BİR VAPUR GEZİSİ Vapurun arka bölümündeki açık - TopicsExpress



          

BİR VAPUR GEZİSİ Vapurun arka bölümündeki açık alandayım. Etrafta süzülerek dolaşan martılara ekmek atıp onların küçük küçük doğrayarak denize attığım lokmaların peşinden seyretmelerini izleyerek eğleniyorum. İçimi yakan hüznü belki biraz dağıtırım diye İstanbul’a gitmekteyim. İki arkadaş görüp biraz laflamak kısacası efkâr dağıtmak niyetim. Kınalı’dan kalktık. Vapur iyice yükünü aldı. Bundan sonraki iskele Kadıköy. O da tam kırk dakika sonra. “iyi ki almışım bu ekmekleri yoksa vakit geçmezdi” diye geçirirken içimden, vapurun kapalı bölümünden gelen kemençe sesine kulak verdim. Gönüllü ödemeye dayalı müzik hizmeti veren gençler işbaşında idiler. Aslında pek ilgimi çekmez ama Ayşe Öğretmeni tanıdıktan sonra Karadeniz müziğine olan ilgim de arttığından içeri girip dilemekten kendimi alamadım. Üç kişiler kemençe, tulum çalmakta ikisi. Kısa saçlı beyaz tenli genç bir kadın da söylüyor. Bilinen Karadeniz türkülerini yorumluyorlar. Yolcular pek de mutlu değiller. Biraz sonra önlerine konulacak enstrüman çantasına para atıp atmamayı düşünüyorlar besbelli. Bir süre sonra para toplama faslı başladı. Kemençe çantası ile bu işi yapan delikanlı önüme geldiğinde gözüm çantaya gitti. Biraz bozuk paradan başka bir şey yoktu. - İşler iyi gitmemiş anlaşılan Delikanlı yüzüme bakarken maalesef dercesine başımı salladı. - Şimdi çantaya bir on lira bırakacağım ancak bu para şu ana kadar çaldıklarınız için değil bundan sonra çalacağınız parça için. - Nasıl yani? - Laz değil misiniz siz? - Evet - Lazca bir şarkı isteyeceğim sizden e Asiye Biraz şaşkın “arkadaşlara danışayım bir” diyip gidiverdi yanımdan. Biraz sonra belki de vapurdaki hiçbir yolcunun bilmediği bir dilden çok bilinmeyen bir şarkı seslendirilmeye başlanmıştı. E Asiye coxo skani k’urbani Si mu gulur muçomçxuriş ik’ani Sevdiğini ancak uzaktan görebilen bir gencin duygularını anlatıyor. Yolcular bu kez tüm dikkatlerini müzisyen gençlere odaklamışlardı. Kızın sesi oldukça güzel. Şarkıyı da fena yorumlamıyor doğrusu. Hemen ardından insanın kanını mısır kazanına düşmüşçesine hoplatan bir horon Kar yağayi yağayi Finduğun dallarina Mevlam duşursun beni Yarimin gollarına Bakmayın şarkının neşeli haline başkasına âşık olmuş evli bir kadının duygularını anlatıyor aslında. Vapur ahalisi ise sözlerin içerdiği mesajdan çok müziğin ritmi ile ilgilenmiş, el çırparak tempo tutmaya başlamıştı. Biraz önceki kasvetli havanın dağılıp yerini neşeli bir ortama bırakması müzisyen çocukları da coşturdu. Peşinden neşeli bir hava.. Yolcular ellerini ceplerine atıp buldukları bozuklukları kemençe çantasının içine atmaya başladılar. Keyifler iyice yerine gelmişti. Gençlerin çanta dolaştırmasına gerek kalmadığının farkına vardığımdan onlara doğru yöneldim söz verdiğim onluğu bırakmak için. - Sağol ağabey - Neden yahu sözümü yerine getiriyorum sadece - Yok ağabey ondan değil, çanta yükünü aldı senin önerin sonrasında - Siz sağolun çocuklar, bu ihtiyara bir işe yaramanın mutluluğunu yaşattınız. Günlerdir beni teslim alan hüzün yerini garip bir hazza bırakmaya başladığını hissediyordum. Vapur Kadıköy’e yaklaşmak üzere. Kabataş’a gitmekten vazgeçtim. Burada iner çarşıda biraz dolaştıktan sonra Ümit’in dükkânına gidip onunla laflarım. **** İnerken, biraz önce el çırpan insanların keyifli yüzleri mutluluğumu pekiştiriyor. Küçük de olsa bir katkım var bu manzaraya. Rüzgâr yüzümü öperek esmekte. Beni ödüllendiriyor adeta. Dönüp karşıya bakıyorum; gurubun rengi sahili turuncuya boyamış, gün batmak üzere. Palamutlar da yağlanmıştır artık. Dönerken almalı bir çift. Ayşe öğretmene sözüm var. Ona lakerda yapacağım.
Posted on: Tue, 24 Sep 2013 07:32:50 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015