KÜRT KÜLTÜRÜNDE EVRENSEL-YEREL BOYUTLAR-1 22 Ağustos 2013 - TopicsExpress



          

KÜRT KÜLTÜRÜNDE EVRENSEL-YEREL BOYUTLAR-1 22 Ağustos 2013 Perşembe Zelal EDESSA Mezopotamya için Ortadoğu’nun kalbindeki cennet diyorlar. Toros-Zagros kavisinde ve Verimli Hilalde yer alan Dicle-Fırat havzası, insanlığın kendisinin ilk farkına vardığı zaman ve mekândır. Zamanın sonsuzluğunda yeni bir oluşum ve insanlığın varlık kazanmasıdır. Tarihsel topluma yeni bir başlangıç, insanın insan olma serüvenidir. Sonsuzlukta varlık bulan zaman, her oluşumda belirleyici bir olgudur. Her mekân kendi zamanının ruhuna erişmedikçe yaratımı gerçekleştiremez. Verimli Hilalde zamanın ruhunu yakalayan insan evrensel tarihi oluşturma onuruna erişmiştir. Yeni buluş ve devrimsel gelişmeler kültürel bir oluşuma da vesile olmuştur. Oluşan kültür ise insanlık için hep bir yaşam kaynağına dönmüş, üretken ve gelişkin olmasından dolayı da zamanla dünya geneline yayılmıştır. Bu nedenle bu diyarlar insanlığın doğuran, büyüten anası niteliğini kazanarak, ilk günden günümüze kadar da hep dünyanın çekim merkezi olmuştur, olmaya da devam etmektedir. Kültürlerin evrensel nitelik kazanmaları gelişkin karakterleri ile bağlantılıdır. Bu konuda Verimli Hilalde proto Kürtler olan Hurrilerin geliştirdiği Tarım-Köy devrimi ve ona dayalı olarak gelişen Aryen kültür ve dili, karakterinden dolayı tüm insanlık açısından tarihsel bir önem arzetmektedir. Bu kültür bölgesel olarak gelişmiş olmasına rağmen tarihsel süreç içerisinde çevreye yayılmasından dolayı evrenselleşmiştir. Çünkü Verimli Hilalde gelişen Aryen kültürü dünya insanlığını oluşturmada ve geliştirmede bir kaynak, ana model olmuştur. Bu nedenle bu kültür neden gelişti? Nasıl evrenselleşti? Bu konuların anlaşılması önemli olmaktadır. Özellikle günümüzde tüm insanlığa yaşam kaynağı olan bu coğrafya ve insanlarının yarattığı kültür, yaratan halkı ile birlikte bir soykırımın eşiğine getirilmişse konunun anlaşılması can alıcı önemde olmaktadır. Verimli Hilalde Gerçekleşen Toplumsallaşmayla İnsan Olma, İlk Kültürün Yaratılması Milyonlarca yıl gezgin konumda olan primattan yerleşik insana geçişin nitel sıçraması Toros-Zagros eteklerindeki Dicle-Fırat havzasındaki Verimli Hilal’de gerçekleşmiştir. Düşünen insan olan Homo Sapiens kendisi ile diğer canlı türleri olan primatlar arasına büyük bir mesafe koyarak, komünaliteye dayalı ortak yaşamın gelişmesi ile ilk toplumsallaşmayı getçekleştirmiştir. İnsanlaşma, toplumsal gelişmeye bağlı olarak ortaya çıkmıştır. İnsan ilk defa araç yaparak, bilinçli olarak belli bir amaç çerçevesinde komünal bir yaşam ile toplumsallığını oluşturmuştur. Toplumlaşma süreci kendisi ile beraber bir kültürel yaratıma da vesile olmuştur. Çünkü toplumsal varlık, kültürel varlığı gerekli kılmıştır. İnsan ancak kültür yaratarak toplumsal varlığını geliştirebilmiş, koruyabilmiştir. İnsanlık tarihinde doğal toplumun başlangıcı olarak nitelendirilen bu sürecin gelişimi, tahminen M.