Degerli Kardeslerim sanal ortamda bazi dini radyolarda ve sesli - TopicsExpress



          

Degerli Kardeslerim sanal ortamda bazi dini radyolarda ve sesli dini sitelerde ya bilerek yada bilmiyerek hoca kiliginda sohbetler yapilirken himmet Gavs Yetis ya $eyh Abdul Kadir Geylani gibi deyimler $irktir cagirkantliklarini duyuyorum maalesef bu kisileri de bir cok sofi kardeslerimiz dinliyorlar bunlara kanmamak icin Allah icin bbu yaziyi okuyup delileri iyi ögrenelimki bu bidat ehli kisilere Aldanmiyalim,Allah razi olsun. Uzaktaki Bir Veliye Karşı Medet, Yardım Et, Yetiş Demek Caiz midir Aşağıdaki mesajlarımız, manevi yardımlaşmayı, medet beklemeyi mesela Ya Resulallah yardım et, Ya filan şeyh yetiş demeyi, yani istimdatı, istigaseyi inkar edenlere karşı yazılmıştır. Öncesinde tabii ki konuyla ilgili bazı Hadis-i Şerifler ve bazı Ulema beyanları verilmişti. Fakat Hadis-i Şerifler ve Ulema beyanlarına burun bükülmüştür. Burada, peş peşe 4 kısa yazımız olacak inşallah. Birincisi, inkarcıların Peki, yardım istemenin, istimdatın (istigasenin) Kuranda delili var mı sözüne karşı bir yazıdır. İkincisi ve üçüncüsü ise bazı Hadis-i Şerifler ve bazı Ulema beyanları olarak verdiğimizi söylediğimiz yazılardır . Son olarak, yazılar içinde geçtiği için, bizzat görülebilmesi açısından Neml Suresinden 3 Ayet-i Kerimenin meal-i şerifini ve tefsirinden kısa bir nakil yapacağız inşallah. Tesir ve başarı Allahtandır. 1-Hadis-i Şerifleri ve Ulema beyanlarını yazdık. Tınnn. İnkarcı arkadaşları ilgilendirmiyor ve de kesmiyor. Süleyman As., kendi huzurundaki bir Veli kuldan, Belkısın tahtını bir anda (göz açıp kapayıncaya kadar) getirmesi için yardım istemiştir. Bu yardım isteği ve neticesi Kuran-ı Kerimde vardır. (Neml Suresi, 38, 39, 40) Bir anda, çok uzaklardan koca bir tahtı getirebilmek SIRADAN insanların işi değildir. Hatta beşerin (insanlığın) da işi değildir. Bütün beşer birleşsin. 7 milyar insan. Bugünkü teknolojiyle yapsınlar bakalım?! Yapabiliyor musunuz? Bir tahtı (cismi) çok uzaklardan bir anda oradan yok edip buraya getirivermek galiba birilerine sıradan ve basit geliyor. Çok uzaklardan bir tahtı bir anda getiriveren o kul, bir Peygamber değildir. Bir melek değildir. Cin de değildir. Hoş olsa ne olur! Allahtan başkasından olağanüstü bir yardım istenmez diyen için o kul Veli olmasa da kendi mantığına aykırı olacaktır. Farz edelim, tahtı getiren Melek olsun! Ne fark eder? Yine Allahtan başkası olmuyor mu? Sebeblere yapışmak lazımsa; ha Peygamber, ha Veli, ha cin, ha melek. Fark etmez. Hepsi sebebtir. Fail-i Mutlak ise ancak ve ancak Allah Tealadır. Yani sebeblerin vasıtasıyla yardım eden ancak Allahtır. Nasıl olursa olsun yardıma vasıta olanlar ancak bir vesiledir, sebebdir. Aslında Hadis-i Şeriflere inanmayanlar kendilerine yazık ediyorlar. İlla Kurandan Ayet demek has Müslümanın işi değildir. Peygamberimiz bana Kitap ve MİSLİ verildi buyurmuştur. Kuran-ı Kerimde Mevlamız, Kitap ve HİKMET verdik diye Peygamberimizi vasıflandırmıştır. O nedenle illa Ayet diye ayak diretenler aslında İslamın ne olduğunu anlamamış olanlardır: İslam, sadece Kurandan ibaret değildir. Bununla birlikte, Süleyman As.