HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA VE ADALET KOMİSYONLARININ KISA - TopicsExpress



          

HAKİKATLERİ ARAŞTIRMA VE ADALET KOMİSYONLARININ KISA TARİHÇESİ-2 14 Eylül 2013 Cumartesi Araştırma: Serxwebun Guatamala Deneyimi Önemli bir komisyon çalışması da Guetemala olmuştur. Guatemala hükümet güçleri ile Guatemala Ulusal Devrim Birimi (URNG) arasında 30 yıldan fazla süren iç savaş 200 bin ölüm ve kayıp ile sonuçlandı. Onun için sık sık kesintiye uğrayarak uzun yıllar devam eden barış müzakerelerinin en tartışmalı konularından birisi de geçmişteki insan hakları ihlallerinin ve savaş suçlarının barış sürecine geçişte nasıl ele alınacağı ile ilgiliydi. En son, Haziran 1994’te taraflar ‘Tarihi Aydınlatma Komisyonları’ kurmaya karar verdiğinde sorun çözüldü. Komisyonun göreve başlayabilmesi ancak üç yıl sonra imzalanan barış anlaşmasından sonra mümkün olabildi. 6 ay çalışma süresi olan ve en fazla 6 ay daha süresi uzatılabilecek şekilde kurulan komisyon toplam 18 ay çalışmalarını yürüttü. Tarihi Aydınlatma Komisyonları başkanı Guatemala vatandaşı değildir ve BM Genel Sekreteri tarafından atanmıştır. Komisyonun diğer iki üyesi ise iki tarafın da onayıyla başkan tarafından seçilmiştir. Komisyonlar faillerin ismini açıklama yetkisine sahip değildir. Komisyonlar zaman zaman 200’e kadar çıkan (14 bölge bürosu), analiz, soruşturma ve rapor yazma döneminde ise 100’ün altına inen elemanla çalıştı. İhlallerin yüzde 93’ü ordu ya da devlet destekli güçlerce gerçekleştirilmiştir Komisyonun görevi, 1962 ile 1996 yılları arasında yaşanan silahlı çatışmalarla bağlantılı olarak meydana gelmiş insan hakları ihlallerini ve şiddet olaylarını “aydınlatmaktı”. Ve tutanakların mutlaka gizli tutulması koşulu vardı. Toplam bütçesi yaklaşık 11 milyon dolardı. Bu bütçenin 1 milyon dolardan daha az bir kısmı Guatemala hükümeti tarafından verilmiş; geri kalan kısım ise ABD, Norveç, Hollanda, İsveç, Danimarka ve Japon hükümetleri tarafından sağlanmıştı. ABD Hükümeti’nden, ABD Ulusal Güvenlik Arşivleri’nin de yardımıyla, dosyaların gizliliğinin kaldırılmasını isteyen komisyonun girişimi sonucunda, binlerce belgenin gizliliği kaldırılmıştır. Komisyonlar yaklaşık 2000 topluluğu ziyaret etmiş, 500’ü toplu tanıklık olmak üzere 7338 ifade kaydetmiştir. 1999 yılının şubat ayında binlerce kişinin katıldığı bir törende komisyon raporunu açıklamıştır. Rapor, ihlallerin yüzde doksan üçünün ordu ya da devlet destekli paramiliter güçlerce, yüzde üçünün ise devrimci güçlerce yapıldığını açıklamıştır. Komisyon raporunda 1981-1983 yılları arasında devletin, Maya topluluklarına soykırım uyguladığını da açıklamıştır. Her ne kadar Komisyonlar sorumluların adını vermekten alıkonulmuş olsa da, yine de insan hakları ihlallerinin çoğunun “devletin yüksek kademedeki yöneticilerinin bilgisi ya da emri dâhilinde olduğu” raporda belirtilmiştir. Diktatörlükle artık bir ülkeyi yönetmek mümkün değildir Komisyon üyelerinin seçimi açısından farklı bir yere sahip olduğu için kısaca Sierra Leone’den bahsetmek gerekmektedir. ‘Sierra Leone’de hakikat komisyonunu kuran tüzük, BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi’ni komisyon üyelerinin seçimini yürütecek kişi olarak tayin etmiştir. Kendisinden kamuya adaylık çağrısında bulunmasını istemiştir. Aynı zamanda, eski silahlı muhalefet, başkan, hükümet insan hakları komisyonu, dinler arası sivil konsey ve insan hakları örgütleri koalisyonu tarafından atanan temsilcilerden oluşan bir seçim platformu oluşturulmuştur. Bu platform finale kalan adaylarla mülakat yapmış, sıralamayı oluşturmuş, her biri hakkında fikrini belirtmiş ve değerlendirmeleri seçim koordinatörüne iletmiştir. Koordinatör daha sonra dört ulusal aday seçmiştir (komisyonun üç uluslararası üyesi BM insan Hakları Yüksek Komiseri tarafından seçilmiştir). Komisyon üyeleri Mayıs 2002’de atanmıştır.’ G. Afrika ve Guatemala komisyonları diğer örnekleri açısından önemli farklılıklar gösterirken birbirleri açısından da benzer yanlarının dışında önemli farklılıklar da var. Burada önemli bir noktaya değinmek gerekmektedir. Hakikat ve adalet komisyonları’nın sadece rejim muhalifi güçlerin talebi üzerine ortaya çıktığı yaklaşımı var. Yani bir anlamda muhalif güçler çözümsüz kalmıştır ve bunun için egemen güçle uzlaşma arayışı içine girmektedir sanılmaktadır. Onun için de silahlı ya da silahsız muhalefetin bu istemi güçsüzlüğüne yorumlanmaktadır ki, bu büyük bir yanılgıdır. Bunun böyle olmadığı komisyonların kurulduğu ülkelerde komisyonların nasıl gündeme geldiğine bakıldığında daha iyi görülebilir. Tüm ülkelerde mevcut baskıcı yönetimler artık mevcut dünya ve ülke gerçekliğinde işlerin eskisi gibi yürümeyeceğini görmüştür. Örneğin Guetemala’da hükümet kendisi böylesi bir komisyon için BM’ye başvurmuş ve aracı olmasını istemiştir. Hükümetin böylesi bir komisyon önerisi de hakikatleri açığa çıkarmaktan çok yükselen muhalefeti oyalamak ve uluslararası alanda tecrit olan hükümete yeni hareket alanları sağlamak düşüncesinden kaynaklıdır. Arjantin’de, Şili’de askeri cuntadan sonra seçimle işbaşına gelen hükümetler bu komisyonların kuruluşuna hizmet etmiştir. Mandela daha tutsak iken yeni göreve başlayan De Clerck Mandela’yı görüşmeye çağırarak bir uzlaşı arayışı içinde olduğunu göstermiştir. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Fakat sadece bu örnekler bile gösteriyor ki diktatörlükle ve insanlık suçlarıyla artık bir ülkeyi yönetmek mümkün değildir. Bugün temel insanlık kriterleri de buna müsaade etmiyor. Bu gerçekliğin görülerek bu uzlaşı arayışına yaklaşmak bu çalışmaların temel çıkış noktası olmalıdır. Yoksa bu çalışmalar demokratik gelişmeye değil teslimiyete ve haksızlıkların üstünün örtülmesine hizmet eder. Aydınlık günlerin yolu aydınlanmış geçmişten geçer Diğer yandan sadece uluslararası koşullar değil toplumsal ya da ulusal muhalefetin örgütlülük düzeyi de bu çalışmaların verimini belirlemektedir. Devletle uzlaşı içinde bir toplumsal uzlaşı ve barış kültürünün gelişmesi ancak muhalefetin örgütsel gücüyle doğru orantılı olarak gelişebilir. Aksi durumda Arjantin, Şili ya da diğer örneklerin sonucu yaşanabilir. Guetemala’da muhalefet o kadar güçlü olmasına rağmen suçluların istenilen düzeyde kendini suçlu olarak ilan etmemesi de tek başına güçlü ve örgütlü muhalefet olmanın da yetersiz kaldığını göstermektedir. Onun için Guetemala deneyimi bizim gibi halklar ve örgütlenmeler tarafından iyi incelenmelidir. Uluslararası destek var, halk desteği önemli durumda, medya ve sivil toplum örgütleri, dini çevreler destekliyor. Meşru savunmayı gerçekleştirecek silahlı güçler de var. Ve devlet güçleri eskisi gibi yönetecek durumda değil, giderek dünyadan tecridi gerçekleşiyor. Ama uzlaşma noktasında gerçek suçluların halk ve mağdurlar karşısında suçlarını itiraf etmesi