Kitabın adı: İstiklal Harbimiz I – - TopicsExpress



          

Kitabın adı: İstiklal Harbimiz I – II ykykultur.tr/kitap/?id=1407 Yazarı: Kazım Karabekir tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%A2z%C4%B1m_Karabekir bilimfelsefedin.org/?p=1018 Hazırlayan: Ziver Öktem Yapı Kredi Yayınları I. Baskı, İstanbul, Temmuz 2010 Ederi: 80 TL 660+682 sayfa (…) I. Cilt arka kapak tanıtım yazısı: “Gerçi milletimizin istiklâlini kurtarmak için dört yıldır askerî, idarî ve siyasî icraat ve teşebbüslerimiz hakkında Mustafa Kemal Paşa ile bazı fikir ayrılıklarımız dolayısıyla münakaşalarımız olmuştu. Fakat sonunda fikir ve elbirliğiyle yürümek ve muvaffak olmak büyük mazhariyetti. Çünkü her fikrimiz, her hamlemiz şuurlu, hesaplı ve tabii neticeleri de muvaffakiyetli idi. Benim, fikirlerimi apaçık bütün samimiyetle söyler ve yazar bir adam olduğumu ve bütün düşüncelerime hâkim olan ruhun da millet ve memleket meselesi olduğunu Mustafa Kemal Paşa çoktan beri bilirdi. Bu dört yıllık müşterek fedakârlığımızdaki feragat ve vefakârlık ve açık yürekliliğimi daha yakından sonuna kadar görmüşlerdi. Bundan sonra yüz yüze, göz göze görüşmekle hassalarımdan hiçbir şey kaybetmediğimi ve düşüncelerimdeki samimiyeti daha kolay gösterebilecektim. Ancak bundan sonraki işlerimizde mesele ruhî bakımdan dahi çok çetin olacaktı.” (…) II. Cilt arka kapak tanıtım yazısı: Mütareke akdinde Suriye ve Musul mıntakalarındaki ordular müdafaaya muktedir bir halde değillerdi. Suriye cephesindeki Yıldırım Ordusu’ndan Cevat ve Cemal Paşaların orduları kâmilen mahvolmuş, Kemal Paşa’nın emrindeki Ali Fuat Paşa’nın ve İsmet Bey’in 20. ve 3. Kolorduları zayıf bir halde Adana vilâyetine kadar çekilmişlerdi. Musul’da Ali İhsan Paşa’nın elinde 13. Kolordu zayıf bir halde kalmıştı. Maddi ve manevi bir varlığa malik bulunan Şarktaki 9. Şevki Paşa ordusu merkezi Kars’ta kıtaatı İran Azerbaycanı da dahil olduğu halde Batum’a kadar Elviye-i Selâse’de dağınık bir halde idi. Kafkasya’da, Bakü’de ve Şimali Kafkaslar’a kadar dağılmış Nuri Paşa kıtaatı da vardı. Mütarekeden evvel 12 Teşrinievvelde İstanbul’da İzzet Paşa Kabinesi iş başına geçmiş fakat namuskâr bir muhalif fırka teşekkül etmemiş ve ettirilmemiş olduğundan istinat edeceği esaslı bir kuvvet yoktu. (…) Sayfa 174: Bu ilhamet bana, boş ve ferah bir vaktimde “İstiklal Marşı” yazmaklığımı mucip oldu. Güfte ve bestesini bizzat yaptım ve Ankara Millet Meclisi’ne de şu kayıtla gönderdim: “Kabul edilecek İstiklal Marşı’nın güfte ve bestesinin bundan aşağı olmamasını rica ediyorum.” Marş şudur: Ya İstiklal Ya ölüm! Ya istiklal Ya Ölüm! Vatanım, milletim, sancağım, evim İstiklalsiz yoktur yerim Zincir vurdurur mu Türkler boynuna? Varlığı fedadır Vatan yoluna Biz tarihin Türk dediği yılmaz milletiz Hür yaşar, hür ölür, nurlu ümmetiz. (…) Sayfa 658: 30 Mart’ta Trabzon’dan gelen malumatta “Gürcülerin Artvin kasabasını işgal etmekte olduğu ve Batum’dan da İngilizler’in Artvin’e kuvvet göndermekte oldukları” bildirildi. Bu mıntıkanın ziyaını, mevsimin müsaadesizliği dolayısıyla haiz-i ehemmiyet görmedim. 