Ö. binlerce yıl kaba taş devri olarak nitelendirilen paleolitik süreçte toplumsal grupların birçok icat ve gelişmeyle belli kurallar çerçevesinde ortaya çıkardıkları yaşamlarına kültürel bir form kazandırmalarıyla mümkün olmuştur. “Kültürü insan toplumunun tarihsel süreç içinde oluşturduğu tüm yapısallıklar ve anlamlılıklar bütünü olarak genel bir tanıma kavuşturabiliriz.”1 Bu nedenle İnsan topluluklarının maddi ve manevi boyutta yarattıkları her şey onun kültürünün temelini oluşturmuştur. Bu dönemde taştan kesici aletlerin yapımı, ateşin bulunması insan toplumsallığında yaşamı kolaylaştırarak yeni oluşumlara da temel sağlamıştır. Toplumsallaşan insan, dünyada hatta evrende yeni bir tarihe, toplumsal tarihe yeni bir başlangıç yapmıştır. Zamanın oluş yaratan bu sürecinde tarihsel toplumun yeni aktörü insan olmuştur. Çünkü insan toplumsallaşmadan önce fiziki-biyolojik yapısı nedeniyle doğa içindeki en zayıf canlı türüydü. Tür olarak insan tek başına varlığını sürdürme gücünden yoksundu. Ancak toplumsal aklın ortaklaşarak geliştirdiği komünal yaşam onun diğer canlı türleri karşısındaki zayıflığını telafi etmiştir. İnsan, toplumsallığın ona kattığı gücün farkına vardıkça, bunu korumak için yaratıcılık yeteneğini her geçen gün zorlamıştır. Zamanla esnek zekânın ürünü olan yaratıcılık insanın temel karakteri olmuştur. Toplumsal akış geliştikçe, kendisi ile birlikte yeni kültürel akışları da gelişmiştir. Her yeni bir oluşum tarihsel süreç içerisinde başka yeni oluşumlara vesile ya da kaynak oluşturarak yeni gelişmelere ivme kazandırmıştır. Toplumsallaşma devriminin ardındaki uzun bir süre sonunda M.Ö 20 bin yıllarında mezolitik süreç yaşanmış, bu dönemin sonunda insanlığın yaşadığı 4.buzul dönemin sona ermesi sonucunda iklimsel açıdan yaşanan ısınma, bölgede Neolitik devrim olarak nitelendirilen Tarım ve köy devrimi ve dil devriminin gelişmesine neden olmuştur. Bununla bağlantılı olarak insanlığın tüm zamanlarda koruduğu demokratik toplumun çekirdek formu olan kabile, aşiret örgütlenmesi de gelişmiştir. M.Ö. 12 binlerde toplumsal tarihin aktif aktörü, proto Kürtler olan Hurri topluluklar, insanlık için ilkleri yaratarak evrensel tarihin oluşumuna öncülük etmişlerdir. İnsanın ilk kendi farkına varışı, ilk toplumsallığını yaratması, ilk zihinsel gelişim, duygunun, maneviyatın, kutsallığın, inanışın, vb bir bütün insanlığa ait toplumsal değerlerin ve kültürün temel olgu-kavramları bu topraklarda yeşermiştir. Kürtlerde Yerellik-Evrensellik İlişkisi Evrensel ve yerel bir bütündür. Evrenselin oluşumu parçaların birleşimine tekabül eder. Her yerelin kendine ait özgün bir kültürü vardır. Bu özgünlük kendi bünyesinde öznel bir önemi de taşımaktadır. Oluşan her yerel kültür, evrensel bütünün parçasını temsil etse de, evrensel olma kabiliyetinde değildir. Ancak bazen yerel bir kültür evrensel olma gücündedir. Yani yerelde yaşanan kültürel bir gelişme bütüne damgasını vurarak evrenselin karakterini oluşturmada belirleyici olur. Bu, tikelin evrenselleşmesidir. Yerel kültür varoluşunu gerçekleştirirken, evrensel kültürü de varlığa kavuşturur. Ortadoğu, özelde de Kürdistan coğrafyası evrensel tarih açısından böyle bir öznelliği taşımaktadır. Aryen dili ve kültürünün insanlığın evrensel kültürüne kaynaklık etmesi, olgu olarak evrensel-tikel ilişkisinin önemini iyi ifade etmektedir. İnsanlık evrensel bir olgu olarak varlığını Kürdistan coğrafyasının yerelinde oluşan tarım-köy devrimi üzerinden geliştirilebilmiştir. Çünkü burada varlığa kavuşan toplumsallaşma, insanlığın kök hücresidir. Bu coğrafyada insan açısından böyle büyük bir tarihsel gelişime -insanın toplum olarak