yeterince sağlanamıyor. Burada öncülüğün rolü öne çıkmakta ve demokratik toplum projesi hangi esaslar ve örgütlenmeler üzerine şekillenmiştir bunun üzerinde durmak önemli olmaktadır. Bir de komisyon çalışmalarında finansman kaynakları da esas olarak bilinen aracı güçlerdir. Sanki Guetamala’da bu finansör güçler istediğini yaptırmaktadır. Yani aracı olanların projesinin tümüyle hayata geçmesi tehlikesi yaşanıyor gibi. ‘Parayı veren düdüğü çalar’ misali, Guetemala’daki faşizmi finanse eden güçler, elbette hakikatler içinde kendi rollerinin de açığa çıkma riskini ortadan kaldırmak isteyeceklerdir. Niyetlerden bağımsız olarak aynı güçlerin hakikatlerin açığa çıkması için para yatırması fazla mantıklı gelmemektedir. Zaten açığa çıkan hakikatler de Guetemala halkına yeterince mal edilmemiştir. İletişim araçları bunun için fazla devreye sokulmamıştır. Komisyon başkanının başka bir ülkenin vatandaşı olması da değerlendirilmesi gereken bir konudur. Komisyonun bu biçimde kurulması ve desteklenmesi büyük oranda hükümetle başta ABD olmak üzere belli dış güçlerin bir uzlaşı içinde davrandıklarını göstermektedir. Yani uzlaşıya ihtiyacı olanlardan çok önce dış güçler ve yerli işbirlikçileri uzlaşı içinde bir plan yapmışlardır. Şimdi Guatemala’da iç savaş ya da yaygın insan hakları ihlali görülmüyor gibidir. Ama sosyal, ekonomik, sağlık, eğitsel, kültürel vb. gibi toplumsal yaşamda da ciddi bir değişiklik yaşanmamaktadır. Türkiye ele alınırken dış güçlerle ilişkisi ve Kürdistan’ın statüsünün belirlenmesindeki bilinen dış güçlerin rolü unutulmamalıdır. Dikkat edilirse önemli devlet yetkilileri de Kürt sorununa ilişkin mesajlarını ya dışarı giderken ya da dışarıdayken vermektedir. Bu durum bile Türkiye’de var olan hâkim zihniyetin esas mesajı dışarıya verdiğini ve dışarıda çözüm aradığını göstermektedir. Ama işin garibi, bu kökü dışarıda olan egemenler, içerde çözümü arayanları ‘dış güçlere dayanıyorlar’ diye suçlamaktadır. Fakat bilinmelidir ki; ne kadar gizlenir yoktur denilirse denilsin Ortadoğu yeni bir siyasal harita ile karşı karşıya bulunmaktadır. Ve yeni düzenlemede Kürdistan yine işin merkezinde yer almaktadır. BOP içinde ısıtılan Kürdistan planı, İsrail ve ABD eksenli olarak Türkiye, Irak, İran gibi büyük hacimli ve çok uluslu devletleri küçük ulus devletçikler biçiminde bölmeye hazırlamaktadır. Bu durum kanlı etnik savaşlar ve vahşetin bölgeye hâkim olması anlamına gelmektedir. Onun için, kim ki yurdunu ve ulusunu gerçekten seviyorsa halklar arası bu kıyıma ve bu kıyıma neden olacak küçük devletçikler biçimindeki bölünmeye dayalı BOP’den yana değil Önderliğimizin geliştirdiği ve halkların çıkarlarını esas alan ‘Demokratik Ortadoğu Projesi’(DOP)den yana olmalıdır. Bundan dolayı savaşlara ve halklar arası boğazlaşmaya karşı barış ve uzlaşı için Hakikatleri açığa çıkararak adaleti sağlama yolu açılmalıdır. Bu çalışma, sadece herhangi bir örgütün ya da örgüt liderinin öngörüsü olarak değil tarihin insanlığa yüklediği bir görev olarak görülmelidir. Çünkü karanlık geçmişten ancak karanlık geceler doğar. Onun için aydınlık günlerin yolu aydınlanmış geçmişten geçer. Hakikat komisyonlarını adli makamlarla karıştırmamak gerekir Tüm komisyonların çalışmaları ele alındığında toplu bazı sonuçlar ortaya çıkarmak mümkündür. Buna göre: Hakikat komisyonları adli davaların da konusu olabilecek pek çok olayla ilgilendiği için, komisyonlar ile