OBAMA NEDEN TAYYİPE SIRT DÖNDÜ ABD’de 2 ayda 1 çıkan - TopicsExpress



          

OBAMA NEDEN TAYYİPE SIRT DÖNDÜ ABD’de 2 ayda 1 çıkan uluslararası ilişkiler, ulusal güvenlik ve ekonomi gibi konuları ele alan The National Interest dergisi, Obama ile Erdoğanın neden ayrıştığını analiz etti. Düşünce kuruluşu “The Century Foundation”ın kıdemlı yazarı ve Türkiye’nin ABD eski Büyükelçisi Morton Abramovitz ile aynı kuruluşta araştırma asistanı olan Ömer Zarplı tarafından kaleme alınan yazıda, Erdoğanın Suriyede cihatçı gruplara verdiği desteğe dikkat çekildi. Amerika’nın inisiyatif eksikliğinin Türkiye’nin mezhepsel yaklaşımı ile üst üstte gelmesiyle 2 müttefik ülke arasında sürüp giden bir anlaşmazlığın oluştuğunu aktaran yazar, Daha da kötüsü Erdoğan’ın Esad’ın gidişini hızlandıracak çabaları ve özerk bir Kürt bölgesini engellemek pahasına radikal Cihat gruplarına verdiği destek ABD’yi öfkelendirmiş ve Obama Yönetimi de bu tavrını etkin bir askeri müdahaleye başvurmayarak göstermişti. Dedi. İşte o analiz: Suriye Türk Başbakanı Erdoğan için adeta bir lanete dönüşmüş durumda. Bununla beraber Amerikan-Türk ilişkilerine zarar vermeye devam ediyor. 2 yıllık bir kararsızlığın ardından, Başkan Obama askeri seçenekleri listeden sildi ve karşıt tarafları uzlaşma masasında biraraya getirmeye odaklandı. Buna karşılık, Erdoğan bu olasılığa inanmadığı gibi bedeli ne olursa olsun barış için Esad’ın tasfiye edilmesinde ısrar ediyor. Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan birçok görüş farklılıklarının yanısıra bu 2 farklı görüşü de ortak bir zeminde buluşturmak güç gözüküyor. Suriye savaşı ve Erdoğan’ın politikaları Türkiye’ye çok büyük bedeller ödetmeye devam ediyor: 600 bin ve artmaya devam eden mülteci sayısı, onlara ve Suriyeli direniş unsurlarına harcanan milyarlarca Dolar, kendi ülkesinde artan mezhepsel farklılıklar, Cihat gruplarının kol gezdiği sorunlu bir sınır, Türkiye’nin kendi Kürt Sorununu daha da karmaşık bir hale getirecek Suriye topraklarında özerk bir Kürt yönetiminin oluşumu ve ayrıcalıklı tuttuğu Müslüman Kardeşlerin yıpranma sürecine girmesi gibi. Suriye’de devam eden bu olumsuz durum, Erdoğan’ın 10 yıllık sınırsız siyasal gücüne zarar vermiş; gelecek 18 ay içerisinde yapılacak 3 seçimi ve dolayısı ile kendi siyasal geleceğini de etkileyecektir. ERDOĞAN CİHAT GRUPLARINI DESTEKLEYİNCE ABD ÖFKELENDİ Vaşington ile Ankara Esad’ın gitmesi hususunda çok önceden anlaşmışlar ve görüşmeler o noktada kalmıştı. Bir zamanlar çok yakın olduğu samimi dostuna karşı gelmiş ve ağırlığını muhaliflerden yana koyan Erdoğan, anlaşılan Esad’ın iktidarda kalma süresini ve ABD’nin müdahale etme isteğini yanlış hesaplamıştı. Zamanla Vaşington’un Esad’ın gidişini hızlandıracak ne bir askeri stratejisi, ne de Ortadoğu’da başka bir çatışmaya dâhil olma gibi bir isteği olduğu anlaşıldı. İsyancıların desteklenmesi ile uçuşa yasak alanların veya insani koridorların oluşturulması için Erdoğan ve Arap Müttefikler tarafından yapılan çağrılar ise önemsenmemişti. Amerika’nın inisiyatif eksikliği, Türkiye’nin mezhepsel yaklaşımı ile üst üstte gelince, 2 müttefik ülke arasında sürüp giden bir anlaşmazlığa neden oldu. Daha da kötüsü Erdoğan’ın Esad’ın gidişini hızlandıracak çabaları ve özerk bir Kürt bölgesini engellemek pahasına radikal Cihat gruplarına verdiği destek ABD’yi öfkelendirmiş ve Obama Yönetimi de bu tavrını etkin bir askeri müdahaleye başvurmayarak göstermişti. ABD’nin önde gelen gazetelerinin Cihat gruplarını desteklemiş üst düzey Türk yetkililer hakkında çok ağır eleştirilerde bulunmaları 2 ülke arasındaki ayrışmayı gözler önüne seriyordu. Türk Hükümetinin şimdi bu grupları desteklemediğine dair açıklamasına ise şüpheyle bakılıyor. Eylül’de ki kimyasal silah anlaşması ve diplomatik