ORMANIN TÜRKÜSÜ Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman - TopicsExpress



          

ORMANIN TÜRKÜSÜ Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; kuzular timsahları, kurbağalar kartalları emzirirken bir orman kenarında annesi ile yaşayan yavru bir fil varmış. Adı Fili imiş… Bir ilkbahar sabahı Fili’nin annesi erkenden nehre su almaya gitmiş. Annesi gecikince Fili onu merak etmiş. Gidip bakayım demiş. Her zaman gittikleri yol boyunca yürürken gördüğü manzara karşısında şaşkına dönmüş. Çünkü her taraf rengârenk çiçeklerle kaplıymış. Çevrelerine mis gibi kokular saçıyorlarmış. Fili’nin içini öyle bir sevinç ve coşku kaplamış ki o coşkuyla koşup oynamaya başlamış. Hem türkü söylüyor hem de çevresine gülücükler dağıtıyormuş. Bahar geldi güneş açtı, İçimize neşe saçtı. Fili tam türkünün en coşkulu yerindeyken birden annesi gelmiş aklına. “Bu yol uzun, kestirmeden gideyim; nehre daha çabuk varırım.” diyerek ormana dalmış. Ormanda ilk karşılaştığı yaşlı ağaç Çari olmuş. Çari’yi görünce ona saygı ile: —Günaydın Çari kardeş, nasılsınız? diyerek selam vermiş. Çari: —Teşekkür ederim Fili; iyiyim, ya sen nasılsın? demiş. Fili: —Ben de iyiyim, demiş. —Bakıyorum, neşen yerinde. demiş Çari. —Evet; İlkbahar geldi ya, hava da güzel. demiş Fili. —Nereye gidiyorsun? diye sormuş Çari. Fili’de: —Annem sabahleyin erkenden nehre su almaya gitmişti. Gecikince onu çok merak ettim, onun yanına gidiyorum. demiş ve sormuş: Sen ne yapıyorsun? —Ben de çiçek açıyorum. demiş, Çari. Fili: —Oh, ne güzel kokuyorlar, renkleri de çok güzel. Bir elbise gibi üzerine çok yakışacak. diyerek yoluna ve türküsüne devam etmiş. Bahar geldi güneş açtı, Çari kardeş çiçek açtı. Az sonra yuvasında duran kuş Kuşi’ye rastlamış. —Günaydın Kuşi kardeş, diyerek selam vermiş. —Günaydın Fili kardeş, demiş Kuşi. —Nasılsın, ne yapıyorsun? diye sormuş Fili. —Dört yumurta yaptım. Kuluçkaya yattım, çıkacak yavruları bekliyorum, demiş Kuşi. —Oh, ne güzel… Onları ben de beklemek isterdim ama ben dokunursam kırılır, demiş Fili. —Teşekkür ederim, ben ve eşim sırayla bekliyoruz, zaten yumurtadan çıkmalarına az kaldı. demiş Kuşi. Fili: —Hadi, sana kolay gelsin, hoşça kal. diyerek türkü söyleyerek yoluna devam etmiş. Yumurtadan yavru çıkar, Anne Kuşi ona bakar. Fili biraz gittikten sonra tilki Tiki’ye rastlamış. Tiki aceleyle bir yere gidiyormuş. —Günaydın Tiki kardeş, böyle aceleyle nereye gidiyorsun? diye sormuş. —Evime gidiyorum. demiş Tiki. —Hadi gel seninle oyun oynayalım. demiş. Tiki: —Olmaz, biraz sonra yağmur yağacak, şemsiyem yanımda değil, kürkümün ıslanmasını istemiyorum, demiş. Fili de: —Baksana hava güneşli, yağmurun yağacağını da nerden çıkardın? demiş. —Leylek Laki söyledi. demiş, Tiki. —O nereden öğrenmiş? diye sorunca; —Sabahleyin şu tepenin arkasında uçarken bulut Buli ile karşılaşmış. Buli öğleye doğru buraya geleceğini söylemiş. Sen de evine git de ıslanma, demiş Tiki. —Ben yağmuru severim, demiş Fili ama Tiki onu duymamış bile. Koşarak yoluna devam etmiş ve evine sapmış. Onun arkasından bakakalan Fili yoluna devam etmiş. Biraz daha gittikten sonra kaplumbağa Kapi’ye rastlamış. —Merhaba Kapi kardeş, nereye gidiyorsun? diye sormuş. Kapi: —Kardeşlerim pikniğe gittiler, çatalları evde unutmuşlar, onları aldım da kardeşlerimin yanına gidiyorum. demiş. Fili: —Ama