Kürt sorunu Türkiye açısından stratejik bir sorun. Bunu - TopicsExpress



          

Kürt sorunu Türkiye açısından stratejik bir sorun. Bunu herkes kabul ediyor. Çözüm, Kürt özgürlüğünün önünü açmakla kalmayacak; kangren olmuş yüzyıllık sorunu çözerek Türkiye’nin güçlü demokratik bir toplum/devlet haline gelmesini de sağlayacak. Bunun anlamı şu: Kürt sorunun çözümü Türkiye açısından bir kayıp değil, aksine kazanım. Türkiye geleceği, Türkiye demokrasisi açısından önemli bir ilerleme... Bir manivela... Burada (kabul edelim ya da etmeyelim) Öcalan Kürt özgürlüğünün de Türkiye’nin demokratikleşmesinin de öncüsü/yol açıcısı... Türk ve Kürt siyasal elitinin ileriye dönük çözümsel düşünmesinin de beyni. Hem beyni hem de tetikleyicisi... Öcalan’ın felsefesinde “ortak vatan”, “bileşik toplum” var. Kürt demokratik hareketini ve toplumunu anlayış, kavrayış ve pratik olarak “Türkiyeli” konumda tutan da bu felsefe... Kürt sorununa baktığında sadece “Kürdistan”ı görmediği, Türkiye’yi bir bütün gördüğü kesin... Son 14 yılın siyasal güncesi/dökümü de bunu kanıtlıyor. Kürt hareketinin demokratik çözüm konusunda gelgitlerle, paradokslarla dolu politik örgütsel eğim içinde olmaması da Öcalan’ın istikrarlı ilkeli tutumunun sonucu... Her hamlesi Türkiye’ye nefes aldırıyor, önünü açıyor; ulus devletçi milliyetci paradigmadan sıyrılmasını kolaylaştırıyor. *** “Bu aşamaya kadar, konumum araçsal olarak değerlendiriliyordu. Bunun, araçsal olmaktan çıkıp stratejik bir konuma evrilmesi gerekmektedir” diyen Öcalan, bu Öcalan.... Öcalan Çözüm sürecinin 2. aşamasında rolünü oynayabilmesi için stratejik konuma çekilmesini, buna uygun zemin, araç ve ilişkilerin yaratılmasını öneriyor. Kabul etmek gerekiyor ki devlet bugüne kadar Öcalan’ı Kürt sorununun çözümünde bir “lider”, bir “öncü”, “siyasetçi” olarak görmedi. “Terörün bitirilmesi”, “PKK’nin tasfiyesi” gibi güvenlik eksenli sorunlarda “yararlanılabilecek bir tutsak”, bir “araç” olarak algıladı. Böyle de yaklaştı. Başarılı olmayınca siyasal rolünü kabul etti. Ancak bu kez de bu rolü oynayabilecek stratejik konum ve koşullar da tutmadı. Kürt sorununun çözümündeki rolünü görürken bu role uygun şartları yaratma, koşullarını iyileştirme yerine “Kürt hareketini Türk ve Kürt halkları üzerindeki etkisini azaltacak, genel kabul görmesinin önüne geçecek sınırlı koşullarda tuttu. Müzakere sürecini de aynı koşullarda geliştirdi. *** Bu durum, yeni sürecin önemli sorunlarından biri... Öcalan’ın daha geniş bir odaya alınması (böyle haberler var) bir adım sayılabilir. Ancak bu bir devlet/iktidar tutumu olarak “stratejik yaklaşıldığı”, önünün açıldığı anlamına gelmez. Çünkü iktidarın Öcalan kavrayışı, Öcalan tutumu biraz da demokratikleşme ve Kürt sorununun demokratik çözününde attığı/atacağı adımlara bağlı... Öcalan, “hükümetin, demokratikleşme konusunda katılımcı bir yöntemle hazırlanacak demokratikleşme paketleriyle pratik adımlar atmasını” istemiş olsa da -ki demokratik olan da budur- atılmış ciddi bir adım yok. Sadece içeriğinin ne olduğu bilinmeyen, katılımcı da olmayan bir “paket” çalışması var. Ayrıca Öcalan hala son derece baskıcı, yorucu koşullarda tutuluyor. “Ovada siyaset yapma” koşulları yaratılmış değil... Kürt siyasetçileri hala içerde... Kürt coğrafyası hala bir “askeri bölge...” Bunlar çözüm önündeki engellerden sadece birkaçı... *** Tabii bir de Başbakan Erdoğan’ın duruşu var. Erdoğan elbette “süreç karşıtı” olarak tanımlanamaz. Aksine süreci başlatan onay veren aktörlerden biri. Sürecin bu noktaya gelmesinde onun da rolü var. Ancak süreç içindeki yeri güven verici değil. Tutarlı hiç değil. “Gelgitlerle paradokslarla, oyalamalarla oyunlarla dolu” denebilir. “Akil İnsanların bize verdiği raporlardan hareketle atılması gereken adımları atıyoruz.” dese de atılmış bir adım yok. Ayrıca dili, mantığı, çözüm algısı da bir hayli problemli. Değişen, demokratikleşme arayışı içinde olan bir Türkiye ve iktidar algısı ve perspektifinden hayli uzak. İşte bir konuşması... Erdoğan’a “Pakette anadilde eğitimin önü açılıyor mu?” diye soruluyor, cevabı çözüm mantığından, anlayışından hayli uzak: “Hayır yok. Özel okullarda da yok. O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Yapılan benzetmeler de doğru benzetmeler değil. Ne, neyi getirir götürür kimse düşünmüyor. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde Ak Parti olarak adım atamayız.” Öcalan’ın Türkiye algısına ve “Türkiyelilik” yaklaşımına rağmen Erdoğan’ın algısı, perspektifi uygar değil, çözümsel hiç değil...
Posted on: Thu, 22 Aug 2013 07:40:08 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015