Mustafa Kemal, Selanik’te değil de Elazığda’da doğmuş bir - TopicsExpress



          

Mustafa Kemal, Selanik’te değil de Elazığda’da doğmuş bir Osmanlı paşası olsaydı, Kurtuluş Savaşı’nı Türklerle ve Zazalarla birlikte gerçekleştirdikten sonra kurulmasına önayak olduğu cumhuriyetin adını “Zazaiye Cumhuriyeti” koysaydı, kendisi de Meclis kararıyla “Atazaza” adını alsaydı… Zazaiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarına “Zaza” deneceği için hepimiz “Zaza” sayılsaydık, Taksim’e, Kadıköy’e, Kızılay Meydanı’na, Kordon’a “Ne mutlu Zazayım diyene” pankartları asılsaydı… “Zazaiye’de” Türk olmadığı, herkesin aslında Zaza olduğu söylenseydi, kendilerini Türk sananların aslında “deniz Zazası” oldukları iddia edilseydi… Zazaların “yedi bin yıllık” bir tarihi bulunduğunu, Anadolu’nun esas sahiplerinin Zazalar olduğunu, Moğolların, Hunların, Etrüsklerin aslında Zazaların atası sayıldığını, Osmanlıdaki Zaza paşalarının kahramanlıklarını derslerde okusaydık. Teoman, Cengiz, Atilla, Osman gibi isimler almamız yasaklansaydı, Berfin, Zozan, Hemed, Zazaberz gibi isimler almak zorunda kalsaydık… Türkçe televizyon kurulması yasak edilseydi, bütün televizyon yayınları Zazaca yapılsaydı… Romanlarımızı, hikayelerimizi, şiirlerimizi Zazaca yazmak zorunda kalsaydık, yalnızca Zaza şarkıları dinleseydik, gazetelerimizi Zazaca çıkarsaydık… Okullarımızda yalnız Zazaca okutulsaydı ve Türkçe okutulması yasaklansaydı… “Biz Türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var” dediğimizde sorgusuz sualsiz hapislere atılsaydık. İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Bursa’da, Edirne’de polis sürekli olarak bizi izleseydi, “özel timler” bizim “Zazaiye Cumhuriyeti’ni” parçalamak isteyen “ayrılıkçılar olmamızdan” kuşkulanıp hepimize sürekli “suçlu” muamelesi yapsaydı, sırf Türk olduğumuz için hakaretlere uğrasaydık. 12 Eylül darbesinden sonra bütün batı bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanılmaz işkencelerden geçirilse, boğazlarına kadar çamurların içine battıkları hücrelere konsa, tazyikli sularla iç organları perişan edilse, azgın köpeklerle bacakları parçalansaydı… Evlerimiz basılsa, ayrılıkçı “Türk teröristlere” yardım ettiğimiz iddialarıyla apartmanlarımız yakılsa, biz evimizden bir eşya bile alamadan çıkarılıp, Diyarbakır’a, Hakkari’ye sürgüne gönderilerek, çadırlarda yaşamak zorunda bırakılsaydık… Biz Türkler buna razı olur muyduk, “işte hepiniz Zazaiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olarak birer Zazasınız, ayrıca Türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz başbakan bile olabilirsiniz” sözlerini bir hakkaniyet işareti olarak kabul eder miydik? Yoksa, Türk kimliğimizin, dilimizin, kültürümüzün, bu ülkenin “eşit” vatandaşları olarak kabul edilmesinde ısrarcı mı olurduk? Bu ülkenin Türk ve Zaza vatandaşları var ve tarih “Türk” çizgisinden yürümüş, bugün bizim “Türk” olarak kabul edemeyeceklerimizi Zazaların kabul etmesini istemişiz, bu yersiz istek sonunda patlamış, ülke önce teröre arkasından bir iç savaşa yuvarlanmış. Türkiye’nin bu kanlı karmaşadan “demokrasiyle” ve Zaza vatandaşların “kimliklerinin” kabulüyle kurtulacağına inanan insanlar, bu düşüncelerini dile getirdiklerinde, bizim yöneticilerle taraftarları hep aynı soruyu soruyor: - Nedir demokratik çözüm, nedir Zaza kimliği? Biz Türkler, bir “Zazaiye Cumhuriyeti’nde” yaşasaydık ne isteyeceksek, bu isteklerin bugün Zazalar tarafından dile getirilmesini kabul etmektir demokrasi. Kendimiz için isteyeceğimizi, bizimle eşit oldugunu kabul ettiğimiz insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi bir çıkmaza sürüklemeye değer mi? Değmez diyenler “demokrasi” istiyor işte. Ahmet Altan!!
Posted on: Mon, 04 Nov 2013 00:31:08 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015