KÜRT GERÇEKLÍĞÍN DE GERÇEK BOYUT 1- ABDULLAH ÕCALAN: Kürt - TopicsExpress



          

KÜRT GERÇEKLÍĞÍN DE GERÇEK BOYUT 1- ABDULLAH ÕCALAN: Kürt kimliği veya herhangi bir kimlik söz konusu olduğunda ilk önce anlaşılması gereken husus, kimliğin sosyal bir gerçeklik olduğudur. Toplum insan türünü kapsayan en geniş olgudur. Dolayısıyla toplum kavramı kullanıldığında, ayrıca bir aidiyet kavramına ihtiyaç duymak fazlalık gelebilir. Belki de daha doğru olan, toplum kategorisini iç kimliklerle tanımlamaktır. Fakat toplumlar büyük bir çeşitlilik arz ettiğinden, kendilerine ad takmak da kaçınılmaz oluyor. Burada önemli olan, toplum asli kavramının evrensel olduğudur. Evrenselde tüm kimlikler temsil edilebilir. Evrenseli çeşitliliklere bölmek özünü etkilemez. Amerika toplumuyla Avrupa toplumu özde aynıdır. Aralarındaki fark biçimselliğe ilişkindir. Kürt gerçekliği derken, aslında Kürt toplumunu kategorize ediyoruz. Burada tekrar toplumun toplumu demek abes kaçabilir. Kürt gerçekliği demek, maddi ve ideolojik olarak Kürt toplumu demekle özdeştir. Dolayısıyla Kürt toplumunda toplumsal boyut demek anlamsız gelebilir. Fakat burada dile getirmeye çalıştığımız incelik, evrenselle tikel arasındaki bağla ilgilidir. Kürt gerçekliği olarak toplum değişmeyen, hep aynı kalan öz iken, Kürt toplumsal boyutu bu özün farklı biçim kazanmış hali oluyor. Klan boyutu da, ulus boyutu da Kürt gerçeği kapsamındadır. Gerçek aynı iken, klan ve ulus değişen, biçim kazanan toplumu ifade ediyor. Bu düzeltmeyle birlikte sosyal boyut üzerinde durmak öğretici değer taşır. Antikçağ veya neolitik çağ Kürtlüğüyle modernite kıskacındaki Kürtlük arasındaki büyük fark hemen tespit edilebilir. Her toplumda olduğu gibi Kürt toplumunun da bir neolitik veya antikçağ gerçekliği vardır, ama çağdaş veya modern bir gerçekliği de vardır. Modern bir gerçekliği olup da klan, kabile, aşiret veya kavim kimliğini kazanmamış toplum olamaz. Kavim aşaması moderniteye taşındığında kimlik artık farklılaşmıştır. Eğer yok olmamışsa, ulusal kimlik özellikleriyle tanışmaya başlamış demektir. Ulusallık artık kavimsel toplumun aldığı bir üst biçimdir. Toplumu ulusal niteliğiyle kavramak gerçekliğe daha uygundur. Ona etnik Kürtlük demek, bilinçli olarak veya bilinçsizlikten kaynaklanan bir çarpıtma demektir. Günümüzde bu çarpıtmaya yoğunca başvurulmaktadır. MÖ 5000’lerde gerçekleşen bir olgu olan etnisitenin günümüze taşırılmasıyla çoktan üst biçim haline gelmiş olan Kürt ulusal toplum gerçekliği inkar edilmek, bu aşamayı yaşamamış sayılmak gibi bir çarpıtılmaya uğratılmaktadır. Dolayısıyla bu başlık altında çözümlenen, ulusal kimlik haline gelmiş toplum olarak Kürt gerçekliğidir. Sosyolojinin çok girift bir bilim denemesi olduğu bilindiğinden, bu tür açıklamalar çokça gerekli olmaktadır. Daha dar anlamda sosyal boyut, sınıfsal özellikler kazanmış toplumlar için kullanılmaktadır. Örneğin kabile, klan ve kavim niteliğini kazanmış gerçekliklerden doğrudan o kabile, klan veya kavmin adıyla bahsetmek doğru bir yaklaşımdır. Dar anlamda toplum kavramını işlevselleştirmeye gerek yoktur. Toplum ancak sınıfsal nitelik kazandığında, ona Kürt toplumu veya herhangi bir toplum demek daha işlevsel olur. Kürtlerin tarih boyunca iç veya dış kaynaklı sınıflaşma eğilimleriyle yoğunca tanıştıklarını rahatlıkla belirtebiliriz. Neolitiği derinliğine ve devrimci tarzda yaşayan Kürt orijinler, Sümer sınıflı toplumundan beri sınıflaşmayla tanışmışlardır. Dış boyutlu sınıflaşma giderek iç boyutlu olmaya taşınmaktadır. Örneğin Guti Hanedanlığı (MÖ 2250-2150) Sümer toplumunda sınıflaşmayı yaşayan Kürt orijinli bir kabileler federasyonuna dayanmaktadır. Benzer sayısız gelişmeler yaşanmıştır. İlkçağda Babil, Hitit, Asur ve Urartu devlet oluşumlarında Kürt aşiret federasyonlarının, yani somut biçimiyle Hurrilerin büyük etkisi vardır. Ya kendilerinden birçok hanedan bu devletlerin inşasında rol almış ya da bu devletler Hurri toplulukları içinde kendilerine bağımlı çok sayıda hanedan oluşturmuşlardır. Bu kesindir. Bunlara rağmen Kürt orijinleri kendi asli kabile ve aşiret özelliklerini korumaya büyük özen göstermişlerdir. Tüm bu durumlarda kabileler ve aşiretler ancak belli bir federasyonlaşmayla varlıklarını koruyabileceklerinin ve özgür yaşayabileceklerinin derin bilincindeydiler. Med Konfederasyonu