RESMEN ÖMRÜMÜZÜ YİYORLAR..... 12/24 sistemi niçin - TopicsExpress



          

RESMEN ÖMRÜMÜZÜ YİYORLAR..... 12/24 sistemi niçin değiştirilmelidir? Teşkilat personelinin önemli bir kısmını kapsayan bu sistem uygulamaya konulurken, herhangi bir bilimsel çalışma yapıldığına veya tıbbi danışmanlık alındığına dair hiçbir bilgi mevcut değildir. Ancak yakın tarihlerde 12/24 sisteminde çalışan personel üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar, bu sistemin insan biyolojisi ile önemli çelişkiler arz ettiği, iş ergonomisine hiçbir şekilde uymadığı ve örgütsel verimi ciddi şekilde düşürdüğünü göstermiştir. Bu sistemde çalışan bir emniyet personeli diğer devlet memurları ile kıyaslandığında –ek görevler hariç olmak üzere– ayda 10 (on) gün daha fazla çalışmaktadır. Bu durum basit bir hesapla şöyle izah edilebilir. Devlet memurları günde 8 saat, haftada 5 gün çalışırlar. Bu bir ayda 4 hafta mesai demek olup, toplamda yaklaşık 160 saat çalışma demektir. Diğer ifade ile bir devlet memuru ayda yaklaşık 20 defa mesaiye gelmekte ve her mesaide 8 saat çalışmaktadır. İş Kanunu, ILO standartları ve uluslararası uygulamalara göre de dünyada mesai standardı 8 saattir. Diğer yandan 12/24 sisteminde çalışan bir emniyet mensubu da ayda 20 defa mesai yapmaktadır. Yani, ayda 20 defa mesai yapma noktasında emniyet mensupları ile diğer devlet memurları eşittir. Ancak, diğer devlet memurları için 8 saat olan her bir mesai, emniyet mensupları için 12 saattir. 4 saatlik bu fark, polislerin diğer devlet memurlarından, her mesaide %50 daha fazla çalıştığı anlamına gelir. 4 saatlik bu farkı ayda 20 mesai ile çarpınca ortaya çıkan rakam 80 saattir. 80 saati günlük mesai standardı olan 8 saate bölünce de 10 çıkar. Bu “polis bir ayda diğer devlet memurlarından 10 gün daha fazla çalışıyor” demektir. Ø Bu 10 gün fazla çalışma, 12/24 sisteminin birinci olumsuzluğudur. Ø İkinci problem, polislik gibi stresi, riski ve sorumluluğu fazla olan bir işte, 12 saat gibi bir süreyi fasılasız olarak çalışmaktır. Ø Üçüncü problem, sıklıkla ek görev söz konusu olmakta ve emniyet mensupları ayda 10 gün fazla mesaiye ilaveten, çoğunlukla zamanı ve süresi belli olmayan bu görevlere gönderilmektedirler. Ø 12/24 sisteminin dördüncü olumsuzluğu, her ay çalışılan 20 mesainin yarısının gece mesaisinden oluşmasıdır. Bu sistemin en kötü tarafı ise 20 mesainin 10 gündüz, 10 gece şeklinde iki blok yerine, sürekli birbirini takip eden bir gündüz – bir gece şeklinde tam 20 defa gün-gece rutin değişiminden oluşmasıdır. Biyoloji bilimi canlıları diürnal ve nokturnal canlılar diye ikiye ayırır. Diürnal canlılar biyolojik yapıları itibariyle gündüz yaşayıp gece dinlenmeye programlı canlılardır. Bu grubun içine başta insan olmak üzere çok sayıda canlı türü girer. Nokturnal canlılar ise biyolojik olarak hayat faaliyetlerini gece devam ettirip, gündüz pasif moda geçerek dinlenmeye programlı canlılardır. Amerika kıtasında yaşayan ve kısmen maymuna benzeyen, ‘sloth’ isimli bir hayvan vardır. Slothun Türkçe sözlüklerdeki karşılığı “tembel hayvan” şeklindedir. Bu hayvan, dört ayağındaki kavisli uzun tırnaklarıyla ağaç dallarına ters asılı vaziyette yaşar ve yaprak yiyerek hayatını sürdürür. Bu hayvanın en farklı özelliği ise, gece yaşayıp gündüz adeta ortadan kaybolmasıdır. Bizim coğrafyamızda ise, baykuş ve yarasa gibi hayvanlar nokturnal grubunun örnekleridir. Ayrıca bu canlı grubuna giren bitkiler de vardır. Herkesin en azından ismini duyduğu akşamsefası çiçeği ile ülkemizin Adana yöresinde yetişen, kolonya çalısı veya parfüm çiçeği olarak bilinen bitki de bu gruba girerler. Bilimsel adı ‘cestrum nocturnum’ olan bu bitkiye melisa çiçeği diyenler de vardır. Ancak bu bitki zehirli olup çayı yapılan melisa ile karıştırılmamalıdır. Bu bitki akşam karanlığında çok güzel koku salmaya başlar ve güneş doğunca koku salmayı bitirir. İnsanlar uçakla farklı zaman dilimlerinin yaşandığı ülkelere seyahat edince, vücut fonksiyonları “bir süre” eski zaman dilimindeki rutin ile çalışmaya devam eder. Bunun sonucu olarak uyuma-uyanma düzensizliği, beslenme alışkanlıklarında problemler ve benzeri rutin değişimi problemleri yaşanır. Buna ‘jetlag sendromu’ denir. Bir insan gündüz-gece rutinini değiştirdiği zaman, yeni rutine alışabilmesi için 4-14 gün arası bir süreye ihtiyaç vardır. İnsanların %20’si gün-gece rutin değişimine kolayca alışır, %60’ı alışmada güçlük çeker, kalan %20 ise asla alışamaz. Bunun sebebi, insanların gündüz yaşayıp gece dinlenmeye programlı diürnal canlılardan olmasıdır. Deney hayvanları üzerinde yapılan bir araştırma bu konu ile ilgili ilginç sonuçlar vermiştir. Laboratuar ortamında, ışık oyunları ile hayvanların gün-gece rutinleri bir hafta gündüz-bir hafta gece şeklinde değiştirilmiş ve deney periyodu sonunda, ömürlerinin %20’ye kadar azaldığı ve erken öldükleri görülmüştür. 