Deniz sahilinde dalgaları seyreden yaşlı bi kaptandan - TopicsExpress



          

Deniz sahilinde dalgaları seyreden yaşlı bi kaptandan farksızım şuan. Bidaha denize çıkamayacak olduğunu yeni-yeni farketti. Cebinden sigara paketini çıkarıp bi sigara aldı. Uzun uzun elinde oynattıktan sonra nihayet yaktı. Etrafa keskin tütün kokusu dağılıyo, ve bi anda yok oluyodu rüzgarın eşsiz emeklerine ithafen. Bu gözler çok şey görmüştü. 13yaşında ilk kez gemiye adım atan o çocuk, yıllarca dalgalara gögüs germiş, sonda krallığında küçük bi limanda gerçekten başarılı bi kaptan ola bilmişti. Ama hiçbişey sonsuza kadar sürmeyecekti bunu farkettiği anda herşey degişmişti. Bi sabah odasına gelen kağıt çok şey anlatmıştı. Kalbindeki rahatsızlık yüzünden gemisine veda etmesi gerekmişti. Yerine gelen çocuk şık giyimli, universite bitirmiş biriydi. Nasıl da unutuluyo insan. Deniz sahilinde tek düşüncesi buydu... Denize adanmış bi ömürün sonlarına yaklaşırken okyanustan kovulmak acı vermişti omuzlarındakı dalga resimli üniformaya. Herşey aslında düşündüğünden çok daha basitti. Bi kayanın üstünde dar ağacında cesetleri sallanan 3korsanın en sonuncusunun son nefesinde son sözünü söylerken sonsuzluğa uzanan gözlerinden farksızım. Yokluğun ne demek olduğunu iyi biliyordu. Babası çok küçükken terketmişti onları. 1kardeşi ve annesiyle yaşamaya başlamıştı. Annesi çok fazla içerdi. Bazı zamanlarda eve tanımadığı adamlar gelirdi. Sabaha kadar kahkaha ve kadeh sesleri eksik olmazdı odadan. Ama o kardeşiyle aç uyumaya çalışır, başını yastığın altına sokup duymamaya çalışırdı. Sabah uyandığında uyku kokan evin ortasından geçip tabaklara bakar, dün son yenen tavuğun kemiklerinde et arar, kardeşiyle bayram ederdi. Bigün degişti herşey fakat. Bi sabah limanda dolanırken bi adam ona yaklaşıyo. “bana yardım etsene” diyo. Işte o gün gemiye ilk adımını atıyo. Ve ardından hayatı yuvarlanıp koca bi fırtınanın tam ortasına düşüyo. Denizlerde geçen onlarca sene, onlarca ölüm, onlarca soygun, onlarca acı, onlarca keder, onlarca mutluluk ve bikaç sevgi parçası. Rom şişeleri, fahişeler ve kavgalar. Hepsini ona bahşeden okyanustu. Eskiden korku kokan gözleri şimdi deniz kokuyodu. Böylece geçmişti yıllar. Sonunun ne olduğunu düşünmeden savaşmıştı o dalgaların üstünde. O denizler onu sonsuza kadar koruya bilecek tek güçtü. Ve bir gün kaybetti. Herşeyini kaybeden bi tanrı misali devletin adaletli kolları arasında sıkılmaya başladı. 6gün kalmıştı o büyük kalenin 4.katındakı kirli parmaklıkların arkasında. Kargalarla iyi anlaşmaya başlamıştı hatta. Ve bu sabah asılmak için sahile, o kayanın üstüne geldi. Son kez bağırarak rom istedi, hayır cevabı alınca kutsal korsan marşını okuyarak ölüme kavuştu. Şimdi o anlaştığı kargalar omzunda oturmuş ufak ufak etini yemeye başlamışlardı. Herşey aslında düşlediğinden çok daha basitti. Sigara kokan bi ayyaşın ellerindeki yırtık eldivenden farksızım. Kendini bildi bileli bu sahilde gördü herkes onu. Öğlenden akşama kadar çalışır, çöp toplar karşılığında parayı alınca ucuz bi şarap alır sahilde otururdu. Sabaha kadar öylece sessizce içer, kimseye dolaşmazdı. Konuştuğu pek duyulmazdı. Anca arada bi sokak köpekleriyle dertleşirdi. Sokak köpekleri de ondan farksızlardı aslında. Onlara çok şey anlatmıştı. Eskiden sahip olduğu ailesi, 2katlı her tarafında üzüm bağları olan malikanesi, aşağı kata inen merdivenlerin altında mutfak kapısı ve orda çalışan yardımcı kadınlar. Kadınların kocaları atlarını beslerdi. Aynı zamanda zalim ağaya nefret beslerlerdi. Çocukları vardı. Dostları, fahişeleri, sevmeden