George Soros Yazar: Sami UsluDergi: Eylül/2003Sayı: 3211992 - TopicsExpress



          

George Soros Yazar: Sami UsluDergi: Eylül/2003Sayı: 3211992 YILININ EYLÜL’ÜNDE Soros Fon Yönetimi şirketinin sahibi George Soros, İngiliz Pound’una karşı büyük bir mücadeleye girdi. Soros, bugüne kadar yaptığı işlerle dünyanın en büyük spekülatörü ve yatırımcısı ünvanını zaten kazanmıştı. Ancak, bu kez söz konusu olan finans tarihinin en büyük bahsiydi. Ringin bir tarafında, geçmiş finansal performansıyla ünlü 62 yaşındaki bir para yöneticisi; karşısında ise Büyük Britanya İmparatorluğu’nun güç ve kudret sembolü olan İngiltere Merkez Bankası vardı. Gerçi Soros sahip olduğu servet ile Amerika’nın en büyük zenginleri arasında sayılırdı. Fakat, karşısındaki rakibi parasal güçle alt etmenin hiçbir imkanı yoktu. Ona karşı kullanabileceği en etkili silahı, sahip olduğu beyin gücü idi. Tecrübeli para yöneticisi, büyük başarılar yanında bazı hatırı sayılır kayıplar da yaşamıştı. Bu da, mağlubiyet nedir bilmeyen şanlı rakibine karşı onun bir avantajıydı. Peki, bunlar İngiliz emperyalizminin en büyük temsilcisi konumundaki İngiliz Merkez Bankası’yla tek başına savaşmakta yeterli olacak mıydı? Yatırımcıları, spekülatörleri, fon yöneticileri ve basınıyla tüm finans dünyası, bu müthiş mücadeleyi izlemeye koyulmuştur. Finans tarihinde, bir yatırımcının İngiliz Donanması kadar güçlü, İngiliz Merkez Bankası’na kafa tuttuğu varit değildi… Böyle bir şey hayal bile edilemezdi. Büyük bahsin konusu şuydu: Soros’a göre İngiliz ekonomisi kötüye gidiyordu ve tuzağa düşmüştü. Aşırı değerlenmiş olan Pound devalüasyon baskısı altındaydı. Fakat İngiltere, Avrupa kur Mekanizması’na (ERM) girdiği için Pound’u devalüe edemiyor ve 2.95 Alman Markı seviyesinde tutmak zorunda kalıyordu. Soros, İngiltere’nin kendi isteğiyle para anlaşmasını terk ederek Pound’u devalüe etmesi gerektiğini yoksa buna mecbur kalacağını iddialı bir şekilde öne sürdü. Aynı zamanda gerekli spekülatif pozisyonları almaktan geri kalmadı. İngiltere Merkez Bankası başkanı ve hükümet, bu iddiaya sert bir şekilde yanıt vererek Pound’un değerini düşürmeyeceklerini kesin bir dille ilan ettiler ve önlem olarak İngiliz Merkez Bankası piyasadan 3 Milyar Dolar Sterlin satın aldı ve faiz oranlarını 5 puan yükseltti. Bu şekilde Pound’u yatırımcı gözünde cazip kılmaya çalıştılar. Soros, bunu İngiliz Merkez Bankası ve hükümetinin ümitsiz son bir çırpınışı olarak yorumladı ve Sterlin’e karşı aldığı pozisyonu daha da arttırdı. 14 Eylül Salı günü her zamanki vaktinde yatağına yatmıştı. Ertesi sabah saat 7’de sahip olduğu fonun yöneticisi onu aradı ve kendisi uykuda olduğu sırada düzenlediği para operasyonundan 985 Milyon Dolar kar ettiğini söyledi. Soros ne yapmıştı; henüz pahalı iken 10 Milyar Dolar Pound borçlanmış, bu parayla Alman Markı satın almıştı. Tahminleri doğrultusunda Pound’un değeri Alman Markı karşısında gerileyince elindeki Alman Markı’yla ucuzlamış olan Sterlin borcunu ödemiş ve büyük kar elde etmişti. Aslında operasyon basit gibi görünüyordu, fakat zor olan İngiliz Merkez Bankasına aykırı gelmekti. İzleyen üç hafta süresince Pound yanında İtalyan Lireti vs gibi diğer dövizlerden kazandıklarının toplamı 2 Milyar Dolar’ı buluyordu. Soros’un finansal kehaneti aynen gerçekleşmiş ve İngilizler, ERM’den çekilerek Pound’u devalüe etmek zorunda kalmıştı. Bu, Pound’un 1967 yılından bu yana ilk devalüasyonuydu. 