Tarihin İlk Dönemlerinde Erzurum Erzurum hakkında bilinen en - TopicsExpress



          

Tarihin İlk Dönemlerinde Erzurum Erzurum hakkında bilinen en eski yazılı tarih kaynakları olarak kabul edilebilecek Hitit (Boğazköy) ve Mısır yazılı kaynaklarına göre, M.Ö. 2000 - 1200 yılları arasında Erzurum ve çevresi Orta Asya kökenli Hurrilerin hâkimiyeti altında bulunuyordu. Hitit Boğazköy yazılı arşivlerinde, Erzurumun Azzi Hayaşa hâkimiyeti altında bulunduğu sırada, biri M.Ö. 1375 de Hitit İmparatoru Şuppiluliuma, diğeri II. Murşil (M.Ö. 1334 - 1306) tarafından işgal edilmek istendiğine dair belgelere rastlanmıştır. M.Ö. 1200 yıllarında, Avrupadan Ön Asya içlerine doğru oluşan ve Kavimler Göçü adı verilen göç hareketinden sonra, Muşkilerin Erzurum ve çevresine yerleştikleri bilinmektedir. Urartular Döneminde Erzurum M.Ö. IX. yüzyılda Van ve çevresinde yerleşmiş olan Hurri kökenli Urartular, M.Ö. VII. yüzyılda Erzurumu da egemenlikleri altına aldılar. M.Ö.660 yıllarında ise güneyden Aras Havzasına doğru ilerleyen Asurlar Daieni ülkesi sınırları içerisinde olan Erzurum ve çevresini ele geçirdiler. Yine VII. yüzyılın sonlarında Urartu egemenliği altındaki topraklar, kuzeyden gelen İskitlerin saldırısına uğradı. Asur saldırılarına zorda olsa karşı koyabilen Urartular, İskit saldırısından sonra tamamen tarihten silindiler. Urartu Krallığının III. Rusanın ölümü (M.Ö. 585 ) ile ortadan kalkmasıyla da Ermenilerin bölgede etkinlik kurması kolaylaştı. Bazı tarihçiler, Ermenilerin bölgede etkinlik kurması kolaylaştı. Bazı tarihçiler Ermenilerin Kavimler Göçü sırasında Avrupadan Ön Asyaya göç eden Friglerle Birlikte bölgeye gelmiş olduklarını ileri sürmektedirler Medler Döneminde Erzurum M.Ö. V. yüzyılda Asur egemenliğine son veren Medler, Keyaksar yönetiminde kuzeye doğru ilerleyerek Urartu topraklarını ele geçirmişlerdir. Medler, Muşki Frigler ve İskit bölgelerini de ele geçirdikten sonra, Kapadokyaya doğru yönelmişlerdir. Erzurum ve çevresinde bu yüzyılda Khalibler, Muşkiler ve Tibarenlerin yaşadıkları bölgenin yerel derebeylerinin egemenliği altında olduğu, ancak bunların Med Krallarının yetkilerini tanıdıkları bilinmektedir. Medlerin zayıflama döneminde ise, bu beyler Kral Astiyaga direnerek, özerkliklerini ilan etmişlerdir. Persler Döneminde Erzurum Pers Kralı II. Kirosun M.Ö. 555de Med Krallığına son vermesi ile Erzurumun doğusu Pers egemenliği altına girmiştir. Kirosdan sonra gelen Pers Krallıklarından Büyük Darios zamanında, Erzurum çevresinde bir Ermeni satraplığı kurulmuştur. Pers İmparatorlarından Kserksesin M.Ö. 480 de çıktığı Yunan seferinde, bu satraplıktan da asker toplanmıştı. Ünlü tarihçi Heredot da bu seferden söz ederken, Ermenileri Frigyalı olarak tanımlanmıştır. Ermeni satraplığında o dönemde Muşki, Taberin ve Maerin topluluklarının yaşadıkları Heredot tarafından tespit edilmiştir. M.Ö. III. yüzyılda bölgeye Selökidler ve II. yüzyılda Persler egemen olmuşlardır. II. yüzyıl ortalarından itibaren bölge Romalılarla Persler arsındaki yoğun mücadelelere sahne olmuştur. Romalılar, bölgeye yaptıkları seferler sonucunda geçici olarak egemenlik kurabilmişler, ancak sık sık bölge halkının direnişleriyle karşılaşmışlardır Bizans Döneminde Erzurum Roma İmparatorluğunun M.S. 395de ikiye ayrılması sonucunda kurulan Doğu Roma İmparatorluğu döneminde, Erzurum ve çevresi bu İmparatorluğun egemenliği altına girmiş, ancak Doğu Roma egemenliği sürekli olamamıştır. M.S. 395den VII. yüzyılın sonlarına kadar bölge üzerinde Bizans ile Sasani Devletinin mücadeleleri olmuştur. M.S. 408 - 450 yılları arasında Bizans İmparatoru olan ikinci Teodosious zamanında, Erzurum ve çevresi işgal edilmiş ve İmparatorun komutanlarından Anatolius tarafından bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerde bir tepe üzerine, bugünkü Erzurum kalesi inşa ettirilmiştir. O zamana kadar Kalikala olarak adlandırılan Erzurum şehri, bu tarihten sonra İmparatorun adına izafeten Teodosiopolis şeklinde isimlendirilmiştir. Şehir ve çevresi 504 yılında İrandan gelen Sasanilerin eline geçmiş, ancak kanlı çarpışmalardan sonra, Bizanslılar şehri tekrar geri almışlardır. 