mahkemeler birbirine karıştırılmaktadır. Onun için komisyonları adli makamlarla karıştırmamak gerektiği gibi, adli davaların yerine geçebilecek bir mekanizma olarak da düşünmemek gerekir. Hakikat komisyonları adli olmayan yapılardır ve bu özellikleri bakımından mahkemelerden daha az yaptırım güçleri vardır. Hiç kimseyi hapsetme ya da tavsiyelerinin yaptırımı konularında bir güçleri yoktur ve pek çoğu, sorularını yanıtlaması için dahi kimseyi zorlama gücüne sahip değildir. Ancak işlenen suçların yargılanmasında Arjantin örneğinde görüldüğü gibi mahkemelere belge sunabilir. Bunların dışında Hakikat Komisyonları oluşturulurken komisyon üyeleri ve yönetime seçilen kişilerin kişisel duruşu çok önemli olmaktadır. Belli saygın ve koparıcı kişiliklerin olduğu komisyonlar, veri toplamada ve suçların açığa çıkarılıp itiraf ettirilmesinde önemli rol oynamışlar ve ifade veya bilgi vermesi gereken kişiler böylesi komisyon üyeleri karşısında soruna daha sorumlu yaklaşmayı tercih etmişlerdir. Bu komisyonların çalışma sonuçlarında ilginç bir yan daha var. Aslında taraflar kendilerinin ya da karşıtının ne kadar suç işlemiş olduğunu önceden biliyorlar. Onun için genel tablo olarak komisyonlar, tarafların işlediği suçlarda bilinenin dışında pek farklı bir şey ortaya çıkarmamıştır. İç savaş dönemlerinin genel suçlusunun, hangi tür örgütlenmeler, yöntemler kullanmış olursa olsun egemen devlet güçleri olduğu komisyon raporlarında da teyit edilmiştir. Birçok raporda suç oranı yüzdelik olarak da belirtilmiştir. Burada önemli olan zaten kayıp çocuğunun öldüğünü ve kimler tarafından öldürüldüğünü bilen annenin katilden ‘çocuğunu ben öldürdüm ve özür dilerim’ itirafını ve özrünü beklemesidir. Mümkünse mezarının yerini göstermesidir. Yani mağdurun acısının toplumla paylaşılmasıdır. Böylece acıların ortaklaşması sevinçlerin de ortak arayışını getirecektir. Hakikat ve Adalet Komisyonları: -Geçici yapılardır; yani belli bir süre için kurulur ve süre dolunca görevi sona erer. -Geçiş dönemlerinde kurulur; -Geçmişe odaklanır; -Tek bir olayı değil, zaman diliminde gerçekleşen kötü muamele biçimlerini ve toplumda ciddi travmalara yol açmış belirli hak ihlallerini soruştururlar. -Komisyon üyeleri çatışmalı tarafların ortak görüşü ile seçilebileceği gibi, Güney Afrika’daki gibi seçimle ya da Sierra Leone ve Guetemala’daki gibi komisyon başkanı veya üyeleri bir üçüncü gücün istemesi, onayı ya da ataması veya gözetimi ile de gerçekleşebilir. -Komisyonun araştırdığı geçmiş zaman dilimi belli olmalıdır. Örneklerinde olduğu gibi bu süre, çatışmalı dönemi kapsadığı gibi daha uzun ya da kısa da olabilir. Ama mutlaka süresi belli olmalıdır. Temel hedefleri: 1-Geçmiş ihlalleri araştırmak, ortaya çıkarmak ve resmi olarak tanınmasını sağlamak; 2-İnsan haklarına yönelik suç işleyenlerin sorumluluk üstlenmelerini sağlayabilir; 3-Mağdurlar için kamusal bir platform yaratabilir; 4-Mağdurlara tazminat ödenmesiyle ilgili tavsiyelerde bulunabilir; 5-Kamuda süre giden tartışmalara bilgi sağlayabilir ve bu tartışmalarda katalizör görevi görebilir. 