ATATÜRK’ÜN ELEŞTİRDİĞİ OSMANLI - TopicsExpress



          

ATATÜRK’ÜN ELEŞTİRDİĞİ OSMANLI PADİŞAHLARI Atatürk’ün en sert biçimde eleştirdiği Osmanlı padişahı Vahdettin’dir.[13] Kurtuluş Savaşı’nın belli bir dönemine kadar, Halife-sultana bağlı kitlelerin Kurtuluş Savaşı’na cephe almamaları için Vahdettin’den “saygıyla” söz eden Atatürk, Vahdettin’in Kurtuluş Savaşı yıllarındaki hıyanetlerini görmeye başladıktan sonra (1920) Meclis gizli oturumlarında Vahdettin’in “hain” olduğunu açıkça ifade etmiş, ama yazışmalarında yine “strateji gereği” bu gerçeği açıklamamıştır. Ta ki, son padişah son ihanetini yapıp, düşmana sığınıncaya kadar... Atatürk, Vahdettin İngilizlere sığındıktan sonra (17 Kasım 1922) “Vahdettin gerçeğini” ulusuyla paylaşmıştır. Bugün, cumhuriyet tarihi yalancılarınca “kahraman” ilan edilen Vahdettin’i Atatürk çok ağır biçimde eleştirmiştir. İşte o eleştirilerden bazıları: “Saltanat, hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta…” Atatürk Vahdettin’e sadece “alçak-hain” demekle kalmamış, çok daha ağrırı, “yaratık” demiştir. Evet! Yanlış okumadınız YARATIK demiştir… İşte Atatürk’ün Vahdettin hakkındaki o sözleri: “O zaman egemenliğin babadan oğula geçmesi gibi yanlış bir yöntem olarak büyük bir kat, gösterişli bir son kazanabilmiş bir alçağın, onuru çok yüksek olan soylu bir ulusu nasıl utanacak bir duruma düşürebileceği, kendiliğinden anlaşılır. Gerçekten neden ve nasıl olursa olsun Vahdettin gibi özgürlüğünü ve canını kendi ulusu içinde tehlikede görebilecek derecede aşağılık bir yaratığın, bir dakika bile olsa bir ulusun başında olduğunu düşünmek ne acıklıdır. Kıvancımız şudur ki: Bu alçak alçaklığını, atalarından kalma padişahlık katından Türk ulusunca atıldıktan sonra tamamlamış bulunuyor. Türk ulusunun bu öncelikli davranışı elbette övülmeye değer. Beceriksiz, aşağılık, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının kanadı altına sığınabilir; ama böyle bir yaratığın bütün Müslümanların halifesi kimliğini taşıdığını söylemek kuşkusuz uygun düşmez.”[15] “Beceriksiz, aşağılık, duygusuz, anlayışsız, soysuz bir yaratık…” İşte Atatürk’ün Vahdettin’e bakışı bu kadar net ve bu kadar serttir. Tartışmasız, Atatürk’ün en sert biçimde eleştirdiği Osmanlı padişahı Vahdettin’dir. Çünkü o, hiçbir Osmanlı padişahının yapmadığını yapmış, bir ölüm kalım savaşında düşmanla çok sıkı bir işbirliğine girmiş, vatanı kurtarmaya çalışanların üzerine ordu göndermiş, bir iç savaş başlatmış, kısaca düşmanın maşası olmuş, bu da yetmemiş savaş sonrasında hiç çekinmeden düşmana sığınarak vatanından kaçmıştır. Atatürk, “sultan” unvanına fazlaca önem vermesi ve Timur’la olan çatışmasından dolayı Yıldırım Bayezıt’ı, Fatih’in hamlelerini devam ettirmeyen II.Bayezıt’ı ve “saltanatı uğruna ülkeye yabancıları davet etti” dediği II. Mahmut’u da eleştirmiştir.[16] Ama bu eleştirilerin hiçbiri Vahdettin’e yönelik eleştiriler kadar sert değildir. Atatürk, Harp Okulu yıllarındaki bir konuşmasında Osmanlı Devleti’nden, bazı Osmanlı padişahları ve devlet adamlarından şöyle söz etmiştir: “Nerde Fatih, Yavuz, Kanuni, üçüncü Selim gibi hükümdarlar! Son devir Osmanlı padişahları hep cahil ve zavallı kimseler.Kendileri cahil oldukları için de memlekete düzen verebilecek vezirlere asla tahammül edememişler, memleketi bu hale sürüklemişlerdir. Abdülmecit Mustafa Reşit Paşa’dan, Abdülaziz Ali ve Fuat paşalardan, Abdülhamit Mithat Paşa’dan, Hüseyin Avni Paşa’dan daima korkmuştu. Sıkışık zamanlarda onları sadarete layık görmüşler, tehlikeyi atlattıktan sonra Mahmut Nedim gibi dalkavukları, hırsız ve uğursuzları işbaşına getirmişlerdir.Şunu iyi bilelim ki: Mithat Paşa sağ olsaydı, Hüseyin Avni Paşa öldürülmeseydi ne ordumuz ne de donanmamız bugünkü hale düşerdi. Akdeniz’de ikinci durumda olan donanmamız Karadeniz’de Ruslar’a herhalde dersini verecek 1877-1878 seferinde Ayastefanos’a kadar çekilmeyecektik.Türk-Yunan Savaşı’nda bu donanmayı haliçten çıkarmayacak hale getirmek suç değil midir? Millet padişahından neden hesap soramamalıdır?Bir hıyanet olan bu hareketlerde bulunan bir insanı Fatihlerin, Yavuzların torunu olarak kabul etmek mümkün müdür?” Görüldüğü gibi Harp Okulu öğrencisi, daha 20’li yaşlarındaki Mustafa Kemal, bir Osmanlı tarihi eleştirisi yaparak, “Millet padişahından neden hesap sormamalıdır?” diyebilmektedir. Ne diyelim “adam olacak çocuk işte!..
Posted on: Mon, 22 Jul 2013 00:46:36 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015