530 yılında Erzurum Kalesi İmparator I. Anastas tarafından tahkim ettirilmiştir. M.S. 572 yılında Nuşirevan komutasındaki Sasani ordusu, Erzurum Kalesini kuşatmış, on yıl süren kuşatma sonucunda, Sasaniler şehri ele geçirememişlerdir. M.S. 590da şehir yine Sasanilerce kuşatılmıştır. Bu kez, Bizanslılar ağır şartlarla bir antlaşma yaparak şehri kurtarabilmişlerdir. M.S. 610da Erzurum, bütün çevresi ile birlikte Sasanilerin kuzeydeki düşman Hazarlar ile antlaşma yaparak, onların Sasaniler üzerine yürümesini sağlamış ve sonuçta Erzurum ve çevresi tekrar Bizansın eline geçmiştir. Araplar Döneminde Erzurum Sasanilerin M.S. 642de Nihavendde İslam Halifesi Hz. Ömerin ordularına yenilerek, tarihten silinmelerinden sonra, Erzurum ve çevresi Müslüman Arap ordularının istilasına uğramıştır. Erzurum, İslam ordularınca ilk olarak 638 de Halife Hz. Ömerin komutanlarından İyaz bin Ganem tarafından ele geçirilmiştir. Ancak, uzun bir süre sonra şehir tekrar Bizanslılar tarafından geri alınmıştır. 651 yılında ise, bu kez Habib İbni Mesleme komutasındaki 6000 kişilik İslam ordusu, kısa bir kuşatmadan sonra şehri sonra şehri teslim almıştır. Şehrin dini ve askeri lideri Ermi-naks, şehri yeniden ele geçirmek için Gürcü ve Hazar Türkleri ile ittifak kurmuş ve şehir üzerine yürümüştür. Ancak yapılan savaşta Araplara yenik düşmüştür. Kenti ele geçiremeyen bu ordu, şehir çevresinde geniş güvenlik tedbirleri almış ve karakollar kurdurmuştur. Bunun üzerine tehlikeyi sezen Habib İbn-i Mesleme, Suriye Valisi Muavineden yardım istemiştir. Küfe Valisi Süleyman elHıyel komutasındaki Arap Ordusu, Gürcü ve Hazar Türklerinden oluşan bir orduyu Fırat nehri kenarında bozguna uğratmıştır. Arapların kendi içlerindeki mücadelelerden yararlanan Bizans, İmparator II. Justinianus zamanında, Leontier komutasındaki bir ordu ile 686da Erzurumu tekrar ele geçirmiştir. Ancak M.S. 700 tarihinde Emevi Halifesi Abdülmelikin oğlu Abdullah şehri tekrar geri almaya muvaffak olmuştur. M.S. 753 yılında ise Bizans İmparatoru V. Konstantinos, Kusan adlı bir Ermeniyi şehri almakla görevlendirmiştir. Kaleyi koruyan Arap askerlerinin sayıca azlığı ve kalede bulunan iki Ermeninin ihaneti ile Kusan kaleyi zapt etmiştir. Ancak bir süre sonra, şehir ve çevresi tekrar Emevilerin eline geçmiştir. 770-772 yılları arasında yöredeki Ermenilerin ayaklanarak şehri kuşatmaları üzerine, Amr bin İsmail el Harisi komutasındaki bir ordu, ayaklanmayı bastırmak üzere Erzurum üzerine yürümüş ve ayaklanmacıları bozguna uğratmıştır. 838 yılında Bizans İmparatoru Teheophilos, Erzurumu kuşatmış ve şehir surlarını yıktırmıştır. 840 da Halife Mutasım şehir surlarını tamir ettirmiş ve kaleyi tahkim ettirmiştir. Bu tarihten sonra, şehir iki kez daha Bizanslıların eline geçmiş (934), ancak 12 yıl sonra Abbasiler tarafından tekrar geri alınmıştır. 948de büyük bir Bizans ordusu, Erzurum üzerine yürümüş ve 949 yılında Bizans egemenliği tekrar sağlanmıştır. Bu tarihten sonra, Erzurum ve çevresindeki Arap egemenliği tamamen son bulmuştur. 979 yılında şehir ve çevresi, yaptığı yardımlardan ötürü, Bizans İmparatoru tarafından Gürcü Belgratlı Kralı Davide verilmiştir. Davidin ölümünden sonra, şehir Bizans İmparatoru II. Basilious tarafından geri alınmıştır. Selçuklular Döneminde Erzurum Selçukluların bölgede ilk olarak belirmeleri XXI. Yüzyılın başlarına rastlar. Bizans yönetiminin yöre halkına iyi davranmaması nedeniyle bozulan idari ve siyasi ortam, Selçukluları küçük topluluklar halinde bölgenin muhtelif kesimlerine yerleşmelerine imkân sağlamıştır. Selçuklular tarafından Erzurum ve çevresine yöneltilen ilk askeri hareket 1048 yılında gerçekleştirilmiştir. Büyük Selçuklu Sultanı tarafından Erzurum ve çevresini fethetmekle görevlendirilen Azerbaycan valisi İbrahim Yanal ve Gence valisi Kutalmış Beyler, Eleşkirt üzerinden Pasinler ovasına inmiş ve oradan Erzurum üzerine yürüyerek, Erzurum kalesini kuşatmışlardır. Ancak, kuşatmanın uzun süreceğini gördüklerinden Erzurum Ovasının batı bölümünde yer alan zengin Erzen şehrine yönelmişlerdir. 