Güray Öz [email protected] Yürekteki Yangın O kadar biber - TopicsExpress



          

Güray Öz [email protected] Yürekteki Yangın O kadar biber gazı sıktılar ki, bulutu Kasımpaşa’daki stadyumun üzerine çöktü. Stadın adı Recep Tayyip Erdoğan Stadı’dır. Çöken gaz dağılsın, futbolcular oynayabilsin, seyirci maçı izleyebilsin diye hakem maça “biber gazı arası” verdi. Olanı biteni anlatan spikere “provokatör” dedi yalaka takımı. Mehmet Ali Alabora ve arkadaşlarının hazırladığı “Heberler” programını da kaldırdılar bu arada. Çünkü artık habere de, haberin mizahına da yer yoktur TV kanallarında. İnsanlar haberi iki üç gazeteden, hâlâ yazabilen ama sırasını bekleyen köşelerden ve modern çağın fısıltı gazetesi Twitter’dan alıyor. *** Adı konmamış bir sıkıyönetim altında gibi artık Türkiye. Yandaş medya ölenlerin, öldürülenlerin kendiliklerinden öldüklerini kanıtlamak için telaşlı bir çaba içinde. Utanmak unutulmuş bir insan halidir onlar için. Kazara ağızdan kaçan, gerçeğin izini taşıyan cümleler, küçücük bir isyan bile onları çıldırtmaya yetiyor. Korkuları o kadar büyüktür ki, gerçeğin kırıntısı bile öfkelerini üçe beşe katlıyor; kızgınlıkları, yüzlerindeki utancın değil korkunun kırmızısı olarak yansıyor. Konuşurlarken iyi izleyin onları, sınırlı kelime hazineleri ile kurdukları cümlelerde ağırlık yalandadır. Kendilerine güvenlerindeki kofluğun kaynağı ise bir türlü doyuramadıkları şişkin egolarıdır. *** Ey okuyucu, size bugün acının izini taşımayan kelimelerle ahkâm kesemem. Bilmediğim dünyaların kitaplarda yazan cümlelerinden öğrendiklerimi aktararak “işte bunlar da var dünyada” diyemem bugün. Çünkü yürekteki yangının kelimesi yoktur. O acıyı anlatabilecek, isyanları resmedebilecek bir kelime bilmiyorum ben. Yazıya gönül vermiş olanlar artık yazarken yaşadıkları günleri yazamaz oldular. Çünkü yazdıkça kelimelerden sızan öfke, çaresizliğimizin işaretlerine dönüşüyor. Ölümü, cinayetleri anlatmak artık harfin, kelimenin, cümlenin içine sığmaz oldu. Utanmanın kalmadığı bir ülkede meydan meydanlığından, sokak sokaklığından utanıyor artık. Koşan genç adamların, kızların üzerini sıkılan gaz, mermi; üzerlerine yürüyen TOMA, Akrep, yalakaları değil ama meydanı, sokağı utandırıyor. Gazeteciler, muhabirler, spikerler artık çaresizdirler. Gazeteleri, kanalları onları sattı. Dillerine kelepçe vurdu. Yazan kendisini kapının önünde buluyor. Spiker önüne konan yalan dolan dolu metni okumazsa işinden oluyor. “Yeter artık bu kadarı da olmaz” diyene, sırıtarak “olur olur” diyen yalaka, yarından korktuğu için zulmünü artırmanın yollarını arıyor. Ozanın “zulmün artsın” derken anlattığı da bu değil miydi? *** “Uyanın” diyor bu yüzden gazetenin bağıran manşeti; “Ahmet’i öldürdüler”. Ahmet’i öldürdüler, umut kalmasın, iktidar hırsı büyüsün, korkuları bir damla olsun azalsın diye yaptılar bunu. Ama öyle olmayacak. Kibirlerinde, korkularında, şiştikçe şişen egolarında öyle bir çaresizlik var ki, büyük bir silgi onları geleceğin haritasından yavaş yavaş siliyor, hiç farkında değiller. Onlar öldürdükçe, sokakları yasakladıkça, insanların bir araya gelmelerini suç haline getirdikçe, tutukladıkça, adaletsiz mahkemelerde hüküm giydirdikçe geleceklerini sildiklerini bilmiyorlar daha. Sanıyorlar ki, zulüm arttıkça insanlar geriye çekilir, zorbalık hız kazandıkça suskunluk büyür, sonunda memleket derin bir rehavet içinde sonsuz bir cennet olur kendileri için. Tarihe baksalar öyle olmayacağını, bin yıl sürecek denilen iktidarların bin yıl sürmediğini öğrenirlerdi. Öğrenemiyorlar, öğrenemeyecekler. Bu nedenle artırdıkça artırıyorlar zulümlerini. Ama insanlar da uyansın artık!.. Mehmet’i, Medeni’yi, Abdullah’ı, Ethem’i, Ali İsmail’i öldürdüler. İşte bunun için gazete “uyanın!” dedi, “Uyanın, Ahmet’i de öldürdüler”. 13 Eylül 2013 - Cumhuriye
Posted on: Fri, 13 Sep 2013 17:41:14 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015