varlık kazanması- oluşmasaydı, bu gün insan açısından ulaşılan yaşam düzeyinin gelişme ihtimali şüpheli olurdu. Belki de o zaman, insan dünyada kendisini varoluşa kavuşturacak güçlü bir yaşam örgüsü yaratamayacak, evrende anlamla buluşan oluşumu gerçekleştirme şansını yakalayamayacaktı. Bu şansı yaratan Kürdistan coğrafyası ve kadim insanları olmuştur. Çünkü yaşanan sıradan bir gelişme değildir. Gerçekleşen bir halk şahsında, kutsal topraklarda insan açısından tarihi bir ilkenin başlangıç yapmasıdır. Bu mekânların ve insanlarının, evrensel tarih açısından önemleri henüz tam gün yüzüne çıkmamış. Kürdistan’ın birçok yerinde gerçekleşen kazılar bunu göstermektedir. Bazıları da tarihin ve hakikatin düşmanları tarafından, günlük siyasal ve ekonomik çıkarları uğruna, Hasankeyf gibi sular altına gömülmektedir. Var olanlar korunsa ve yeni kazılar yapılsa, bu mekânların ve insanlarının yaptıklarının çok derin olduğu görülecektir. Önderliğimiz bu nedenle “Kürdistani olan evrenseldir.” dedi. Tarih araştırılsa Kürdistan açısından var olan evrenselliğin tüm çağlarda süreklilik kazandığı görülecektir. Yoksa devletçi uygarlığın hakikat düşmanı olan temsilcilerinin kurguladıkları tarihin, hem Kürt halkı açısından hem de dünya halkları açısından bir gerçeği, insanlığın hakikatini ifade etmediği görülecektir. Günümüze kadar gerçekleşen kazılar, Kürdistan coğrafyasının ve proto Kürtler olan Hurrilerin geliştirdiği Aryen dil-kültürünün insanlık açısından evrensel önemini ortaya çıkarmıştır. Tarihte Aryen Kültürünün Öznel-Evrensellik İlişkisi Toros-Zagros eteklerinde Dicle-Fırat havzasında oluşan tarım ve köy devrimi kendi coğrafyasının öznel koşullarının bir sonucudur. Buradaki tarihsel oluşuma yol açan temel etken bölge coğrafyasıdır. Eşsiz bitki örtüsü, iklim ve jeolojik yapının avantajlı konumu gibi etmenleri bir arada barındırması, gelişmede tetikleyici rol oynamıştır. Çünkü her yeni oluşumun kendine ait bir zamanı olduğu gibi kendine ait mekânı da vardır. Her oluşum her mekânda gelişmez. Oluşum için mekânın kendi koşullarını barındırması gerekmektedir. Bu nedenle yaratımlar daha çok oluşum koşullarının bulunduğu alanlarda gerçekleşir. Coğrafya ve bitki örtüsü canlı yaşamının varlığı için çok belirleyicidir. Kutuplarda yaşam çok zor, insan için ise imkânsızdır. Bu nedenle buzullarda insan açısından tarihsel bir yaratım beklenemezdi. Ancak güneşin en rafine sıcaklığı ile varlık bulan Verimli Hilalde coğrafya, iklim ve bitki örtüsü tanrısal bir lütuf gibi yeni oluşum ve yaratımlara evrilme karakterindeydi. İnsanlık açısından yeni bir tarihsel oluşumun gelişmesinin tüm koşulları mevcuttu. Özellikle coğrafyanın jeolojik konumu büyük bir avantaj konumundadır. Dağların, mağaraların bulunması doğa karşısında henüz kendini donatmamış, o yönlü bir toplumsal sıçramayı geliştirmemiş insan topluluğu açısından son derece doğal ve güvenlikli bir ortam ile yaşam imkânı sunmaktadır. İkinci husus ise iklim koşullarının sıcak ve yüksek tepelik alanlarda yağışlı olması, bitki ve hayvanlar açısından bir zengin yaşam olanağını getirmektedir. Böylelikle yaşam için zengin bir kaynak konumundadır. Özellikle insan yaşamı için gerekli olan bin bir çeşitteki bitki örtüsü ve hayvan çeşitleri, meyveleriyle tüm canlıların özelde de insanın cenneti çoktan oluşmuş