15 Eylül 1992 tarihi, mağrur İngilizler tarafından Kara Çarşamba olarak adlandırıldı. Aynı olay, George Soros’u bir efsane haline getirdi. Ona, “İngiltere Merkez Bankasını yıkan adam” payesi verildi. İsminin etrafında destanlar oluştu. Artık her lafı piyasaları dalgalandırıyor, beyanatlarıyla fiyatlar çıkıyor veya iniyordu. Hakkında TV programları yapıldı, kitaplar yazıldı. Kimdi bu sihirbaz spekülatör? George Soros, 1930 yılında bir Musevi ailenin çocuğu olarak Macaristan’da doğdu. Ülke, 1939 yılında Nazi istilasına uğradığı zaman, ailesiyle birlikte çok tehlikeli ve güç günler yaşadı. Babası, tüm aile bireyleri için sahte kimlikler düzenleyerek ve oturdukları yeri sürekli değiştirerek hayatta kalmalarını sağladı. Böylece, ilk derslerini babasından öğrenmiş oldu… Hayatta kalmak (survival), ve başkalarına yardımcı olmak. 1947 yılında, İngiltere’ye göç etti ve Oxford Üniversitesi’nde School of Economist fakültesinde ekonomi tahsili gördü. İngiltere’de hayatını kazanmak için hamallık yaparken ayağı kırılınca devlet hastanesinde tedavi gördü. Devletin fakirlere yardım etmesinin yani sosyal adaletin ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrendi. Okuduğu fakültede makro ekonomiyi öğrendi. Ayrıca, kendisini çok etkileyen Karl Popper’in öğrencisi oldu ve ileride uygulayacağı “Açık Toplum” (Open Society) projesi konusunda ondan ilham aldı. 1956 yılında ABD’ye göç etti. İlk yaptığı iş, arbitraj işlemleri oldu. Yani, bir hisse senedi veya dövizi ucuz olduğu yerden alıyor ve eş anlı olarak pahalı yerde satıyordu. Kısa sürede finans dünyasında temayüz etti. 1969 yılında Quantum Fund’ı kurdu. “Quantum” adını tesadüfen seçmemişti. Bu deyim fizik biliminde kainatta kaotik bir düzen olduğuna dair bir önermeyi ifade eder. Soros’a göre piyasalarda da sürekli bir dengesizlik yani kaos hakimdi. Bireysel veya kurumsal yatırımcılar eksik veya yanlış bilgilerle hareket ederlerdi. Bu nedenle de finansal enstrümanların fiyatları hiçbir zaman gerçeği aksettirmezler ve fiyatlar ya aşırı ya da noksan düzeydedirler. Diğer bir deyimle, piyasalara hakim olan Klasik iktisadın önerdiği gibi matematik bir denge değil sürekli kaostu. Quantum Fund, eşsiz başarısına bakıldığında Soros’un teorisinde haklı çıktığını kabul etmek gerekiyor. Çünkü, bu fona kurulduğu 1969 yılında yatırılan 10.000 Dolar, 2000 yılında 4 Milyon Dolar’a ulaştığı hesaplanmıştır. Soros’un teorik finans alanını zenginleştiren ikinci kuramı ise Refleksivite (reflexivity) kuramıdır. Soros’a göre, insanların (yatırımcıların) piyasa hakkındaki bilgileri hem tarafgir – objektiflikten uzak- hem de eksiktir. Bu nedenle, fiyatlar gerçeği yansıtmaz. Çünkü, piyasa katılımcıları gerçeği rasyonel olarak değil tarafgirane değerlendirirler. Öte yandan, piyasa hareketleri de bu tarafgirane algılamalardan etkilenerek şekillenir. Piyasanın bu akışı da tekrar yatırımcıları etkiler. Böylece, iki taraflı bir ilişki ortaya çıkar. Soros buna kendi icadı olan Refleksivite Teorisi adını vermiştir. Soros, fon yöneticilerine şu tavsiyede bulunurdu: “Bir teori geliştirin ve bu teoriyi piyasada sınayın.” Kendisinin de bu ilkeye uygun davrandığı ve para operasyonlarını yukarıdaki teorilerine göre düzenlediği anlaşılmaktadır. Nitekim, “Kendinizi nasıl tanımlarsınız?” diye soran gazeteciye, “Ben