Akideyi Bozan Mevzu Ve Zayıf Hadislere Örnekler: - TopicsExpress



          

Akideyi Bozan Mevzu Ve Zayıf Hadislere Örnekler: Birincisi: Allah (c.c)’ın isim, sıfat ve Tevhidi hakkında uydurulan hadisler: Allah (c.c)’ın sıfatları ve isimleri konusunda Rasulullah’a isnad eden birçok uydurma hadis vardır: Rasulullah’a soruldu: Allah hangi maddedendir? Rasulullah şöyle demiş: “ Allah akan bir sudandır. Topraktan ve gökten değildir. Atlar yarattı ve onları koşturdu. Sonra atlar terledi. Bu terden de kendi nefsini yarattı. “ Bu uydurma hadis İbnil Cevzi’nin mevzu hadisler kitabında (c: 1 s: 105 ) nakledilmiştir. Allah-u Teala Kur’an ayetlerinde ve sahih sünnetlerde kendi sıfatlarını açıklamışken bir insanın Allah’ın hangi maddeden olduğu hakkında Allah (c.c) ’a iftirada bulunmasından daha çirkin bir şey olabilir mi? Bu uydurmayı Rasulullah asla söylememiştir, bunu affetmekten daha çirkin bir davranış olabilir mi? Ve bu şekilde insanları aldatmaktan daha kötü bir yol varmı-dır? Allah bunu uyduranlara lanet etsin. Zira bunu ne bir müslüman, ne şakacı bir insan ve ne de aklı olmayan bir kimse uydura bilir. “Geceleyin Beytil Makdis’e giderken Cib-ril beni babam İbrahim’in mezarına götürdü ve dedi ki:-”Ey Muhammed ! Burada in ve iki rekat namazkıl” sonra Beytil Lahm şehrine götürdü ve -”Burada dur ve iki rekat namaz kıl, çünkü burada kardeşin İsa dünyaya geldi.”, dedi. Sonra beni bir kayaya götürdü ve dedi ki:Buradan Rabbin semaya yükseldi. Bu uydurma ise İbn-il Arak’ın Tenzihiş Şeria kitabında geçmektedir. İbn-il Cevzi bu sözü naklettikten sonra şöyle dedi: “Bu sözleri uyduran daha çirkin sözler de uydurdu, fakat bu sözleri çirkinliği sebebiyle burada zikretmek istemiyorum. Bu sözleri uyduran Abdul Müneccem İbn İdris ve babasıdır.” Dare Kutni: “Abdul Müneccem ve babasının rivayet-leri kabul edilmez demiştir.” “Zor duruma düşerseniz mezarda bulunanlardan yardım isteyiniz.” Bu uydurma bir hadistir. İşte sapıklığın ve saptırmanın en çirkin örneği... Bu şeriat her kimin olursa olsun, mezar veya mezarlıkları ziyaret edip, oralarda namaz kılmayı ve yaratanları yüceltmeyi kesinlikle yasaklamıştır. Bu şeriat mescit üç mescidin dışında hiçbir mescit ve memleketin yüceltilip, özellikle ziyaret dilmesini kesinlikle yasaklamıştır. Yine bu şeriat kaya, duvar, ağaç, tahta yığınları veya bunlar gibi putlaştırılması mümkün bütün varlıkların yüceltilip ziyaret edilmesini de kesinlikle yasaklamıştır. Hal böyleyken bu tür eski cahiliyyet adetlerini üzerlerinden atamayan habis ruhlu şeytan yandaşları bu arzularını tatmin edebilmek ve çevreden tepki görmemek, bu pis ve reddedilmiş adetleri meşrulaştırmak için Rasululah’a ve bu dine yakışmayan sözler uydurmuşlardır.Bu sözler kendileri gibi cahil olanların hoşlarına gitmiş ve böylece kısa sürede yayılma ortamı bulmuştur. Günümüzde bu tür uydurmalar genellikle tasavvuf ehli bidatçilerin kitaplarında, yaşantılarında ve inançlarında mev-cuddur. Bunların etkilediği cahil halk da ,maalesef günümüzde hala bu yoldadır ve bunu İslam’dan sanıp sevap bekleyerek yapmaktadırlar. Keşke sapık olup sevap yerine günah