Mehmet Acar’ın şüpheli intiharında cinsel taciz şüphesi - TopicsExpress



          

Mehmet Acar’ın şüpheli intiharında cinsel taciz şüphesi İSTANBUL 05.08.2013 İzmir Orduevinde 2012 tarihinde askerliğini yaparken intihar ettiği öne sürülen Mardin-Mazıdağı nüfusuna kayıtlı Er Mehmet Acar’ın şüpheli ölümünde önemli bir gelişme yaşandı. Kara Kuvvetleri Ege Ordusu Komutanlığı Askeri Savcılığında yapılan soruşturma, İzmir Orduevleri Müdürlüğü Astsubay Orduevi görevlilerinin ihmali olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığı sonucuna varıldı. Duygusal bir ilişki sorununa bağlanan dosya kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla jet hızıyla kapatılırken, Mehmet Acar’ın babası Zeki Acar’a gelen bir ihbar tam tersine işaret ediyordu. ANF’ye konuşan baba Acar, İzmir Orduevinde askerlik yapmış bir kişi tarafından 1 ay önce arandığını ve bu kişinin orduevinde bir astsubayın erlere cinsel tacizde bulunduğu ve en son da oğlunu sıkıştırdığı ihbarında bulunduğuna dikkat çekti. Oğlunun da ölmeden önce bir arkadaşına bir astsubay ile başının dertte olduğunu söylediğini aktaran acılı baba, “ Eğer oğluma böyle bir yaklaşımda bulunulduysa o bunu asla gururuna yedirememiştir “ dedi. Mardin-Mazıdağı’ndan bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelen Mehmet Acar, ailesiyle seneler önce göç ettiği Tekirdağ Çorlu’da mutlu bir hayat sürüyordu. Yurtsever, politik gelişmelerle ilgilenen, cana yakın ve herkes tarafından sevilen bir genç olan Acar, aşçılık mesleğini icra ederken İzmir Orduevinde askerliğini yapmaya gitti. İzmir Orduevi emrinde 92/1 Tertip Piyade Er olarak aşçı yardımcılığı görevine alınan Acar, 9 Kasım 2012 tarihinde, orduevinin bahçesinde bir ağaca asılı olarak bulundu. Alelacele otopsisi yapılan Acar’ın cenazesi aileye teslim edilse de intihardaki sis perdesi aralanmadı. SAVCI MISIN PSİKOLOG MU? Acar’ın şüpheli intiharı hakkında soruşturma başlatan Ege Ordusu Komutanlığı Askeri Savcılığı birkaç erden aldığı ifadelere dayanarak yaptığı değerlendirme, intiharı araştırmaktan çok kapatmaya yönelikti. Değerlendirmesinde maddi ve hukuki delillerden çok psikiyatrik tahlillere yer veren Askeri Savcılık, “ Acar’ın eski ve yeni sevgilisiyle sorunlar yaşadığı, olay günü kız arkadaşıyla ile tartışmaları arkadaşlıklarını sonlandırmaları, diğer arkadaşları ile de uyumsuzluğun ve geçimsizliğin ruhsal dengesinde meydana getirdiği bir takım olumsuzluklar sebebi ile intihara karar verdiği, bu kararın icrası kapsamında olay günü saat 22.00’ye kadar yemekhanede bulunması gerekmesine rağmen, yemekhaneden ayrıldığı, Astsubay Orduevi ana binasının arka kısmında yer alan bahçeye gittiği, bu sırada yanına görev sebebiyle bulundurduğu aşçı elbiselerini aldığı, bahçede bulunan ağaca aşçı elbiseleriyle intihar düzeneğini kurduğu ve kendisini asarak intihar ettiği” sonucuna vardı. ‘DAYAK YİYİP, HAKARET İŞİTİYORUZ ‘ Oysa soruşturma dosyasında bir mektup dikkat çekiyordu. Mehmet Acar’ın şüpheli intiharı sonrası bir er tarafından Milli Savunma Bakanlığına hitaben gönderilen mektupta, şöyle yazılıydı: “Sayın Bakanım, İzmir Astsubay Ordu Evinde askerliğimi yapmaktayım. Konak evinde dün gece bir arkadaşımız intihar etti. Bunun asıl sebebi burada sürekli dayak yiyoruz. Hakaret işitiyoruz. Bizi tek koruyan havacı astsubayımızdı. Dürüst ve baba adamdı. Şimdi gidiyor, o da dilekçe verdi. O bile burada dönen dolaplara dayanamadı. Her türlü üç kağıt, sahtekarlık var. O komutan da giderse hepimiz mahvolacağız. Ne olur gitmesin siz devreye girin. 