az sonra yağmur yağacak. Kapi: —Kim söyledi? —Tilki Tiki söyledi. demiş Fili. —O nerden biliyormuş? —Leylek Laki’den duymuş. demiş. O kimden duymuş? demiş merakla; —Bulut Buli söylemiş. diye yanıtlamış Fili. —Buli’yi ne zaman görmüş? diye sorunca da; —Sabahleyin şu tepenin arkasında uçarken Buli öğleye doğru buraya geleceğini söylemiş. —Yağmur yağsın, benim için fark etmez, ben evimin içindeyim. demiş Kapi. Bunun üzerine Fili: —Öyleyse sana iyi eğlenceler, kardeşlerine selam söyle. demiş. Kapi: —Peki, söylerim. demiş ve soluk soluğa yoluna devam etmiş. Fili de türkü söyleyerek yoluna devam etmiş, Tiki kardeş eve saptı, Kapi kardeş piknik yaptı. Fili biraz gittikten sonra da anne karınca Kari’ye rastlamış. Kari yumurtalarını güneşe çıkartmış, kurutuyormuş. —İyi günler Kari kardeş! —İyi günler. demiş Kari. —Ne yapıyorsun? —Yumurtalarımı güneşte kurutuyorum. —Ama biraz sonra yağmur yağacak. demiş Fili. —Kim söyledi? —Tilki Tiki söyledi, ona da leylek Laki söylemiş. Bulut Buli’nin buraya gelmesi yakındır. Tam bu sırada vakit öğleye yaklaşıyormuş. Uzaktan bulut Buli’nin kendilerine doğru geldiğini görmüşler. —Eyvah, demiş Kari. Yumurtalar, onlar benim yavrularım, eğer ıslanırlarsa ölürler. demiş. —Toplamak gerek. demiş Fili. —Ama hepsini toplayacak kadar zaman yok. demiş Kari. —Merak etme, ben sana yardım ederim. demiş. —Nasıl yardım edeceksin? deyince de: —Kolay. demiş Fili. Şimdi kulağımın birisi ile senin yuvanın üzerini örterim. İçeriye su geçmez. demiş. —Ama yağmurun ne kadar süreceği belli değil. demiş Kari. —Olsun, benim acelem yok. demiş Fili. Kari: —Öyle yaparsan yavrularımın hayatını kurtarmış olursun. demiş —Önemli değil. demiş Fili. —Bir gün bunun karşılığını öderim. demiş Kari. —Hem bu arada sohbet ederiz. demiş Fili. Onlar konuşurken yanlarına gelen Buli çisi, çisi, çisi. diyerek yağmaya başlamış. Fili hemen eğilerek kulağının birisiyle Kari’nin yuvasının üzerini örtmüş. Kari: —Çok teşekkür ederim Fili. Sayende hem yavrularım kurtuldu, hem de yuvama su girmedi. demiş. —Benim için basit bir iş, büyütmeye gerek yok. demiş Fili. —Benim için çok önemli. Bir gün bunu sana öderim. demiş. Kari. Fili: —İyilik yapılırken karşılık düşünülmez, ben de senden karşılık beklemiyorum. demiş. Yağmur yağarken Fili’nin kulağının altında bekleyen Kari’nin keyfi yerindeymiş. Fili sormuş; —Kış boyunca ne yaptın? —Bol bol dinlendim. Geçen yaz boyunca biriktirdiğimi yedim. Yiyeceğim çoktu, yuvam da sıcacıktı. Yazın tekrar çalışabilmek için enerji topladım. demiş Kari. —Ne güzel. Çalışan yaptığının karşılığını mutlaka alır. demiş Fili. Kari: —Bahar geldi, güneş açtı diye yumurtalarımı güneşe çıkartmıştım. Çünkü onların büyümesi için güneşte kuruması gerekiyor. Yakında büyüyecekler ve benim gibi çalışıp kışa yiyecek biriktirecekler. Bir gün onlara bu iyiliğini anlatacağım. demiş. —Onların büyüdüğünü görmek için sabırsızlanıyorum. demiş Fili. —Merak etme yakında görürsün. Şurada yaza kaç gün kaldı ki, demiş ve “Sen nereye gidiyordun?” diye sormuş. Kari. —Annem nehre gitmişti, gecikince merak ettim. Onun yanına gidiyordum. demiş Fili. Fili ile Kari sohbete öyle dalmışlar ki vaktin ne çabuk geçtiğini fark etmemişler. Yağmur uzun sürmemiş. İşi biten Buli yoluna devam etmiş. O gidince güneş ortalığı tekrar ısıtmaya başlamış. Fili yerinden doğrulmuş, Kari güneşin