REHA MUHTAR/VATAN Müslümanlıktan vazgeçerek demokrat - TopicsExpress



          

REHA MUHTAR/VATAN Müslümanlıktan vazgeçerek demokrat olunmayacak!.. 07.07.2013 E-Posta: rmuhtar@gazetevatan Bilinçaltımızda varlığını uzun zamandır sürdüren, rahatsız edici, hayatı engelleyici bir “takıntı”yla hesaplaşma zamanı geldi sanıyorum... İtiraf edelim ki; birçoğumuz “İslami değer yargılarıyla, katılımcı ve çoğulcu bir demokrasinin bir arada yürümesinin imkansız” olduğunu düşünüyoruz... Her olaydan “kuşku” üretmemizin esas nedeni bu... “Dinin zorunluluklar getirdiğini”, zorunluluklara inanan bir inanç sisteminin de “çoğulcu ve farklılıklar içeren demokrasiyi sindiremeyeceğini” düşünüyoruz... İslamcı politikalar yürüten liderlere, Müslüman kimliği ağır basan siyasetçilere, derinden hep ‘başka gündemleri var’ mülahazasıyla bakmamızın sebebi de bu... *** Doğrusu Müslüman kimliği ağır basan politikacıların gerçekte başka ajandaları var mı, bilmiyorum... Belki var belki yok... Belki bazılarının var, bazılarının yok... Bunu bilmiyorum... Bunu hiçbirimiz bilmiyoruz... Ancak şüphe duyduğumuz politikacılar da dahil hepimizin bilmemiz gereken çok önemli bir gerçek, kurtulmamız gereken çok hayati bir takıntı var; - “İslam coğrafyası demokrasilere kavuştuğu gün bizler dinimizden, inançlarımızdan yani Müslümanlıktan vazgeçmek zorunda kalmayacağız!..” *** Bir başka deyimle, tarih “Milyarlarca Müslüman’ın din değiştirerek, dinden uzaklaşarak, demokrasiyi benimseyeceğine” işaret etmeyecek... Böyle bir şey olmayacak... Hiç kimse bir gün Hristiyan olup demokrat olmayacak... Musevi olup da “demokrasiyi özümsememiz beklenmeyecek...” Ateist, Budist veya Şamanlıkla da “demokrasiye yelken açmayacağız...” Biz büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyiz... Ve Müslüman olarak bir gün gerçek ve tam bir demokrasiyle kucaklaşacağız... *** Büyük çoğunluğu Müslüman olan bu ülkede, önümüzdeki yüz yıllarda Müslüman inancı ve kimliği değişmeyecek... Öyleyse bir şeyi açıklığa kavuşturalım... Mursi veya rahmetli Erbakan veya Tayyip Erdoğan gibi politikacılarımız her zaman siyasetimizde var olacak... Her zaman iktidara alternatif olacak... İslami değer yargılarını benimsemiş “kişilikler” siyaset sahnesinden kaybolmayacaklar... Bu kişilerin, ya da esasen “İslami düşüncenin” demokratik olamayacağı varsayımından hareketle, “darbeler ya da abidik kubidik yöntemlerle”, bu düşüncelerin iktidar ve siyaset dışına itilmeye çalışılması “bir takıntı” ve hayatın gerçeğine aykırı... *** Bizim bir şekilde “dini inançlarımızla demokrasiyi” bir arada kucaklamak zorunda olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor... - “İslamiyet’le demokrasi bir arada olmaz” diyenler de... - “Her şeyi ‘dini bütün’ yaptıktan sonra zaten demokrasiye ihtiyaç kalmayacak...” diye düşünenler de bu geleceği sindirmeli... Baştan değil, sonda olması mukadder sentezden başlamamız lazım meseleyi çözmeye... *** Biz Müslümanlıktan vazgeçmeyeceğiz... Biz çoğulcu ve katılımcı demokrasi idealinden de uzaklaşmayacağız... Bu ideal farklı inançlardan ve farklı düşüncelerden, insanlar dünya yüzünde var oldukça insanlığın ortak ideali olarak devam edecek... *** Belli ki gün gelip herkes Müslümanlığı’nı dilediği gibi yaşarken, demokrasiyi de yaşayacak... Birileri Ateist olarak kalırken Müslüman olan çoğunlukla demokrasi içinde hiçbir derdi ve sorunu olmadan yaşayabilecek... Devletin laik olması bu konu için çok önemli... Fakat sadece devletin laik kimliğinin çözebileceği bir konu değil bu... Biz Müslümanlığı dışlamadan, İslamcı siyasetçileri