6 gün süren bir kuşatmadan sonra Erzen Selçuklu ordusu tarafından ele geçirilmiştir. Erzen halkı, Teodosiopolis olarak isimlendirilen bugünkü Erzurum şehri kalesine sığınmak zorunda kalmıştır. Erzen şehri bu kuşatmadan sonra yıkılıp yakılmış ve bir kez daha imar edilmeyerek metruk bir şehir halini almıştır. Bu yıkımdan sonra şehre Kara Erzen denilmeye başlanmıştır. Bu sözcük, halk dilinde zamanla Karaz şeklinde telaffuz edile gelmiştir. Selçukluların Erzurum üzerine düzenledikleri ikinci büyük sefer, 1054 yılında Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Ordusuyla Pasinler Ovasına geçen Tuğrul Bey, Erzuruma gelmiş ancak Erzurum kalesinin surlarını aşamayacağını anlayarak kuşatmadan vazgeçmiştir. Bu tarihten, Anadolunun kapılarını Türklere açan ve Doğu Anadoluda kesin Türk hâkimiyetini getiren günlerin müjdecisi olan Malazgirt zaferine kadar, Selçuklular tarafından Erzurum üzerine askeri bir sefer düzenlenmemiştir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra, Erzurum ve çevresi büyük Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından Eblul Kasıma verilmiştir. Ebul Kasım, Melik Danişment Ahmet Gazi ve Emir Mengücek gibi, Doğu Anadolunun fethi için Büyük Selçuklu Sultanı tarafından görevlendirilen ve yaralı hizmetleri olan bir Selçuklu komutanı idi. Erzurumda kurulacak ve sonradan Eb- ul Kasımın torunlarından birisi olan Saltuk Beyin adı ile anılacak olan beyliğin kurucusu olan Ebul Kasım, yörenin Selçuklu egemenliğine girmesi yönünde büyük çabalarda bulunmuştur. Merkezi Erzurum olan Saltukoğulları Beyliğinin sınırları içine zamanla Bayburt, İspir, Koçmaz, Micingirt, Oltu ve Tercan gibi önemli kale ve yerleşim yerleri dahil edilmiştir. Ebul Kasımın 1102de ölümünden sonra, beyliğin başına Ali ve İnanç Beygu isimli iki oğlundan Emir Ali geçti, Emir Alinin Selçuklu Sultanı Melik şahın ölümünden sonra oğulları arasında çıkan taht kavgasında Sultan Taparın yanında yer aldığı ve Sultan Taparın Selçuklu Devletini ele geçirmek için Silvan üzerine yaptığı seferde Emir Alinin de bulunduğu bilinmektedir. Bu arada Türkler arasındaki iç mücadelelerden yararlanmak isteyen Gürcü Kralı David, 1116da Erzurum önlerine kadar gelmiş, ancak şehir önlerinde yapılan iki çarpışmadan sonra, şehri muhasara etmekten vazgeçerek geri dönmüştür. Gürcülerin Doğu Anadoludaki Türk yerleşim bölgelerini tehdit altında bulundurmaları, Merkezi Konyada kurulmuş olan Anadolu Selçuklu Devletini rahatsız ediyordu. Bunun üzerine harekete geçen Anadolu Selçuklu Sultanı Rükneddin Süleyman Şah, 1201 yılında Doğu Anadoludaki küçük Türk Beyliklerine son verdi. Aynı tarihte Erzurum ve çevresi de Anadolu Selçuklu hâkimiyeti altına girdi. Rükneddin Süleyman Şah, Erzurum ve çevresini Mugisiddin Tuğrul Şah isimli kardeşine vermiştir. Böylece yaklaşık 130 yıl süren Saltukoğulları dönemi sona ermiş oluyordu. Anadolu Selçukluları döneminde Erzurum ve çevresi üzerindeki Gürcü baskısı büyük ölçüde kalkmış ve şehir, Anadolunun en gelişmiş şehirlerinden birisi olmuştur. Mugisiddin Tuğrul Şahın 1225de ölümü üzerine yerine oğlu Rükneddin Cihan Şah geçmiştir. Erzurumdaki Selçuklu Beyliğinin, kuzeyde Gürcülerle ve Trabzonda yeni kurulmuş olan Rum İmparatorluğu ile komşu olması, bu Beyliğin Anadolu Selçukluları açısından önemini artırmaktaydı. O dönemde Anadolu Selçuklu Sultanı olan Alâeddin Keykubat, devletin güvenliğini pekiştirmek