HER GÜN BİR YAZI BİR OSMANLI KADINI “Ülkemin erkekleriyle - TopicsExpress



          

HER GÜN BİR YAZI BİR OSMANLI KADINI “Ülkemin erkekleriyle tanışmak ayrıcalığına eriştiğimden beri onların ne ince niteliklere sahip olduklarını öğrendim. Geleneğin ulusumuzu bu denli kesin sınırlarla iki cinsiyete ayırması ve aralarına böyle geçilemez engeller koyması çok yanlış. Bize bir ulus olarak bakılmadıkça , iki cins özgürce birbiri ile görüşemedikçe güçlü olamayız. Türkler, iyi koca ve baba olmak için tüm niteliklere sahip ama bizim , evlendiğimiz erkeği bile evleninceye kadar tanıma fırsatımız yok. Türkiye üzerine yazılmış her on kitaptan dokuzunun yakılmasını ne kadar isterdim! Türk ne denli haksızca eleştirilmiştir! Ve kadınlar hakkında ne saçmalar yazılmıştır! Okuduğum her kitap bir şekilde Türk kadınına haksızlık etmiş. Bizi hiçbir kadın anlayamadı! Hiçbir kadın bizim de bir kalbimiz, beynimiz ya da ruhumuz olduğunu kabul etmek lütufkarlığını göstermedi.”* Bu mektubu 1908’de Londralı bir arkadaşına yazan Zeynep hanım Piyer Loti’nin roman kahramanıdır. Onların verdiği bilgilerle yazılan roman yayınlanmadan iki kardeş olan Zeynep ve Melek Avrupa’ya kaçarlar. O dönemde Osmanlı kadını sağlam bir eğitim ve özgürlük isteklerini haykırmaktadır. Bir çok ateşli kadın dergisi yayınlanmaktadır. Peçeden nefret etmektedirler ama İngiliz mektup arkadaşı Türk kadınların ne istediklerini tam bilmediğini düşünmektedir. “Türk kadınları için Batı Avrupa uygarlığı tavadan ateşe atlamaktır” diye hayatla karşılaşmanın “ateşten bir gömlek” olduğunun altını çizmektedir. Çok ilginç bir diğer tespiti de:” Şimdiye kadar ki deneyimler gösteriyor ki, Batı’nın bir köle gibi taklit edilmesi, Türkiye’ yi asırlarca süren pederşahi köleliğin kötülüklerinden hiçbir zaman kurtaramaz.” Zeynep hanım on yaşında İngilizce öğrenmeye başladığında Fransızca, Arapça,Farsça da öğrenmektedir Türkçe’ nin yanı sıra. İyi ailelerin kızları bu eğitimi eksiksiz almaktaydı der. Kuran dersleri alıyor ve daha iyi anlamaları için ders veren imam onlara İncil de okumalarını tavsiye eder. Zeynep hanım Batı’da gezerken Hz. İsa hakkındaki bilgisinin bir çok Hıristiyandan iyi olduğunu vurguladıktan sonra onların Müslümanlık hakkında hiçbir bilgileri olmamasına hayıflanır. Hz.İsa ve yaşamı ve yaptıklarını peygamberimizin anlattıklarından dolayı sevdiğimizi söyleyince herkesin şaşkınlıktan donduğunu anlatır . Zeynep hanımın Avrupa ile Türkiye kıyaslamaları çok ilginç gerçekten. Sağlam bir kültürel kimliğe oturan bireyin Avrupa’dan hiç de etkilenmediğini, çok sağlıklı karşılaştırma yapabildiğini görüyorsunuz. Bu mektuptan yaklaşık 10 yıl sonra da 1917’de 13 yaşındaki Safiye Erol Almanya’ya eğitime gönderilir. Önemli bir romancımız olan Safiye Erol ‘un annesi Keşanlı İkbal hanım bir Bektaşi dervişidir. Rumeli güzeli Olan Safiye Erol sağlam bir dini terbiye ve kültürünü aldığı için 28 yaşında bir felsefe doktoru olarak döndüğü Almanya’dan bir sentezin kahramanı olarak fikir dünyamızda yerini alır. Kayıt altına giremeyen isyankar ruhu onu roman yazmaya,tercümeye yöneltir. Onu mutlaka tanımanız gerekir. Batı insanı yozlaştırır diyenlere en iyi cevap Safiye Erol bence. Batı kültürü içi boş olanları yozlaştırıyor, kendi kimliği olmayanı yere çarpıyor. Bu nerede olsa,kim için söylense sonuç ayni . Aşk ehli olan, bir aşk insanı olan Safiye Erol büyük aşk efsanelerine karışmış Hintli aşk çiçeği Ketaki’nin hikayesine benzetir kendini. Derler ki aşk tutkunu Brahma bir gün kutsal kişilerle iddiaya girer ve aşkın esrarını ve en gizli anlamlarını bulacağını iddia eder. Hiç kimse inanmaz.Yola çıkan Brahma uçsuz bucaksız yerler geçer,engeller atlar ama yine de aşk deryasına ulaşamaz. Engellere takılıp nefesi kesilir ve gerçeğe teslim olur. Aşk gerçeğinin son menziline ulaşmış Ketaki çiçeği, Brahma’nın yarıda bıraktığı yolu bitirmiştir. Dönerken Brahma ‘ya rastlar. Brahma büyük bir şaşkınlıkla sorar: “ey bu yolları bir başına gidip gelen küçücük çiçek,şu vücutsuz vücudunla bu yangına nasıl dayandın?” Ketaki çiçeğinin cevabı aşkın manasını,aşıkların zahmetini,bu kutlu yolun yüceliğini anlatır: “Ey şanlı Brahma! Bilmez misin,kılıç havayı kesmez ve ateş ateşi yakmaz. En yalçın kayaların teninde ipek gibi yosunlar biter.”* İşte Ketaki çiçeği gibi menzile varmak için aşkın alevden tülleri arasından geçmemiş insan nasıl bir dünya kurabilir ki? Aşk menzili kendi dünyamızın varlığıdır. O zaman insanlara söyleyecek sözünüz olur, paylaşırsınız. Etiyle kara kuru,tatsız tuzsuz kalmışlara ne yazık! *Zeynep Hanım Özgürlük Peşinde Bir Osmanlı Kadını *Safiye Erol M.Nuri Yardım NEVVAL SEVİNDİ 2002
Posted on: Thu, 31 Oct 2013 06:55:58 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015