katlandığı karısı ve paraları, eğlenceleri. Bi gecede herşey bitti. Devrim öncesindeki yıllarda para değeri düştü. Borçlar kapanmadı. Elinde ne var ne yok sattı. Ve tam 35senedir bu sahilde içiyordu o zamandan beri. Köpeklere hayatını anlatır, insanlara nefretle bakar ve yine içerdi. Herşey aslında yaşadığından çok daha basitti. Çalışa bileceği dönemi bitirip sahilde bi bankta oturup ölümü bekleyen hayat kadınından farksızım. Yıllarca tanımadığı bıyıklı, göbekli, zengin erkekleri memnun etmeye çalıştı. Çok göz yaşı döktü inlerken. Evinin duvarlarında “ahh” sesleri yankılanırken duvardakı haç sanki alevlenip orayı yakmak istermişcesine al renge boyanırdı. Üstünde ellerini iki tarafa açmış İsus-a bakarken neler düşünmüştü çocukken oysa ki. Onu sarılmak için seslediğini sanardı. Ama büyüdükce anlamıştı ki o sarılmak imkansızdı. Abisi tecavüz etmişti ilk. Sonra birine sevdalandı, kaybedeceği bişey yoktu birlikte oldu. Bi hafta sonra aşık olduğu adam yoktu. Oysa yırtılmış eteğini sol eliyle tutarak karanlık sokakta adım atıyodu. Eve kadar varamadı. Çünki gidecek bi evi yoktu. Bi evin önünde bayılıp kalmıştı. Sabah uyandığında yüzü gözü mosmordu. Sevgilisinin yaptıklarını hatırladı. Küfür bilmeyen dudakları kötü birşey söylemek istedi ama başaramadı. Burda hayatında yeni bi sayfa açıldı. Düştüğü evde kendisi gibi kimsesiz kadınlar vardı. Tanrı bu evi unutmuştu. Dinler, insanlar, kadınlar için burası cehenneme açılan kapıydı. Bazıları içinse mutluluğun kısa vadede ele geldiği tek adres. Böylece sokaklarla birleşen bi hayatı selamladı. Zamanla yeni işine alıştı da. Sevemedi ama kabullenmesi kolay oldu. Bazen hasta yatan abisine para bile gönderirdi kimliğini bildirmeden. Herşeyi kabullendiğini söyleyip kaderiyle barıştığı zamanda bi sürpsiz daha. Göğüsünde sol tarafta gri bi leke bulundu. Sonra aynısından elinde de çıktı. Biraz sonra ayakları ve kasıkları da çürürcesine yara dökmeye başladı. Ölümcül hastalıktan kurtuluş yoktu. Acı bi veda ardından o büyük evi terketmiş, sahile gelmişti. Elinde sigarasını tutamamış, yere düşürmüş ama alacak gücü de yoktu. Öylece saatlerdir oturmuş batmakta olan güneşi seyrediyordu. Ciğerleri bu okyanus kokusunu henüz anlamamıştı. Ama sevgiyle gelen ölümü karşılamaya hazırdı. Herşey aslında sonsuzluğu yaşamaktan bile çok daha basitti. Belki de deniz sahilinde ölü yatan bi sokak köpeğiden farksızım. Belli olmaz ki. Onu da uzun uzun anlatırdım ama aslında buna gerek yok. Diğerlerinin ne olduğunu merak ediyosan; kaptan kalp krizi geçirdi. Sahildeki denize doğru 40m ilerleyen köprücükle sakin adımlarla ilerlerken kalbinde bi ağrı hissetti. İstediği şey gerçek oldu yani. Kendini denize bıraktı. Okyanus kokusunu son kez içine çekti. Ciğerleri o kokuyla doluyken hayata veda etti. Kemikleri denizde biyerde sonsuzluğa karıştı. Zamanla deniz kumunun altında kaldı. Orda bi kaptanın mezarı var... Deniz aşığı bi kaptanın! Şu korsan vardı ya, ipin ucunda sallanan hani. Zamanla rüzgar ve yağmurlar onun cesedini yıkamaya başladılar bıkmadan. Kemikleri, eti, giysileri yağmurun eşliğinde denize döküldü her rüzgar estiğinde. Burda rüzgarla denizin aşkı ölü ruhları aydınlığa getirdi. O denizde, kayanın dibinde bi korsan cesedi var. Aynı zamanda köprünün altında, üçgenin ortasında ve sahilde de var o korsan cesedi. O korsan, korkusuz korsan son aşkına sadık kalarak denize gömüldü. Şimdi her geçen gemi onu selamlıyo korkuların olmadığı diyarlardan... Bizim şu yaşlı ayyaş da son gecesinde fazla içti. Gece denizde bi deniz kızı mı ne görmüş. Gözlerini kapatıp ona doğru koşmaya başlamış. Sokak