için beyliklere son veriyor ve Anadoludaki Selçuklu hâkimiyetini güçlendiriyordu. Bu amaçla, 1228de Erzurumu almak üzere harekete geçti. Bunun üzerine telaşa kapılan Rükneddin Cihanşah, o sırada Ahlatı kuşatmış olan Celaleddin Harzemşahtan destek sağladı. Alâeddin Keykubadın Harzemlilerle barış yapma çabaları sonuç vermeyince, iki devletin ordusu, 1230da Yassı çemende karşı karşıya geldi. Bu savaşta Erzurumun Selçuklu Beyi, aynı zamanda amcası olan Alaattin Keykubata karşı, Celaleddin Harzemşahın yanında yer aldı. Savaşta Selçuklu ordusu galip geldi ve Cihanşah tutsak edildi. Bu savaş aynı zamanda Harzemliler Devletinin de sonu oldu. Savaştan sonra, Selçuklu ordusu Erzuruma yürüdü ve çarpışma olmaksızın şehir ele geçirildi. Bundan sonra Erzurum şehri, Anadolu Selçuklu Devleti için önemli bir askeri üs vazifesi gördü. Moğol saldırıları Karşısında Erzurum Anadolu Selçuklu Alâeddin Keykubatın Erzurum ve çevresini ele geçirerek, devletin güvenliğini sağlamak istemesindeki en önemli sebep, doğudan gelen Moğol saldırılarına karşı koyabilmekti. Bu maksatla, bölgedeki önemli kaleler tahkim ettirildi. Yine aynı güvenlik gayeleri ile, Moğolların önünden kaçan Türkmen boyları bölgede iskan ettirildi. Moğollar, Gürcüler tarafından da kışkırtılmaktaydılar. İlk Moğol saldırısı 1231 yılında Cengiz Hanın oğlu Oktay Hanın komutanlarından Cormagon Noyan tarafından yapıldı. Anadolu Selçukluları ve Moğollar arasındaki barış görüşmeleri sonuç vermedi.1237de Alâeddin Keykubat öldü ve yerine oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Bölgedeki Ermeni ve Rumların kışkırtmaları sonucunda Moğollar, 1242de Baycu Noyanın komutasındaki bir ordu ile Erzurumu kuşattılar. Sinaneddin Yakut komutasındaki kale muhafızlarının gayretli direnişe rağmen, Erzurum kalesi Moğolların eline geçti. Moğollar şehri yağmalayarak Erzurum halkının büyük bir bölümünü kılıçtan geçirdi. Erzurumun düşmesi, Anadolu Selçuklu Devleti için büyük büyük bir yıkım oldu. Akabinde 1243de Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev, Kösedağ Savaşında Moğollara yenilince, 1244de yapılan bir anlaşma ile bölgedeki Moğol egemenliği kabul edildi. Erzurumun düşmesi, Moğol akıncılarının önemli bir engelle karşılaşmadan Anadolu içlerine akınlar düzenlemelerini kolaylaştırdı. Bu saldırılar, başta Erzurum olmak üzere, Anadolunun birçok şehrinin Moğollar tarafından yağmalanmasına ve bu şehirlerde yaşayanların, uzun yıllar huzur ve sükûttan uzak kalmalarına yol açtı. Bu sıralarda Moğollar, İranda İlhanlı Devletini kurmuşlardı. 1244 yılında yapılan antlaşma ile Anadolu Selçuklu Devletinin yıkıldığı 1308 yılına kadar Erzurum, Selçuklu soyundan gelen kişiler tarafından yönetildi. Bu tarihten sonra da İlhanlı Devletinin bir eyaleti durumuna girdi. İlhanlılar Döneminde Erzurum Erzurumun tam olarak İlhanlı hâkimiyeti altına girmesi, Gazan Mahmut Han zamanında (1304-1317) rastlar. Gazan Handan sonra başa geçen Olcaytu Han zamanında, Erzurum şehri büyük ölçüde imar edilmiştir.Bu döneminde bir çok tarihi eser inşa ettirildi.Olcaytu Handan sonra başa geçen Ebu Said Bahadır Han zamanında, Erzurumun yönetimi Sultanın veziri Emir Çobanın oğlu Timurtaşa verildi.Emir Çobanla İlhanlı Sultanının arası bozulunca, Bahadır Han, İrencin Noyan adlı komutanını Erzurum üzerine gönderdi, bu durumdan korkan Timurtaş Mısıra kaçtı. Erzurumun yönetimi de sonradan Eretna Beye verildi. 