ın örneği yanında, hazır olanlar ve olmayanlar arasında olağandışı (manevi) yardıma ilişkin Kurandan 3 misal daha verelim: 2-a- Yusuf As. ile Zeliha sultan yalnız kaldıklarında, Rabbının Burhanı diye tavsif edilen hadise zuhur etti. Kurandadır. Tefsir uleması bu burhana gaipten ses dediler, melek dediler. Muteber bir nakle göre burhan, duvardan Yakup Asın görünüp Yusuf Asa seslenmesiydi. Halbuki o sıra Yusuf As. ile Yakup As. birbirlerinden çok uzaktalardı. Hatta ayrılığından Yakup Asın gözlerine perde inmiş ama (kör) olmuştu. Yusuf As. dan ayrılmasına çok üzülüyor ve gözlerinden oluncaya kadar ağlıyor idi. 3-b- Yine Yusuf As., Mısır veziri iken, kardeşlerine gömleğini vermiş, bunu babama götürüp verin gözlerine sürüp koklasın demiş idi. Ve babasının gözlerinin iyi olacağını söylemişti. Daha kardeşleri Mısırdan ayrılmadan, memleketlerine yönelince, Yakup As. o kadar mesafe olmasına rağmen Ben Yusufun kokusunu alıyorum buyurdular. Bu da Kurandadır. Ve nihayet, kardeşleri babalarının yanına dönünce Yusuf Asın gömleğiyle Yakup As. iyileştiler. 4-c- Musa As., Allah katından bir ilim öğrenmek için Hızır Asa sipariş edilmiştir. Dikkat ediniz, Tur dağında Rabbısıyla konuşabilen Kelimullah ve Ulul Azm bir Peygamber, bir takım ilimler konusunda yardım alması için, Allah Teala tarafından bir başka kula gönderilmiştir. Her şeye kadir olan Allah, Musa kuluna da bizzat ilim öğretmeye kadirdi. Amenna. Fakat, adetullah, her işi bir sebebe, her ilmi bir kapıya bağlamıştır. Bu ve benzeri Ayetler manevi yardımlaşmanın caiz olduğunu; Allahtan başkasından olağanüstü (maddi irtibatsız, manevi) yardım istenmez, beklenmez, alınamaz diyenlerin cok büyük hata ettiklerini göstermektedir. Son söz: Halbuki, inkarcılar, başta verilecek olana da; maddi ve manevi yardımlaşma, yardım isteme, yardım görme konularında bize ulaştırılan sahih Hadis ve Ashab arasındaki örneklerine de itibar etmeleri gerekirdi. 2. Manevi (Hazır Olmayan -Gözle Görülemeyen- Bir Takım Kudsi Varlıklardan) Yardım İstemenin Delilleri Utbe ibni Gazvan Radıyallahu Anhdan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: Sizin biriniz bir şey kaybederse yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım dilerse Ey Allahın kulları bana yardım edin! Ey Allahın kulları bana imdat edin! desin. Çünkü Allahın bizim görmediğimiz kulları vardır. (Taberani, el-Mucemül-Kebir, No: 290, 17/117, Heysemi, Mecmeuz-Zevaid, No: 17103, 10/188) İmam Taberani Rahimehullahın beyanına göre, bu Hadis-i Şerif denenmiş, böylece yardım görülmüştür. İbni Abbas Radıyallahu Anhumadan rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte de Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: Şüphesiz ki Allah Tealanın, hafaza meleklerinin dışında yeryüzünde melekleri vardır ki ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, Ey Allahın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin. (İbni Hacer el-Askalani, Muhtasar-ı Zevaidil Bezzar, No: 2128, 2/420) Abdullah ibni Mesud Radıyallahu Anhdan rivayet edilen diğer bir Hadis-i Şerifte, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz ifade etmişlerdir: Sizin birinizin sahrada hayvanı kaçarsa, Ey Allahın kulları hapsedin! Ey Allahın kulları durdurun! diye seslensin. Çünkü Allahın yeryüzünde hazır bulunan kulları vardır, onu tutarlar. (Ebu Yala, Müsned, No: 5269, 9/177, İbni Hacer, el- Metalibul Akliye, No: 3375, 3/239, Taberani, el-Mucemül-Kebir, No: 10518, 10/217, Deylemi, Müsned-i Firdevs, No: 1311, 1/330) İşte bütün bu Hadis-i Şerifler, mukaddes ruhlara sahip olan varlıklarla tevessülün (onları vesile kılmanın) ve onlardan himmet (yardım) istemenin meşruiyyetinin açık delilleridir. Devenin bulunması için yardım edenler, Mevlanın bulunması için yardım etmezler mi? Allame Muhammed ibni Allan Rahimehullah Ezkar şerhinde şöyle