“Sadece bir teknik direktör” Tabii ki bir kulüp - TopicsExpress



          

“Sadece bir teknik direktör” Tabii ki bir kulüp taraftarının ona hissettiği ve hissettirdiği sevgisi kadar büyüktür. Ali Ece En son güncellenme tarihi 28.06.2013 02:01 Bu açıdan bakarsak, Eskişehirspor da gayet büyük bir kulüp. Ancak Ersun Yanal için, aslında 10 yıl önce başına geçebileceği Fenerbahçe, kariyerinde büyük bir hayalin gerçeğe dönüşmesi. Tıpkı diğer meslekleri icra eden bizler gibi teknik direktörler için de bu dünyada hayallerimiz ve gayelerimiz kadar varız! Tıpkı zamanında ezeli rakipleri çalıştıran Mustafa Denizli’nin Beşiktaş’ı çalıştırma hayali ve gayesi örneğinde olduğu gibi Ersun Yanal’ın da en büyük hayali hep en çok sevdiği takımdı… Buca’da doğup büyüyen ve tıpkı Mustafa Denizli gibi her dönem ve durumda İzmirlioğlu İzmirli kalan ve bizzat bu İzmirlilik haleti ruhiyesinin hayatı ve teknik direktörlük kariyerini fazlasıyla biçimlendirdiği Ersun Yanal için son tahlilde Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum, asıl belirleyici olan faktör değil. Asıl mesele çoğu zaman oynattığı futbol nedeniyle ülkemizdeki bir takım kişiler tarafından “hayalcilik”le suçlanan Ersun Yanal’ın bizzat teknik direktörlüğündeki en büyük hayallerinden birisini gerçekleştirmesi ve çalıştırma hayaliyle yanıp tutuşturduğu Fenerbahçe’nin asıl bir süre sonra içinde bulunmasını istediği durum! Mustafa Denizli, Fatih Terim, Şenol Güneş, Aykut Kocaman’dan farklı olarak parlak bir futbolculuk kariyerine sahip olmayan Ersun Yanal, teknik adamlığa zamanının Türkiye konjonktüründe bizzat 3-0 yenik başlamış bir isim. Ancak en alt basamaktan, Denizli şehrinin ilçe takımı Sarayköyspor’dan başlayan Ersun Yanal, tıpkı oynattığı futbol tarzında olduğu gibi kariyerinin başlangıcında da yediğinden çok gol atmayı hedefledi ve birçok kez de bunu başardı. Zaman zaman kirli bir balçığa dönen Türkiye futbolunda bazen tökezlese de adeta çay kaşığıyla kazarak başladığı ve geliştirdiği kariyerinde yavaş yavaş basamakları tırmandı. O yıllarda Türkiye standartlarında çok genç sayılabilecek yaşta başladığı yardımcı hocalık ve alt liglerdeki genç antrenörlük deneyimlerinden sonra 30’lu yaşlarında başladığı teknik adamlık kariyerinde en büyük hayalini gerçekleştirdi. Sarayköy’den Denizlispor’a yükselme hızı kadar Ankaragücü’nün UEFA Kupası’na katılmasını sağlaması da farklı olduğu kadar hızla gelişen bir teknik adamlık kariyeri-profili Türkiye’de bir takım ezberlerin bozulmasını sağladı: Yıllar önce İtalya’da Sacchi’nin söylediği sonra da defalarca Mourinho’nun altını çizdiği gibi iyi bir jokey olmak için daha önce at olmaya gerek yoktu. Ankaragücü’nden Gençlerbirliği’ne geçip dönemin eldeki malzemeye göre en yenilikçi ve estetik açıdan zevk veren futbolunu oynatırken Göztepe’nin efsane hocası Adnan Süvari ve Abdullah Gegiç futbol felsefelerinin 21. yüzyıl versiyonu örneklerinden sergileyecekti. Tam da o dönemde ilk kez adı Fenerbahçe’yle anılmaya başlamıştı. Gençlerbirliği ile UEFA Kupası’nda Blackburn Rovers, Sporting CP ve Parma’yı elemesi onu futbol gündeminin asıl zirvesine taşıdı. Tüm bunları başarırken kendi inandığı futbol ve hayat değerlerinden neredeyse hiç taviz vermemiş, vermek zorunda kalmamıştı. Ersun Yanal yönetimindeki Gençlerbirliği, 4. turda sonradan kupayı kazanacak Benitez’in Valencia’sına uzatmalarda elendikten sonra Benitez Liverpool’un, Ersun Yanal ise Türkiye Milli Takımı’nın yolunu tutacaktı. O maçtaki kadroda Yanal’ın talebesi olan 2’şer