50 yıl kadar Eretna Beyleri tarafından yönetilen Erzurum ve 1385 yılında Karakoyunlu Beyi Kara Mehmedin eline geçti. Karakoyunlular ve Akkoyunlular Döneminde Erzurum Karakoyunlu egemenliği uzun sürmedi.1387de, Timur Kara-Koyunlu egemenliğine son verdi. Erzuruma vali olarak torunu Gıyaseddin Sagarı tayin etti. Bu sırada şehirde yönetime karşı başkaldırılar süregeldiğinden, Timur 1400de tekrar Erzuruma geldi. Yönetime karşı çıkan halkın bir kısmını kılıçtan geçirdi. Timurun ölümünden sonra ( 1404), Erzurum şehri, Karakoyunlular ve Akkoyunlularla, Timurun oğlu Şahruh arasındaki kanlı çarpışmalara sahne oldu. Bu dönemde şehir önemli ölçüde tahrip edildi. Doğudan gelen istilacıların Anadoluya girişte karşılaştıkları en önemli askeri üs olma özelliğine sahip Erzurumun, Anadolu tarihinin en kanlı ve kargaşalarla dolu bu yüzyılında birkaç kez daha yağmaya uğradığı, tahrip edildiği ve halkının kılıçtan geçirildiği bilinmektedir. Bu saldırılar şu şekilde özetlenebilir. 1421de Timurun oğlu Şahruh, Erzurum ve çevresini zapt etti ve kaleyi kuşattı, ancak şehri alamayarak geri döndü. 1434de Karakoyunlularla olan mücadelelerinde Şahruhu destekleyen Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman, Erzurumu kuşattı ve ele geçirdi. 1435de bu kez Karakoyunlu hükümdarı İskender Beyin eline geçti. 1458 ve 1466da Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, Gürcistan seferi sırasında Erzurumdan gitti, 1468 yılında ise şehre hakim oldu. 1473deki Otlukbeli savaşında Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmete yenilen Akkoyunlular giderek güçlerini yitirdi. Uzun Hasanın ölümünden sonra ( 1478) şehrin yönetimi oğullarından Yakupa geçti. Yakupun ölümünden sonra ( 1490) çıkan taht kavgalarında şehir büyük tahribata uğradı. Osmanlılar Döneminde Erzurum Erzurum ve çevresinin Safevi Devletinin etki alanı içinde kalması sadece 15 yıl sürdü. Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden dönüşte Kars ve Pasinler üzerinden Erzuruma geldi ve şehir çevresi 1517 yılında Osmanlı topraklarına katıldı. Yüzyıllar boyunca şehrin kaderine hâkim olan kargaşa, yerini Osmanlı Devletinin, huzur ve sükun dolu yönetimine terk etmiştir. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Erzurum kalesi tahkim edildi ve şehir baştanbaşa imar edildi. Kanuninin birincisi 1534, ikincisi 1548 yıllarında İran üzerine düzenlediği seferlerde, Erzurum şehri, Osmanlı ordusuna önemli bir askeri üs vazifesi gördü. Kanuni, İran seferinden dönüşte (1535) Dulkadirli Mehmed Hanı Erzurum Beylerbeyliğine tayin etti. Erzurum şehri ise o dönemde beylerbeyliğine bağlı bir sancak durumundaydı. Erzurum Beylerbeyliğinin sınırları, kuzeyde Doğu Karadeniz Dağlarından Ordudaki Bolaman Deresine batıda Reşadiye, Zara, Koçhisar ve Kemaha, güneyde Pülümür, Kiğı ve Malazgirte doğuda Tahir Geçidi ve Pasin Ovasına kadar uzanan bölgeleri içine almaktaydı. Erzurum Sancağı da 10 nahiyeden müteşekkildi. Bunlar, Erzurum Merkezi, Karaz, Geçik, Tekman, Karaşkali, Aşkale, Serçeme, Cinis, Çermeli ve Ovacık nahiyeleriydi. Kanuni Sultan Süleymanın ikinci İran seferinde (1548)beylerbeyliğinin sınırları daha da büyütüldü ve kuzeydeki Gürcü kalıntıları ortadan kaldırıldı.1552 yılında şehir İranlılar tarafından ele geçirilmek istendi, Erzurum Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki beylerbeyi ordusunun yenilmesine rağmen, Erzurum kalesi İranlılara teslim edilmedi. Artan İran baskıları karşısında Kanuni Sultan Süleyman 1553 yılında İran üzerine yeni bir sefer düzenledi, sefer dönüşü (1554) Erzuruma gelerek şehrin yıkılan kalesini tamir ettirdi. 1853 - 1856 Kırım savaşı sırasında şehrin etrafındaki tabyalar, Ruslardan gelebilecek tehlikelere karşı tahkim edildi ve yeni tabyalar yapıldı. 1855 yılında Karsın Ruslar tarafından işgali, Erzurumun Rus tehlikesine karşı daha iyi tahkim edilmesi gereğini bir kez daha ortaya koydu. Bu gayeyle, 1865den 1877ye kadar geçen 12 yılda, Erzurum halkının da yardımlarıyla Aziziye Tabyalaları, şehir etrafındaki istihkâmlar ve diğer kışla ve tabyalar inşa edildi. Osmanlı Devletinin Balkanlarda çıkan karışıklıklarla uğraştığı bir sırada, Ruslar 1877 yılında Balkanlar ve Doğu Anadolu üzerinden bir kez daha Osmanlı topraklarına tecavüz etti. Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Rus ordusunun birbiri ardına Halyaz ve Zivin meydan savaşlarında yenilgiye uğrattı. Ancak, bu savaşlarda Türk ordusu da büyük kayıplar verdiğinden Erzurum tabyalarına çekilmek zorunda kaldı. Ruslar Gürcü Boğazını ele geçirerek, Erzurumu kuzeyinden baskı altına almaya muvaffak oldular. Rusların batı cephesinde Yeşilköy önlerine kadar ilerlemeleri, Osmanlı Devletini Doğu cephesinde taviz vermek zorunda bıraktı. Yapılan bir antlaşmayla, Osmanlı ordusu Bayburt ve Erzincana çekildi. Erzurum ise, kışlamak üzere Rus ordusuna terk edildi. Böylece, Erzurum bir kez daha Ruslar tarafından işgal edildi. 3 Mart 1878de imzalanan Ayestefanos Antlaşmasıyla Ruslar Erzurumu terk ettiler. Daha sonra Berlin Antlaşması (13 Temmuz 1878 ) ile Erzurumun kuzey doğusunda bulunan Artvin, Batum, Otu, Şenkaya, Olur Ardahan, Kars ve Sarıkamış savaş tazminatı olarak Ruslara bırakıldı. Böylece, Rus sınırı Erzurumun 105 km. doğusuna kadar yaklaşmıştı. Bu durum, şüphesiz Erzurum için büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Milli Mücadele Döneminde Erzurum Mondros Mütarekesinin ağır hükümlerini asla kabullenemeyen Erzurum halkı, kendi hak ve hukukunu korumak için direniş ve örgütlenme çabalarına başlamıştı. Erzurumda kurulmuş olan ilk direniş örgüt, Süleyman Necati Beyin kurduğu İstihlası Vatan (Vatanın Kurtuluşu) idi. Ancak bu örgüt kısa bir süre sonra dağıtıldı. Hemen ardından, Merkezi İstanbulda Vilayeti Şarkiyye Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyetinin Erzurum şubesi, İstanbuldan görevlendirilen Cevad Dursunoğlunun öncülüğünde 10 Mart 1919da kuruldu. Kurucular arasında emekli Binbaşı Süleyman Bey İsmailzade Tevfik Bey, Müftü Solakzade Sadık Bey, Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, Kığılı Cazim Bey, İbrahim Hakkızade Fehim Bey, Hacı Recep Bey, Hacı Nafiz ve Ahmet Beyler, emekli Binbaşı Ahmet (Gobel) Bey bulunuyordu. Süleyman Necati Beyin çıkardığı Albayrak gazetesi de cemiyetin resmi yayın organı olma görevini üstlendi. Cemiyet ilk toplantısında, Ermenilerin Doğu Anadolu üzerindeki hak iddialarını reddeden bir bildiri yayınlayarak, bildiriyi bütün Doğu Anadolu şehirlerine gönderdi. Bir müddet sonra, cemiyetin Yönetim Kurulu oluşturuldu. Hoca Raif Efendinin başkan, Cevad Dursunoğlunun kâtip ve emekli Binbaşı Süleyman Beyin muhasip olduğu Yönetim Kurulunda üye olarak şu kişiler bulunmaktaydı. Necati Bey, emekli Binbaşı Kazım Bey, Ahmet Bey, Avukat Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, Fevzi Kırbaş, Hacı Nafız Bey, Avukat Mesut Bey, ve Baytar Nedim Bey. Mütarekesine göre hayali Ermenistan devletine vadedilmiş Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas illeriyle, Pontus Rumlarına verilmiş olan Trabzon illeri ile irtibat kurarak, Milli Mücadele ruhunun, Cemiyetin ilkeleri etrafında yoğunlaşması için girişimlerde bulundu. Bu sırada 19 Mayıs 1919da Cemiyet, Mondros ordu müfettişi olarak Samsuna ayak basan Mustafa Kemal, Ulusal bir Kongre toplanmasını içeren Amasya Tamimini yayınladıktan sonra, 3 Temmuzda Sivas üzerinden Erzuruma geldi. Mustafa Kemal ve beraberindekiler, Erzuruma 15 km. mesafedeki Ilıca bucağında, başlarında 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa olmak üzere Müdafai Hukuk cemiyeti mensupları ve şehrin ileri gelenleri tarafından karşılandı.5 Temmuz günü yapılan gizli toplantıda, Mustafa Kemal, ülkenin içinde bulunduğu durum hakkında görüşlerini açıklayarak, silahlı mücadeleye başlamaktan başka çözüm olmadığını belirtti. Mustafa Kemalin Amasyadan yayınladığı tamim, Saray tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Mustafa Kemal, İstanbula geri çağrılmaktaydı. Görevden alındığına dair emir, 8Temmuz günü Erzuruma ulaştı. O gece arkadaşlarıyla birlikte bir durum değerlendirmesi yapan Mustafa Kemal, görevinden istifa ederek, bütün rütbelerinden feragat ettiğini bir telgrafla İstanbula bildirdi. Mustafa Kemalin bu jestinden sonra 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ordusu ile birlikte, onun emrinde olduğunu bildirdi. Onu, 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ve diğer Kolordu ve birlik komutanları izledi. İstifasının hemen ardından Cemiyet Başkanlığına, Hüseyin Rauf Bey de İkinci Başkanlığa Mustafa Kemal Paşa getirildiler. Bundan sonra, Milli Mücadelenin en önemli dönüm noktalarından biri olan Erzurum Kongresinin toplanması için çalışmalara başlandı. Bu amaçla, çevre illerden delegelerin Kongreye iştiraki istendi. Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919da Erzurum, Sivas, Bitlis, Van ve Trabzon illerinden gelen 56 delegenin iştiraki ile toplandı. Kongreye katılan delegeler şunlardı: Erzurum Vilayeti Delegeleri Merkez Mustafa Kemal Paşa Hüseyin Rauf (Orbay) Bey Hoca Raif Efendi Hınıs: Celal Bey İspir: Cemal Bey Bayburt: Zahit Efendi ve Tevfik Bey Narman: Sait Bey Pasinler: Cevat Dursunoğlu (Cemiyet Katibi) ve Battal Bey Tortum: Kazım Bey Yusufeli: Ahmet Bey Kiğı: Sait ve Kahraman Beyler Tercan: Ahmet Bey Doğubayazıt: Hüseyin Avni (Ulaş) Bey Diyadin: İsmail ve Mustafa Beyler Karaköse: Necati Bey (Albayrak Gazetesi sahibi) Erzincan: Hacı Fevzi Efendi Kuruçay: Müftü Şefik Efendi Refahiye: Kemal Efendi Pülümür: Abbas Efendi Bitlis Vilayeti Delegeleri Bitlis: Süleyman Bey (Emekli Binbaşı) Siirt: Hafız Cemil Efendi ve Müftü Naibi Hacı Hafız Bey Kolordu karargâhının Erzuruma taşınmış olması, Erzurum ve yakın çevresini tamamen Ermeni çetecilerinin tehditlerinden kurtardı. Ancak, Mondros Mütarekesinden sonra Osmanlı ordusu Kars, Ardahan ve Batumdan çekildi ve bu bölgeleri İngilizler işgal etti. Bu yörelerdeki Osmanlı ordusunun dağılmasından sonra, Karsta bir Milli Şura hükümeti kuruldu ve havalide emniyet, huzur ve sükûnu temin etme görevini üstlendi. Fakat Karstaki Milli Şura yönetimine, bölgeyi işgal eden İngilizlerce 20 Nisan 1920de son verildi. İngilizlerin bu hareketi, yörede bulunan Ermenileri cüretlendirdi. Müslüman halka baskı ve zulüm yapan Ermeniler, Sarıkamış, Kağızman ve Ardahanı da İngilizlerden devralarak, bölgedeki etkinlik sağladılar. Benzer şekilde, Temmuz 1920de İngilizler Oltuda kurulmuş olan Oltu Şurasına da, yörenin Ermenilere bırakıldığını ileri sürerek son vermek istediler. Yörenin Ermeni çetecilerinin yönetimine terk edilmesi isteği, Oltu Şurası tarafından reddedildi. Ermeniler, bu yöredeki katliamlarını da sürdürdüler. Aynı tarihlerde, Artvin Gürcülerin, Ardunç ve savaşta da İngilizlerin işgali altındaydı. Cumhuriyet Döneminden Günümüze Erzurum Nafi Atuf Kansu, Nafız Dumlu, Asım Vasfi, Ahmet Fikri Tüzer, Aziz Akyürek, Necip Asım Yazıksız, Tahsin Uzer, 1 Kasım 1927de III. Dönem milletvekilliğine seçildiler. 4 Mayıs 1931de Asım Vasfi, Ahmet Fikri Tüzer, Nafi Atıf Kansu, Aziz Akyürek, Nafiz Dumlu, Hakkı Şinasi Erel ve Necip Asım Yazıksız IV. Dönem milletvekilliğine seçildiler. 1 Mart 1935de Nafi Atıf Kansu, Tahsin Uzer, Aziz Akyürek, Nafiz Dumlu, Necip Asım Yazıksız, Saim Ali Dilemre, Pertev Demirhan, Fuat Sirmen, Zeki Soydemir, Şükrü Koçak ve Nakiye Elgün V.Dönem milletvekilliğine seçildiler. 3 Nisan 1939da Aziz Akyürek, Münir Hüsrev Göle, Raif Dinç,Salim Altuğ, Nafiz Dumlu, Pertev Demirhan, Zeki Soydemir.Şükrü Koçak, Nakiye Elgün VI.Dönem milletvekilliğine seçildiler. 8 Mart 1943de Aziz Akyürek, Münir Hüsrev Göle, Raif Dinç, Saltum Altuğ, Nafiz Dumlu, Pertev Demirhan, Zeki Soydemir, Şükrü Koçak, Nakiye Elgün VII.Dönem milletvekilliğine bir kez daha seçildiler. 5 Ağustos 1946da Cevad Dursunoğlu, Kemalettin Kamu, Münir Hüsrev Göle, Raif Dinç, Şükrü Koçak, Eyüp Sabri Akgül, Mesut Çan Kaya, Vehbi Kocagüney, Şakir İbrahim Hakkıoğlu, VIII. Dönem milletvekilliğine seçildiler. 