köpekleri anlattı. O kadına sarılınca dalgalanan saçları denizin dibinde kaybolmuş. Bizim yaşlı da çıkmamış. İlerlemiş, ilerlemiş, bi adım daha atmış ve orda öylece kaybolmuş. O sahilde o zamandan beri her şarap şişesi biraz ölüm, biraz aşk, biraz da okyanus kokar... Anlattığım son kadın vardı ya, denize uzun uzun baktı. Gece yarısıydı artık. Gidecek, gitmek istediği bi yeri yoktu zaten. Öylece denize bakarak ölümü beklemekteydi ki, odasındakı İsus-un suratını hatırladı. Günahlarından temizlenmek için kendini dalgalara bıraktı. Cennet veya cehennem diye bişey bulamadı orda. Ama denizin dibinde sonsuz bi hayat buldu o fahişe. Mariya kadar kutsal bi basamağa adım atıp sonsuzluğun nurlu yüzüne karıştı. Şimdi orda denize hayat vermiş bi kadın yatıyo... Gördün mü denizkızım? Bu sahilde her yer sen kokuyo. Bu sahili adına boyadık biz. Adının her harfini ölümler süsledi. Her adımda biraz daha sana varolduk, sende kaybolduk, senle ölümü tadıp senle sonsuzluğa gönül verdik biz. Herkes gitti, tek ben kaldım. Anlattığım hayatların hepsi denizde son buldu. Hepsi bi dalgaya aşıktı. Ben de saçlarındakı rüzgarın dansına ve ordan gelen okyanus kokusuna bağlandım işte. Kızmak istercesine bana bakan gözlerini hissediyorum. Fakat sen hiçbi zaman ağlama. Sol elimin üstüne düşen gözyaşın denizi kurutmaya yeterdi. Gel ki o denizi sahil korumasaydı. Şimdi herşey çok daha basit. Biraz sevdamsın, biraz yoldaşım, biraz gökyüzüm, biraz sahilim, biraz da okyanus kokusu. Herşeyden önce denizkızımsın. Herşeyden sonraysa... Herşeyden sonraysa; küçük dudakları, uzun ince parmakları, dalgalı kısa saçları, ölüm kokan gülümsemesi olan bi cansın yatağımın ayak tarafında oturup deniz kokusuyla odamı kutsarken. Ben hala aynıyım. Sakallarım sigara kokuyo. Dört tarafım şarap şişeleriyle dolu. Ellerim esiyo kibriti ateşe vermek için rüzgara karşı durduğumda. Hala her sabah bi kadın yanımda hıçkırarak ağlıyo. Hala her hayatı yaşıyorum kendi hayatım dışında. Ne anlatayım ki daha? Herşey aynı işte. Ben hala senden kopamadım. Sen hala benlesin. Ben hala gözlerinde hapis yatıyorum saçlarının dünyadan ayırdığı sınırların ortasında. Hala tanrı ararken resmine bakıyorum. Hala bedenimde farklı yaralar var. Hala geçmişin parmaklıkları beynimi acıtıyo. Ve hala o parmaklıkların ardında gözyaşların okyanus koka biliyo. Hala bu şehir her adımda biraz daha beni gömüp yok ediyo. Ve hala sen denizden elini uzatıp beni bu şehirden koruyosun. Seni sayfalarda bulamadım. Milyonlarla insan karşı geldi sevdama. Tozlu kitapların arasında bi hayat kurdum. Hala burda tek sen varsın. Ben hala bu sahildeyim. Daha anlatacak çok şeyim var. Yazmakla bitiremediğim duygulara sahibim. Bunu doğmadan önce hediye ettiler galiba bana. Bu iyi bişey sanardım ama degil. Canımı yakıyo. Gözüm saatimi izlerken saçlarını düşünmek çok daha güzel. Gecenin 3.21-i. Kabuslarla dolu bi karanlıktayım hala. Ve burda bile sen varsın. Garip degil mi? Neyse.. Ben ağlamıyorum. Rüzgar fazla esti sadece. Gerçekten. Ağlamıyorum. İnana bilirsin bana. Olur da gözyaşın sol gözüme düşerse, onu bi ömür korurum ben. Söz...Şimdi sigaram bitmek üzere. Gidip sigara ve içki bulmam gerek yani. Ayakkabılarını giyinip elini ver. Bu gece de haftalarca olduğu gibi birliktesin bu çirkin, fazla uzun, umutsuz ve garip adamla. Saçların okyanus kokarken ellerini hissetmek güzel. Kendine dikkat et yoldaş! İyi ki varsın deniz kızım! Seni sevmek güzel tanrıçam. Bu kadar. Şimdilik bitti. Ciğerlerime hoş geldin...
Posted on: Sat, 31 Aug 2013 01:58:49 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015