Bekle 29 Ağustos 2013 Hepsi planlı mıydı, yoksa - TopicsExpress



          

Bekle 29 Ağustos 2013 Hepsi planlı mıydı, yoksa gelişmelere göre anlık mı şekillendi, çözemiyoruz. 2 yıl içinde tren bir kaç kez yoldan çıkarıldı. Uzadı. Yıllarca öğrenemeyeceğimiz gerçekler saçıldı. Kişilerin maskeleri düştü, operasyonda kimin hangi rolü üstlendiği anlaşıldı. Ama kısa vadede ana hedefe yaklaştılar: Maddi ve manevi ağır hasar verilen Fenerbahçe, Avrupa Kupaları’ndan uzun soluklu men, 2010-2011 kupasının gaspı, normalde 10 yıla hükmedecek Fenerbahçe yerine oturtulan Galatasaray, ve terkedilen Aziz Yıldırım.2 yıl süresince “hata burada, şu yapılsaydı böyle olmazdı” diyerek hayıflanacak yığınla dönüm noktası var. Belki seyir ters yüz edilebilirdi. Ama UEFA’nın aniden sürecin yönünü değiştirip ceza üretmesi ve CAS’ın kısmen bozmak için bile hukuki gerekçeleri varken olduğu gibi kararı onaylaması üzerine artık pek emin değilim.İlk 1 yıl için söylenecek fazla şey yok. Başkan, teknik direktör, taraftar ve kulüp ülke gerçeklerinde kimsenin cesaret edemeyeceği bir hak ve emek mücadelesine girişti. Neredeyse her gün başka bir oyunla acısı taze tutuldu. Oh demesine izin verilmedi. Gırtlağına çöküldü. Uyku uyumadı, saha içindeki adaletsizlikler şiddetlendi. Ama fırsatçılar ve operasyoncuların ezberini bozdu.Ta ki 2 Temmuz 2012, yani Aziz Yıldırım’ın tahliyesine kadar. Son 1 senedir “aman sus, bak her şey yoluna girecek, ön plana çıkma, çıkarsan daha kötü olur” telkinlerini dinledi. Ne zaman çıkış yapmaya niyetlense “sus” mesajı gönderildi. İnsani olarak asla suçlayamıyorum. Zira bu çorabı kulübün başına saranlar tüm sistemi kontrol ediyor. Bırakın hukuku, sokaktakilere haklılığınızı anlatma yollarınız, yani medya tıkalı. İstisnasız her televizyon – gazete – radyo, her gün, aşağılık propaganda ile sizi suçlu ve şeytan ilan ediyor. Üstelik bireysel dava değil. Fenerbahçe davası. Ve beraberinde, Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım’ın yanına katıştırılmış insanların davası. Sadece kendinizi düşünme lüksünüz yok. Ama Aziz Yıldırım’ın fazla naif davranıp “bu sefer aksi olur” diye riske ettiği şey kendisinin de bildiği ülke gerçeği idi: “ılımlı, uzlaşmacı” yoldan gitsen bile sonuç değişmez. Karşında, yalpalasa ve her şey planladığı gibi gitmese bile arzu ettiği sonuca ulaşmaktan asla vazgeçmeyen, kendisini zayıf gösterecek şeye tahammül edemeyen siyasi güç var. Aziz Yıldırım da onca uyarıya rağmen çözemedi, göremedi ya da araya girenler yüzünden görmesi engellendi.Araya kırıntılar düşer (PFDK, TFF yönetim değişikliği, vb.), iki olumlu söz ve demeçle seni gevşetirler. Gevşe ki yapman gerekenleri yapma, tedbir alma, tamamen onların yönlendirmelerine muhtaç ol. Savunmada kal. Bekle.En büyük endişeleri kadınlar maçı gibi anlık, olağanüstü bir halk dalgasının başka şekillerde tekrarlanması idi. Zira o gün orada ideoloji, parti, siyaset, din, dil, mezhep, ırk, sınıf farkı yoktu. Fenerbahçe’yi