31 Mart gece gündüz yine kar yağdı, ortalık tam bir karış. (…) Sayfa 889: Cemal Paşa’nın ise bugünkü feleketimiz karşısında bir tarafta sessizce tövbekar kalacağına yine idraksizce hareketlere giriştiğini bu mufassal mektubuyla bizlere öğretiyor. 31 Mart 1325 İstanbul irtica hadisesine takaddüm eden aylarda kendi ve arkadaşlarının yanlış hareketleriyle bu felaketin muhakkak olduğunu söylediğim zaman bana “Seni cesur biliyordum. Ne kadar korkak oldun!” diyor ve arkamı okşuyordu. Ve ben de “Bu yakın günlerde kaçanla koşanı görürüz!” demiş ve hadiseden sonra Hadımköyü’ne kaçan bu Cemal Bey ile Hareket Ordusu Edirne’den gelen 3. Fırka erkan-ı harbiye reisi sıfatıyla karşılaşınca, sararan çehresine karşı “Cemal Bey kaçanla koşan karşılaştı mı” diyerek bir “göz şamarı” atmıştım. (…) Sayfa 1221: Mütareke Oyunu! İngilizler’in yakında tarafeyn-i muhasımeyne mütareke teklif edecekleri 20 Mart’ta Erkan’ı Harbiye-i Umumi’den bildirildi. Mütareke denince bilhassa Türkler’in aklına ilk gelecek olan şey “Aldanma!” ihtarı olmalıdır. Tarihden uzun misallere hacet yok, Balkan Harbi’nde mütareke oyunu ile Çatalca’da aç Bulgar Ordusu felaketten kurtarıldı, galip Edirne Kalesi açlıktan düşürüldü. Harb-i Umumi’de ise daha yaman bir dram için mütareke perdesi kuruldu. Zaten mütareke ile sulhe vasıl olmak ender görülmüş hadiselerdir. Mutlak vakit kazanmak ve fena vaziyetten sıyrılmak, aldatmak, hasmının sinirlerini sulh mikrobu ile gevşetmek gibi oyunlar için mütarekeler yapıldığı birçok harici için mütarekeler yapıldığını birçok harici misallerle de malumdur. Edirne’de bizzat mütareke acısını çektiğim gibi Harb-i Umumi mütarekesi felaketinin de halen içinde çırpındığımızdan bu söz bende iyi bir tesir bırakmadı. ultra-turkler.blogspot/2011/11/neo-mandaclar-veveya-neo-katrlar-21.html (…) Sayfa 1244: Akif Bey’in şiiri pek yüksek ve muhteremdir. Ancak milletin vicdanından çıkacak bir feryad değil muhterem şairin halka hitabesidir. “Arkadaş” hitabesiyle söylenen satırları millete başka bir hitap ediyor ki, halk bunu okurken şahsiyetini küçültecektir. “Kim bilir belki yarın” hitabı dişinizi sıkın nasihatından başka bir şey olmadığı gibi istiklalimize muvaffak olduktan sonra da manasız olacaktır. Düşmanlarımız “Türkler kabiliyetsizdir medeniyet kabul etmez” diye iddia ederken milletimizi “Evet medeniyet canavardır” diye bağırtmak doğru mudur? Hilale ve Cenab-ı Hakk’a münacat kısımları ilahiye yakışır, marşta maneviyatı kırar. Bnütün bunlar şiir ve nutka girer fakat milletin İstiklal Marşı için muvafık olmaz sanırım. Hüda, Cüda gibi kafiye hatırı sözleri halk söylemez, marşın güftesi de bestesi de halkın seviye ve harsına göre olmalı. Bu da kısa ve herkesin vicdanından gelebilecek sesler olmak ve bu sesler Türk milletinin terennüm edebileceği bir besteye bürünmek lazımdır. Medeniyete canavar diyen bir marşın Paris’e gönderilmesi de garibdir. (…) Sayfa 1245: Marş şudur; notası posta ile takdim olunmuştur: Ya İstiklal ya ölüm Ya istiklal ya ölüm Vatanım milletim sancağım evim İstiklalsiz yoktur yerim Zincir vurdurur mu Türkler boynuna? Varlığı fedadır vatan yoluna Biz tarihin Türk dediği yılmaz milletiz Hür yaşar hür ölür nurlu ümmetiz. Marş bitti. Besteye göre şedid (sert, katı) veya seri telaffuzlar mısraların tüllerini tayin etmiştir. Ankara