demiştir. Bu Hadis-i Şeriflerde geçen, Allahın kullarından maksat, ya melekler veya müslüman cinler ya da Ebdal diye isimlendirilen Rical-i Gayb (seçkin veliler) dir. İmam Nevevi Radıyallahu Anh şöyle demiştir: İlimde büyük hisse sahibi olan bazı şeyhlerimiz, içlerinden birinin katırı kaçtığında bu Hadis-i Şerifle amel ederek, Allahın kullarından yardım istediklerini ve o anda hayvanlarının bulunduğunu bize nakletmişlerdir. Bir kere benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte, hayvan kaçmağa başladı, insanlar onu tutmaktan aciz kalınca ben bu istianeyi (yardım isteme lafzını) söyledim. Benim bu sözümden başka görünen hiçbir sebep ortada yokken hayvan o anda durdu. (İbni Allan, el-Fütuhatür-Rabbaniyye, 5/150-151) İmam Nevevi gibi Şafii mezhebinde içtihad mertebesine ulaşmış büyük bir alimin bu beyanı bu Hadis-i Şerifin sağlamlığına ve bununla amel etmenin cevazına (İslama uygun olduğuna) açıkça delalet etmektedir. Ayrıca Sahabe-i Kiramın tatbikatı (uygulamaları) da bu yöndedir. Çünkü onlar, vefatından sonra da, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimize nida ederek yardım istemişlerdir. Nitekim şu rivayetler bunun en açık delillerindendir: RESULULLAH (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) EFENDİMİZ İLE MÜSLÜMANLARIN TEVESSÜLÜ: Hafız İbni Kesirin naklettiğine göre, Yemame vakasında müslümanların şiarı (nişanı) Ey Muhammed! sözleriydi. (İbni Kesir, el Bidaye ven-Nihaye: 6/324 ) kaynak : Ahmed Mahmud Ünlü, Rabıta Risalesi, sf. 160-161 Feyzul Kadirin müellifi, İmam Subkiden naklen şöyle demiştir: Allah Tealaya yaklaşmak için Peygamberleri vesile kılmayı = teşeffu ve istianeyi (şefaat, medet dilemek ve manevi yardımı), selef ve haleften (Peygamber Efendimizin zamanından), İbnu Teymiyyeye gelinceye kadar hiçbir kimse inkar etmemiştir. İbnu Teymiyye ise hak yoldan ayrılıp, şefaat ve vasıtayı, meded beklemeyi inkar etmiştir. Tevessül hususunda dilerseniz En-Nisa 64 ve El-Maide 35. ayetleriyle alakalı İbnu kesir c. 2 sf. 306; Alusi cüz 6 sf. 35; Keşşaf c. 1 sf. 538; Tefsir-i Hatib c. 1 sf. 307 ve diğer tefsirlere bakınız; vesileden maksadın salih amel ve salih insan olduğunu görürsünüz. Bu hususta hiçbir tefsir diğerine muhalefet etmemiştir. Ehli Sünnet dışındakiler müstesna… 64- Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allahın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allahtan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allahı affedici, merhametli bulurlardı.en.Nisa ayet 64. 35- Ey inananlar, Allahtan korkun, Ona yaklaşmaya yol arayın ve Onun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz.el maide.ayet 35. İktibas: allame İsmail Çetin, Ehli Sünnetin Nazarı İtikadın Ölçüsüdür, Dilara Yayınları. Şafii ulemasından Allame Şihab er-Remli Rahimehullaha, Bazı insanlar zorluklarla karşılaştıklarında: Ya Resulallah!, Ya Şeyh filan! gibi nidalarla, Peygamberlerden, Velilerden, Alimler ve Salihlerden istiğasede bulunuyorlar (meded dileniyorlar), bu caiz midir? Bu zatların, vefatlarından sonra bir istiğaseleri (yardımları) var mıdır? diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: Resullerin, nebilerin ve velilerin, vefatlarından sonra da yardımları vardır. Çünkü Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleri ölümlerinden sonra kesilmez. Zira birçok sağlam Hadis-i Şeriflerde varid olduğu üzere, Peygamberler kabirlerinde diridirler, namaz kılarlar, hacca giderler, dolayısıyla onların yardımları mucizelerinden