kazandıkların, mükafat yerine azap göreceklerini bilselerdi... “Allah (c.c)şöyle demiş: “Ben gizli bir hazine idim. Tanınmayı istedim. Halkı yarattım ve bunların vasıtasıyla tanındım.” İbn Teymiyye bu söz hakkında şöyle demiştir:”Bu uydurma(mevzu) bir hadis olup kesinlikle Rasulullah’ın sözü değildir.Bu rivayetin ne sahih ne zayıf hiçbir senedi yoktur.” Zerkaşi şöyle dedi: Hafız İbn Hacer el-Askalalani>>Leali’ kitabında , İmam Suyuti ve başkalarının da İbn Teymiye ‘nin görüşünde oldukların zikretmiştir.>> Şeyh İsmail İbn Muhammed el-Acluni adlı kitabında bu hadis hakkında: demiştir. (Keşful Hafa ) Halk arasında hadis olarak yayılan: > sözü aslında uydurma bir hadistir. İmam Suyuti bu sözü mevzu hadisler arasında zikretmiştir. İmam Nevevi ve İbn Teymiyye bu hadis için uydurma demişlerdir. > > Bu iki uydurma hadis vahdeti vücuda inanan tasavvufçuların temel dayanağıdır. görüntüsünden başka bir şey değildir. Onlara göre kendini bilen Rabbini bilir, sözünün manası: Nefsin hakikatini bilen kendinin Allah olduğunu bilir. Çünkü insan yeryüzünde Allah’ın görüntüsünden bir görüntüdür. Onların sapık inancına göre Allah yarattığı şeylerde değişik olarak ortaya çıkabilir. Bu yüzden bazı tarikat şeyhleri: Subhani (her türlü noksan sıfatlardan münezzehim... Bir başkası: Ben O (yani Allah ), O (Allah) Benim Biz ikimiz bir bedende iki ruhuz. >> Feriddin Attar şöyle demiştir: > Zındıkların uydurduğu bu sözde haklı oldukları tek bir yön vardır. Oda bizzat kendilerinin birer köpek ve domuz olduk-larıdır. Hatta bu hayvanlar bile Alah’a devamlı kulluk ettiklerinden dolayı, bunlardan daha üstündürler. Allah (c.c) onlardan ve onların uydurmalarından münezzeh ve yücedir. Bu inanç karanlık ve sapık bir akide olup yahudi ve hrıstiyanların akidesinden daha da sapık bir akidedir. Çünkü yahudiler yanlızca Uzeyr’i Allah’a nisbet ederek; Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hristiyanlar ise yalnız İsa (a.s)’ı Allah’a nisbet ederek; > dediler. Fakat Vahdeti Vücuda inananlar Allah-u Tealayı tamamen inkar ederek yarattıklarıyla bir tutmuş ve bu sapık düşünceleri-ne de şu uydurma hadisi delil getirmişlerdir: > Bu söz Gazali’nin > adlı kitabında geçmektedir. Hafız el-Iraki bu hadis hakkında: >, demiştir. İbn Teymiyye bu hadis hakkında şöyle demiştir: da bu hadisi zikrederek şöyle demiştir: Es-Sehavi bu hadis için; > demiştir. Zerkeşi, Deylemi bu hadisi İbn Ömer’den şu lafızla rivayet etmiştir: > Bu hadisin senedine zayıftır demiştir. Sanani bu hadis için uydurma demiştir. Bu ve daha önceki hadis, Allah’ın isim ve sıfatlarının Kur’an ve sünnette geçtiği gibi olmadığını bunların, biline-meyeceğini, bu sebeple Allah’a havale edilmesi gerektiğini sanan sapık görüşlerin delil aldığı hadislerdir. Onlar bu inan-cı Rasulullah’ın tavsiye ettiğini ve aynı zamanda hem saha-belerin hem de ehli sünnetin bu görüşte olduğunu iddia etmişlerdir. Bu görüşü bu şekilde insanlara aktardılar. Halbuki bu konuda ehli sünnetin görüşü şudur: İbn Teymiye bu hadis için uydurma demiştir. Şeyh Aliyul Kari ve İbn’ul Kayyım bu hadis için şöyle dediler: demiştir. Buna