14 Mayıs 1950de 175.124 kayıtlı seçmenin % 86,3ünün oy kullandığı milletvekili genel seçimlerinde Said Başak, Rıfkı Salim Burçak, Fehmi Çobanoğlu, Bahadır Dülger, Sabri Erduman, Enver Karan, Emrullah Nutku, Rıza Topçuoğlu, Memiş Yazıcı ve Mustafa Zeren milletvekilliğine seçildiler. 2 Mayıs 1954de yapılan milletvekili genel seçimlerinde 188.956 kayıtlı seçmenin % 89,3ü oy kullandı Rıfkı Salim Burçak, Bahadır Dülger, Sabri Erduman, Rıfkı Topçuoğlu, İshak Avni Akdağ, Zeki Çavuşoğlu, Şevki Erker, Abdulkadir Eryurt, Hamit Şevket İnce, Hasan Numanoğlu, Cemal Önder ve Esat Tuncel milletvekilliğine seçildiler. 27 Ekim 1957de yapılan milletvekili genel seçimlerinde 208.352 kayıtlı seçmenden % 77,4ü oy kullandı. Seçimlerde Rıfkı Salim Burçak, Sabri Erduman, Rıza Topçuoğlu, Mustafa Zeren, Şevki Erker, Abdulkadir Eryurt, Hasan Numanoğlu,Osman Alihocagil, Mehmet Eyüboğlu,Melik Fırat, Said Kantarel, Münip Özer ve Fethullah Taşkesenlioğlu milletvekilliğine seçildiler. Kasım 1958de Erzurum Atatürk Üniversitesi kuruldu. 28 Aralık 1960da Cevad Dursunoğlu Kurucu Meclise seçildi. 15 Ekim 1961de 242.181 kayıtlı seçmenin % 75,9u oy kullandığı milletvekili seçimleri yapıldı. Bu seçimde Cevad Dursunoğlu, Ertuğrul Akça Turhan Bilgin Nihat Diler, Gıyasettin Karaca, Şerafettin Konuray Cevad Önder, Tahsin Telli ve Adnan Şenyurt milletvekilliğine kayıtlı seçmenlerin % 80inin oy kullandığı Cumhuriyet senatosu seçimlerinde Nurettin Aynuksa, Nihat Pasinli ve Rahmi Sanalan senatörlüğe seçildiler. 7 Kasım 1961de Erzurum Eğitim Enstitüsü açıldı. 7 Haziran 1964de yapılan Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde Sakıp Hatunoğlu, Edip Somunoğlu ve Osman Alihocagil senatörlüğe seçildiler. 10 Ekim 1965te yapılan milletvekili genel seçimlerinde 255.787 kayıtlı seçmenin % 70,7si oy kullandı. Turhan Bilgin, Gıyasettin Karaca Nihat Diler, Cevat Önder, Adnan Şenyurt, Necati Güven, Nihat Pasinli İ.Hakkı Yıldırım ve Ahmet Mustafaoğlu milletvekilliğine seçildiler. 12 Ekim 1969da 273.195 kayıtlı seçmenin % 66sının oy kullandığı milletvekili genel seçimlerinde Turhan Bilgin, Gıyasettin Karaca Cevat Önder, Rasim Cinisli, Rıfkı Danışman, Sabahattin Aras, Selçuk Erverdi Naci Gacıroğlu, Fetullah Taşkesenlioğlu milletvekilliğine seçildiler. 14 Ekim 1973 milletvekili genel seçimlerinde 296.137 kayıtlı seçmenden % 67,9u oy kullandı. Seçimler sonucunda İ.Hakkı Yıldırım, Gıyasettin Karaca, Rıfkı Danışman, Selçuk Erverdi, Rasim Cinisli, Korkut Özal Yahya Akdağ, Zekai Yaylalı ve Fuat Fırat milletvekilliğine seçildiler. Kayıtlı seçmenin % 67,6sının oy kullandığı Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde Sakıp Hatunoğlu, Hilmi Nalbantoğlu, Lütfi Doğan senatör seçildiler. 5 Haziran 1977 milletvekili genel seçimlerinde 325.100 kayıtlı seçmenin % 80i oy kullandı. Rıfkı Danışman, Gıyasettin Karaca, İ.Hakkı Yıldırım, Osman Demirci, Selçuk Erverdi, Çetin Bozkurt, Korkut Özal ve Nevzat Köseoğlu milletvekilliğine seçildiler. 14 Ekim 1979da yapılan Cumhuriyet Senatosu seçimlerinde 277.284 kayıtlı seçmenin % 80.7si oy kullandı. Selahattin Deniz, Naci Gacıroğlu ve Lütfü Doğan senatörlüğe seçildiler. 15 Ekim 1981de Utkan Kocatürk ve Abdülkadir Erener, Erzurumu temsilen Danışma Meclisi üyeliğine seçildiler. 1983 Genel seçimlerinde Togay Gemalmaz, Sebahattin Aras, Rıfkı Yaylalı, Sabahattin Eryurt, İlhan Aras, Ebubekir Akay ve Hilmi Nalbantoğlu milletvekilliğine seçildiler. 1991 genel seçimlerinde, İsmail Köse, Melik Fırat, Lütfi Esengün, Rıza Müftüoğlu, Oktay Öztürk, Şinasi Yavuz, Abdulillah Fırat milletvekilliğine seçildiler. 1995 genel seçimlerinde, İsmail Köse, Zeki Ertugay, Necati Güllülü, Lütfi Esengün, Şinasi Yavuz, Abdulillah Fırat, Aslan Polat, Ömer Özyılmaz milletvekilliğine seçildiler. 2002 genel seçimlerinde, İbrahim ÖZDOĞAN, Mücahit DALOĞLU, Mustafa ILICALI, Mustafa Nuri AKBULUT, Ömer ÖZYILMAZ, Recep AKDAĞ Milletvekilliğine seçildiler.
Posted on: Fri, 29 Nov 2013 13:15:12 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015