sayılır. Şehitler de diridirler, gündüz gözüyle aşikare kafirlerle harbettikleri açıkça görülmüştür. Velilerin yardımı ise onların kerametleridir. (Fetaver Remli, fi Hamişil Fetavel Kübra, ibni Hacer el-Heytemi, 4/382, el-Fetavel Hayriyye, fi Hamişil Ukudid-Dürriyye fi Tenkihil Hamidiyye, 2/279-280, Tehanevi, Ahkamül Kuran, 3/67, Nebhani, Şevahidül-Hak, Sf. 141) ***Şeyh Abdulğani En-Nablusi Cemul Esrar fi Meni Eşrar an-it-Tani fis Sofiyet-il-Ahyar adlı eserinde, Şehab-ur-Remlinin sözünü naklettikten sonra şöyle devam eder: “Şehab-ur-Remli, Ey İman edenler Allahtan korkun ve vesileyi taleb edin…” mealindeki Ayete mebni (dayanarak), tevessül (vesile kılmanın) ve istiğasenin (manevi yardım istemenin) caiz olduğunu kastetmektedir. Nitekim Şehab-ur-Remli demiştir ki: Enbiya ve Evliyaya, ölümlerinden sonda da sığınmak caizdir. Çünkü Enbiyanın mucizeleri, Evliyanın kerametleri, ölümleriyle kesilmez. Şevahidul Hak adlı eserde, Şeyh Yusuf Nebhani bu hususta dört mezheb ulemasının sözlerini nakletmektedir. 3.“İmam Beyhaki’nin sahih bir isnatla Malik Ed-Dar’dan rivayet ettiğine göre ikinci Halife Ömer Bin Hattab Hz.leri zamanında kıtlık ve açlık oldu. Sahabelerden biri (Bilal B. Haris el-Muzeni) Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellemin) kabr-i şerifine teberrük (bereketlenmek ve yardımını görmek) amacıyla giderek şöyle demiştir: “Ey Allah’ın Resulü! Allah’a dua et ki ümmetine yağmur yağdırsın. Çünkü helak olmuş durumdalar.” Sonra bu adam Peygamberimizi rüyasında görmüş ve Peygamberimiz ona şöyle demiştir: “Ömer’e selam söyle ve Allah’ın onlara yağmur yağdıracağını haber ver.” Adam Ömer’e gider ve olanları anlatır.” (Dikkat ediniz Hulefa-i Raşidin olan o mübarekler, Bilal Hz.lerine kabre niçin gidip seslenip yardım bekledin! Bu suçtur, kusurdur ya da dinden edicidir vs. gibi bir çıkışta bulunmamışlar, tersine Allahın Resulünden gelen başımız üzeredir deyip hıçkırıklarla ağlamışlardır) Bu hadisi İbni Hacer el-Askalani Fethul Bari adlı kitabında nakletmiştir, c. 2 sf. 495. Hadis numarası 1010. Kitabul Istisgai konu başlığındaki 3. Bölümde (Babu sualin ma fi el-imame el-istisgae iza kahatu) İslam Tarihinde bu konuları ilk kez inkar eden İbnu Teymiyye dir.onun öğrencisi olan İbni Kesir de El-Bidaye ven-Nihaye adlı eserinde bunu nakletmiştir ve sahih değil dememiştir... (c. 7 s. 91) 4-İşte İbnu Kesirin ilgili Ayetleri tefsirinden bir bölüm: Neml, 38 — (Süleyman As.) Dedi ki: Ey ileri gelenler, kendileri bana müslüman olarak gelmeden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir? 39 — Cinnlerden bir ifrit dedi ki: Sen, yerinden kalkmadan, onu sana getiririm, eminim ki buna gücüm yeter. 40 — Nezdinde kitabdan bir bilgi bulunan (Veli) de dedi ki: Gözünü açıp kapamadan ben, onu sana getiririm. Süleyman, tahtı yanına yerleşivermiş görünce dedi ki: Bu, Rabbımm lutfundandır. Şükür mü yoksa küfür mü edeceğim diye beni sınamak içindir. Kim şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki Rabbım; Ganidir, Kerimdir. Yezid İbn Rumandan rivayetle Muhammed İbn İshak şöyle anlatıyor: Elçiler Belkisa Hz. Süleymanın as cevabını getirdiklerinde, o: Allaha yemin olsun ki ben, onun bir kral olmadığını, bizim ona karşı gücümüzün yetmeyeceğini kesin olarak bildim. Onun satveti ve gücü karşısında bizim yapabileceğimiz hiç bir şey yok deyip Hz. Süleymana: Kavmimin büyükleriyle birlikte emrini ve bizi çağırmış olduğun dinini görmek üzere gelmekteyim diye haber göndermiş, sonra üzerinde oturmakta olduğu ve