benzer bir başka hadis de şudur: Bu hadisin aslı yoktur ve uydurmadır. İşte bu ve buna benzer uydurma hadisler şüphesiz ki şirkin kapılarını ardına kadar açan hadislerdir. Çünkü böyle olunca birşeyin doğruluğuna inanmanın ölçüsü o şeyin fayda vermesi olmuş olur. Hatta o şey fayda verici olmasa bile sırf fayda vereceğine inanılması onu doğru olarak kabul etmeye kafi görülür. Mesela: Bir şeyin fayda verdiğine inanılırsa bu bir taş bile olsa Allah subhanehu ve Teala o taşın o kimseye fayda vermesini sağlar. Hatta kişi sapık bir inancın fayda vereceğine inanarak ona bağlansa Allah o sapık inancı kişiye fayda verici kılar Bu ve benzeri inançlar yahudu ve hristiyanlardan kalma adetlerdendir ve onlar tarafından bu dine sokulmaya çalışılmıştır. Onlar: > ya da; > İşte bunlar mademki fayda veriyor öyleyse onlara inanmamız gerekir,derler. Ve bu görüşlerine yukarıda bahsedilen uydurma hadisleri delil göstererek insanlar arasında yayılması insanları yaydılar. Sonunda insanlar öyle bir hale geldiler ki, uluhiyette Allah’a şirk koşmaya başladılar. Halbuki Rasuller insanları özellikle şirkin bu türünden sakındırmak için gelmişlerdi. Bu ve buna benzer hadislerin hepsini burada anlatmamız mümkün değildir.Bizim buradaki amacımız örnekler vererek insanların Allah (c.c)’nun isim ve sıfatları konusunda uydurulan hadislerin insanların akidelerine ne kadar zarar verdiğini vurgulamaktadır. İkincisi: Rasulullah (s.a.v) hakkında uydurulan hadisler: Hadis uyduranlar ve yalancılar, Rasulullah hakkında öyle şeyler uydurdular ki, bu uydurdukları şeyler, halis sahih akideye çok büyük darbeler indirdi. Rasulullah (s.a.v)’in ilk yaratılan mahluk olduğu-nu nurdan yaratıldığını, göklerin ve yerlerin, cennet ve cehennemin onun hatırı için yaratıldığını iddia ederek Rasulullah (s.a.) hakkındaki sağlam inancı tahrif ettiler.Hatta onlar, Rasulullah (s.a.v)’in; dua ederken kendisinin yüzü suyu hürmetine dua edilmesini insanlara emrettiğini, haccedildiğinde kendisinin kabrini ziyaret etmeyenlerden yüz çevirdiğini iddia ettiler. Dahası arşa istiva edenin ve Kur’anı indirenin bile o olduğunu söyleyebildiler. Bir başka grup da yemek, içmek, tıp ce cinsel konularda Rasulullah’a kötü isnadlarda bulunan öyle hadisler uydurdular ki, bunlar aslında Rasulullah’ın getirdiği risaleti ve ona inen vahyi incitmekte, küçük göstermekte ve islam düşmanlarının diline alay konusu kılmayı amaçlamaktadır. İşte bu sapıkların bu mesele hakkında uydurmalarıyla ilgili bazı örnekler: > (Tenzihiş-Şeria s: 337 c: 1 ) Bu hadis aynı kitapta zikredilerek ravisi olarak Ebu Naim gösterilmiştir. Fakat Ebu Naim bu hadis bu hadis hakkında uydurma demiştir. Zehebi > adlı kitabında > Bu hadisin senedinde Ahmed b. Yusuf el-Mesih’i vardır. Ve yalancıdır, de-miştir. Cabir b. Abdillah el-Ensari’ye nisbet edilen şu hadiste Cabir (r.a) demişki: ( El Futuhatul Mekkiyye c: 1 s: 152 ) İşte bu sapık kitap günümüzde de halen bir çok dile çevrilerek insanların beyinlerini zehirlemektedir. Bu uydurma, yalan olan ve Cabir (r.a)’a atfedilen ha-dis günümüz mutasavvıfçılarının dayanak aldığı hadistir. Bu hadise göre