MUHASEBECİLİK MESLEĞİ TANIMI TARİHÇESİ VE 3568 SAYILI - TopicsExpress



          

MUHASEBECİLİK MESLEĞİ TANIMI TARİHÇESİ VE 3568 SAYILI KANUN DERLEYEN: ABDULLAH ÇAVUŞ /SMMM 1- MUHASEBENİN TANIMI Muhasebe, işletmenin varlıkları ve kaynakları (sermaye ve borçları) üzerinde değişme yaratan ve para ile ifade edilen mali nitelikteki işlemlere ait bilgileri, kaydetmek, sınıflandırmak, özetlemek, analiz etmek ve yorumlamak suretiyle ilgili kişi ve kurumlara raporlar halinde sunan bir bilgi sistemidir. Mali nitelikteki işlemlere ait bilgilerin belgelendirilerek toplanması ve yorumlanmaya hazırlanması için belirli şekil ve kurallara göre yazılması ile kaydetme; çok sayıdaki bilgilerin belirli sınıf veya gruplara göre düzenlenmesi ile sınıflandırma; kaydedilmiş ve sınıflandırılmış bilgilerin anlamlı bir şekilde kısaltılması, bilgilerden çeşitli mali tabloların ve raporların hazırlanması ile de özetleme işlevleri gerçekleştirilmiş olur. Bu bilgilerin, işletmenin yönetiminde yararlı olabilmesi için analiz ve yorum ile kullanılabilir bilgiler şeklinde getirilmesi gerekir. Faaliyet sonuçlarının ve mali durumunun analizi ve yorumlanması; raporlar şeklinde özetlenen bilgilerin ne anlama geldiğini ve olaylar ile sonuçlar arasındaki ilişkilerin araştırılmasıdır. Bu işlevleri ile muhasebe, sadece defter tutmak işinden ibaret olmayan, bunun yanında analiz ve yorum işlerini de kapsayan daha geniş bir sisteme ifade etmektedir. 2- MESLEK MENSUBU KİMDİR ? 13 Haziran 1989 tarihinde yürürlüğe giren 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu ifadelerinin derlenmesine dayanılarak yapılabilecek bir tanıma göre: Meslek mensubu; işyerini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde dene İşletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir, değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmi mercilerin istedikleri şekilde incelemeye ve ilgililerin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak üzere gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin, -Genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince, tek düzen muhasebe veya mevzuatı icabı muhasebe plan paralelinde defterlerini tutan, bilanço, gelir tablosu ve beyannameleri ile diğer belgelerini düzenleyen ve benzeri işleri yapan, -Muhasebe sistemlerini kuran, geliştiren, işletmecilik, muhasebe, finans, mali mevzuat ve bunların uygulamaları ile ilgili işlerini düzenleyen veya bu konularda müşavirlik eden, -Yukarıda gösterilen konularda, belgelerine dayanılarak, inceleme, tahlil, denetim yapan, mali tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş veren, rapor ve benzerini düzenleyen, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri bir işyerine bağlı ve bağlı olmaksızın yerine getiren, kimse olup meslek mensubu bu görevleri yerine getirebilmek kabiliyeti ile konusunda uzmandır. Ancak anılan nitelikler ötesinde sosyal ve mesleki ilişkiler içinde bir birey, bir insan olan meslek mensubunun başkaca niteliklere de sahip olması gerekliliği vardır. Meslek mensubu aynı zamanda; salt işini yapan ve bunu gereklerine göre yerine getiren bir robot olmaktan ziyade, davranış biçimiyle, ilişkileriyle çevresindeki iş ve oluşları olumlu ve olumsuz bir biçimde etkileyen kişidir. Mesleğin ve meslek mensubunun başarısı ve verimliliği, belirtilen etkileme gücündeki olumluluk faktörünün artmasına bağlı ve doğru orantılıdır. İlişkilerin olumlu bir biçimde yürütülebilmesi için meslek mensubunun bünyesinde bandırması gereken değerler “Mesleki Etik Kurallar” adı altında tespit edilmiş ve meslek mensubunun çalışma usul ve esasları belirlenmiştir. Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu’nun saptadığı etik kurallar ışığında ülkemiz şartlarına uyarlanan mesleki etik kurallar aşağıdaki şekilde özetlenebilir. a) Mesleki Genel Etik Değerler: -Dürüstlük, güvenirlik, tarafsızlık ve ölçüleri içinde hareket etmek, işi ile ilgili sır saklama yükümlülüğüne uymak, -Yasa ve yönetmeliklere uyarak, meslektaşlarına, işletme sahip ve yöneticilerine ve topluma karşı sorumluluk içinde çalışmak, -İyi niyet kuralları içinde pozitif davranış ölçütlerine uygun, toplumun genel ahlak kurallarına ve mesleki örfe uygun davranmak. b) Mesleki Özel Etik Değerler: Çalışma Usul ve Esasları Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak; -Serbest meslek faaliyeti icra ettiği sürece hizmet akdi ile çalışmamak ve ticari faaliyette bulunmamak, -Bağımsızlık ilkesine uymak, -Müşteri adına para alıp, üçüncü kişilere ödemelerde bulunmamak, -Meslek ve Meslek haysiyeti ile bağdaşmayan işleri yapmamak, -İş kabulü icabı sözleşme yapılması, sözleşmenin feshi, defter ve belgelerin saklanması ve iadesi konularında yasa, yönetmelik ve iyi niyet kurallarına uygun davranmak, -Haksız rekabet yaratıcı iş ve eylemler içinde olmamak, -Sürekli meslek içi eğitim sürecinde gelişimine devam etmek ve mesleğindeki yeniliklere uyum sağlamaya özen göstermek. 3- MESLEĞİN TARİHÇESİ Günümüz medeniyetlerinin kurulmasında rol oynayan en önemli faktörler, insanın yaradılışında var olan ve onu diğer canlılardan farklı kılan bilinçli gözlem yapabilme ve düşünme-üretme yetenekleridir. Tabiatı gözlemleyen ve irdeleyen insanoğlu hayvanı evcilleştirebileceğini ve ateşi kullanabileceğini kavradığı andan itibaren topluluk halinde yaşamaya başlamış, bu sürecin devamında ise mevsimsel hareketlere göre tarımsal üretimi gerçekleştirerek topluluk yaşamını iktisadi temellere dayalı üretken bir yapıya kavuşmuştur. Yerleşik yaşama geçişin en önemli unsurları, mal ve hizmet mübadelesinde bulunmak ve bu meyanda üretimde bir “artık değer” elde dilmesidir. İhtiyaçlardan daha fazla üretim gerçekleştirilmesi ticari hayatın başlamasına yol açarken, ürünün nitelik ve niceliğinin tespiti bu aşamadan sonra önem kazanmaktadır. Mezopotamya ve Sümer uygarlıklarında M.Ö.3200’li yıllarda balçık levhalarda muhasebe kayıtlarının tutulmaya başlandığı ve daha M.Ö.3000’li yıllarda Babil ve Mısır’da okullarda resmi muhasebe eğitiminin verildiği görülmektedir. Daha sonra İlk Çağ boyunca Roma İmparatorluğu ve Çin İmparatorluğu’nda ve Orta Çağ boyunca da Orta Amerika Uygarlıkları’nda, Ceneviz Devleti’nde, Bizans İmparatorluğu’nda ve Abbasi Devleti’nde devlet muhasebesi uygulandığı ve kamuda günümüzün hesap uzmanlarına benzer yetkilerle donatılmış kişilerin kurumsal yapılar içinde çalıştıkları görülmektedir. Ticaretin gelişmiş olduğu uygar devletlerde muhasebe uygulamalarının değişik biçim ve tekniklerle hayat bulduğu buradan anlaşılmaktadır. Aynı şekilde büyük devletler kurmak suretiyle uygarlığa katkılarda bulunmuş Türk Devletlerinde de devlet muhasebeleri uygulamaları bulunmaktaydı. Hindistan’da kurulmuş olan Babür İmparatorluğu’ndan Selçuklulara kadar güçlü bir ekonomik yaşamın bulunduğu devletlerde, kamu gelirlerine, devletin hazine faaliyetlerine ve harcamalarına ilişkin devlet muhasebesi uygulamaları görülmektedir. Orta Çağ’ın en güçlü devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nda da uluslararası ve yerel ticaretten elde edilen vergi, resim ve harçlar ile egemenlik altındaki ülkelerden toplanan vergiler ve ticari mallarla ilgili kayıt altına alınıyor; devletin maaş ödemelerinden kamu yatırımlarına kadar bir çok gider devlet muhasebesi içinde izleniyordu. Bu işleri imparatorluk hazinesi adına gözetim ve denetim yetkisi taşıyan “Mabeyinci Başı” adlı kamu görevlisi yürütüyordu. 