parlaklığı karşısında gözlerini ovuşturmuş. Fili: —Benim işim bitti. Yavrularını benim yerime öp. demiş. Kari: —Merak etme hep senden bahsedeceğim, yaptığın iyiliği anlatacağım. diyerek elini başına götürüp Fili’yi selamlamış. Kari’nin yanından ayrılan Fili uzaktan annesinin ona doğru gelmekte olduğunu görünce koşarak yanına varmış ve hortumunu uzatarak sevinçle ona sarılmış. —Anneciğim seni çok merak ettim. Onun için aramaya çıkmıştım, diyerek o ana kadar yaşadıklarını annesine anlatmış. Arada da annesine yaptığı türküyü de söylüyormuş. Yağmur çabuk sona erdi, Kari bana selam verdi. Aradan birkaç ay geçmiş ve yazın sonuna doğru bir gün sabahleyin Fili nehre su içmeye giderken ayağı avcıların tuzağına takılmış. Kendini tuzaktan kurtarmış ama o ayağı yaralanmış. Diğer üç ayağı ile yürümeye çalışmış ama yürümekte çok zorlanıyormuş... Kısa yoldan evimize gideyim. diye yine ormana dalmış. Tam Çari’nin altına geldiğinde daha fazla gidemeyeceğini anlayarak oracığa çöküvermiş. İnleye inleye etrafına bakarken Çari onu görmüş ve sormuş; —Hayrola Fili, neyin var? —Ayağım yaralandı, çok acıyor. demiş yaşlı gözlerle. Çari: —Bir bakayım, vah vah çok kötü yaralanmışsın. Bu yaranın temizlenmesi gerek. İçinde en küçük pislik kalmamalı. Fili: —Nasıl yaparım bilmiyorum. Yaranın olduğu yere dilim ulaşmıyor, hortumum da iş görmez. demiş çaresizlik içinde. Çari de: —Ormanın Doktorunu çağırtayım da yaranı temizlesin. demiş. Fili: —Ormanın Doktoru var mı? diye merakla sormuş. —Evet. demiş Çari. —Kim? diye tekrar sorunca; —Onlar ordu gibidir, gelince görürsün. diyerek Kuşi’ye seslenmiş: —Kuşi kardeş, bak Fili’nin ayağı yaralanmış, Doktora söyle de gelip baksın. demiş. “Peki.” demiş Kuşi ve uçarak gitmiş. Kısa bir süre sonra geriye dönmüş ve ”Geliyor, Ormanın Doktoru geliyor.” demiş. Kısa bir süre sonra uzaktan bir karınca ordusu görünmüş. Başlarında anne karınca Kari en önde geliyormuş. Fili’nin yanına gelince: —Geçmiş olsun Fili, neyin var? demiş. —Tuzakta yaralandım. demiş, Fili. —Merak etme ben ve yavrularım kısa sürede yaranı temizleriz. demiş Kari. Ondan sonra da ordusuna seslenmiş. —Yavrularım, sizlere bahsettiğim iyiliksever Fili budur. Siz daha yumurtada iken yuvamızı yağmurdan koruyan kardeşimiz bizden yardım bekliyor. Haydi, göreyim sizi. “Peki,” demişler Kari’nin yavruları. Hepsi elbirliği içinde kısa sürede Fili’nin yarasını temizlemişler. Yarası temizlenen Fili kısa sürede iyileşmiş. Sonra yine türkü söyleyerek evine gitmiş. Annesine başından geçenleri anlatmış ve Kari ile yavrularının yarasını temizlediklerini söylemiş. Annesi ”Şimdi harman zamanı hortumunla buğday başağı kopartıp onların yuvasına götür.”demiş. Fili de “Peki anneciğim.” demiş ve ertesi günü harman yerinden iki kucak buğday başağı alarak Kari’nin yuvasına götürerek teşekkür etmiş. Ondan sonra Fili ile Kari çok iyi arkadaş olmuşlar. O günden sonra her bahar geldiğinde ormanda Fili’nin türküsü söylenmeye başlamış. Bir gün ormana gittiğiniz zaman eğer dikkatlice dinlerseniz aynı türküyü siz de duyarsınız. Bahar geldi güneş açtı, Çari kardeş çiçek açtı. Yumurtadan yavru çıktı, Anne Kuşi ona baktı. Tiki kardeş eve saptı, Kapi kardeş piknik yaptı. Yağmur çabuk sona erdi, Kari bana selam verdi.
Posted on: Sat, 21 Sep 2013 07:56:16 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015