bulunmaktadır. Bir araya toplanan tüm bu koşullar bölgenin coğrafi olarak toplumsal-kültürel gelişmede bir sıçramaya vesile olmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Önderliğimiz insan toplumu açısından böyle bir gelişmenin kaçınılmaz olduğunu şu sözlerle somutlaştırmaktadır: “Nükleer patlama, bulaşıcı bir hastalık ve buzul dönemi gibi etmenler olsaydı böyle bir gelişme olmayabilirdi.”2 Ancak doğa en büyük adaleti ile yarattığı binlerce çeşitlilikteki canlı türüyle, bu coğrafyada insan yaşamını tamamlamıştır. O dönem insanına kalan ise bu koşullarla insanlık için devrimsel gelişmelere ebelik etmektir. Yapılan da bu olmuştur. Tarihsel Toplumda Üst Bir Aşamaya Geçiş, Tarım-Köy Devrimi Ve Dil Devrimin Gelişim; Verimli Hilalde, M.Ö 12 binlerde, bu gün Kürdistan olarak tanımlanan Yukarı Mezopotamya’ya ad olan Dicle-Fırat havzasında doğal toplumun en gelişmiş aşaması olarak nitelendirilen Tarım-Köy Devrimi, başka bir adıyla Neolitik devrim gelişmiştir. Neolitik devrim Kadın devrimidir. İnsanlık, yerleşik yaşama geçmiştir. Yerleşik yaşama geçiş kendisi ile beraber köy devrimini geliştirmiş. Aynı şekilde tarımı başlatmış, hayvanları evcilleştirmiş ve sayısız yeni devrimlere kapı aralanarak peş peşe sayısız gelişme vuku bulmuştur. Yine çok önemli bir gelişme olarak klan toplumu aşılarak kabile ve aşiretsel örgütlenmeye geçiş yapılmış, böylece toplumsal örgütlenmede bir sıçrama gerçekleşmiştir. Aynı şekilde çok sayıda evcilleştirilen hayvan türü insan yaşamını kolaylaştırmış, tamamlamıştır. Bu gün günlük yaşamımızda ürünlerinden ve fiziki gücünden yararlandığımız hayvanlar o dönemde evcilleştirilerek insanlığa bir kazanım gerçekleştirilmiştir. Yine sayısız bitki evcilleştirilerek insan toplumu için yiyecek bulmak, sorun olmaktan çıkmıştır. Aksine bin bir yiyecek çeşidi ile insanlık bolluk içinde cenneti yaratma, yaşama kabiliyetine erişmiştir. Toplumsal Tarihin Oluşumunda Öncü Güç Tanrıça Ana Kadındır Toplumsal tarih açısından yaşanan bu çok önemli gelişmelerde öncülük rolünü oynayan ana kadın olmuştur. Kadının çocuklarla arasındaki bağ, yaşamdaki belirleyiciliği, onu yaratıcı konuma itmiştir. Henüz tarım devrimi gerçekleşmeden önce insanlar göçebe konumdaydılar. Erkekler avcılık, kadınlar da toplayıcılık yapıyorlardı. Yaşamda doğal bir iş bölümü vardı. Kadının uzun süre toplayıcılık yapmasının getirdiği tecrübe sonucu yabani bitkileri tanıyarak evcilleştirmesi, bu bitkileri ekmesi, kerpiçten ev yapması kendisi ile beraber birçok devrimi peş peşe geliştirmiştir. İlk değirmenin oluşumu, ilk yün eğirme, çanak çömleğin oluşumu, ilk tekerleğin oluşumu, toprağı sürmek için sabanın bulunuşu vb ile dönemin insanlık açısından ilk büyük teknik devrim olan Tel Xalaf Kültürünün gelişimine vesile olmuştur. Bu gelişmeler toplumsal yaşamda daha üst düzeyde yeni bir evreyi başlatmıştır. Bu buluşlarla insan açısından daha üst düzeyde bir yaşam kalitesi ve kültürü gelişmiştir. Bu gelişmelerden önce insan, klan şeklindeki toplumsallığını geliştirmiş olsa da, yaşam tarzı diğer canlı türleri olan hayvanlarınkine benzerdir ve yaşamını, bitkileri toplayarak ve avcılık yaparak gerçekleştirmektedir. Oysaki bu dönemde geliştirilen teknikle ihtiyacının çok çok üstünde bir verime çoktan ulaşmış bulunmaktadır. Yaşanan sayısız gelişme bir çağlayan