Kadınların eylemi herkese kazandırır Veysi SARISÖZEN - TopicsExpress



          

Kadınların eylemi herkese kazandırır Veysi SARISÖZEN Güncellenme : 15.07.2013 05:04 Arada sırada yerel gazeteleri internette şöyle hızla tararım. İyi oluyor. Herkese tavsiye ederim. Özellikle bizim medyada yazıp çizenlere. Dün böyle bir gezinti yaparken Bursaport adlı bir gazete ilgimi çekti. Gazetede bir resim. Üç kadın kollarını havaya kaldırmış, el ele tutuşmuş... O da ne? Birisi Ayla Yıldırım. Diğeri Sebahat Tuncel. Üçüncüye bakıyorum, ama tanıdık değil. Ve haberi okuyorum. “Bursa’da farklı görüşlerden, ‘Barış İçin Bursa Kadın Girişimi’nde yer alan kadınlar, Fomara Meydanı’nda toplanarak, ‘Eşitlik, özgürlük ve barış için yürüyoruz’ yazılı pankart ve mor flamalar eşliğinde sloganlar atarak Kent Meydanı’na kadar yürüdü. Yürüyüşe CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli ile BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de destek verdi.” Üçüncü kadın, meğer CHP Bursa Milletvekili ve CHP Parti Meclisi üyesi Sena Kaleli imiş. Haber bizim medyada yer almıyor. Almıyor ama, bu eylem “barış ve çözüm süreci” bakımından çok önemli bir gelişmenin habercisi. Sorun şu: Barış ve çözüm sürecinde kadınların rolü hakkında çok konuşuyoruz. Ama kadınların “yanlış kutuplaşmayı” ortadan kaldıracak olan rolü hakkında pek fazla konuşmuyoruz. “Yanlış kutuplaşma” farklı “hayat tarzları” ve “farklı etnisiteler” arasındaki kutuplaşmadır. Erkek egemen siyaset, bu kutuplaşmayı bilinçli olarak körüklüyor. “Laiklerle İslamcılar” ya da daha spesifik olarak “Sünnilerle Aleviler” arasındaki kavga da, “Türklerle Kürtler” arasındaki kavga da, eninde sonunda “erkek egemenliğini” üreten “sahte kutuplaşmalardır”. Kadınların belirleyici müdahalesi olmadan, “erkek siyaseti” bu “sahte kutuplaşmaya” kesinlikle son veremez, vermek istemez. Bursa’da “üç kadının” arasında görünür olmasa da, AKP’li ve örtülü kadınlar da, MAZLUM-DER’liler de feministlerle birlikte eylemde yer almıştı. Öyle ki, eylemde sunuculuk yapan kadınlardan birisi “bağımsız” bir kadın, diğeri ise AKP’li bir kadındı. Böylece Bursa’da “sahte kutuplaşmaya” karşı “CHP’li, BDP’li, AKP’li, bağımsız, Feminist, Türk, Kürt, Gürcü ve diğer etnisitelerden kadınlar, Sünniler, Aleviler, laikler bir araya gelmişlerdi. Öyle “erkek çoğunluklu” 1 Mayıs’larda ve hatta Gezi Direnişinde olduğu gibi “zorunluluk” yüzünden değil, bir araya gelmeyi birlikte tartışarak, örgütlenerek sağlamışlardı. Türkiye’nin ezici çoğunluğunu simgeleyen bu, şimdilik “zayıf” “birliktelik”, her türlü “sahte kutuplaşmaya” karşı “eşitlik, özgürlük ve barış için yürüyoruz” sloganı etrafında gerçekleşmişti. Şimdi gelelim bu eylemin aktüel politik önemine... Görülüyor ki Bursalı BDP’liler barış ve çözüm sürecinin Batı’da izlemesi gereken “modeli” kavramış bulunuyor. Müzakere sürecinde en tehlikeli durum PKK ya da BDP’nin müzakere masasında AKP’yle baş başa kalmasıdır. Diyelim ki Gezi’den “uzak” durarak ve CHP’ye ve “samimi ulusalcılara” önyargıyla yaklaşarak, kimi zaman da “solu bir yük” gibi görerek kendini yalnızlaştırmak barış ve çözüm sürecine zarar verir. Yalnızlaşmak, süreçte inisiyatifi AKP’ye terk etmek sonucunu bile doğurur. Bu öylesine açık bir gerçektir ki, Başbakan Erdoğan’ın “çözüm süreci” boyunca izlediği çizgiye bakan bu gerçeği kolayca görür; Başbakan var güçle CHP’nin çözüm sürecinin en küçük bir yanına bile “destek” vermesini önleyecek bir yöntem kullanmakta. Kimi “ulusalcı” diye tanınan kimselerin ve yazarların “diren Lice İzmir, Kadıköy, Gezi seninle” demesini, “çok şükür bu cenah ta Kürt gerçeğini anlamaya başladı” diye selamlayacağına, “bu ne Kürt severliktir” diye onların BDP’yle yakınlaşmasını önlemeye çalışıyor. Bursa’daki eylem gösteriyor ki, müzakere sürecinin sosyal ve politik tabanını genişletmek mümkündür. Bu yalnız BDP’nin “yalnızlaşmasını” önlemek sonucunu vermez. AKP açısından da, eğer AKP çözüm sürecinde samimiyse, en büyük katkıyı yapmak anlamına gelir. Bursa gibi defalarca Kürtlere karşı linç kampanyalarının yapıldığı bir yerde, CHP’li ve Bursalı bir kadın vekilin Kürt vekille el ele vermesi AKP’yi baskı altına alan şoven-/milliyetçi baskıyı zayıflatan büyük bir adımdır. Bursa eylemi, hem barış ve çözüm sürecinin sosyal ve politik tabanını genişletiyor, hem de bu genişleme, “barış ve çözüm”e “düşman” olanlar dışında herkesi güçlendiriyor; aynı anda hem BDP’nin ittifak alanı genişliyor; hem AKP’nin önündeki “ulusalcı” bariyer ve demagoji zayıflıyor, hem de CHP’yi iç daralmadan çıkaracak olan “sosyal demokrat” eğilim güçleniyor. “Kazan-kazan” budur işte...
Posted on: Mon, 15 Jul 2013 08:25:36 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015