görüşmelere odaklanılması, Erdoğan için kötüsonuçlar vermiştir. Erdoğan, Esad’ın Obama’nın “kırmızı hattını” ihlal etmesinden ötürü, Batı’nın kesin bir aksiyon alacağına inanıyor ve ABD’ye destek olmaya hazırlanıyordu. Oysa beklenen olmadı, Esad’ın Ağustos ayındaki kimyasal saldırısı diplomasi ile sonuçlandı. ABD’nin Rusya ile anlaşması Esad’ın en az 6 ay daha iktidarda kalacağını gösterdi. Anlaşma teröristlerin kimyasal silahları ele geçirme tehdidini azaltırken, Amerikan askeri müdahaleyi önledi ve Esad rejimini korumuş oldu. Anlaşılan Obama anlaşmayı yapmadan önce Erdoğan’a danışmaya gerek görmemişti. U DÖNÜŞÜ ERDOĞANI YALNIZLAŞTIRDI Vaşington’un bu U-dönüşü ve diplomasiye odaklanması Erdoğan’ı yalnızlaştırdı ve olayların akışını değiştirmedeki etkisini de neredeyse yok etti. Türk Hükümeti anlaşmayı ve Cenevre görüşmelerini destekliyor gözükse de hemen hemen herkes gibi kendileri de diplomasi yoluyla Esad’ın gideceğine inanmıyorlar. Erdoğan elbette ki şartlara uyum sağlayabilecek ve duruma göre kararlar alabilecek usta bir siyasetçi, bu tutumunu Irak’ta ve İran’a ılımlı (ve gereksiz) mesajlar vererek gösterdi; fakat Suriye muazzam zorluklar arz ediyor. Savaşın sonuçlanması için ABD ve Türkiye aynı konumda olmaları gerekir ki bu da ancak 2 ülkenin mevcut politikalarını gözden geçirmeleri ile gerçekleşebilir. Türklerin Esad rejiminin de etkin olacağı bir siyasal uzlaşmayı kabul etmeleri; Vaşington’un ise muhalefet ile hükümeti masaya getirebilmek ve Cenevre II’nin başarılı sonuçlanması için askeri olarak daha etkin bir rol alması gerekir. Bir savaşı müzakereler yoluyla en gerçekçi ve hızlı bir çözüme kavuşturmak, belki de rejimin ve muhalefetin arasındaki askeri farklılıklarıdaraltmaktan geçiyor; yani kısacası Esad’a savaşı kazanamayacağını izah etmek gerekiyor. Şu sıralar, kendi halkının açlıktan ölmesi pahasına,ayaklanmaları bastırıyor gibi gözüküyor. Bu durumu değiştirmek ve radikal Salafi ile Cihat gruplarının yükselişlerini ters yüz etmek için ılımlı karşıt kuvvetlerinin ciddi şekilde geliştirilmeleri gerekmektedir. Karşıt kuvvetlerinin görüşlerindeki engin farklar ve arttırılmış bir askeri tedarik programını yönetme sorunları göz önünde bulundurulduğunda bunun pek de kolay olmayacağı ortadadır. Silah tedarikinde bulunarak ve karşıt kuvvetlere diğer askeri yardım çeşitleri sağlayarak ABD’nin daha fazla sorumluluk alması gerekirken; Türkiye’nin ile Arap ülkelerinin Cihat kuvvetlerine yardımları kesmeleri, hatta onları imha etmeleri ve topraklarına girmelerine izin vermemeleri gerekmektedir. Fakat ABD’nin bölgede etkin katılımı Türkiye’yi ve Körfez Ülkelerini duruma uyum sağlamaya yönlendirebilir ve ılımlı karşıt kuvvetleri üzerinde etkilerini arttırabilir. Şimdiye kadar Obama Yönetimi bu yolda ilerlemeye şüpheyle yaklaştı. Bunda belki de İran ile yapılan nükleer görüşmelerin sekteye uğraması endişesi söz konusu. Fakat ılımlı kuvvetleri güçlendirmede ve tarafları uzlaşma masasına getirmede yaşanacak aksaklık, Amerika’nın ciddi askeri gayretine rağmen, siyasi değişim için umutları boşa çıkaracaktır. Kimyasal silah anlaşması ki dikkatleri silahsızlanmaya odaklıyor, Suriye’de yaşanmakta olan süreci durduramıyor. Savaşın etkileri tüm bölgede ve ötesinde, yaşanan insanlık faciası ise dehşet verici. Kontrolümüzün dışında dahi olsa savaşın biraz daha hızlı sonuçlanması milyonlarca insan için büyük bir merhamet hareketi olacaktır, bu da ancak ABD’nin ile Türkiye’nin acilen politikalarını gözden geçirmelerine ve eksikliği görülen bir Amerikan-Türk işbirliğini oluşturmalarına bağlıdır. Görüleceği üzere, bugün Suriye’de yaşanmakta olan tehlike Türk-Amerikan ilişkilerinin çok daha ötesindedir
Posted on: Fri, 15 Nov 2013 16:34:13 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015