Suriye’de çığlık çığlığa insanlık, duysana ! Filler - TopicsExpress



          

Suriye’de çığlık çığlığa insanlık, duysana ! Filler tepinirken olanlar çimenlere olurmuş. Bu günlerde de Suriye’de çıkar çatışmasına giren devletlerin yarattığı bu kirli savaş, Rojava’da Kürtlerin katledilmesiyle daha bir girer oldu günlük hayatımıza. Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da olan garibanlara, sivillere, kadınlara, çocuklara, savunmasız masum sivil halka ve genel olarak Suriye’ye olmaktadır. Bu savaşın iki yıllık bilânçosu; yüz binlerce ölü, yüz binlerce sakat, milyonlarca göç, katrilyonca maddi kayıp, tarih ve kültürlerin yağmalanması ve belki de daha önemlisi düne kadar birbiriyle hiçbir sorunu olmayan ve kardeşçe yaşayan insanların bir daha bir araya gelebilme imkânlarını ellerinden alan o ak yüreklere ekilen, kanla sulanan, kapkara kinler, nefretler ve irin toplayan vicdanlar. Zaten epeydir yaralı olan insanlığın daha da derin yaralanması… İki yıldır yanı başımızda yanıyordu bu ateş. Farkında olmasak da odun niyetine insanlık yakılıyordu. Alevileri katletmekle başlamışlardı işe. Ne de olsa bunların Anadolu Alevisi olmadığını, “sapkın bir mezhep olan Nusayri” olduklarını öğretmişti sağ olsun başbakanımız bize. Bir de “bu Nusayrilerin elli küsur yıldır Sünni kardeşlerimizi katlettikleri” masalını kazımışlardı beynimize. Bu yüzden olsa gerek, “Ohh!” demesek de belki, enterese etmedi bizi onca katliam. Ee, atalarımız da öğretmemiş miydi sanki “rüzgâr ekenin, fırtına biçeceğini.” Doğal karşıladık kısacası, başta ABD’nin olmak üzere dış güçlerin üfleyerek çıkardığı fırtınayı “rüzgâr ekenlerin biçmesini.” Sonra Dürzüler, İsmaililer katledildi o sıcak coğrafyada. Topraklarımızda pek yetişmeyen, yabancısı olduğumuz kimliklerdi bunlar. Hem bunlar da destek vermişlerdi onca zaman Baas rejimine zaten, görmedik. Ermenilere, Hıristiyanlara geldi sıra. Hıristiyan din adamları kaçırıldı hem de kendi topraklarımızdan. Sonra katledildikleri çıktı ortaya. Biraz serzenişte bulunur olsak da çıkmadı fazla sesimiz, düğümlendi boğazımızda. Yıllardır birlikte olduğumuz, ülkemizde uğradıkları mağduriyetleri nedeniyle hep yanında durduğumuz; yanlarında durmasa da kimimiz, en azından iç içe yaşadığımız Kürtlere geldi sıra. Biraz daha görür olduk yaşanan vahşeti. Sesimizi çıkarmaya başladık. Lakin sesimiz sadece bizden yana çıkar oldu bu sefer de. Hala görmüyoruz yaşanan Alevi katliamlarını. Hala duymuyoruz Hıristiyan, Dürzü, İsmaili ve Ermeni çığlıklarını. Hala herkes, kendi acısını görmekle, kendi acısına ağlamakla, kendini bu ateşin içinden kurtarmakla meşgul. Oysa başkasının acısını kendi acımızdan önce yürekte hissetmektir insanlığın ilk adımı. Ve bu gün cayır cayır insanlığın yakıldığı böyle bir zamanda başkasının acısını kendi acımızdan önce hissetmediğimiz sürece kendimizi kurtarsak bile kan kaybetmeye devam edecektir insanlık. Bu yüzden haddim olmasa da bir kez daha haykırıyorum ben: Ne zaman ki Kürt’ün Kürt’e, Alevi’nin Alevi’ye, Türk’ün Türk’e, Sünni’nin Sünni’ye, Ermeni’nin Ermeni’ye, Arap’ın Arap’a vs… ağlamasını bırakıp İnsanın İnsana ağladığı görülürse işte o gün ancak pisliklerden kurtulur bu dünya. Gerisi boş, gerisi masal, gerisi tek kelimeyle hikâye. Havanda su dövmekten öteye de gitmez bundan gayrısı. Bunu bilirim ben, buna inanırım. Çoluk çocuk, genç yaşlı, yüz binlerce masum insanın yanı başımızda katledildiği bu zamanda kalabiliyorsanız kalın sağlıcakla. (Bülent Can )
Posted on: Tue, 13 Aug 2013 22:20:13 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015