Yalan hadis uydurmak 2 Ebu Hüreyra’nın rivayet ettiği - TopicsExpress



          

Yalan hadis uydurmak 2 Ebu Hüreyra’nın rivayet ettiği hadislerin hiç birine güven olmaz. Çünkü Ebu Hüreyra, Muaviye’nin paralı hadisçisiydi. İbn-i Ebi’l- Hadid-i Mütezili “Şerh-i Nehc’ul- Belağa”nın 1. cildinin 358. sayfasında ve 4. ciltte, üstat ve şeyh-i imam Ebu Cafer İskafi’den şöyle naklediyor: “Muaviye bin Ebi Süfyan, sahabe ve tabiinden bir grubu toplayıp onlardan Hz. Ali (a.s)’ı yeren hadisler uydurmalarını ve bunları halkın arasında yaymalarını istedi. Onlar da bu işle meşgul olmaya başladılar. Ebu Hüreyra, Amr bin As ve Muğeyre bin Şube, Hz. Ali (a.s)’ı yeren hadisleri uyduran kimselerdendiler.” Olayı sayfa 359’a kadar genişçe anlattıktan sonra, aynı sayfada A’maş’tan şöyle rivayet ediyor: “Ebu Hüreyra, Muaviye ile beraber Kufe camisine geldi. Halkın kendisine büyük bir ilgi gösterdiğini görünce ayağa kalktı ve (Halkın dikkatini çekmek için) iki eliyle başına vurmaya başladı. Sonra şöyle dedi: “Ey Irak halkı! Benim Allah ve Peygamberinin adına yalan söyleyip cehennem ateşini satın alacağımı zannediyor musunuz? Peygamber’den duyduğum o şeyi benden duyun (yani duyduğumu size naklediyorum) Peygamber’in şöyle buyurduğunu duydum. “Her peygamberin bir haremi vardır; benim haremim de Medine’dir. Kim orada bir olay çıkarırsa, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Allah’ı şahit tutuyorum ki, Ali Medine’de olay çıkardı.” (O, bu sözüyle, halkı Hz. Ali’ye lanet etmeye davet etti.) Muaviye bunu (yani Ebu Hureyra’nin hem de Hz. Ali (a.s)’ın hilafet merkezinde kendisine böyle bir hizmette bulunduğunu) duyunca, onu çağırtıp hediyeler verdi ve onu Medine’nin valisi yaptı. Daha öncede bahsettiğimiz gibi Ebu Hureyra Muaviye’nin hadisçisi idi ve onun görevi Muaviye’nin sünnetine uygun hadisler uydurmaktı. Ebu Hureyra da Muaviye gibi gerçekte hiçbir zaman Müslüman olmadı. Ona merdut diyebiliriz. Muaviye’nin hoşuna gitmesi için, Hz. Ali gibi; insanların en faziletlisi, en kâmili ve en şereflisi olan biri hakkında, böyle konuşan bir adam, birkaç gün Resulullah (s.a.a)’in sahabesi oldu diye ehli sünnet kardeşlerimizin Ebu Hureyra’ye bu kadar çok bağlanmalarını gerektirmez. Ebu Hüreyra’nın merdutluğuna başka delillerde vardır. Bu delillerden birisi şudur: Kim Hz. Peygamber (s.a.a)’e sebbederse (kötü söz söylerse), o her iki fırkaya (alevi ve Sünni) göre, kesinlikle melun, merdut ve ateş ehlidir. Hakim-i Nişaburi “Müstedrek”in 3. cildinin 124. sayfasında, imam Ahmed bin Hanbel “Müsned”de, Taberani “Evset”te, Şafii Fakihi İbn-i Meğazili “Menakıb”ta, Muttaki Hindi “Kenz’ul- Ummal”ın 6. cildinin 153. sayfasında, Şeyh’ul- İslam Himvini “Feraid”de, İbn-i Hacer-i Mekki “Savaik”in 74. ve 75. sayfalarında, Süleyman Belhi el-Hanefi “Yenabi’ul- Meveddet”te, Celalettin Süyuti “Tarih’ul- Hulefa”nın 116. sayfasında, imam Ebu Abdurrahman Nesai “Hasais’ul- Aleviyye”de ve hatta Ebu Hureyra’nın kendisi bile Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklediyorlar: “Ali Kuran’ladır ve Kuran da Ali iledir. Bunlar havuzun başında bana gelinceye kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar. Ali bendendir, ben de Ali’denim. Kim ona sebbederse (kötü söz söylerse), şüphesiz bana sebbetmiştir ve kim bana sebbederse, şüphesiz Allah’a sebbetmiştir.” Ebu Hüreyra, mevlamız Emir’ul- Müminin Hz. Ali (a.s)’a sebb ve lanet edenlerden birisidir. O, sahte hadisler uydurarak halkı da, Hz. Ali (a.s)’a sebbetmeye zorluyordu!! Bir başka delil şudur: Taberi, İbn-i Esir, İbn-i Ebi’l- Hadid, Allame Semhudi, İbn-i Haldun, İbn-i Hallakan, vs..ehli sunnet tarihçileri şöyle yazarlar: Muaviye bin Ebi Süfyan, hunhar ve zalim Busr bin Ertat’ı Yemenlileri ve Mevlamız Emir’ul- Mümininin taraftarlarını katletmesi için 4. bin Şamlı savaşçıyla beraber Medine yolundan harekete geçirdi. Onlar, Medine, Mekke, Tâif, Tebale (Tehame bölgesinde bir şehir), Necran, Erhab kabilesi (Hemdan kabilelerinden biri), Sen’a ve Hazar Mevt’ta akıl almaz katliamlar yaptılar. Ben-i Haşim ve Emir’ul- Mümininin taraftarlarını yaşlı-genç demeden kılıçtan geçirdiler. Hatta Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in amcası Abbas’ın oğlu ve Yemen valisi Ubeydullah’ın çocuklarına bile rahmet etmeyip başlarını kestiler. O melunun emriyle öldürülenlerin sayısını 30 binin üzerinde yazmışlardır!! Emevi ve onların takipçilerinin bu amelleri insanı pek şaşırtmıyor. Çünkü onlar böyle şeyleri devamlı yapıyorlardı. İnsanı şaşırtan şey, ehli sünnetin başının üzerinde tuttuğu Ebu Hüreyra’nın de, Busr bin Ertat’la birlikte bu sefere çıkıp onun feci katliamlarını görmesi ve orada bulunmasıdır. Özellikle, Cabir bin Abdullah Ensari, Ebu Eyyub Ensari ve diğer birçok sahabelerin olduğu Medine-i Münevvere’nin savunmasız ve günahsız halkına yapılan zulümleri kendi gözleriyle görüyordu. Sahabeler korkularından ya Medine’den kaçmış ya da evlere saklanmışlardı. Ebu Eyyub Ensari gibi Resulullah (s.a.a)’in has sahabelerinin evlerini yakıyorlardı. Ebu Hüreyra, bütün bunlara ses çıkarmadığı gibi, yeri geldiğinde bu zulümlere yardımcı da oluyordu. Medine’deki katliamlardan sonra, bu zulüm ordusu Mekke’ye doğru hareket ederken, Ebu Hüreyra orada onların vekili olarak kaldı. Daha sonra Muaviye, onun bu hizmetleri ve Ebu Busr’a yaptığı yardımları karşılığında onu Medine’ye vali tayin etti. Allame Semhudi “Tarih’ul- Medine”de, Ahmed bin Hanbel’in “Müsned”de, Sibt bin Cevzi’nin “Tezkire”nin 163. sayfasında ve daha başka alimlerin Resul-u Ekrem (s.a.a)’den naklettikleri şu meşhur hadis; ebu Hureyra’nın gerçekte hak ettiği sıfatı