ESKİ VE YENİ UYGARLIKLARDA KURBAN KAVRAMI - - TopicsExpress



          

aRa

ESKİ VE YENİ UYGARLIKLARDA KURBAN KAVRAMI - 1 Giriş: -1 Çesitli kaynaklar, dilimizde yer alan “kurban” sözcügünün İbranice kökenli “korban” oldugunu (Fr./İng.; sacrifice, Al.; opfer) ve Aramice aracılıgıyla Arapça’ya oradan da dilimize geçtigini göstermektedir (11). Kurban sözcügü, dilimizde bes anlam içermekte olup bunlar; -dinin bir buyrugunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan; -müslümanlarda kurban bayramı; -bir ülkü ugruna feda edilen veya kendisini feda eden kimse; -bir kaza veya felakette ölen kimse; -bazı bölgelerde seslenme (hitap) sözü olarak sıralanabilir (1). Bunların dısında daha sayısız kurban tanımlamaları da yapılmıstır. Genel olarak kurban; Paleolitik çagdan bu yana, dogaüstü güçlere hos görünmek, onlardan, gelecek kötülüklere engel olmalarını istemek ve yerine getirdikleri bir istekten ötürü tesekkür etmek için gerçeklestirilmis dinsel bir tören ya da tapım geregi veya bir adagı yerine getirmek için kesilen insan ya da hayvan olarak tanımlanır (11). -2 İbadetin önemli bir bölümünü olusturan kurban, dogaüstü alana giren kudretlerle barısıklıgı saglamak ve onların verdiklerine tesekkür ederek onlardan bir seyler istemek için sunulur. Yönelmis oldugu amaçlara göre kurban dört grupta toplanır: 1. İstenilen seyi elde etmek için sunulanlar. 2. Elde edilen seye tesekkür olarak sunulanlar. 3. Bir günahı ya da bir kusuru bagıslatmak için sunulanlar. 4. İlk ürün veya ilk avdan yüce varlıga bir hak olarak sunulanlar (19). Kurbanın amacının, insan ve tanrı/tanrılar arasında bir hısımlık bagı kurmak oldugu ve bunun, yenilen kurbanın etinde birbirine karıstırılarak gerçeklestirildigi bildirilmektedir. Kimi arastırmacılar da kurbanın, tanrıların beslenmesi gerektigi inancından dogmus oldugunu ileri sürmüslerdir (11). İlk uygar topluluklarda topragın verimliligini arttırmak için ona içki dökülür, un serpilir ve genellikle hayvan ve bazen de insan kurban edilir. Kurban geleneginin altında yatanın da, ölüp yeniden dirilme düsüncesi olabilecegi savunulmustur (22). Hayvanların kurban olarak ilk kez hangi dönemde kullanıldıgı tam olarak belirlenememişse de eldeki yetersiz belgeler, mezar ve ölü gömme adetlerinin ilk kez izlendigi Homo Neanderthalensis’den bu yana kurban uygulamalarının devam ettigi yönündedir.(4). Tarihte kurban konusunu ilk ele alan düsünürün Platon oldugu ve kurbanı, tanrılara sunulan bir armagan olarak niteledigi bildirilir. Ayrıca kurban türlerini, Antik Yunan’da ilk kez Theophrastus’un sınıflandırdıgı ve buna göre kurbanların övgü, sükran (tesekkür), dilek (rica) ve ölülerin ruhlarına sunulanlar olmak üzere dört kategoride toplandıgı ifade edilmektedir. Bazı bilim adamlarınca da kurban; dogaüstünün lütfunu güvence altına almak ve onun düsmanlıgını en aza indirmek için dogaüstüne sunulan özgün bir armagan olarak tanımlanır (6). Çesitli toplumlarda ve degisik dinlerde, kurban keserek çesitli tanrılara (ilahlara), azizlere, ölü ruhlara ve meleklere ulasılmaya çalısılır (8). Kurban tüm inançlarda, kanlı ve kansız olarak iki biçimlidir. Kanlı kurbanlar, insan ve hayvan kesiminden, kimi ilkellerde görüldügü gibi vücutlarından bir parça kan akıtma gelenegine kadar çesitli biçimlerde yapılır. Kansız kurbanlar ise, çesitli yiyecek ve içecek maddelerinin adak (sungu) olarak verilmesidir. Burada, hayvanlardan elde edilen ürünlerle, bugday, arpa gibi bitkilerle, ayrıca zeytinyagına karıstırılmıs un, ekmek ve çörek gibi seyler kullanılır. Adak, tanrıya, ya her zaman malı olmak üzere ya da o an için haz vermek üzere sunulur (6, 8, 11, 19). İlkel toplumlarda elde edilen ilk ürün ya da ilk av, dogaüstü güçlerin hakkıdır. Bu ilk ürün ve ilk avları, doğaüstü güçlerden sonra, toplumun şef ya da rahipleri tüketirler. Bazı ilkel kavimlerde, ilk hamuru herkesten önce din adamları tadar. Nitekim “hak kurbanı” adı verilen bu ilginç anlayıs, ilk