Asur İmparatorluğu’nun yıkılış tarihi olan MÖ 600’lerin bitiminde bizzat dönemin en büyük imparatorluğu haline dönüştü. Akabinde Perslerle devam eden bu imparatorluk döneminde Kürt orijinlerinde sınıfsallık olgusu içsellik kazanmış ve kök salmıştır. Denilebilir ki, Kürt beylik sistemi bu tarihlerden itibaren toplumsal bir olgu haline gelmiştir. Helenistik dönemde, Sasaniler ve Roma dönemlerinde Kürt orijinler, beylik ve aşiret düzenleri (federasyonları) temelinde çeşitli iç ve dış ittifaklarla varlıklarını korumaya (bu dönemlerin savaşları ağırlıklı olarak Kürt orijinlerinin yaşadığı coğrafyada gerçekleşiyordu) ve özgürlüklerini savunmaya özen göstermişlerdir. İslamiyetin yeni bir toplumsallık olarak Kürt orijinler üzerindeki etkisi, dinsel cemaatlerle beylik düzenlerini geliştirme ve güçlendirme temelinde olmuştur. Dinsel cemaatler daha çok tarikatlar biçiminde sivil toplumu oluştururken, geleneksel beylik düzenleri daha gelişkin sınıfsal ve askeri düzenler halinde kendilerini yenileyip pekiştirdiler. Birer sivil toplum örgütü olarak tarikatlar, belki de Zerdüşt rahip toplumundan sonra toplumsal bünyede çok daha derinlik sağladılar. Aslında saf haliyle tarikatlar iktidar temelli sınıflaşmaya karşı direniş kurumlarıydı; günümüzdekilerden daha radikal ve işlevsel sivil toplum örgütleriydi. Fakat iktidarların sıkça kendilerine el atması ve üst tabakalarının işbirliğine çekilmesiyle yozlaşıp amaçlarına ters düşüyorlardı. Ortaçağ toplumu özünde feodal beyliklerle tarikat cemaatlerinin öne çıkmasıyla nitelenebilir. Kürt toplumunda her iki olgu da yoğunca yaşanmıştır. Beyliklerin çoğu daha geniş devletlere dönüşmüşlerdir. 16. yüzyıla kadar Kürt beylikleri bağımsızlığa yakın bir statüde yaşıyorlardı. Halifelere sembolik bağlılıkları söz konusuydu. Safevilere karşı Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandıklarında, özerkliklerini gittikçe yitirmeye başladılar. 19. yüzyılda 1847’de Bedirxan Bey’in şahsında son Botan beyliğinin tasfiye edilmesiyle sonları geldi. Tarikatlar, özellikle kadiriler ve nakşibendiler, paralel örgütlenmeler olarak sık sık beyliklere karşı alternatif olarak kullanıldılar. Sultanlar çıkarlarına göre her iki kesimden de yararlandılar. 19. yüzyılda beyliklerin sonu getirilince öne çıkarılan tarikatlar, Kürt toplumundaki temsil düzeylerinde büyük gelişme sağladılar. Şüphesiz bu rol isyanlara karşı kullanıldığı için olumsuzdu. Bu yüzden toplum üzerinde derinliğine tahribata yol açtılar. Hamidiye Alayları Kürt toplumunda çok daha yıkıcı sonuçlara yol açtı. Kürt üst tabakasını hem kendi içinde hem de Ermeniler, Süryaniler ve Arap aşiretleriyle çatıştırdı. Kürt işbirlikçiliğinde en olumsuz aşamaya geçildi. 19. yüzyılla birlikte Kürt toplumunda yaşanan Tr2gelişmeler iç dinamiklerin sonucu değildi. Gerici, işbirlikçi ve giderek inkarcı tarz gelişmelere damgasını vuruyordu. Üst tabakalar iktidara bağlanma ve rant sağlama karşılığında Kürtlükten vazgeçmeyi temel politika, daha doğrusu politikasızlık haline getirdiler. Kürt toplumu tarihinin en büyük ihanetini kapitalist moderniteyle bağlantılı olarak son iki yüz yılda yaşadı. Burada belirleyici olan üst tabakanın maddi çıkarlarıydı. Kürt toplumuna bağlılık, ulusal toplum peşinde koşma ve savaşmayı gerektiriyordu. Bu temelde geliştirilen isyanlar da başarılı olamayınca, hızla iktidara teslim olma, sağlanan rant karşılığında Kürtlükten vazgeçme, Kürtlüğe ihanet etme, hatta tasfiyesinde rol üstlenme kaçınılmaz oluyordu. Aksi halde maddi yaşamlarını sürdüremezlerdi. Geriye öndersiz ve bilinçten yoksun yığınlar kalıyordu. Bunlar da binlerce yıl önceki formlara, ilkel klan ve kabile toplumuna dönüyorlardı. Tarikatların pençesine düşenler toplumsal gerçeklikten tümüyle kopuyorlardı. Çünkü bu yüzyıllarda tarikatlar esas olarak üstten itibaren ajanlaşmanın en etkili kurumlarına dönüşmüşlerdi. Bu dönemde toplumsal boyutta gözlemlenen en önemli gelişme, kabile ve aşiret dışına taşmış, beylik ve tarikat örgütlenmelerinde yer bulamamış, daha doğrusu dışlanmış geniş toplumsal kesimlerin oluşmasıdır. ‘Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü’ adlı kitabından alınmıştır.
Posted on: Thu, 22 Aug 2013 10:32:19 +0000

Trending Topics



;">
¤ SMART DUDES INVESTIGATIVE AGENCY ¤ ................

Recently Viewed Topics




© 2015