oyuncu Beşiktaş ve Fenerbahçe’ye transfer olurken Skoko İngiltere Premier Lig, Daems ise Bundesliga’ya gitti. Ersun Yanal’ın milli takım dönemi hepimizin malumu. Zamanında Denizlispor teknik direktörüyken mütevazı ekibi yönetimi kendi rızası ve haberi olmadan Yusuf Şimşek, Ümit Bozkurt ve Bülent Akın’ı İstanbul’un 3 büyüklerine satacağını öğrenince her şeyi elin tersiyle itip taviz vermeyen Ersun Yanal, dışarıdan gözüktüğünden çok daha karmaşık olan Türkiye Milli Takımı teknik direktörlüğünde vermediği ya da istemeden vermek zorunda kaldığı tavizler yüzünden kalıcı olamadı. Ersun Yanal kendi deyimiyle “sadece bir teknik direktör”. Ama Türkiye’de birçok örnekte gördüğümüz gibi bir teknik direktörün iddialı bir kulüpte sadece teknik direktörlük yapması başarı için yetmeyebiliyor. Championship Manager ve Football Manager başta olmak üzere birçok bilgisayar-teknoloji destekli futbol verisinden faydalan Ersun hoca belki İngiltere’de olsaydı benzer şekilde çalışan David Moyes gibi daha da fazla takdir görebilirdi. Ancak yerli yıldız futbolcuların sadece imza atarken profesyonel, kalan zamanda ise çok para kazanan çocuk gibi davrandığı bir futbol atmosferinde Ersun Yanal hak ettiği değeri daha önce tam anlamıyla göremedi. İyi konuşmasına ve kültür seviyesi olarak belli kalitede olmasına rağmen fazla konuşmak yerine sadece saha içinde teknik direktörlüğüyle konuşmayı tercih etmesiyle asıl değerinin keşfedilmesini engelledi. Hâlbuki bizzat çok genç yaşta teknik adamlığa başlamasına rağmen kısa sürede Türkiye liglerinde iş yapan, tercih edilen başka teknik adamlar yetiştirmeyi başarmıştı: Mesut Bakkal, Tevfik Lav, Kemal Özdeş, Hakan Kutlu… Hiçbiri Ersun Yanal kadar etkileyici ve tüm zorluklara rağmen üst seviyede ya da başaltı seviyede “bir şekilde kalıcı” olamadı. Euro 2004’te estetik açıdan çok büyük zevk vermese de eldeki oyuncu malzemesine göre efsanevi bir başarıya imza atarak şampiyon olan Yunanistan’ı birçok meslektaşı göklere çıkarırken “çağ dışı” olarak niteleyen Ersun Yanal, belki daha önce hak ettiği seviyeye gelemedi ama keşfedip yetiştirdiği birçok genç yetenek Türk futboluna damga vurdu. Önce zirveye çıkarıp sonra kendi yükselttiği çıtanın altında kaldığı için kovulduğu Manisa’da kiralık oynarken gelişiminde kilit rol oynadığı Arda Turan, Selçuk İnan ve Caner bir yana… Trabzon’da kimse adlarını bilmezken kısa sürede milli takım oyuncusuna dönüştüreceği Onur Recep Kıvrak ve Giray Kaçar diğer yana… Ersun Yanal kariyeri boyunca hep tek adamlık ve ona kayıtsız biat eden kişiler yerine bizzat yarattığı bilimsel çalışma atmosferinde kıymetli akademili analizciler ve yardımcılarla çalıştı. 2 yıl öncesine kadar Türkiye Milli Takımı’nda altyapı gelişmesinden sorumlu olarak çalışırken bu dönemde Türk futboluna damgasını vurabilecek potansiyeldeki genç yetenekleri yakından tarama ve tespit etme şansını da buldu. 2013 model Fenerbahçe’de kulüp tarihinde daha önce hiç olmadığı kadar güçlü ve zengin bir altyapı portföyü olduğunu hesaba katarsak başta Salih Uçan ve Recep Niyaz olmak üzere kulüp bünyesinde bulunan birçok genç yetenek için Ersun Yanal’la çalışmak çok büyük bir şans olabilir. Tabii ki bu şans karşılıklı. Çünkü Ersun Yanal kariyerinde ilk kez maddi açılardan bu kadar geniş imkânlara sahip bir kulüpte görev alacak. Böylece de Ersun Yanal’ın kariyeri boyunca başına bela olan “Ersun hoca ilk 9 hafta uçurur sonra süründürür” tezinin geçerli olma ihtimali azalacak. Bu tartışma bağlamında için bugüne kadar çalıştırdığı