2 ay dayanamadı. Yalvarırım artık bizlere yardım edin. Herkes intihar durumunda. Baskı içindeyiz. İntihar eden arkadaşımız için ifade vermeye korkar olduk. Kız arkadaşı terk etti olayı bir bahane, asıl sebep çok zulme uğruyoruz, ismimi vermeye bile korkar oldum. Ne olur yardım edin.” MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞINA GÖNDERİLEN MEKTUP YOK SAYILDI Ancak Mehmet Acar ile aynı bölükte askerlik yapan bir erin Milli Savunma Bakanına gönderdiği bu mektubu yok sayan ve bu konu hakkında hiçbir araştırma yapmayan Askeri Savcı, 10 günde jet hızıyla bitirdiği soruşturmada, olayda Mehmet Acar’ı intihara azmettiren, teşvik eden, intihar kararını kuvvetlendiren ya da intiharına herhangi bir şekilde yardım eden kişi bulunduğuna dair delil elde edilemediğini; yine ölen Mehmet Acar’ın ölümünün, intihar dışında başka bir şekilde veya bir başka kişinin katılımıyla meydana geldiğine dair hiçbir iz ve emareye rastlanmadığını ; bu yönde bir iddia ve delil bulunmadığını, ayrıca ölen Mehmet Acar’ın intiharında herhangi bir şekilde İzmir Orduevi Müdürlüğü Astsubay Orduevi görevlilerinin ihmali bulunduğuna dair delil de elde edilemediği anlaşıldığından; ölen Mehmet Acar’ın kendi iradesiyle intihar ederek hayatını kaybetmesi şeklindeki olay ile ilgili olarak 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 172/1 ve 353 Sayılı Kanunun 107. maddeleri uyarınca Kamu Adına Kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. ORDUEVİNDE CİNSEL TACİZ İHBARI Mehmet Acar’ın babası Zeki Acar ise 1 ay önce bir ihbar telefonu aldıklarına dikkat çekerek, “ Evimizi arayan ve İzmir Orduevinde askerlik yapmış bir kişi önce eşime sonra bana ulaştı. Orduevinde erlere cinsel tacizde bulunan bir astsubay bulunduğunu ve o astsubayın Mehmet’i sıkıştırdığını, Mehmet’i koridorda boynundan tutup duvara ittiğini gördüğünü söyledi. Ona bu yönde bir şey yapıp yapmadığını bilmediğini, ancak o astsubayın daha önce bir çok ere cinsel tacizde bulunduğunu açıkladı. Daha sonra böyle bir astsubayın askeri cezaevine konduğunu öğrendim ancak ismine henüz ulaşamadım. Şu anda bu hususu araştırıyoruz ” dedi. BİR ASTSUBAYLA BAŞIM DERTTE Oğlunun kendilerine hiçbir derdini açmadığını, inatçı olduğunu, başının üzerinden kurşun da geçse kendilerini üzmemek için her şeyi kendi halletmek istediğini ifade eden Acar, ancak aradığı arkadaşlarına baskı altında olduğunu söylediğini aktardı. Oğlunun arkadaşlarıyla yaptığı konuşmalarda, sabah 04.00’den gece yarısı saat 01.00 kadar çalıştırıldıklarını, kime hizmet ettiklerinin belli olmadığını, bir sürü emekli astsubayın gelip yiyip içtiğini, ayrıca bir astsubay ile başının dertte olduğunu söylediğini ifade etti. Soruşturmada iddia edildiği gibi oğullarına hangi kızla evleneceğine yönelik bir aile baskısı olmadığını, oğullarını özgür büyüttüklerini ve kararlarını hep kendi verdiğini vurgulayan baba Acar, bu söylemin tamamen dosyayı kapatmaya yönelik bir manevra olduğunu