Dünyanın daha çok işsiz yaratıcı insana ihtiyacı var! Gün - TopicsExpress



          

Dünyanın daha çok işsiz yaratıcı insana ihtiyacı var! Gün 7. Eylül 23/2013 Birinci hafta sona ererken bu haftayı bir gözden geçireyim istiyorum. Özellikle ihbar süremi doldururken ister istemez “dışarıda” olacağım zamanı düşünüyordum. Yürürken etrafıma daha bir farklı bakıyor, insanların ne gibi işler yaptığına dikkat ediyordum. Açıkça söylemeliyim. Acaba kendimi yarın öbür gün simit satar ya da atık toplarken bulur muyum diye bile düşünmüştüm. Yanlış anlaşılmasın. Biraz düşününce birçok yöneticinin bile simit satmak isteyeceğine eminim. Aldığın belli, verdiğin belli. Yöneticin ya da hesap vereceğin kimse yok. Zaten işyerinizin önünde simit ya da mısır satan adamın ne kadar kazandığını hesaplamadınız mı hiç? Ya da atık toplayanlar. Belediyelerin sonsuz imkanla beceremedikleri işi sessiz sedasız kendileri yapıyorlar. Ağırlıklarının üç katı atığı her gün dur durak bilmeden ayrıştırıp geri dönüşüm fabrikalarına satıyorlar. Sorun o değil. Sorun okumuş gençler. Babamın 25 yıllık firmasında çalışmak istemezken ben de aynı şeyi düşünmüştüm. Esnafsan tahsilli esnaf mı diyecekler sana? Boşuna mı okudum o zaman ben diyor insan. Halbuki ne kadar yanlışmış. Sormak istiyorum. Her yıl binlerce işletme mezunu veriyoruz. Hangisi işletmeci? Hiçbiri. Hiçbiri işletmenin “i”sinden anlamıyor. Nasıl şirket kurulur, şahıs şirketi mi limited mi daha uygundur, ne zaman hangi vergiler verilir haberimiz yok. Öte yandan köşedeki lahmacuncu var ya, o işletmeci işte. Okumasına gerek yok onun. Minimumda 4 yılını kaybetmemiş Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisini öğreneceğim diye. Ha bu arada Maslow’un hiyerarşisi kurumsal hayata da çok güzel oturuyor. Kendi işletmenize dikkat edin. 50 çalışan varsa, 25 uzman, 12 yönetici, 6 direktör, 3 üst düzey yönetici (CEO, CFO, COO) ve 1 şirket sahibi vardır. Bu piramidde yükseldikçe iş bulmak zorlaşır. Gelir ve imkanlar artar, beklenti yükselir. Yeni mezun 1 günde iş bulabilirken o kadar yetkinliğe sahip bir CEO 1 yıl iş bulamayabilir. Şu anda sistemin ne kadar verimsiz olduğunu daha iyi anlıyorum. Keşke üniversite hayatı ile iş dünyası bir arada gidebilse. Ya da ülkemizde part-time sistemi daha fazla gelişse de öğrenciler mezun olduklarında sudan çıkmış balık olmasalar, fotokopi uzmanı – kargo elemanı olmayıp hemen işin bir ucundan tutsalar. Ya da yurtdışında yapılan yüksek lisanslar, ödenen binlerce euro paralar maaş veya ünvan olarak geri dönse. Artık günümüzde insanların kendilerine yaptıkları tüm yatırımlar iş bulabilmek için. Daha iyi bir işte daha iyi koşullarla çalışmak için değil. Organizasyon şemasında bir kutucuğu doldurmak için. Geçtiğimiz bir haftada belki son bir yılda aklıma bile gelmeyecek bir sürü şey öğrendim. Mesela hayatımda hiç blog yazmamıştım. Anlatacak neyim var ki diye düşünürdüm. Sabah 7’de kalkar, metroma biner, işimi yapar ve 17.31 olmadan koşarak eve dönerdim. Meğer anlatacak ne çok şeyim ve daha da güzeli okumak isteyen ne çok kişi varmış. Mesela Google Analytics diye bir hizmet varmış ve bu hizmet sitenizi kaç kişinin ziyaret ettiğini ücretsiz olarak size raporluyormuş. Perşembe günü 167, Cuma 74 ziyaretçim olmuş. Bunlar arasında 130’u ilk defa ziyaret etmiş. Yine bir diğer güzel haber çok değerli bir arkadaşımın tanıdığı internet sayfasında yazılarıma yer vermek istedi. Bunun haricinde Fatmanur Erdoğan (Beyaz Yakalı Girişimci kitabının yazarı, Coca Cola’da Grup Kurumsal İlişkiler Yöneticisi, Hürriyet Daily News eski yazarı) blogumu okumuş ve beğenmiş. Beyaz Yakalı Girişimci kitabını okuyup geribildirim vermemi istedi. Önceki yazılarımda bahsettiğim part-time işe “varım!” diyeceğim. Şimdilik az da olsa (eski maaşımın yaklaşık 3’te 1’i) rutin bir gelire ihtiyacım var. Ayrıca çok yakın bir arkadaşımın organizasyon şirketinde ona destek olma ihtimalim var. Bu iki işin detaylarını da kesinleşince bildireceğim. Sunum Ofisi’nde eğitmenlik devam ediyor (sunumofisi) ve birkaç ufak çeviri işinden haber bekliyorum. Ama aralarında beni en çok heyecanlandıranı application projesi. Doludizgin gidiyor. Büyük ihtimal masrafları öğrenene kadar da keyfimi hiçbir şey bozamayacak! Bu arada belirtmem gerek. Geleceğe umutla bakıyor olmam vurdumduymazın teki olduğum anlamına gelmiyor. Eskiden işten kaytarmak için kırk takla atan ben şimdi “mesai saatinde” televizyon açınca bile huzursuz oluyorum. Gün içinde kitap okuyamıyorum, playstation’a gözümün ucuyla bile bakamıyorum. Her gün iş günü gibi. Sürekli işleri sıralayıp tamamlamaya, kısaca üretmeye çalışıyorum. Ayrıca son bir haftadır çektiğim karın ağrılarım var. O yüzden macera oldukça keyifli olsa da her şey sütliman değil. Yine de atalarımız ne demiş? “Acı yoksa kazanç da yok”. Çalışmaya devam!
Posted on: Tue, 24 Sep 2013 11:30:08 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015