının kalmadığı uyum dünyası SINIFSIZ TOPLUM AMACI Yakup Kadri, Atatürkün sınıfsız toplumu amaçladığını şöyle belirtir: Atatürkte gerçekten sosyalist görüş vardı. O, sınıfsız bir toplum düzenine ulaşmak istiyordu. Sınıfsız toplum tabii ki sosyalist bir idealdir. (16) Atatürkün 29 yaşındayken Milli Eğitim Bakanlığını yapmış olan Cemal Hüsnü Taray da aynı saptamayı paylaşır: Atatürk, sık sık Biz çiftçi ve çoban bir milletiz derdi. Sınıfsız bir toplum düzenini özlüyordu; sayin yani emeğin her mesleki faaliyette aynı değere sahip olmasını, emeğin en üstün değer tanınmasını, sınıf tezadlarının kaldırılmasını istiyordu. (17) -Aşamalı devrim teorisi: Atatürk, aşamalı devrim teorisini savunuyordu. Ki toplumlar ancak önlerindeki sorunları çözebilirler. Atatürk ve arkadaşları, Türkiyenin milli demokratik devrim aşamasında bulunduğunu hep vurguladılar. Altı Ok, bir milli demokratik devrim programıydı. -Arasız devrimler: Atatürk, Leninin Türkçeye 1960 ve 1970li yıllarda kesintisiz devrim diye çevrilen teorisini de kabul etmişti. Bunu daha güzel bir Türkçeyle Arasız devrimler diye ifade etti. (18) -Şuralar sistemi: Kurtuluş Savaşı yıllarında yapılan ilk Cumhuriyet Anayasası, şuralar sistemini getiriyordu. Atatürk, yukarda bu sisteme Rusyada Sovyet sistemi dendiğini açıkça belirtti. (19) -Altı Okun devletçilik, halkçılık ve devrimcilik okları: Altı Ok, Kemalist Devrimin programını özetler. Dipnotlar: 1-Bkz. Teori, Sayı 188, Eylül 2005. Bu konuda Arif Acaloğlunun Aydınlık dergisinde yazdığı bilgilendirici yazıya bakılmasını öneririz. Arif Acaloğlu, Devrimci Toplum Önderleri: İlk Türkçüler, Aydınlık, Sayı 768, s. 22-25 2-Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Doğan Kardeş Matbaacılık San. A.Ş, İstanbul, 1969, s.166. 3-Atatürkün Bütün Eserleri Nutuk 1, c.19, s.44; Nutuk/Söylev, c.III, TTK Basımevi, Ankara, 1999, s.1234, Belge 27. Bu konuda bkz. Doğu Perinçek, Kemalist Devrim-4/ Kurtuluş Savaşında Kürt Politikası. Kaynak Yayınları, İkinci Basım, İstanbul, Aralık 1999, s.141. 4-Atatürkün Bütün Eserleri, c.3, Mayıs 2000, s.114. 5-Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, c.1, Emre Yayınevi, İstanbul, s.96. 6- Atatürkün Bütün Eserleri, c.6, Ağustos 2001, s.409. 7- Atatürkün Bütün Eserleri, c.12, s.200. 8- Atatürkün Bütün Eserleri, c.14, s.176. 9- Atatürkün Bütün Eserleri, c.14, s.329. 10-Tevfik Rüştü Aras, Yön Dergisi, 30 Ekim 1964. 11-Kemalist Devrimin devlet sosyalistliği konusunda bkz. Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali 1-2, s.197 vd; Muammer Aksoy, Atatürk ve Sosyal Demokrasi; Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, 2, s.469 vd; Doğan Avcıoğlu, Türkiyenin Düzeni, 1, 448 vd; S.N. Tansu, İki Devrin Perde Arkası, s. 338 vd; M. Suphinin Staline raporu, Teori 126, Temmuz 2000 (Kemalistlerin devlet sosyalizminden yana olduğunu belirtiyor); Korkut Boratav, 100 Soruda Devletçilik, s. 58 vd. (Celal Bayarın Hakimiyeti Milliyeye cevabı var); Mustafa Kemal-Frunze Görüşmeleri, Kaynak Yayınları, s.39; Medeni Bilgiler, s. 72, 527; Tekinalp, Kemalizm, s. 228, 243, 252. 12-Prof. Dr. A. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürkün el yazıları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Basım, Ankara, 1988, s.72. 13- Kazım Kararbekir, İstiklal Harbimiz, c.1-2, Emre Yayınları, İstanbul 14- Mehmet Perinçek, Atatürkün Sovyetlerle Görüşmeleri 15- Atatürkün Bütün Eserleri, c.9, s.174. 16- Bkz. Yön Dergisi, Yıl 1, Sayı 47, 7 Kasım 1962, s. 12. 17- Bkz. Yön Dergisi, aynı yerde. 18- Atatürkün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 380, 19- Atatürkün Bütün Eserleri, c.12, s.200; c. 14, s. 170 ve 329 Doğu Perinçek
Posted on: Sat, 30 Nov 2013 08:37:42 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015