her şeyin üzerine taşıyan onbinlerce kadın ve çocuk vardı. Toplumsal yapıda o saatte dışarı çıkmasına izin verilmeyen binlerce kadın, çocuk vardı. Dayatılan kalıpların parçalandığı akşamdı. Siyasi partilerin yalvar yakar, organizasyonla, bedava otobüs ve yiyecekle meydanlara ancak toplayabildiği kalabalık, yarım günde biraraya gelmişti. Kendi insiyatifiyle, isteyerek, sıfır maddi çıkarla.2 Temmuz 2012’den sonra Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe ise ne yaptı? Kamuoyunu yine medyanın planlanmış yalanları ile başbaşa bıraktı. Zaten onlar “yanlışın düzeltilmesi için uzlaşma” isteyenlerin kontrolündeki medya idi. Mağduriyetini, savunmasını, hukuksuzlukları bıktırana kadar anlatması gerekirken kulüp televizyonu bile fişi çekti. Kendi taraftarıyla neler olup bittiğini paylaşmadı. “Artık takımı bu kavgadan uzak tutalım, futbola odaklansınlar” diyerek gerçekçi bir yol çizildi (futbolun teknik yönünde kronik yanlışlar ise devam etti). Ama hakemler-TFF-medya, Aykut Kocaman ve futbolcularını yine rahat bırakmadı. Bunun karşısında da “sus” diyenler istediğini elde etti.Mesela hala “tahkim kararı değişmez” sloganına inanılıyor. Bu ülkede en tepedeki(ler) isterse her şey değişir. TFF başkanı da, 58. Madde de, MIT yasası da, milli takım teknik direktörü de.Kronolojiyi döküp, başbakan ve spor bakanının Trabzon ziyaretlerindeki fotoğraf ve demeçleri üstüne koyup, AKP mitingleri ve Trabzonspor tablosunu yakındaki seçim ile birleştirdiğinizde sonraki adım açık: Seçim vaadi olarak 2010-11 kupası. İkinci kez!“uzlaşma” diye başkanı Metris’te sürekli ziyaret eden, sonrasında telkinde bulunanların TFF-tahkim kararı değişmesin diye bir düşüncesi olmadığı görülüyor. AKP içindeki güç kavgasının gelgitlerine göre değişiyor. Şu an adeta 2011’deki UEFA-TFF paslaşması yaşıyoruz: “UEFA-CAS kararı çıksın, onu referans göstererek ve UEFA baskı yapıyor bahanesiyle bozmaya mecbur kalırız”. Bu senaryo zaten 1 yıldır atanmışlarca medyada yazılıp çiziliyordu.Böylece dur diyecek son merci olan yargıtaya kurulacak kamuoyu ve siyaset baskısı tamamlandı. Yargıtay içinden, “hukuk bu şike kararının bozulmasını gerektirir” dese bile 2 yıldır kamuoyu algısına direnebilen tek kurum ve kişi göremedik. Algı daima gerçeği yer.Fenerbahçe taraftarı ve takımı her yerden darbe alıp haksızlığa uğrarken yoruldu. Küstü. Bıktı. “bekle” diyenlerin amacı Fenerbahçelilerin içindeki ateşi söndürerek hareket alanını rahatlatmaktı. Başarmak üzereler. Şu an Fenerbahçe taraftarının çoğu bilmiyor. Gerçekler hiç tekrarlanmadığı için unutuyor, soğuyor, normalleşiyor. Pamuk şekeri kıvamına geliyor. Hakederek kazanılmış şampiyonluğun elinden alınmasını kabullenecek kadar hissizleşiyor. Daha doğrusu birileri öyle sanıyor!Ve o birileri yine sanıyor ki UEFA-CAS-yargıtay onayladı diye Fenerbahçeliler şikeyi kabullenecek. Demek onların da 2 yılda öğrenemediği bir şeyler varmış. Bugün arzu ettikleri gibi, eğer taraftarın çoğunluğu “Aziz Yıldırım