gibi insanlığa bereketi yağdırmıştır. Binlerce yıl insanlığın hayallerini süsleyecek cennet Verimli Hilalde vücut bulmuştur. Önderliğimiz o dönemde peşi sıra gelişen devrimsel gelişmeleri için “İnsanlık üzerinde yıldız yağmuru misâli bir gelişme söz konusudur. Dünyanın dört yanını birer ışık, yıldız aydınlığında olan olay ve olgularla yağmurlamakta, toplumsal gelişmenin cennet hayalini, hatta gerçekleşme anlarını ekmektedir; KÜLTÜRLEŞTİRMEKTEDİR.”3 demektedir. Gerçekleşen her oluşum zamanın ilerleyişinde toplumsal yaşamda bir gelişmeye yol açmıştır. İnsanın önünde duracak bir güç kalmamıştır. Ne doğa, ne açlık, ne de fiziki güçsüzlüğü bir engeldir. O insanlığın cennetinde bir okyanus yaratmış ve bu okyanusun sularının her yöne akması kaçınılmaz olmuştur. Okyanus dalgalarında dünyanın diğer kıtalarında kıyılara vuran Aryen dil ve kültürü her gittiği yerde yeni bir yaşamı ve kültürü yaratmıştır. İnsanlığın geliştirdiği maddi anlamdaki kültürel yaratımlar beraberinde manevi kültürü de geliştirmiştir. Doğa ile simbiyotik bir ilişki kuran insanlar ona kutsallık atfetmişler. İlk inanış totem doğada yararlandıkları her canlı bitki ve hayvanda ifadesini bulmuştur. Tarım ve köy devriminin gelişimi ile bu kutsallık ana tanrıçada simgeleşerek toplum inancında nitel bir gelişmeye yol açmıştır. Çocukları doğuran, besleyen, evi kuran, hayvanları, bitkileri evcilleştiren, bitkilerden her derde deva bulan, her şeye büyük sevgi yaklaşan, yaşamı üreterek paylaşan eşitlik ve özgürlüğü geliştiren, yaratan, öğreten, geliştiren ana kadını toplumun kendisi kutsayarak, tanrıçalık rolünü vermiştir. O artık tüm zor zamanlarda tüm toplumun zor günlerinde sığınacağı, yardım isteyeceği, refah zamanlarda ise saygı duyacağı, yaratıcı, büyüleyici yaşamın sırrına erişen Tanrıça Star olmuştur, İştar olmuştur. Ana tanrıça toplum yaşamını güvenceye almak için günlük yaşam akışında geliştirdiği kurallarla ahlaki-politik toplumun temel dokusunu da örmüştür. Yaratılan demokratik, komünal, özgür, eşit yaşamın kültürel geleneği yaşamda anlam gücünün zenginleşmesine neden olmuştur. Yaşamın bereketi, bolluğu, kutsallığı, buradan dünyaya yayılacak, ancak hiçbir zaman orijinindeki büyüleyici anlamı yaratmayacaktır. Çünkü orijinal olan her zaman versiyondan güçlüdür. Öyle ki bu coğrafyanın çok uzağında bu topraklarda yaşamamış olan bilgeler Verimli Hilal’deki bu özgünlüğün ve anlam gücünün farkını hissedebilecektir. Önderliğimizin aktardığı gibi, Bradway şu cümlelerle gerçeği ifade etmekten çekinmeyecektir. “Yaşam dünyanın hiçbir yerinde Zagros-Toros dağ silsilelerinin kavisli eteklerindeki kadar anlamlı olamaz.” demokratik uygarlık manifestosu 1.cilt Ana Tanrıçanın yarattığı doğal toplum, toplumsal tarihin akışında gelişecek olan devletçi- hiyerarşik, anti toplumcu, gaspçı tekellerin yaşamı tüketen sistemi karşısında insanlığın hafızasında alternatif bir yaşam kültürü olarak hep varlığını korumuştur. Her zaman ve mekânda, sınıflı uygarlık karşısında kültür, halklar, peygamberler ve bilgeler şahsında direnişini devam etmiştir. Toplumsal hakikatin bu tarihsel kutsallığını bilge insanlar fark edebilecektir. Çünkü kapitalist modernitenin nihilist yaşam felsefesinde yok oluşa sürüklenen insan, ahlaki değerlerini, düşünme yetisini, ruhunu, hissedişini her şeyini yitirmiştir. Günümüzde