6-Reformlar önermek, uzlaşmayı desteklemek ve geçmiş konusunda çatışmayı azaltmak; 7-Demokratik bir geçişi pekiştirebilir. Bu çalışmaların esasını insan hakları ihlalleri oluşturmaktadır. Sadece birey olarak insan değil, insanı içinde yaşadığı toplumla birlikte ele alırsak topluluk hakları karşısında işlenen suçlar da bu çalışmanın kapsamı içinde olmaktadır. Topluluk hakları, bir etnisite, inanç, dil, renk ve siyasal grup gibi toplulukların ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel hakları karşısındaki suçları da içermektedir. Doğanın tahribi, insan yaşamını tehdit eden sağlıksız ortam ya da savaşlara neden olmak da bu komisyonların çalışma kapsamı içinde yer alabilir. Bugün dünyada devlet ve iktidar esasına dayalı olarak sürdürülmek istenen ya da oluşturulmak istenen egemenlikler, bu hakların tümünün ya da birinin veya bir kısmının ihlali üzerinde şekillenen savaşlar ya da saldırılar üzerine kurulmak istenmektedir. Bütün bunların suç olarak tespit edilip suçluların ismen ya da farklı biçimde kabulü temelinde bir uzlaşma ortamı yaratmak barış ve demokratik toplum gelişmesinin teminatı olabilir. Suçlunun affında mağdurların da istemi belirleyici durumdadır Bugün Güney Afrika’da beyazlar ya da siyahlar içinde Aparheid rejimini savunan çok az sayıda insana rastlanması elbette diğer gelişmelerin yanında bu komisyonun çalışması ile de ilgilidir. Onun için af olayına siyasal olmaktan çok toplumsal ve vicdani olarak bakmak önemli olmaktadır. Şimdiye kadar affı siyasal iktidarlar ya da yönetimler çıkarmıştır. Bu aflar ya bir şeyleri saklamak, oyalamak ya da gelecekte bela olabilecek bir şeylerden kurtulmak gibi bir amacı gütmüştür. Birçok ülkede af, devlet suçlarının örtbas edilmesi ve devletin açığa çıkan ceberut yüzünün yeniden şefkatli olarak görülmesini sağlamak için çıkarılmıştır. Yani toplum ve tarih karşısında af edilmesi gerekenler, kendilerine tanrısal aldatıcı bir af misyonu yüklemişlerdir. Ama bugünkü gelişmeler de gösteriyor ki ‘mızrak artık çuvala sığmıyor’. Belki af, örgütsüz topluluklar için bir aldatma yolu olabilir ama örgütlü-bilinçli toplulukların böylesi bir yanılgıya düşmesi artık mümkün görünmemektedir. Bu anlamda af, çatışmalı ortamların durdurulması ve özgürlüğe dayalı barış uzlaşı ve demokrasi kültürünün geliştirilmesinde oluşturulacak projeler bütünlüğünün bir parçası olarak koşullara göre özgünlüğü içinde ele alınıp değerlendirilebilir. Ama belirtilenin dışında geleneksel af yaklaşımını toplumun demokratikleştirilmesi mücadelesinde bir yere koymak mümkün değildir. Yaşananlardan da görüldüğü gibi aksine bir işlev görür. Onun için Pinochet’nin affı ile Ecevit ya da Rahşan afları veya Özal ‘salıvermesi’ arasında ciddi bir ayrım yoktur. Affa bunun dışında bir yaklaşım Guetemala’daki 1987 yılında çıkarılan gibi ‘af’ kanunlarının arayışını güçlendirir. Guatemala hükümeti 1987 yılında bir genel af ilan etti. Genel af sadece URNG’nin tüm üyelerinin teslim olması ve silahlarını bırakmalarını hedefliyordu. URNG bunu kabul etmedi. Bu girişim karşısında URNG, ‘ülkede demokratik bir sistemin ve yerli haklarının anayasal güvenceye alınmaması durumunda hiçbir şekilde silah bırakmayacağını’ duyurdu. Bu af perspektifi, uzun bir dönem tarafların tüm görüşmelerinin ilk şartı olarak masaya geldi. Bu perspektif, ‘teslim olmak ve silahları bırakmak’tı. Şimdiye kadar ki af uygulamaları dışında G. Afrika Hakikat Komisyonu kısaca ‘hakikate karşılık af’ şeklinde formüle edilebilecek bir uygulamayı gündeme getirmiştir. Bu af türü bireysel başvuru temelinde bireylere uygulanmıştır. Suçlunun affında mağdurların da istemi belirleyici durumdadır bu formülasyonda.
Posted on: Thu, 26 Sep 2013 12:23:09 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015