yakut, zeberced ve inciyle işlenmiş, altından olan hükümdarlık tahtının birbiri içinde, iç içe yedi evin ortasına konulmasını, kapılarının kilitlenmesini emretmiş. Sonra hükümdarlığına vekil olarak bıraktığı kişiye: “Yanında bulunan şeyleri ve hükümdarlık tahtımı iyi koru. Allahın kullarından hiç birisi ona ulaşamasın ve ben gelinceye kadar onu hiç kimse görmesin” demiş. Sonra da her biririnin emri altında binlerce kişi bulunan Yemen krallarından on iki bin itibarlı kişi arasında Hz. Süleymana gitmek üzere yola çıkmış. Hz. Süleyman as her gün ve gecede onların yürüyüşlerine dair haber almak üzere bir cinni göndermeye başlamış. Belkis yaklaştığı zaman, Süleyman As., emri altındaki cinn ve insanları toplayıp: «Ey ileri gelenler, kendileri bana Müslüman olarak gelmeden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?» diye sormuş. Katade der ki: Belkisın gelmekte olduğu haberi Hz. Süleymana ulaştığında ki Belkisın bir tahtı olduğu ona anlatılmış ve taht onun çok hoşuna gitmişti. Bu taht altundan olup ayakları inci ve cevherden imiş, üzerinde saf ipekten bir örtü varmış. Bu tahtın üzerinde dokuz kilit bulunuyormuş. Hz. Süleyman onlar Müslüman olduktan sonra bunu almayı kerih görmüş. Allahın peygamberi biliyormuş ki; onlar Müslüman olduklarında, kanları ile beraber malları da haram olacaktır. Bunun üzerine «Ey ileri gelenler, kendileri bana Müslüman olarak gelmezden önce hanginiz onun tahtını bana getirebilir?» demiş. Ata el-Horasani, Süddi ve Züheyr İbn Muhammed de «Onlar bana müslüman olarak gelmezden önce...» ayeti hakkında onların Müslüman olmalarıyla mallarının haram olacağı açıklamasını getirmişlerdir. Mücahid, «Cinnlerden bir ifrit dedi ki...» ayetindeki ifriti; güçlü kuvvetli bir cinn ile tefsir eder. Yezid İbn Rumandan rivayetle Muhammed ibn ishak ile Vehb ibn Münebbih de böyle söylemiştir. Ebu Salih onun, dağ gibi (iri) olduğunu söyler. İbn Abbas, «Sen, yerinden kalkmadan onu sana getiririm.» ayetini: Sen, meclisinden kalkmazdan önce, şeklinde açıklar. Mücahid ise: «Sen, oturduğun yerden kalkmazdan önce» açıklamasını getirir. Süddi ve bir başkası ise şöyle diyor: Hz. Süleyman insanlar için günün başlangıcından güneşin zevaline kadar hüküm, hasımlaşmalar ve yemek için otururdu. ibn Abbas, «Eminim ki buna gücüm yeter.» ayetini şöyle açıklıyor: «Ben onu yüklenecek kadar güçlü, ondaki cevherleri koruyacak emin birisiyim.» Hz. Süleyman (a.s), “Ben bundan da acele olmasını istiyorum”, demişti. Buradan anlaşılıyor ki Allahın peygamberi Hz. Süleyman bu tahtın yanında hazır edilmesiyle Allahın kendisine bahşetmiş olduğu hükümdarlığın, kendisinden önce kimseye verilmemiş, kendisinden sonra hiç kimseye müyesser olmayacak, buyruğuna verilmiş ordunun büyüklüğünü izhar etmek, Belkis ve kavmine karşı peygamberliğine bir delil edinmek istemişti. Zira onlar kendisinin yanına gelmezden önce ülkesinden tahtını olduğu şekilde getirmek harikulade büyük bir şeydir. Ayrıca Belkis bu tahtı kilitler, muhafızlarla emniyet altına almıştı. Hz. Süleyman: Bundan daha da çabuk olmasını istiyorum, dediğinde «Nezdinde kitabdan bir ilim bulunan biri de dedi ki...» İbn Abbas bu kimsenin, Hz. Süleymanın katibi Asaf olduğunu söyler. Muhammed ibn İshakın Yezid İbn Rumandan rivayetine göre; bu, Asaf İbn Berhiyadır. Sıddik birisi olup İsm-i Azamı bilirmiş. Katade der ki: Mümin bir insan olup, adı Asaf idi. EhliSünnet Sami / buhara 15
Posted on: Tue, 05 Nov 2013 02:00:32 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015