bu gerçeklik daha iyi anlaşılmaktadır. Kapitalist modernitenin yaşamı tüketen, toplumu parçalayan, kanserleşme düzeyinde sorunları sonsuzlaştıran sistemi ve alışkanlıkları karşısında, Verimli Hilalde ana tanrıçanın toplumsal özgürlüğü canlı kılan yaşam kültürü daha iyi anlaşılmaktadır. Dil Devriminin Gelişimi Simgesel dil devriminin insanlık açısından önemi henüz istenilen düzeyde anlaşılmaktan uzaktır. Çünkü bilgelerin de dediği gibi hiçbir devrim dil devrimi kadar insanlığa hizmet etmemiştir. Tarım-köy devriminin çok önemli bir sonucu da dünyada ikinci simgesel dil devrimi olan Aryen dil yapısının gelişmesidir. Ondan önce birinci simgesel dil devrimi, Afrika’nın çok zengin işaret dillerinden Semitik simgesel dil yapısına dayalı kabile sistemine geçişle gerçekleşen semitik dil yapısıdır. Maddi anlamdaki kültürel gelişmenin bir yansıması olarak simgesel dil gelişmiştir. Bu insanlık açısından yepyeni bir buluştur. Yaşam hiçbir maddi araca gerek kalmadan sihirli sözlerle anlam bulacak, ifade edilebilecektir. Çünkü daha önce işaret yani beden dili kullanılarak ya da hayvanlar taklit edilerek anlam yaratılmak istenmekteydi. Simgelerle büyüleyici bir anlatım ve varoluş gerçekleşmiştir. “Burada devrim yaratan olay işaretler yerine kavramlarla iletişimin gerçekleştirilmesidir.” Dilin gelişimi analitik zekânın gelişimini de hızlandırmıştır. Gelişen her yeni buluş kendisi ile beraber bir anlamı- kavram- olguyu da yaratmıştır. Yaşamda kullanılan her nesneye ve kavrama bir ad verilerek yaşamda yeni bir kültürel olgu yaratılmıştır. Bu aynı zamanda insan kimliğinin kültürde, dilde anlam bulmasına neden olmuştur. Çünkü hiçbir canlı insanın esnek zekâsı sonucu yarattığı kültürü ve onun bir parçası olan simgesel dili yaratma seviyesine erişmemiş. Bu hep insan toplumuna ait bir özellik olarak insanı diğer canlı türlerinden farklı kılacak, toplumlar arasındaki farklılıklarda yeni bir kimlik olgusunu ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle dil toplumsal kimliğin yapısını anlama kavuşturmaktadır. Dilin gelişimi yaşamda çok yönlü bir aktivitenin gelişmesini sağlamıştır. İnsanlar arasında düşünce, duygu vb gibi ortak manevi değerler yaratarak toplumun ortak aklının oluşmasını gerçekleştirerek, geçmiş ve yarınlar arasındaki diyalektik de yakalanmıştır. Simgesel dilin gelişimi de tıpkı gelişen teknik buluş ve yaratımlar gibi toplumsal gelişmeye büyük bir ivme kazandırmıştır. “Dilin kendisi bir toplumun kazandığı zihniyet, ahlâk ve estetik duygu ve düşüncenin toplumsal birikimidir; anlam ve duygunun bilince çıkmış, ifadeye kavuşmuş kimliksel ve ansal varoluşudur. Dile kavuşan toplum, yaşamın güçlü gerekçesine sahip olmuş demektir. Dilin gelişkinlik düzeyi yaşamın gelişkinlik düzeyidir.”4 Tüm bu gelişmeler yerel özellikler sonucu oluşmuş bulunmaktadır. Toplumsallığın kök hücresi Verimli Hilal’in özgün koşulları sonucu gelişmiş bulunmaktadır. Çünkü daha önce kabile konumuna gelmiş insan dünyanın birçok yerinden geçmesine rağmen yukarı Mezopotamya’da gerçekleşen yaratımı oluşturma kabiliyetine ulaşmamıştır. Nedenin bölgesel özelliklerden kaynaklandığı belirtilmişti. Önemli olan etmen bu kültürün daha sonra neden evrenselleştiğidir?
Posted on: Mon, 26 Aug 2013 07:47:20 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015