gerek maarif programlarıyla gerekse istiklal Marşı’yla dehşetli geriye gidiyor. Lahiyalarım bunu protesto demektir. (…) Sayfa 1255: Zaferini müteakip bu işler düşündüğüm gibi çıktı. Mustafa Kemal Hilafet ve Saltanat’ı almaya heveslendi, kendisini teşçi eden (cesaretlendiren) taraftarlarına kandı. Fakat karşısına aleyhdar olarak dikildim. İsmet’i de fikrime getirdiğimi görünce vazgeçti. Teklif ettiğim ve heyet-i umumiyenin alkışladığı fikri kabule mecbur oldu. Fakat bana da müthiş bir hasım kesildi. (…) Sayfa 1291: Vatandaş! Yanlış bilgi felaket kaynağıdır! Her işin evvela hakikatini ara ve öğren! Sonra münakaşasını istediğin gibi yap! Birincisi vicdanına, ikincisi seciye ve irfanına dayanır. Kazım Karabekir! … “İstiklal Harbimiz” Analiz?! Kazım Karabekir, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları tarafından “kalkan” yapılmak istenmiş İstiklal Savaşı’mızın kahraman komutanıdır! Kızları ve torunlarını incitmeden söyleyecek olursak: Öncelikle değerli bir askerdir! ‘İstiklal Harbimiz’in muzaffer komutanıdır! Legalisttir! Statükocudur! Hafiften narsisttir! Yani kendi sesine aşıktır! Real politikten uzaktır! Romantiktir! Aşırı duygusaldır! Arşivcidir! Dediğim dedikçidir! Hülasa, Kazım Karabekir namuslu, kahraman bir askerdir! Nar var ki, aynı zamanda “yüksek siyaset”ten zerre kadar anlamayan bir komutandır! Bu yüzden de, kürede esen rüzgarların ne yandan gelip ne yana doğru estiğini öngörememiştir! Romantik anlamda “tam bağımsızlık”tan yanadır; bu yüzden de hiçbir sonuç onun için kafi değildir! Anlaşılabilir bir duygu! Mustafa Kemal’in öne çıkmasından rahatsızdır, aynı zamanda asker olarak Gazi’yi kendinden eksik, geri görmektedir. Mustafa Kemal’e gelince… Realisttir! Pragmatisttir! Filhakika, Osmanlı’yı kurtarmak için ölümüne çarpışmış, çöküşün kaçınılmaz olduğunu fark edince de Anadolu’da yeni bir Türk Devleti kurmak için yola koyulmuştur. 1789 Fransız İhtilali sonrasında kürede esen “ulus devlet” rüzgarları bağlamında, Osmanlı içindeki II. Mahmud çizgisinin devamı olarak değerlendirilebilir! Kazım Karabekir’in “İstiklal Harbimiz” başlığını taşıyan eserinden de anlaşılacağı üzere, “Başkent’i işgal edilen TSK, gayr-ı nizami harp tekniği içinde “İstiklal Savaşı” başlatmıştır. “Direniş’in önderi olarak da Mustafa Kemal seçilmiştir! Kitapta yer alan yazışmalardan da anlaşılacağı üzere şartlar çok zor, bazı zihinler bulanık olsa da, “Ordu” dirayetini korumaktadır! Devlet, çadır devleti değildir! Öte yandan… Kazım Karabekir, Mehmed Akif’in kaleme aldığı İstiklal Marşı’nı da beğenmemektedir. Ne var ki, iki eser de ortada! ataturktoday/istiklalmarsi.htm Akif’in dizeleri tartışmasız, hislere en tercüman olanıdır! Karabekir, Gazi’nin o zor şartlar altında “Manda”cılık da dahil olmak üzere Batı’nın içi ile oynama ataklarını da anlamamıştır. Aynen, Akif’in “tek dişi kalmış canavar” dizesini anlamadığı gibi! Hadiselere düz bakmıştır. O Batı, bugün Osmanlı coğrafyasında “bir avuç dolar” ya da “enerji” uğruna insanları insanlara kırdırmaktan kaçınmamaktandır! Kaldı ki, Sevr metni parçalanmış, hayata geçememiştir. Hiçbir devlet, savaşa giriş nedeni itibariyle bakılacak olursa “Yüzde 100 beklenti, kazanım” üzerinden