1800’li yılların başında, Avrupa’da bir yönetim ve organizasyon aracı olarak kullanılma olgunluğuna erişen muhasebe tekniklerinin imparatorluk bünyesindeki bir takım işletmeler bazında da ihtiyari olarak kullanıldığı görülmektedir. Ancak, muhasebe uygulamalarının kamu veya işletmeler açısından disipline edilmesi ve kurallara bağlanması 1850 tarihli “Kanunname-i Ticaret” ile başlar. 1807 Fransız Ticaret Kanunu’nun tercüme edilmesi ile hazırlanmıştır. Tüccarların tutmakla yükümlü oldukları defter ve belgelerle ilgilidir. 1926 yılında yürürlüğe giren Ticaret Hukuku Nizamnamesi şirket hesaplarının kuruluş şekli ve karın hesaplanması konularına önem verilmiş, ayrıca hesap dönemleriyle sınırlı envanter çalışmaları, bilanço ve kar-zarar tablolarının düzenlenmesine belirli kurallar getirilmiştir. KİT’lerin faaliyetlerini düzenlemek için 1938 yılında yürürlüğe konulan 3460 sayılı Kanun aynı zamanda “İşletme Bütçesi” uygulamasını getirmiş, Başbakanlık Umumi Murakabe Heyeti kurulmak suretiyle ise, ülkemizde ekonomik nitelik taşıyan inceleme yöntemlerinin öncülüğünü yapmış, devletçe yapılan fiyat kontrol uygulamaları sebebiyle de işletmeler maliyet muhasebesi konularına ağırlık verir konuma gelmişlerdir. 1950 yılında yürürlüğe giren reform niteliğindeki Kazanç vergisi Kanunu ise eskisine göre çok geniş bir mükellef kesiminin muhasebe ile yakından ilgilenmesine neden olmuştur. Yine vergi tekniği ve muhasebe uygulamalarına belirli ölçütler getiren 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ile 29 Haziran 1953 tarihinde yürürlüğe giren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu, kayıtlar ve uygulamalar açısından işletmeleri bir düzen ve disiplin içine sokmuştur. 1960 yılından sonra ülkemizde başlayan planlı kalkınma dönemi ile birlikte, gerek kamu, gerekse özel sektörde özellikli faaliyette bulunan işletmelerin, kalkınma planları hedeflerine uygun yatırım harcamaları yeni muhasebe teknikleri ile izlenmeye başlanmıştır. 12 Mart 1964 tarihinde yürürlüğe giren 440 sayılı Kanunun 1inci maddesi gereğince; İktisadi Devlet Teşekküllerini Yeniden Düzenleme Komisyonu’nun Mali İşler ve Muhasebe Grubunca muhasebe uygulamalarının düzenlenmesi ve tek düzen bir sistem ile esasları tespit edilmiştir. Bu komisyon 1964 yılından 1968 yılına kadar başarılı bir şekilde çalışarak 20 inci yüzyılın başlarında uygulanan muhasebe bilgilerini tek düzen esasları dahilinde 5 yıllık kalkınma planlarına uygun olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu komisyonun, hem İktisadi Devlet Teşekküllerinde hem de özel sektörde tek düzen muhasebe ve rapor sisteminin hazırlanıp, uygulamaya konulmuş olmasına yaptığı katkılar, yurdumuzun ekonomik gelişmesine büyük faydalar sağlamıştır. 1972 yılından itibaren iktisadi devlet teşekkülleri tarafından zorunlu, özel sektörce ihtiyari olarak uygulanan “Tek Düzen Muhasebe Sistemi” 1994 yılından itibaren de ülke genelinde zorunlu olarak uygulanmaya başlanmıştır. Batı dünyasında yaklaşık yüzyıl önce uygulanmaya başlayan meslek yasaları ülkemizde 13 Haziran 1989 tarihinde 3568 sayılı kanun ile yürürlüğe girmiştir. 3568 sayılı Kanun ile muhasebecilik yasal şartlara kavuşmuş ve bilimsel olarak uygulanmaya başlanmıştır. KAYNAK: abdullahcavus.tr/
Posted on: Sat, 10 Aug 2013 17:09:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015