Mehmet Uzun--2-- Okullarin tatile girmesiyle birlikte , bizde - TopicsExpress



          

Mehmet Uzun--2-- Okullarin tatile girmesiyle birlikte , bizde artik disariya , bahceye tasinirdik. Havalar artik iyice isinir , iceride uyumak olanaksiz hale gelirdi. tahtalar , tahtalardan sütunlar disari cikarili , birbirlerine eklenerek, hemen nar agaclarinin bitisiginde yüksek bir köse olusturulurdu. O köse , o kösede gecen aksamlar , geceler.. Berrak , duru bir gökyüzünde yildizlar olanca güzellikleriyle , uzansan tutacakmissin kadar yakinimizda kipir kipir raks ederlerdi. Bazen bir yildiz bir bilinmeyene dogru sessizce kayardi. Bahcenin lambalarini yakmamiza gerek yoktu. Ortalik aydinlikti. Aydinlik aksamlara , gecelere sahiptik. babam , minderler üzerinde bagdas kurarak, artik calacak gücü olmayan dedemden devraldigi uzun ve nakisli Kaval ile cok eski iki kürt destanini " Memé Alan " ile " Cembeliyé Hekaré " yi calip söylerdi. Biz , yani evin sakinleri , yildizlar ve agaclar da cok gerilimli , heyecanli , hic bitmeyecekmis duygusu veren o destanlari dinlerdik. Ve en güzeli , nar cicekleri yanaklarimizi oksayacak Kadar yakinimizdaydi , bizimleydi. Ve en unutulmazi , sabahlari , artik yildizlarin kayboldugu o duru seherlerde gözlerimi actigimda nar cicekleri , o kann kirmizi rankleriyle hemen yani basimdaydi. nar agaclari ve cicekleriyle olan sessiz dostlugum bu kadarla kalmiyordu. Yaz mevsiminin ilk dönemlerine Kadar olan gelisim ve degisimlerine , evimizin bahcesinde , geri kalan degisikliklere ise o Kücük tomurcuklarin büyüyerek , her biri bir yumruk büyüklügünde narlar haline gelmesine Diyarbaki`da tanik olurdum. narlara iliskin serüvenimin ikinci duragi Diyarbakir`di. Diyarbakir... Islenmis taslarla yapilmis uzun surlari , yüksek burclariyla Ünlü , Hurri , Mitani , Asur , Urartu , Med , Pers , Roma , Bizans , Islam ve Osmanli uygarliklarina merkez olmus bu büyülü kenti nasil anlatsam ? ... Italo Calvino`nun " Görünmez Kentler " isimli mükemmel romaninda , Marco Polo , yolculuklarinda gördügü kentleri Kubilay Han`a anlatir. Anlatimin bir yerinde , farkli bir kenti anlatirken Polo söyle der : " Kentler vardir, yillarla ve degiserek arzulari bicimlemeyi sürdürürler , kentler vardir , ya arzularca silinir , ya da arzulari siler , yok ederler." Diyarbakir böyle bir kentti; sehir sakinlerinin arzularini diri tutan , onu istila eden sayisiz güc ve ordunun arzularini silen bir kent. Iki dayim Mezopotamya`nin bu en görkemli sehrinde yasiyordu. Kücük dayimin sehrin garajlarindan birinde bir tamirhanesi vardi . Araba tamir ederdi. Büyük dayim ise bir Devlet kurulusunda yöneticiydi. ben büyük dayimlarda kalirdim. Onun durumu iyi , maasi yerindeydi. Onlara özel lojmanlar yapilmisti. Ancak o , ailesiyle birlikte lojmanlarda degil , sehrin merkezinde, ama son derece sessiz , sakin bir semtte , " Gavur Mahallesi`n de oturmayi tercih ediyordu. Evet , o semte " Gavur Mahallesi " deniliyordu. Kadim kürt ve müslüman sehrin gayri-müslim sakinleri , Ermeniler ve birazda Asuriler-Süryanlarla Museviler bu semtte oturuyorlardi. " Gavur Mahallesi " Diyarbakir`da neredeyse bir vahaydi. At arabalari , faytonlar , esekler , sürücüler , saticilar, hamallar , tellallar ve cocuklarin bitmez tükenmez seslerinden tam bir kesmekesin yasandigi sehirde , bu semt , sakinligi ve sessizligi ile eski zamanlara ait bir düs ülkesiydi sanki. hatirladigim kadariyla , bu sessizligi bozan iki sey vardi. Cami minarelerinden ve kilise kulelerinden yükselen ezan ve can sesleri. Ancak bu iki ses gercekten de sessizligi bozuyor muydu ? Degil , bunlar Usta bir ressamin karekteristik renkleri gibi , semt mozaiginin esas renkleriydi. Sesler sakinligi bozmuyor , tersine ona özel bir anlam veriyordu. Semtin sokaklari dar , evlerin mimarisi cok özeldi. Disaridan bakildiginda fazla cekici görülmeyen bu cok eski tas evlerin avlulari genisti. Genis avlularin odalara acilan bölümlerinde , helenik özellikleri olan sütunlar ve islenmis genis , kara taslardan yapilmis kemerli teraslari büyüleyici bir ortama buyur ederdi insani. Odalarin girisinde , Beyaz parke mermerlerle özenli dösenmis esikler kesfedilmemis bir güzellige acilirdi sanki. Her evde sayilmayacak Kadar cok sayida oda vardi. Odalar genis ve tavanlari yüksekti. Her odanin duvarlara oyulmus yüksek pencere ve bacalari vardi. Her evde , derin bir kiler ve avlunun bir kösesinde mutlaka bir kuyu olurdu. Sanki semtin tüm evleri kuyularla , kuyu sulariyla birbirine bagliymis , birbirini kollarmis gibi.....( devam edecek )
Posted on: Tue, 24 Sep 2013 22:17:32 +0000

Trending Topics



/div>

Recently Viewed Topics




© 2015