en iddialı takım olan Eskişehir’de Necati sakatlanınca yerine Nuhiu’yu oynatmak zorunda kaldığı örneğini vermek herhalde yeterine zihin açıcı olur. Nuhiu’yu bizzat Ersun Yanal’ın kendisinin aldırdığını ben de biliyorum ama Fenerbahçe’de misali Cardozo gelir de sakatlanırsa yerine en azından Webo oynayacak. Yani Ersun Yanal Fenerbahçe’de daha önce hiç sahip olmadığı bir kadro derinliği ve zenginliğine sahip olacak. Lakin bu derinlik ve zenginlik konusunda bir de madalyonun diğer yüzü var. Daha önce kariyerinde sık sık baskıyı yeterine kaldıramadığı için eleştirilen Yanal’ın üzerinde Fenerbahçe teknik direktörü olarak daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir baskı olması riski kaçınılmaz. Bu risk karşısında Yanal’ın en büyük dengeleyici kozu ise şüphesiz yabancı ya da yerli herhangi bir oyuncuyla iletişim kurarken yaşına ve jenerasyonuna özgu o oyuncuya özel bir futbol-hayat dili geliştirme kapasitesi. Cafer ve Batuhan (+ milli takım döneminde direkt olmasa da endirekt olarak sorunlar yaşadığı Hakan Şükür) dışında Yanal ile çalışıp da hocayı yerden yere vura başka bir isim saymak zor. Son zamanlarda Cafer’in Ersun Yanal ile ilgili sözlerindeki günah çıkartan tona bakar, Batuhan’ın da Mustafa Denizli ile bile sorun yaşadığını hesaba katarsak iletişimin en kritik belirleyici olduğu Fenerbahçe’de Ersun Yanal birkaç oyuncu ve yönetici hariç kimseyle pek çatışma yaşamayacak karakterde. Zaten o “birkaç futbolcu ve yönetici” ile de çatışmayı kendince engellerse yolunun daha da açık olacağı şüphesiz. Ersun Yanal’ın Eskişehirspor’da Alper Potuk’a kattıkları ne kadar büyükse, Alper’in de hocaya kattıkları da o kadar değerli. Şu ana kadar Fenerbahçe’nin en önemli yerli transferi olan ve orta sahada geçen sezon Emre yokken sarı-lacivertlilerin fazlasıyla eksiğini hissettiği orta sahada lider karakterli oyuncu potansiyelini taşımasıyla Alper, Yanal’ın Fenerbahçe’sinin kilit isimlerinden olabilir. Zaman zaman oyuncularını toplayıp bizzat yemek yapan (en iyi de balık pişiren) Ersun Yanal, her şeyden önce Aykut Kocaman’ın ona çok iyi bir kadro bıraktığına ve selefinin başarılı olduğuna inanıyor. Aykut Kocaman da kendisi yerine Ersun Yanal’ın gelmesinden ve bıraktığı mirasın silinmesi yerine geliştirebilecek bir hoca tarafından devralınmasından memnun… En büyük tutkusu denizcilik olan ve denizi izlerken bile kafasında maçları oynadığı söylenen Ersun Yanal’ın bir başka çarpıcı özelliği de futbolcuları sakatlık geçirip akabinde ameliyat olduğunda onların operasyonları sırasında 2. yedek doktor gibi ameliyathanede bulunması. Tıp bilimine özellikle de futbolcu sağlığına çok meraklı olan Yanal ile bu konularda sohbet ettiğinizde hocanın bir insan anatomisi uzmanı olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak şu anda Fenerbahçe’nin en fazla ihtiyacı olan da zaten sağlıklı yeni bir ortam. Ve o ortamda daha da gelişecek Salih Uçan’lar, Recep Niyaz’lar… Dileriz Fenerbahçe yönetimi daha önce yaptığı hataları tekrarlamaz ve Ersun Yanal ile teknik heyetine her halükarda uzun vadeli ve sağlıklı bir çalışma ortamı yaratır. Günü kurtarmak adına konjonktürel açıdan potansiyeli yüksek bu yerli hocadan vazgeçerek geleceği daha fazla ipotek ettirmez. En azından Yanal’ın 15 yıldır kurduğu hayal ve o hayale ulaşmak için üstünde cerrah hassasiyetiyle çalıştığı ve modern futbolumuza kazandırdığı futbol gerçekleri bu sabrı hak ediyor.
Posted on: Fri, 28 Jun 2013 11:44:37 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015