bakılacak olursa “Yüzde 100 ve/veya yüzde 50 başarı” ile çıkamamıştır! Rusya’da, Çanakkale Savaşı sonrasında “devrim” olmuş, Osmanlı pastasından pay kapma yarışından çekilmek zorunda kalmıştır! Almanya, savaştan büyük bir yenilgi ile çıkmış, Turan hayali inkıtaya uğramıştır! İmzaladığı Versay barış anlaşması II. Dünya Savaşı’nı hazırlayan en önemli sebeplerden biri olmuştur. İngiltere savaşı kazanmış, Şerif Hüseyin üzerinden Arapları kandırmış, fakat savaş sonrası büyük bir ekonomik yıkım yaşamaktan kurtulamamıştır! Yani kazandığı halde kaybetmiştir! Fransa, İngiltere ile saf tutmuş, Osmanlı coğrafyasını Sykes – Picot anlaşması ile bölüşmüş, Cumhuriyet kurulduktan sonra da Ankara’nın yanında yer almıştır! İtalya, savaşa giriş nedeninin çok uzağında kalmış, büyük bir yıkımla çıkmıştır! Sözün özü: Dünya Savaşı’na dahil olan her güç merkezi “maksimum kazanım” elde ederek savaştan çıkmak ister! Ne var ki, netice ortada! Osmanlı önce işgal edilmiş sonra parçalanmış olsa da, o çok zor şartlar altında dahi olsa, Gazi umudunu hiç yitirmemiş, Batı’nın içindeki menfaat dengeleri ile oynamış, neticede çağın ruhuna hitap eden yeni bir devlet kurmayı başarmıştır! Kazım Karabekir gibi “dost ateşi”ne rağmen! Filvaki, Karabekir, bu kadar duygusal olmamış olsaydı, etrafta dönen dedikodulardan da bu kadar kolay etkilenmezdi! Bu bağlamda söylenebilecek son söz şudur: Her daim “Makulü normalde aramak esastır!” Macera romantiklerin işi! (Büyük İskender, Napolyon, Enver Paşa vb) ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya vb devletlerin, “100” üzerinden “kaç kazanım” ile dünya savaşından çıktığına, yaraları kaç yılda sardığına da, dikkatle incelemekte fayda var! O yara, o kadar büyük olmuştur ki, ardından II. Dünya Savaşı, sonrasında “soğuk savaş”, şimdi de “BOP” yaşanmaktadır! Yani, Türk’ler, Avrupa’nın midesine oturmuştur! Osmanlı’yı bölüp parçalamak için 300 yıl harcayan Batı, 100 yılda yıkılma, parçalanma, dağılma noktasına gelmiştir. Hülasa, her daim “Plastik” değil “Elastik” olmakta fayda var! İstiklal Harbimizi de, Atatürk’ü de, “plastikleştirmek” isteyenler, yani tabulaştıranlar “dış güçler” ve onun içimizdeki uzantıları! “İstiklal Harbimiz” sırasında nasıl bir mücadele verildiğini tüm dünya tarihi yazıyor! Tarihimizi plastikleştirmeden anlamakta, anlatmakta her daim fayda var! Bugünün hikayesini anlamak için geçmişteki hikayeyi çok iyi etüd etmiş olmak gerekir ki, hayal kırıklığı yaşanmasın! Ezcümle, demem o ki, “gaz”la iş görmüyoruz, “gaza gelmiyoruz”, buz gibi akılla masaya vura vura “nihai hedef”e doğru ilerliyoruz! Çarpışıyoruz, ilerliyoruz, ihtiyaç hasıl olursa geri adım atmadan yana adım (Mehter adımı) basarak uzlaşıyoruz ama asla davadan vazgeçmiyoruz, gözümüzü budaktan sakınmıyoruz, vatanı maceraya atmadan Hakk bellediğimiz yolda yürümeye devam ediyoruz. “Biz daha iyisini yaparız” diyen varsa şimdiden bir adım öne çıksın, yoksa da sonsuza kadar sussun! Yeni ‘Karabekir duygusal vaka’ları yaşanmaması için şimdiden yazıyor, çiziyoruz! Nokta! ultra-turkler.blogspot/2011/12/pollyanna-davutoglu-veveya-mutareke.html
Posted on: Mon, 04 Nov 2013 19:42:18 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015