Kur’anı Rasulullah (s.a.v)’in kendisi gökten indirmiş, Cibril’e yedi gökte vermiş ve sonra yeryüzünde yine Cibril’den almıştır. Muhammed Osman Abdu el-Burhani > (Günahtan kurtulmaları için ümmete nasihatler) adlı kitabında şöyle diyor: Rasulullah (s.a.v) Cabir ( r.a)’ya > deyince Cibril hayret etti. Rasulullah (s.a.v) Cibril’in bu konudaki hayretini görünce Cibril’e şöyle dedi: Ey Cibril! Kaç yaşındasın? Cibril: Bilmiyorum. Fakat dördüncü perdede bir yıldız vardı. Her yetmiş bin senede bir defa çıkardı. Ben onu 70 bin defa gördüm Rasulullah ona şöyle dedi: Allah’ın izzetine yemin ediyorum ki o yıldız benim. >> Sonra Rasulullah (s.a.v) Cibril’e şunu sordu: Vahiy sana nereden geliyor? Cibril:Ben göklerde ve yerlerde dolaşırken bir zil sesi duyarım. Duyunca Beyt’il Ma’mura giderim. Ve Vahyi oradan alıp yeryüzündeki nebi ve rasullere veririm. Rasululah (s.a.v) ona: Şimdi Beytül Ma’mura ve benim isim ve nesbimi (soyumu) orada söyle. Cibril hemen hızlı bir şekilde Beytül Ma’mura gitti. Ve Ra-sulullah (s.a.v)’in dediği gibi onun isim ve nesebini söyledi (Muhammed b. Abdullah b. Abdul Muttalib-....) Daha önce hiç açılmayan Beytül Ma’murun kapısı ilk defa o zaman açıldı. Ve Cibril (a.s) Beytil Ma’mur-un içinde Rasulullah (s.a.v)’i oturmuş olarak gördü. Hayret ederek hızlı bir şekilde yeryüzünde Rasulullah’ın bulunduğu yere indi. Rasulullah’ı daha önce Cabirle konuşurken bıraktığı yerde gördü. Son-ra tekrar Beytül Ma’mura döndü. Rasulullah’ı orada yine oturmuş olarak buldu. Sonra tekrar yeryüzüne indi. Bu sefer de Cabir’le konuşurken gördü. O za-man Cibril Cabir (r.a)’ya sordu: > Cabir: > Cibril o zaman Rasulullah’a şöyle dedi: > Rasulullah (s.a.v): > Diğer birisi: > Bu hadisler hakkında İbn Teymiye uydurma hadis demiştir. Abdullah İbn Mes’ud (r.a)’a nispet edilen bir uy-durma hadiste şöyle bir olay geçmektedir: Rasulullah (s.a.s)’in yanında Kur’an okurken: ayetini okuyunca Rasulullah (s.a.s) bu ayetin manasını bana şöyle açıkladı: İmam Zehebi kitabının 55. bu hadis için uydurma hadistir. Çünkü bu hadisin ravilerinin için-de Selemet’ul Ahmar vardır ve bu zat güvenilir değildir, demiştir. Başka bir şirk ve hurafe ehli grup da Rasulullah (s.a.v) hakkında şöyle bir iddiada bulunmuştur: Rasulullah (s.a.v) ölmeyip mezarında diri olarak durmakta, insanlardan kendisini ziyaret etmelerini istemekte ve insanların Allah tarafında affolunmaları için kendisinin aracı tayin edinilmesinin gerekli olduğunu buyurmaktadır. Bu inancı desteklemek için uydurdukları hadislerden bir kaçı: > > İbn ;Teymiyye, Nevevi, ve Suyuti bu hadis için > demiştir. > İmam San’ani bu hadis için > demiştir. > İbn Teymiyye bu hadisin uydurma olduğunu ve hiçbir hadis kitabında bulunmadığını söylemiştir. İşte bu ve buna benzer uydurma hadisler Rasulullah (s.a.v)’in mezarını ziyaret etmenin müstehap olduğunu, hatta hac farizası gibi farz olduğunu ve oraya gidildiğinde Allah’tan istendiği gibi Rasulullah’tan da istenebileceğini iddia edenlerin temel dayana-ğıdır. Bu uydurma hadislere sarılıp aşağıdaki gibi sahih olan hadis-leri terkettiler. > (Buhari-Müslim) Mesele böyleyken