belirtti. Ölmeden 2 hafta önce oğlunu gördüğünü, 2 gün gezdirdiğini anlatan baba, “Hiçbir sorunu yoktu. Gayet iyiydi. Hep güler yüzlü, cana yakındı, cesurdu ve hiçbir şeyden sakınmazdı. Korkusuzdu ve kendini ezdirecek bir çocuk değildi” diye konuştu. KÜRT SİYASETİYLE VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİYLE ÇOK İLGİLİYDİ Oğlunun Kürt kimliğinden dolayı da çok baskı altına alındığı kanısında olduğunu ekleyen Acar, “Telefonunda hep Kürtçe müzik dinlerdi. Hatta telefonunda Abdullah Öcalan’ın ve gerillaların resimleri de vardı. Kürt siyaseti ve özgürlük mücadelesiyle çok ilgiliydi ve bunu çekinmeden söylerdi. Askere gitmeden ona telefonundan bu resimleri çıkartmasını, başının belaya gireceğini çok söyledim. Ancak yine de o cep telefonunu yanında götürdü” dedi. Oğlunun ölümünden sonra Çorlu savcılığı tarafından kendilerine içinde 3 G ‘de bulunduğu son model Samsung telefonun değil , kamerasız bir telefonun teslim edildiğine dikkat çeken baba Acar, normalde askerliğini yapan gençlerin hatıra defterlerinin olduğunu, fotoğraflarının olduğunu ama nedense kendilerine boş bir cüzdandan başka hiçbir şeyin teslim edilmediğini aktardı. Eğer ihbarda belirtildiği gibi ortada bir cinsel taciz varsa ve bir astsubay oğlunu sıkıştırdıysa, oğlunun kesinlikle böyle bir şeyi onuruna yediremeyeceğini vurgulayan Zeki Acar, bu işin sonuna kadar takipçisi olacaklarını, oğlunun intihar etmesine neden olan ya da intihar süsü verenler açığa çıkana kadar bu işin peşinde olduğunu söyledi. ŞÜPHELİ İNTİHARLARIN HEPSİ KÜRT VE ALEVİ GENÇLERDEN OLUŞUYOR Acar ailesinin avukatı Eren Keskin, Askeri savcılık kararına itiraz ettiğini, ancak itirazın reddedildiğini, bu nedenle dosyayı Anayasa Mahkemesine taşıdıklarını belirtti. Askerlikte şüpheli intihar vakalarının büyük bir çoğunluğunun Kürt ve Alevi gençlerden oluşmasının son derece dikkat çekici olduğunu dile getiren Keskin, Mehmet Acar’ın da bir Kürt genci olmasının tesadüf olmadığını ifade etti. Bu gençlerin askere gitmesinin apayrı bir sorun olduğunu, savaşın büyüttüğü çocuklar olarak, onlara bunu çektiren bir gücün askeri haline geldiklerini hatırlatan Keskin, bu durumun kendisinin zaten büyük bir travma olduğunu vurguladı. İntihar varsayımı doğru bile olsa, hayata bağlı, heyecanlı bir insanın intihar etmesi için ortada büyük bir neden olması gerektiğinin altını çizen Keskin, “ Ve bu olayda da kesinlikle büyük bir neden var. Eğer olay intihar ise. Aldığımız duyumlar askeri mekanda bir taciz olayını işaret ediyor. Bu olabilir ve mutlaka araştırılması gerekir. Ancak Türk Genelkurmayında maalesef bu tür olayların tartışılmasına dahi izin verilmiyor ve bu tür dosyalar çok acil kapatılıyor. Bizim dosyamızda çok çabuk bir Adli Tıp raporu hazırlandı, bir soruşturma yapıldı, takipsizlik kararına yaptığımız itiraza yine jet hızıyla ret cevabı geldi ve şu anda dosyamız Anayasa Mahkemesinde” diye konuştu. Anayasa Mahkemesinin ortaya çıkan bu yeni şüpheyi değerlendirmek durumunda olduğunu vurgulayan Keskin, “ Çok vahim bir olayla karşı karşıyayız. Eğer aldığımız duyumlar doğruysa bu bizim için başka davaların da gerekçesi olacak” dedi.
Posted on: Mon, 05 Aug 2013 05:46:22 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015