dogan çocukların kurban edilmeleri gerektigi ve ilk ürünün -ileride daha da bollasması için- tanrıya ait oldugu düsüncesini dogurur. Bu uygulamada, bir seyin ilki tanrılara, atalara ya da öteki dogaüstü kudretlere sunulduktan sonra, digerleri insanlarca tüketilir. Avcılık ve çobanlık yapan ilkel topluluklarda ise, yeni dogan ilk yavru hayvanlar veya bunların bir parçaları ile süt ve sütten yapılma yiyecekler, tanrılara ve şeflere sunulur. Bu bir degis tokus olup “do ut des = ben veriyorum, sen de ver!” anlamına gelen bir eylem biçimidir (11, 19). -3 Kurban sunma biçimleri de, sunulanın niteligine göre degisir. Yiyecek içecek gibi seyler mezarlara, sunaklara ya da kutsal olarak bilinen yerlere bırakılır. Gök tanrılara verilecek kurbanlar için yüksek yerler seçilir. Yer tanrıları için topragın üstü veya içi yeglenir. Deniz tanrısı için ise en uygun yer denizdir. Kimi zaman, degerli olan bir seyin yerine geçmesi dilegiyle tanrılara, degersiz bir sey de sunulabilir. Bir öküzü kurban etmek yerine tanrılara çok daha degersiz bir bitki sunulabilir. Burada sembolik bir kurban ve bir iyi niyet söz konusudur (19). Bazı arastırmacılar kurbanın kökenini totemik kültte (tapınımda) bulurlar (6). Bazı yayınlarda da olayın psikolojik temelleri üzerinde durulup, insandaki saldırganlık içgüdüsünün en önemli tatmin araçlarından biri olarak kurban kavramı savunulmakta ve bu içgüdünün en fazla göz aracılıgıyla tatmin olacagı, bunu daha sonra dokunma ve isitme duygularının izleyecegi bildirilmektedir (5). İnsanlık tarihinde dini düsüncenin önemli evreleri olarak kabul edilen animizm ve totemizmde, kutsal varlıklara çogunlukla hayvanların ve bazı kültürlerde de insanların kurban olarak adandıgı görülür (3, 6, 7, 11, 15, 16, 21, 23, 24). Baslangıçta totem kurban olarak sunulmus ama totemizmden hareketle ve insanla totemin akrabalıgından giderek totem kurbanın yerini insan almıstır. Ancak, toplumsal yasamda bireyin yasamını güvence altına alan geleneklerin agır basması nedeniyle, insan kurban terk edilir ve insanın yerine çiftlik hayvanlarının kurban olarak sunulması gündeme gelir. (6). Hayvanlar genellikle ritüel bir biçimde kesilerek kurban edilirler. Bu baglamda; koyun, keçi, sıgır, at, domuz, deve, ren geyigi, ayı, horoz, tavuk, kaz vb. hayvanlar kesilerek tanrılara sunulur. Ürün alma sırasında düzenlenen sölenlerde çok sayıda sıgır ve domuz kurban etmek, tanrıları ve ataları hosnut etmenin yanı sıra, sölen sahibinin öte dünyada iyi bir yeri olmasını da saglar (8, 19). Yazının bulunuşu, kent uygarlıgının olusumu, devlet kavramı ve teskilatının gelisimi gibi noktalar üzerinde yogunlasan Eskiçag (İlkçag) Tarihi, esas itibariyle Akdeniz kültür Çevresinde ve bu çevreye komsu bölgelerde yaklasık M.Ö. 3000 yıllarında yazı ile baslayan ve M.S. 476’da Batı Roma İmparatorlugunun yıkılısına degin süren oldukça uzun bir dönemi içermektedir. Görüldügü gibi 3500 yıllık bir süreyle Eskiçag Tarihi, 5000 yıllık insanlık tarihinin üçte ikisinden fazla bir bölümünü kapsamaktadır. Bu tarih bünyesinde “Eskidogu” baslıgı altında Mezopotamya, Anadolu, Suriye-Filistin ve İran, “Eskibatı” baslıgı altında da Eski Hellen, Hellenizm Devri ve Roma Tarihi yer almaktadır (14). Bu çalısmada; Eskiçag’ın çoktanrıcı (polytheist) uygarlıklarında kurban edilen hayvanlar incelenmis, kurban etme törenleri üzerinde durulmus ve tarihin en eski ve karanlık dönemlerinden baslayarak ortaçaga ve özellikle tek tanrıcı (monotheist) ilahi dinler asamasına degin, din-insan ve hayvan iliskileri aydınlatılmaya çalısılmıstır. -4 Materyal ve Metot Arastırmanın materyalini; din-inanç tarihi ve kurban kavramı üzerine yazılmıs Türkçe, çeviri ve yabancı dildeki yayınlar olusturmustur. Bu kaynaklardan elde edilen bilgiler, uygarlıklara göre sınıflandırılmıs ve sonuçlar insan-hayvan iliskileri yönünden degerlendirilmistir.
Posted on: Tue, 08 Oct 2013 22:58:02 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015