BİR SERENCE KIRK NASİHATE BEDELMİŞ! 18 Kasım 2011, - TopicsExpress



          

BİR SERENCE KIRK NASİHATE BEDELMİŞ! 18 Kasım 2011, 00:10 Salim DOĞAN Gazeteci Yazar Kayseri Pınarbaşı Büyük Karamanlı salimdogan38@hotmail BİR SERENCE KIRK NASİHATE BEDELMİŞ! Büyüklerimiz söylerlerdi onların ne dediklerini anlayamazdık. Sonra bizi ikaz ettikleri olumsuz olayları yaşadığımızda ise beynimize çivi gibi çakılırdı o sözlerin manası. Sonra da kendi girişken davranışlarımızdan utanırdık. Ardından da işte bu başlıktaki sözcüğü söylerlerdi. Bu durum bireysel bir olay olarak lanse edilse de topluma uyarlandığında bakın neler yaşanabiliyor. Türk milleti bu olaylara yabancı değildir. Her nedense olayları çabuk unutarak yeniden yaşanmasına neden olmaktadır. Zaman içerisinde de korkunç olaylara tanık olmakta serence yaşamaktadır. Çoğu kere toplumlarda serence ye uğrarlar ancak zaman içerisinde unutulur. İnsan gurupları bilgi aktarımını kesintiye uğratacak olaylar yaşarsa yeni nesiller geçmişteki tecrübeleri algılayamaz. Olay sanki ilk defa oluyormuş gibi tekrarlanır sonucu hüsrandır böyle olayların. Devlet halkının devleti olduğunda kültür aktarımı normal bir şekilde seyreder. Yeni nesiller de geçmişten ders çıkarır ve geleceği için tedbir almasını bilir. Mustafa Kemal Atatürk geçmişi hafızasında tutması için gelecek nesiller için Orhun Kitabelerinin özeti olan Gençliğe hitabeyi yazarak halkın kendi kendisini yönettiği Türkiye Cumhuriyetini devletini korumaları için uyarmak istemiştir. Devletlerin halkın devleti olmaktan çıktığı dönemler her zaman olmuştur. Bu gün böyledir yarında olacaktır. Hakanların Çinli’lerin entrikalarıyla zehirlenerek öldürüldüğü birliği ve dirliğinin bozulduğu dönemi yaşayan Türk ulusu kendi içinden bir kurtarıcı çıkarmıştır. Türk ulusu kolay kazanmamıştır egemenliğini. Büyük bir savaşım vermiştir düşmanlarına karşı. Emperyalizmi yenmiştir, işbirlikçileri yenmiştir, Türk ulusunu ortadan kaldırmak isteyen, yurdunu paylaşmak isteyen işgal güçlerini yenmiştir. Demek ki onlarda unutuyor Türk milletinin yenilmez olduğunu. Geçmişte uğradıkları serence onlara ders olmamış anlaşılan. İşbirlikçileri de öyle onlarda unutmuş. Ancak şu çılgın Türkler var ya onlara tarihi yeniden hatırlatacak gibi geliyor pek yakında. Her nedense yurdumuza göz diken düşmanlardan daha çok içimizden birileri Türk ulusuna karşı düşmanlıklarını, kin ve intikam duygularını açıkça sergilemektedir. Yurdumuzu bölmek ve parçalamak isteyen PKK terör örgütünün elebaşları ya da militanları şikâyetlerde bulunarak yurtsever insanlarımızın tutuklanmasına sebep olmaktadır. Kurtuluş savaşı zamanında vatan topraklarına asker çıkaran işgalci güçleri ellerinde onların bayraklarıyla karşılayanların çocukları bu gün de aynı heyecanla beklemektedirler. Bu vatan nasıl bölünür, nasıl parçalanarak emperyalizme peşkeş çekile bilir biliyor musunuz? İçimize nifak sokularak ulusal birlik bozularak en önemlisi de tarihsel kültür çarpıtılarak, engellenerek bölünür. İşte Amerikan emperyalizmi tam da bunu gerçekleştirmek istemektedir. Bir devletin çökertilmesi, tasfiye edilmesi için ne gerekiyorsa bunların tamamı iç ve dış düşmanlar tarafından kararlı bir şekilde uygulanmaya çalışılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin anayasasında başlangıçtaki ilk üç maddenin devletin birliği, milletin bütünlüğü, bayrağı, başkenti ve laik demokrat sosyal devlet anlayışının vurgusundan kimler rahatsız olabilir dersiniz. İktidarı her eline geçiren kendi ideolojisi doğrultusunda anayasa hazırlarsa o milletin geleceği olur mu? Bu işin sonu nereye varacak dersiniz. Açıkça Türk milletine düşmanlık besleyenler, ordusuna ve yurttaşına kurşun sıkanlar bizim dediğimiz olacak dayatmasıyla ne yapmak istemektedir. Ne yazık ki arî ırklar, azınlıklar, tarikatlar, bölücüler, gericiler isteklerini dayatmaktadır. Avrupa’da hiçbir devlet homojen değilken kendi içlerindeki azınlıklara hayat hakkı tanımazken Türkiye Cumhuriyeti için parçalanmayı savunmaktadır. Avrupa’ya gitmek isteyen Türkler için kendi dillerini öğrenmelerini şart koşanların neresi demokrattır dersiniz? Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik devletlerinde etnik azınlıklar en az yüzde on yedi iken bu azınlıkların ırk ayrılığı dışında mezhep ayrılıkları, hakları, inançlarını ne kadar yerine getiriyorlar sanırsınız. Ne yazık ki kırk nasihat değil bu gün kırk bin nasihat yaşayan Türk ulusu başına gelecek serencenin kurtuluşunu sanırım elli yıl çekecek gibi görünmektedir. İktidarlar ulusal sınırlar içerisinde yaşayan halkların etnik kökenleri, din ve inanç ayrılıklarını bir demokratikleşme diye yutturmaya çalışması doğrumu dur. Devletler bireysel ayrılıkları körükleyerek ayakta kalamaz. Ancak toplumsal benzerlikler, ortak yönler, idaellerler sayesinde birliğini, dirliğini sağlayabilir. Bireylerin istençleri sınırsızdır. Nerde başlayıp nerde biteceği belli değildir. Kimisi açılmak ister çağdaşlaşma uğruna, kimisi kapanmak ister inanç uğruna. Bunlar toplumsal istençler değildir. Bireysel tercihleri toplumsal talep olarak angaje etmek kargaşaya neden olur. Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan olaylara bir bakalım. Her ırk ve inanç sahibinin ayrı bir giyim ve yaşam tarzı vardı. Bu toplumu bütünleştiriyor muydu sanıyorsunuz. Kimine Rum, kimine ermeni, kimine Müslüman diyorlardı. Herkes birbirine bu temelde bakıyordu. Bir Mustafa Kemal geldi ve halkın bütünlüğünü sağlayacak ortak değerlerde buluşmasını sağladı. En yüce değer olan yurttaşlık hakkını kazandırdı halkına. Bu milletin bir adı var Türk Milleti. Bir devleti var TÜRKİYE CUMHURİYRT’İ bir dili var TÜRKÇE bunları da şehit vererek kanıyla kazanmış bir millet. Amerika, Avrupa istiyor onlara şirin görünelim, onların isteklerini yerine getirelim diye ırk ayrımcılığını, inanç ayrımcılığını bir demokratik hak gibi lanse etmenin bu sınırlar içerisinde yaşayan halklara faydası olamayacaktır. Yüce Türk milleti bir serence kırk nasihate bedeldir
Posted on: Mon, 04 Nov 2013 22:53:12 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015