onlar uydurma hadislere dayanarak Medine-i Münevvere’ye Mescid-i Nebevi’de namaz kılmak için değil de Rasulullah’ın kabrini ziyaret etmek için gidilmesi ve orada dua edilmesi gerektiğine iman ve iddia ederler. Halbuki bu ziyaretin amacı Mescid-i Nebevİ’de namaz kılmak-tır. Yoksa Rasulullah’ın mezarını ziyaret etmek değildir. Rasulullah (s.a.v)’e çirkin ve yakışmayan şeyler nisbet edip onu küçültüp alçaltmak niyetiyle hadis uyduran İslam düşmanları özellikle yemek ve içmek konusunda sahih hadislere zıt olan bir çok hadis uydurdular. Bazıları: > > > > > > > > > (Tenzihiş-Şeria s: 235- 267 ) Bunun gibi uydurma, saçma, Rasulullah’ın söylemediği ve hiçbir hadis kitabında geçmeyen, sırf Rasulullah (s.a.v)’e ve bu dine zarar vermek, küçük düşürmek ve de eziyet vermek için uydurulmuş sözlerdir. Bunlar hadis diye bir çok cahil insanların kafalarını bulandırmışlardır. Üçüncüsü: Ali ve ailesi hakkında uydurulan hadisler: Kiyşilerin kendi görüş, fikir ve hevalarını destekleyip herhangi bir şeyden pay çıkartmak için uydurdukları hadisler de çoktur. Tenzihiş-Şeria adlı kitabın sahibi Ebu Hasen Ali b. Irak şöyle dedi: Bazı hafızlar şöyle dediler: > (Tenzihiş-Şeria) Bunlardan bazı örnekler: El-Hatib adlı kitabında şöyle rivayet edilmiştir: Enes b. Malik’den Rasulullah (s.a.v) güya şöyle demiştir: Ben nebilerin sonuncusuyum. Ey Ali! Sen de velilerin sonuncususun! >> El-Hatib bu hadis için uydurma hadistir hikayecilerden, Ömer b. Vasıl uydurmuştur, demiştir. > Bu hadisi rivayet eden Cafer b. Ahmed b. Ali b. Beyan hadis uyduran yalancı Rafizilerden bir kimsedir. > Bu hadisi rivayet eden Muhammed b. Kesir el-Kufi yalancı ve güvenilmez bir kişidir. > Rasuullah (s.a.v)’in, Ali (r.a) ikindi namazını kaçırdığı zaman namazı kaçırmasın diye güneşe tekrar geri dönmesini emrettiği hadis de uydurmadır. > kitabında bu hadisin uydurma ve yalan bir hadis olduğunu söylemiştir. Ali (r.a) şöyle demiş: > (El Fevaid s: 983) Bu da uydurma bir hadistir. İbn Abbas’dan: Rasulullah’a sordum ki, Adem (a.s)’ın Allah’a söylediği ve Allah’ın da bu sebeple onu affettiği kelimeler hangileridir? Rasulullah (s.a.v) şöyle cevap verdi: > (Tenzihiş-Şeria s: 189) Rasulullah (s.a.v)’e iftira ederek onun şöyle söylediğini söyle-diler: demiş. > > > > (Tenzişih-Şeria s: 209-210) > > (El Esraril Merfua s : 450-45) Bu ve bunun gibi uydurma hadisler o kadar çoktur ki bu kitaba sığdırmamız mümkün değildir. Fakat hepsinin tek gayesi vardır: İslam akidesini bozmak, islamı kötülemek, Rasulullah (s.a.v)’i küçültmektir. Beşincisi: Kur’an hakkında uydurulan hadisler: Akide konusunda en çok tahribat yapan uydurma hadisler Kur’an hakkında söylenen uydurma hadislerdir. Kıyamete kadar mucizesi baki kalacak ve insanların hayatını düzenleyici sistem olan Kur’an’ı, hurafelerden ibaret, sadece ölüler için mezarda veya hastalıklar için okunan, içinde uydurma hikayeler bulunan bir kitap olarak göstermeye yetmiştir. Bu konudaki uydurmalara bazı örnekler: (İsra:79) Yine o sapıklara göre; ve Rasulullah (s.a.v) arşın üzerinde oturacaktır. >> > Bunu hadis olarak Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem Rasulullah (s.a.v)’e isnad ederek rivayet etmiştir. Hakim ve Ebu Naim bu hadis için uydurmadır. Çünkü Abdurrahman b. Eslem mevzu hadisler rivayet eden yalancı ve güvenilmez bir kimsedir, demişlerdir. Bu ayet ve hadisler Tenzihiş-Şeria da c: 1 s: 250’de geçmekte-dir. > ( Kamer: 13 ) Yani: > (Tenzihiş-Şeria s: 239) Mirac hakkında İbn Abbas’a nisbet eden ve sahih olmayan uydurma hadisler de vardır. İbn Merdivih tefsirinde, İbn Abbas’a senedle, semanın sıfatlarını anlatmıştır. > Bir de daha sapık bir başka grup Kur’andaki Adem (a.s) kıssasını Ebcet (Ebcet, Hevves, Hutti, Kelimun) hesap-larıyla tefsir etmişlerdir. > Ebcet hakkında ilginç bir olay anlatılmıştır. Ebcet Allah’a itaat etmeyip yasak olan ağaçtan yemiş. Hutti de bütün günahları affetmek anlamındaymış, Kelimun ise; ağaçtan yedi. Sonra Allah onun tevbesini kabul etti, anlamındaymış. Ebcet hesabıyla Kur’an’ı tefsir etmek büyük bir bid’at ve sapıklıktır.Hatta tarih boyunca Melek ve rasulerin bile bileme-diği ancak Allah (c.c)’in bildiği kıyametin vaktini ebcet hesa-bıyla tayin eden kimselerin çıktığı da görülmüştür. Bu rivayet İbn Cerir’in Taberi tefsirinde geçmektedir. Çok uydurma bir rivayettir. Zaten ibn Cerir Taberi bu uydurma ri-vayetleri insanlar öğrensin ve çekinsinler diye kitabında zik-retmiştir. Yoksa sahih olduğundan değil. Zaten ibn Cerir sakınsınlar diye sapık rivayetleri böyle önemli bir kitapta al-masaydı daha iyi olurdu. Çünkü cahil kimseler bunlarda hakikatten bir pay olduğunu zannedebilirler. Maalesef tefsir kitaplarının çoğunda böyle hurafe, uydur-ma, sahih olmayan, zayıf rivayetler geçmektedir. Hatta bir tefsir kitabı hakkında alimler şöyle demişlerdir: > Bu zayıf, uydurma, hurafe olan hikayelerin tefsir kitapların-da geçmesi ve müfessirlerin bu hikayeleri gerekli araştırmaları yapmadan nakletmeleri İslam’a büyük bir zarar vermiştir. Cahillerin gözünde Kur’an’ı bir hayat sistemi olmaktan uzaklaştırıp bir masal kitabı haline getirmişler. Hatta hadis uyduranlar öyle şeyler uydurdular ki Kur’an’ın her şey için olduğunu iddia ettiler. Bu konuda şöyle uydurma bir rivayet vardır: > Bu rivayet batıl ve uydurma bir rivayettir. Tasavvufçular bunun gibi rivayetlere dayanarak Kur’an’ın her ayetinin bir hastalığa şifa olarak indiğini söylemişlerdir. Mesela; > ayetini baş ağrısı için, (En’am: 13 ) > (Ta-ha: 105) ayetini bacak şişmesi ve romatizma için, > (Hac: 2) ayetini doğum yapacak fakat doğumu zor olan kadın için şifa verdiğini ve bunların da tecrübeyle sabit olduğunu her insana anlatırlar. Üstelik sözlerini desteklemek için şöyle derler: Zaten Rasulullah (s.a.v)’de Kur’andan dilediğinizi alın size fayda verir, demiştir. Şüphesiz Kur’anın ayetleri bu şekilde tefsir edilerek menfaatperestler tarafından bir gelir kaynağı olarak kullanıl-mıştır. Sonunda Kur’an bir hayat sistemi, bir hidayet kitabı olma özelliğinden uzaklaştırılıp alay, oyun, insanlardan mal kazanmak ve Müslümanların akidesini bozmak için kullanılan bir kitap haline getirilmiştir.
Posted on: Sat, 02 Nov 2013 14:22:02 +0000

Trending Topics



div>

Recently Viewed Topics




© 2015