12/24 sisteminde çalışan bir personel bir ayda tam 20 defa gün-gece rutin değişimi yaşamaktadır. Bu değişimler ardışık olup her 1,5 (bir buçuk) günde bir tekrarlanır. Gün-gece rutin değişimine toleransı en yüksek %20 dilimine giren insanlar için bile, tek defalık değişime biyolojik olarak adapte olabilmek için 4 gün gerekirken, 12/24 sisteminde çalışan insanlar bu değişime her 1,5 günde bir maruz kalmaktadır. Üstelik bu değişimler peş peşe ve süreklidir. Bu, bir insanın elini, önce dayanamayacağı kadar sıcak su bulunan bir kaba, ardından dayanamayacağı kadar soğuk su bulunan bir kaba daldırmasına, daha kötüsü de bu durumun peş peşe sürekli olarak devam etmesine benzer. 12/24 sistemindeki sürekli gün-gece rutin değişiminin insan vücudu üzerinde yol açtığı tahribat, elini sürekli soğuk-sıcak su kapları içine değiştirerek sokan insanın elinde oluşacak tahribattan az değildir. Deney hayvanlarında 7 gün üzerinden yapılan gün-gece rutin değişiminin maliyeti, ömürde %20’lere varan bir kısalma olduğu düşünülecek olursa, polislerin her 1,5 günde ve sürekli olarak maruz kaldığı değişimin maliyeti nedir? Yukarıda bahsedildiği üzere, polis alt kültüründe “Polisin emeklisi çok yaşamaz” şeklinde bir söz vardır. Metotlu bir bilimsel araştırmadan çok, tahmin ve gözleme dayalı olma ihtimali daha yüksek olan bu sözün gerçeklik payı var mıdır? Emniyet teşkilatında bu konudaki ilk metotlu bilimsel çalışma, yazının başında bahsi geçen proje grubundan Dr. Selçuk ZENGİN, Dr. Murat Sever ve Dr. İrfan DEMİR tarafından gerçekleştirildi. 2008 yılı resmi verilerine göre Türkiye’de genel ömür ortalaması 73,2’dir. Söz konusu araştırmada aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır: Ø Türk polisinin ortalama ömrü ile genel nüfusun ömür ortalaması arasında fark var mıdır? Ø Emniyet mensuplarının ömür ortalaması kaçtır? Ø Emniyet mensupları emekli olduktan sonra ortalama kaç yıl yaşamaktadırlar? Bu araştırma, yaklaşık 6800 personelin doğum, mesleğe giriş, emekli olma ve vefat tarihleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bulguların güncel olması ve geçerliliği açısından, yakın dönemde vefat etmiş personelin verileri üzerinde çalışılmıştır. Ayrıca şehit olmuş, kaza veya başka sebeplerle vefat etmiş, malulen ya da başka sebeplerle emekli olmuş personel çalışmaya dâhil edilmemiştir. Çalışmaya yalnızca meslekte en az 20 yıl veya daha fazla çalıştıktan sonra normal şartlarda, ikramiyesini de alarak teşkilattan emekli olmuş personel dâhil edilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular oldukça çarpıcıdır. Türk polisinin ortalama ömrü ile genel nüfusun ömür ortalaması arasında kayda değer bir fark vardır. Sivil vatandaşlar için 73,2 olan ömür ortalaması, emniyet mensupları için 55,9’dur. Başka bir ifade ile polisler ortalama olarak diğer vatandaşlardan 17,3 yıl erken ölmektedir. Meslekte en az 20 yıl çalıştıktan sonra ikramiyesini de alarak kendi isteği ile emekli olan “şanslı polisler” emekli olduktan sonra ortalama 6,4 yıl yaşamaktadırlar. Aynı toplum içerisinden çıkıp birlikte yaşamalarına rağmen polislerin ortalama ömrü ile vatandaşlar arasında bu kadar büyük bir fark bulunmasının altında tabii ki farklı sebepler de mevcuttur. Ancak, literatürdeki diğer bulgular da göz önüne alındığında, en önemli ve başta gelen sebebin, polisin insan biyolojisi ve iş ergonomisine uymayan çalışma şartlarının baş aktör olduğu değerlendirilmektedir. Konu ile ilgili akademik makalenin yazımı halen devam etmektedir. Dr. Selçuk ZENGİN, Dr. Murat Sever ve Dr. İrfan DEMİR
Posted on: Sun, 10 Nov 2013 22:00:49 +0000

Recently Viewed Topics




© 2015