Sofradan sefere AYLİN ÖNEY TAN Yerde boylu boyunca uzanan meşin - TopicsExpress



          

Sofradan sefere AYLİN ÖNEY TAN Yerde boylu boyunca uzanan meşin bir örtü. Üstünde dizi dizi çanaklar. Çanaklar içinde envai türlü yiyecek. Meşin yer sofrası etrafında diz çökmüş adamlar, dizlerinin üstünde peşkir örtüler... Bu bir sefer sofrası... Yeniçeriler sefere çıkmadan kendilerine verilen ziyafetin keyfini çıkarıyorlar, doya doya yiyorlar. Yıl: 1579. Lala Mustafa Paşa’nın 1579 Azerbaycan Seferi’ne çıkmadan önce yeniçeri ağalarına verdiği ziyafet, 1584 yılında tamamlanan Nusretnâme’de yer alan minyatürlerden birinde bütün detaylarıyla resmedilmiş. Nusretnâme’yi aklıma düşüren ise ramazanın ilk iftarı, İstiklal Caddesi boyunca metrelerce uzanan yer sofrası. Birden tarih canlanmış gibi bir his yaşıyorum. Bu sofra adeta bir öze dönüş gibi... İftar açmak için toplananlar içgüdüsel bir şekilde yere oturarak, yemeğin ortadan paylaşıldığı bir yer sofrası kuruyor ve köklerine dönüyor. Nusretnâme’deki sahneyle, İstiklal’deki sofra arasındaki benzerlik şaşırtıcı... Antikapitalist Müslümanlar ve Devrimci Müslümanlar gruplarının başını çektiği, Gezi protestocularının destek verdiği, giderek halktan herkesin katılımıyla uzadıkça uzayan, büyüdükçe büyüyen, Galatasaray Lisesi önlerinden Taksim’e değmek istercesine ilerleyen bu yer sofrası Taksim’de kurulan diğer iftar sofrasıyla tam bir tezat teşkil ediyor. Beyoğlu Belediyesi tarafından kurulan Taksim’deki iftar sofrasında ise başka bir hava esiyor. AKM fonu önünde parlak kırmızı süs bantı ile bezenmiş beyaz örtülü masalar tuhaf bir şekilde beli kırmızı kuşaklı kasaba gelinlerini hatırlatıyor. Gerekirse bayrağa da biz sahip çıkarız edasıyla seçilen kırmızı-beyaz renkler milli duygular uyandırmanın pek berisinde kalıyor. Zaten o denli bir taşra düğünü havası var ki, Beyoğlu Belediye Başkanı masalar önünde demeç verirken çekilen resim altına birisi dayanamayıp “Ramazanda mıyız?” diye yazmış, sosyal medya kuyusuna sallamış, yakalayan da birbirine yollayıp durmuş. Masalar belki de açık havada olmanın etkisiyle ramazan ruhundan epeyce uzak bir uçuk hafiflik içeriyor, sanki bir köşede “Ooo, Ahmet Beyler de gelmişler!” diye çalan piyanist-şantör eksik. Asıl ruh eksikliği ise iftar sofrasının yemeklerinde gizli... Doğrusu mönüde bir kusur yok, tam bir öğün, eksiksiz düşünülmüş. Et yemeği, pilavı ve adam başına tam üç kare baklavasıyla gayet tatminkâr. Ama bütün bunlar pizza kutusu gibi yassı eve sipariş kutularında paketli. Adam başı bir kutu, al ve git tarzı... Nitekim yiyen basıp gidiyor. Örtülere bile gerek yok aslında.. Belli ki o örtülerin asıl işlevi meydanı düğün yerine çevirmek, bayrak renkleriyle ortalığı bayram havasına büründürmek.. Kutulardaki yemeği sofraya koymak, hele hele paylaşmak gibi bir şey kimsenin aklına bile gelmiyor. Yemekler kutu içinden yeniyor ve işte o kadar... Yer sofrası sayesinde sefer öncesi yeniçeri yemeğini aklıma düşüren bir başka neden daha var. Sofra kelimesi Arapça “sfr” kökünden geliyor ve doğrudan sefer ile ilintili. “Sofra” ya da “Sufra” sözcüğü aslında sefer halinde iken, yani yolculukta yenen yemek demek. Yolcu yiyeceği veya azık anlamına gelen kelime, önceleri yere serilen yaygı veya meşin örtü, sonraları yemek sinisi, en son da yemek yenen masalar için kullanılagelmiş. Zamanla yer yaygısından siniye, 19. yüzyıldan sonra da masaya geçilse de, paylaşılan yemek ortamına hep sofra denmiş. Sofranın önemi paylaşma içermesinde. Nitekim 434 yıl öncesinin sefer sofrasında da paylaşım var. Lala Mustafa Paşa da âlem işte! Yeniçeri ağalarına yemeklerini, madem sefere gidiyorlar diye, sefer tasında da verebilirdi. Bir an önce de Azerbaycan’ı zaptetmeye yollanırlardı. Ne gerek var sofrada onca zaman geçirmeye... Oysa yeniçeriler Nusretnâme’de pek memnun mesut gözüküyor, yemeklerini ortadaki ortak kaplardan yiyorlar. Besbelli ki birlik beraberlik, sefer ve zafer ruhu içine girmişler. İşte bu yüzden İstiklâl sofrası bana eski sefer sofrasını çağrıştırıyor. Direnişin sofrasında hem benzer bir cengâver ruh var, hem ortadan yenen paylaşılan ortak yiyecek var, hem de herkes yerde en doğal haliyle oturuyor. Naçizane eleştirim bu güzel sofraya “yeryüzü sofrası” diye eğreti duran bir isim yapıştırmak. Adı üstünde, bu zaten bizim kültürümüzde ezelden beri varolan en hasından bir yer sofrası... Osmanlı padişahlarına özenenlerin çoktan unuttukları bir halk sofrası... Yeri de pek münasip! İstiklal, malum bağımsızlık demek.. İstiklal sofrası haklarını korumaya soyunanların sefer sofrası! aylinoneytan@ yahoo
Posted on: Sun, 28 Jul 2013 09:23:59 +0000

Trending Topics



9"> “NextEra Energy – Ford Dry Lake Scholarship Program” July
☆ LOOKING FOR RESELLER★ ☆ LOOKING FOR RESELLER★ CDO
porca puttana. oggi ho camminato per 12 ore quasi ininterrotte, ma

Recently Viewed Topics




© 2015