Saçmanın diyalektiği veya Hamile Kadının Terbiyesizliği! - TopicsExpress



          

Saçmanın diyalektiği veya Hamile Kadının Terbiyesizliği! Devletin tescilli, kaşeli, imzalı televizyon kanalında, kendine tasavvufçu diyen bir adamın, hamileler hakkında konuşmasından haberdarız hepimiz. Benzeri söylemleri uzun zamandır çeşitli kişilerden duyuyoruz zaten; ülkede çocuklara, kadınlara, eşcinsellere, trans bireylere uygulanan tecavüz ve şiddet olayları uzay boşluğunu dolduracak kadar çoğalmışken neden bu kadar garipsiyor ve şaşırıyoruz ben asıl bunu anlamıyorum… Diğer yandan bence korkunç olan ise bu konuşmanın yanlış bir yerden ele alınıp, karşı durulması. Bir çok insan sözlerdeki “estetik değil” önermesini göğsüne alıp, olayı farkında olmadan yumuşatmakta… Buna en güzel örneğim ise Radikal Blog’da Figen Çalıkuşu’nun 30/07/2013 tarihinde yayınlanan “Sevişmek mi, ayıp ve terbiyesiz olan?” adlı yazısı. Yazıyı ya da Figen Çalıkuşu’nu eleştirmek değil derdim; bu yaklaşım biçiminin yanlışlığını gösterebilmek. Yoksa ne ilk ne de son kişidir bunları yazan… Diyor ki yazısında: “Hamile olan bir kadının estetik görünmediğini söylemiş Ömer Bey, olabilir öyle düşünebilir. Ancak ayıp ve terbiyesizlik kısmının üzerinde durmak, zihniyetin kodlarını sabitlemek adına şart gibi görünmekte. Ömer Bey’e göre her şeyden önce estetik değilmiş. Oysa çok estetik ve çok değerli, son derece doğal bir görüntü. Benim de estetik bulmadığım o kadar çok görüntü, o kadar çok insan ve onların halleri var ki!” Şimdi, bir yanlıştan yola çıkıp, aynı yolu takip ederek doğruya varılabilmesi pek görülmüş şey değildir. Ömer efendinin söylediği “estetik değildir” önermesi zaten geçersiz, yok-anlamlı bir önermedir. Şöyle ki: Konunun temelini uzun uzadıya buraya dökmeyelim; ama -kendi kılavuzum o olduğu için kısaca- Wittgenstein’a göre 3 çeşit önerme vardır: 1. Evren üzerine önermeler (sentetik önermeler): evrene ilişkin bir durumu, şey-durumunu yansıtan önermelerdir. Doğruluk ya da yanlışlıkları deney, gözlem veya sayım yaparak evrenden öğrenilir. 2. Mantıksal önermeler (analitik önermeler): Doğruluk ya da yanlışlıkları kendi içlerinde anlaşılabilen önermelerdir. Totoloji de denir. Üçgen üç kenarlıdır, gibi… 3. Metafiziksel önermeler: Ne doğru ne de yanlış olan ve ne oldukları hiçbir şekilde de ispatlanamayan önermelerdir. Hiçbir bilgi vermezler. Bu anlamda etik, estetik, din vb. konular bu dünyanın dışını işaretleyen konular olduğundan, metafizikseldir. Doğan Özlem hocamızın da çözümlemiş olduğu gibi; “…bir önerme hem mantıksal önermeler gibi a priori, hem de evren üzerine önermeler gibi sentetik(bireşimsel) olamaz. Çünkü, Wittgenstein’a göre, nesneler dünyasında “a priori yoktur”. Bu nedenle, metafiziksel önermeler aynı zamanda ne anlamlı ne de anlamsızdırlar. Anlam bakımından onların içeriği boştur, onlar yok-anlamlıdırlar.” Mantıksal durumunun böyle olmasının yanısıra, -aslında çok daha önceye gitse de- 1700’lerin ortalarından itibaren kuramlaştırılmaya çalışılan Estetik, bir çok düşünür tarafından yeniden ve yeniden tanımlanan bir duyusal yetkinlik bilimidir. Çıkış noktası gereği kişinin kimliğinden ve siyasetinden bağımsız düşünülemeyen bir şey olduğundan ekollere ayrılır; siyasetlerce çeşitlenir. Bu nedenden dolayıdır ki üzerinde yapılan her tartışma bitimsizliğe yazgılıdır. Buradan yola çıkarsak, hamilelerin estetiği üzerine yazıp çizen bir estetik ekolü var mıdır bilinmez ama “hamilelerin sokakta gezmesinin estetik olmadığı” yargısı ne kadar saçma ve anlamsızsa “Oysa çok estetik ve çok değerli, son derece doğal bir görüntü.” karşı çıkışı da o derece anlamsızdır. Çünkü her iki önerme de aslında hiçbir şey söylememektedir. Bir erkeğin bir kadın hakkında fetva benzeri ahkamlar kesmesinin hadsizliğini bir kenara koyup, hamile kadının aslında ne kadar da estetik olduğu ile ilgili konuşmak, bir kere adamın kendi çöplüğünde savaşmaya çalışmanız anlamına gelir ki, yenilmeniz ya da en azından sonuçsuz kalmanız kaçınılmazdır. Buna ek olarak, konuyu estetik düzlemde tartışmanın bir diğer sonucu da hamile kadının kamusal alanda görünürlüğü ile ilgili olarak, hiç üstüne vazife olmayan bir adamın estetik maskesiyle konuyu cinsiyetçilikten uzaklaştırıyor gibi yapıp, tartışabiliyor olmasıdır. Yani burada konu bir estetik meselesi değildir; aslında tartışılacak bir konu bile yoktur. Varmış gibi yapmak bile abesle iştigaldir. Adamın söylemi aslında kelimenin tam anlamıyla şeriatik bir fetva olmasına rağmen, “estetik” kavramı üzerinden tartışmaya katılarak bu sayede o anlamsız söylemi meşru kılmış ve hamile kadınların sokakta gezmesi hakkında yeryüzünün en gerici erkeğine söz hakkı tanımış olmanız var ki, asla kabul edilemez. Üstüne üstlük bu adam, tüm bu anlamsız sözleri dinsel ahlakına, sözüm ona “bizim kültürümüz” dediği ve ne olduğunu kimsenin tam olarak bilmediği bir şeye dayandırıyor ve bir kişi de çıkıp ““bizim kültürümüz” dediğin şey ile ilgili bu tür yargıları “tek başına” oluşturabilme hakkına ne ara sahip oldun?” diye sormuyor… İşte tartışılması gereken bir başka mesele de budur aslında. Yani olguları yanlış yerden ele alarak bir muhalefet geliştirmeye çalışmak bize doğruyu getirmiyor… Oysa ki, buna verilecek en güzel cevap “SANA NE?” demektir. Bir insanın üzerine vazife olmayan işler hakkında ahkam kesmesine dilimizin verdiği en güzel cevap budur: Sana ne Ömer? Sen misin hamile olan? Sana mı giydiriyorlar o kıyafeti? Sokağa hamile olarak çıkacak olan sen misin? Kadınların nerede, nasıl yürüyecekleri hakkında söz söylemek sana mı kaldı arkadaş? fraksiyon
Posted on: Thu, 01 Aug 2013 12:30:52 +0000

Trending Topics



tyle="min-height:30px;">
󾬐19 September Daily Guidance by Daisaku Ikeda: Everyone dies

Recently Viewed Topics




© 2015