gitsin” noktasına geldiyse “şike yaptı, formayı lekeledi” diye değil, son 1 senede şike yapanlara karşı yanlış stratejilerle işi düğüm noktasına getirdiğini düşündüğü içindir.Türkiye’nin Heysel’i olmasına ramak kalan 12 Mayıs 2012 yaşandı. Ülkenin mihenk taşı kulüp ve taraftarlarına yapılan hakaretlere göz yumuldu. Futbolcularına silah çekildi, otobüsü taşlandı. Federasyon, kurulları ve hakemleri rüzgara uyarak taraf oldu. Siyasetin baskısı ile CAS davasını çekmeye mecbur bırakıldı. Fenerbahçe’nin yaptığı ve söylediği her şey suç kapsamına sokulurken bu sürecin “kullanılanı” Trabzonspor ve “fırsatçısı” Galatasaray’a sınırsız özgürlük tanındı. Yol verildi.Korkunç bir tablo değil mi? Ödenen maddi ve manevi bedelleri hesaplamak imkansız. Kesintisiz işkence, sömürü… 2 sene boyunca dur diyecek otorite ve kurum çıkmadı. UEFA ve Platini küstahça tehdit savurdu. Oy için pazarlık yaptılar, ama yüzüstü bıraktılar. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin “güzide” kulüplerini mağdur ettiler. Uluslararası kurumlara haddini bildiren siyasetimiz niye tek kelime etmedi, tek açıklama yapmadı? “Siyaset spora karışmaz, UEFA cezayı basar” diyen varsa 2 yıldır bu ülkede ne oluyor?Cevap basit: Aralarında dalgalanmalar yaşansa da siyasi konjüktür (hizmet-AKP), medyası ve icraatleri ile Türk futbolunda bir kulübü tercih etti. Proje haline dönüştürmek üzereler. Tıpkı ANAP dönemi gibi. En azından şimdiye kadar aksine inandıracak hiç bir davranış sergilenmedi. Kupayı Trabzonspor’a vermek de son itiraf olacak. Muhalefetten bahsetmeye gerek yok. Susmak da ortaklıktır.Tercih edilen yöntem yüzünden Fenerbahçe mağduriyetini ve haklılığını kimseye anlatamıyor. Sesi kaybolup gidiyor. Olacakları engelleyemiyor. Ama Hillsborough faciasını 23 yıl boyunca kovalayıp gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayanlar gibi Fenerbahçeliler de gerçeğin peşini bırakmayacak. Mağlup olmayacak. Eninde sonunda haklılığı kabul edilecek.Fenerbahçe tekrar ayağa kalkar. Fenerbahçe yenilenir, hem de taviz vermeden. Hantallaşmış yapısını değiştirip sabır ile dönüşümü gerçekleştirebilir. İdari anlamda doğrularını maksimuma çekerek, dış etkenlerin tahribatını minimuma indirir. Bu akıl, kaybettirilen 5-6 seneyi hızla kapatıp tekrar ait olduğu noktaya ulaştırır. Aziz Yıldırım ne karar verecek bilmiyorum, yargıtay da kısa sürede açıklar. Öyle veya böyle, bu geçişin planlamasında yer alacak. Aksi düşünülemez. Fenerbahçe’yi menfaatlerinin üzerine çıkaramayan ve dostmuş gibi görünenlerin yanıltıcı seslerini kenara iterek kilidi açmalı.Çoğu Fenerbahçeli haklı olarak “2 yıl biz boşuna mı uğraştık, acı çektik. Başladığımız yerdeyiz” diye isyan ediyor. Hayır, asla boşa değil. Fenerbahçeliler neredeyse her gün bir hikaye yazdı. Değeri ancak uzun vadede anlaşılacak.Hadi, yüzünüzü soğuk suyla yıkayıp gelin. Fenerbahçe bitmez.....
Posted on: Thu, 29 Aug 2013 18:24:12 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015