devre dışı bırakmadan dinini ve aynı zamanda çoğulcu ve katılımcı demokrasisini yaşayan bir toplumu olacağız... Devletin laik kimliğini yaşatarak, “Her inanca eşit uzaklıkta bir yapı olmasını” sağlayarak... *** Bir gün bunu yapacağımız kesin... Bunu yapmamanın dışında hayatın bize sunduğu başka bir seçenek yok... Bir gün Hristiyan çoğunluğun yaşadığı bir ülkemiz ve demokrasimiz olmayacak... Müslüman çoğunluğun yaşadığı ve demokrasiyle yönetilen bir ülke olacağız... Darbeler veya müdahaleler bizim hayatımızı değiştirmeyecek... Var olanın içinde nasıl “daha demokratikleşiriz, daha özgürleşiriz, farklılıklarımızı ve yaşam tarzlarımızı daha fazla güvence altına alabilecek yolda evrimleşiriz” bunu yollarını bulmayı düşüneceğiz... *** Kimseleri, demokrasi dışı yöntemlerle devirmeye kalkmayacağız... Kimseleri demokrasi dışı yöntemlerle devirmeye kalkmayınca, onlardan da hayatiyetimiz ve varlığımız için gerekli demokratik hak ve özgürlüklerimizi daha güvenilir bir şekilde isteyeceğiz... Darbeleri aklımızdan geçirmezsek, diktatörlüklerin oluşmayacağını, oluşsa bile bertaraf edilebileceğini fark edeceğiz... Türkiye; siyasi tarihi, imparatorluktan cumhuriyete uzanan kazanımları, devlet geleneği ve çok partili parlamenter sistem tecrübesiyle İslam coğrafyasında “demokrasisi en gelişmiş ülke” olarak biliniyor... Bu ülkenin Mısır ve tüm İslam alemine “Gerçek demokrasiyle yönetilen bir İslam ülkesi” olma rol modeli; tarihin bu milletin önüne koyduğu zorunlu bir misyondur... Bu tarihsel misyonu başka bir millete terk edemez bu ülke... TÜRKİYE’DEKİ OLAYLARIN MISIR’DAKİ ÇATIŞMALARA DÖNÜŞMESİ AN MESELESİYDİ Mısır’da çatışmalar başladı... Her geçen gün ölü ve yaralı sayısı artıyor... Mursi yanlıları, meydanlarda toplanıyor; “Mursi’yi almadan gitmeyeceğiz...” diyor... Mursi tutuklu... Polis ve asker göstericilere ateş açıyor... Dün namaz kılarken açılan ateş sonucu halkın kaçışını ve arkasından tekrar toplanarak saldırıya geçişini izledim... Felaket filmi gibiydi görüntüler... *** Farkında değiliz galiba; Türkiye’deki olayların bir süre Mısır’daki çatışmalara dönüşmesi an meselesiydi... Gezi Parkı’ndaki demokratik ve barışçı gösteriler, hükümetin göstericiler için verdiği sürenin bitmesiyle birlikte, başka bir mecraya sürükleniyordu az kalsın... Olayların çığrından çıkmaya başladığı ve sivil halktan saldırı olduğu anlarda, “halkın muhafazakar düşüncedeki kesiminin katılması an meselesi olan” olaylar çıksaydı, kimse bu durumun altından kalkamazdı... *** Bugün Mısır’da “yönetime el koyan askerleri destekleyen” yüz binlerle, Mursi’ye oy veren yüz binler başka başka meydanlarda haykırıyorlar... Çatışmalar başladı ve her yerden ölü ve yaralı haberleri geliyor... Mısır’da “derin ve gizli bir planı” yürürlüğe koymak isteyenler ülkeyi “yönetilemez” bir noktaya getirmeyi amaçlıyor olabilirler... Bu yolla, Mısır’a istediklerini yaptırabilecekler belli ki... Ancak bu kirli planın Mısır halkına bedeli çok ağır olacak besbelli... Günlerce aylarca belki de yıllarca sürecek çatışmalar, tamamen ikiye bölünen bir toplum ve ne ekonomisi ve ne de siyaseti yönetilemez bir ülke olacak Mısır... Türkiye’de herkesin sağduyulu olması gerekiyor... *** Mısır’da yaşananlar gerçekten yüreğimizi sızlatıyor... Ancak sızıntının yarattığı ibretlik dersi de almamız gerekiyor... “Bir musibet bin nasihattan daha iyidir” derler... Sanıyorum Mısır musibeti bizim “bin nasihattan daha değerli dersler çıkarmamıza vesile olur...
Posted on: Sun, 07 Jul 2013 07:00:12 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015