uygulamalı filozofum.” demiştir. George Soros’u diğer spekülatör ve para yöneticilerinden ayıran özellikler nelerdi? Soros, makro ekonomik olayların ne kadar önemli olduğunu bilir, global ekonomik ve politik olayları dikkatle izler ve değerlendirirdi. Birçok meslektaşı, mümkün olduğu kadar çok sayıda alım-satımcı (dealer) ile görüşmeyi yararlı bulurken, kendisi bu konuda seçici davranarak sadece önemli bulduğu birkaç dealerın fikrini alırdı. Bunların ötesinde, piyasaların hangi yönde hareket edebileceğini önceden görebilen bir içgüdüye sahipti. “Önemli olan, doğru veya yanlış karar almak değil, doğru kararla ne kadar kazandığın, yanlış kararla ne kadar kaybettiğindir.” diyen Soros, yatırımına güvendiği zaman büyük meblağlar ortaya koyar ve çalışma arkadaşlarını da bu yönde teşvik ederdi. Buna mukabil, yanlış kararlardan dönmekte tereddüt göstermezdi. Kendisine para kaybettiren yatırım kararlarının sayısı az değildir. Fakat hiçbir yanlış kararın kendisini mahvetmesine izin vermemiş ve aldığı pozisyonları erkenden terk ederek zararını sınırlı tutmayı bilebilmiştir. Ülkemiz iş adamlarının yaygın ifadesiyle kangren olan yarayı kesip atarak bütün vücudu sarmasını engellerdi. Bu prensibini özel hayatında da uygulayarak uyuşamadığı ilk eşinden boşanmış ve “İnsan olmamı sağlayan kimse” diye tanımladığı Susan adlı bir hanımla ikinci evliliğini yaparak çok mutlu olmuştur. Finans piyasasında hareketlerin bir yükselme/çöküş sekansı izlediğini ileri sürerek; bir piyasa hareketi başladığında bu hareketin duracağını bilmek ve o kırılma noktasını tahmin etmeye çalışmak gerekir derdi. Mesela bir hisse senedinin fiyatı yükselişe geçtiğinde, bu yükselişin nerede duracağını yani kırılma noktasını doğru tahmin ederek tersi pozisyon almak gerekir. Pazardaki eğilimi tespit ettikten sonra onun karşısına geçmek uygun olur. George Soros ‘a göre kendi başarısındaki en önemli anahtar hayatta kalmayı başarmaktı. Bunu Alman işgali altıdaki Macaristan’da kendisini, ailesini ve akrabalarını Nazi zulmünden zeka ve cesaretiyle kurtarmayı başaran babasından öğrenmişti. Yatırım kararları doğru çıktığında, sermayeye ek olarak kredi kullanmak parlak sonuçlar verebilir. Ancak olaylar beklenenin aksine geliştiğinde meydana gelecek zarar bir yatırımcıyı piyasadan silebilir. Dolayısıyla yatırım kararlarındaki en kritik nokta ne kadar risk alınacağıdır. Her zaman için geçerli bir gösterge bulunmadığından her durum kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Objektif bazı kıstaslar kullanılsa da, son tahlilde yatırımcı hayatta kalma iç güdüsüne dayanmak zorundadır. Soros, kendi yatırım kararlarında bir yandan çok cesur davranırken diğer taraftan “ya hep ya hiç” yaklaşımından uzak durmuş ve mahvına neden olabilecek riskler almaktan kaçınmıştır. Büyük spekülatörün bir diğer özelliği de; ne derece önemli olursa olsun hiçbir olayda heyecana kapılmayan, en kritik anlarda bile kayıtsız kalabilen sitoik karakteri idi. Büyük Spekülatörden Büyük Hayırsevere Dönüşüm George Soros’un iş hayatındaki en önemli ve parlak sayfa; 1992 yılında İngiliz Merkez Bankası’na karşı kazandığı zaferdi hiç kuşkusuz. Ancak, hayat sadece iş ve paradan ibaret değil... Ünlü spekülatör, babası öldüğünde yanında olamadı. Sürekli seyahati gerektiren yoğun işleri yüzünden sevgili babasıyla vedalaşamamıştı. Bu yüzden büyük bir üzüntü ve pişmanlık duydu... Ardından, annesi hastalanıp ölüm döşeğine yattığında Soros babasının ölümünde olduğu gibi gafil davranmayarak, ölene kadar onun baş ucunda kaldı. İnançlı bir insan olan annesinin, oğluyla beraber yaşadığı son dakikaları fevkalade ilginçti. Kadıncağız, intikal etmek üzere olduğu öbür dünyayla ilgili gördüğü görüntüleri oğluna anlatıyordu. Bir yandan evladının ölümüne üzülmesini engellemeye çalışıyor diğer yandan da onun kendisiyle birlikte öleceğini zannederek endişe ediyordu. Nihayet, Soros ona; “Merak etme anne, ayaklarım yere basıyor.” demesi üzerine son nefesini verdi. En sevdiği iki insanın ölümü, George Soros’u çok derinden etkilemişti. Aslında, bundan önce de bir spekülatörden fazlaydı. New York’ta açık toplum enstitüsü kurmuş ve Macaristan dahil bazı Doğu bloğu ülkelerinde şubelerini açmıştı. Hayatın amacı, insan beyni, kainatın sırları gibi konulara oldukça meraklıydı. Bilhassa, karısı Susan’ın etkisiyle bazı bağışlarda da bulunmuştu. Fakat, anne ve babasının ölümü onun için bambaşka bir olaydı. Hayatın fani olduğunu, para,şöhret gibi dünyevi değerlerin önemli olmadığını şimdi en açık ve çarpıcı bir şekilde anlamıştı. Bundan sonra zamanının daha çoğunu hayır işlerine vakfetti. İşlerinin çoğunu Durucken Miller adlı fon yöneticisi arkadaşına devretti. Kendisi ancak genel politikalarla ilgilenmeye başladı. Babası acılar içinde ölmüştü. Tanınmış doktorlardan oluşan bir vakıf kurarak, on milyon dolarlık bir başlangıç sermayesi bağışladı. Bu tanınmış doktorlar, ölüm anında insanların acısının nasıl dindirilebileceği konusunda araştırma yapmakla görevlendirildiler. Kendisi de bir göçmen olarak, Amerika’ya gelen göçmenlerin sorunlarıyla yakından ilgilendi. Uyuşturucu bağımlılarının cezalandırılarak hapishanelere konulmasına şiddetle karşı çıktı. Bir yandan da insanların bu bağımlılıktan kurtulmaları için her türlü maddi desteği sağladı. Onun görüşüne göre, uyuşturucu müptelalarını yakalamak ve hapse atmak için sarf edilen zaman ve para, onların tedavisi için kullanılmalıydı. Komünist Doğu Avrupa ülkelerinde açık toplumu teşvik için çalışıyor ve bunun için para ve zaman harcıyordu. Eski spekülatör, yeni hayırseverin Yugoslavya, Ukrayna gibi azgelişmiş ülkelere yaptığı yardımın tutarı, bu ülkelere Birleşmiş Milletler tarafından yapılan yardım miktarını aştı. Servetini, nüfuzunu ve zamanını büyük bir şevkle insanlık uğruna harcamakta olan büyük hayırsever, son olarak Irak üzerine, İngiltere’yi de yanına alarak sahte sebeplerle bir Haçlı Seferi düzenleyen ve bu ülkeyi işgal eden ABD Başkanı’na karşı amansız bir savaş açmış durumda. Savaşın haksızlığını vurgulamak ve Bush’un, Amerikan ve dünya halkını nasıl aldattığını göstermek için gazetelere ilanlar veren Soros, bu iş için 10 Milyon Dolarlık bir fon ayırmış bulunmaktadır. Otoritelerin görüşlerine göre bu kampanya karşısında Başkanın gelecek seçimleri kazanması imkansız görünmektedir. İki insanın ölümü, büyük bir beyin gücü ve servetin insanlık için kullanılması gibi hayırlı sonuçlar vermiş ve halen vermekte. Bu dünyanın öbür dünya için bir hazırlık devresi olduğu, bu meyanda para ve diğer parasal değerlerin amaç değil hayır işlemek için bir araç olması gerektiği gerçekleri prensibi gerçek hayatta kanıtlanmış olmaktadır. samiuslu
Posted on: Sat, 06 Jul 2013 16:16:01 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015