anlatmaktadır: “Kim Medine halkını zulümle korkutursa, Allah da onu korkutacaktır; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun; kıyamet günü, Allah Teala, ondan hiçbir şeyi kabul etmeyecektir. -Benim Medine’mi korkutana Allah’ın laneti olsun- Kim Medine halkına kötü kasıtta bulunursa, Allah Teala onu, kurşunun ateşte eridiği gibi eritecektir.” Durum bu iken, Medinelileri korkutup onca zulüm yapan bir orduya nasıl katılabiliyor? Ayrıca, sahte hadisler uydurarak Resulullah (s.a.a)’in vasisi, hak halifesi ve pak Ehli Beyt’ine karşı geliyor ve insanları öyle birine sebb ettiriyor ki, ona sebb (küfür) etmeyi Peygamber (s.a.a) kendisine sebb edilmiş sayıyor. Resulullah (s.a.a) adına yalan hadis uyduran böyle birini Allah ve Resulü reddetmez mi? Ebu Hüreyra’nın merdutluğuna başka delil de Ömer’in onu kırbaçlaması. İbn-i Esir gibi tarihçiler H.K 23. Yılın olaylarında, İbn-i Ebi’l- Hadid “Şerh-i Nehc’ul Belağa”nın (Mısır baskısı) 3. cilt 104. sayfasında ve daha başkaları şöyle naklediyorlar: H.K 21 yılında halife Ömer Ebu Hüreyra’yı Bahreyn’e vali olarak gönderdi. Ona, Ebu Hüreyra kendisine mal toplayıp bir sürü at aldığı haberini verdiler. Bunun üzerine Ömer onu hicri 23 yılında görevinden aldı. Halifenin yanına gelir gelmez, halife ona: “Ey Allah’ın ve Allah’ın kitabının düşmanı, Allah’ın malını mı çalıyorsun?” diye kızdı. O da; “Asla hırsızlık yapmadım, onlar halkın bana verdiği hediyelerdi” diye cevap verdi. İbn-i Mes’ud “Tabakat”ın 4. cildinin 90. Sayfasında, İbn-i Hacer Askalani “İsabe”de ve İbn-i Abdurabbih “Ikd’ul- Ferid”in 1. cildinde şöyle yazıyorlar: Halife Ebu Hüreyra’ya; “Ey Allah’ın düşmanı! Seni Bahreyn’e vali olarak gönderdiğimde ayağında ayakkabın bile yoktu; şimdi asil atların ve 600 bin dinarlık malın olduğunu duydum. Bunları nereden aldın?” diye sordu. O da cevaben; “Bunlar halkın hediyeleriydi. Onları çalıştırdım, elimdekiler onlardan elde ettiğim kârlardır.” dedi. (sanırım rüşveti ebu hüreyre icat etti) Ömer yerinden kalkıp onu o kadar kırbaçladı ki sırtından kan akmaya başladı. Sonra, Bahreyn’de biriktirdiklerinden 10 bin dinar alıp Beyt’ul- Mal’a vermelerini emretti. Ömer, sadece kendi halifeliği zamanında değil, Resulullah’ın zamanında da Ebu Hüreyra’yı yere düşene kadar dövdü. Bu olayı Müslim “Sahih”in 1. cildinin, 34. sayfasında nakletmiştir. İbn-i Ebi’l- Hadid “Şerh-i Nehc’ul Belağa”nın 1. cilt, 360. sayfasının ilk başında şöyle yazıyor: “Ebu Cafer İskafi (Mutezli şeyhi) diyor ki; Şeyhlerimiz Ebu Hüreyra’yı (akli yönden) sakıncalı bulup onun hadislerini kabul etmiyorlar. Ömer onu kamçılayarak dedi ki; “Hadis nakletmekte çok ileri gittin. Zaten sana Peygamber’in adına yalan uydurmak yakışır!” İbn-i Asakir “Tarih-i Kebir”de, Muttaki “Kenz’ul- Ummal”ın 239. sayfasında şöyle naklediyorlar: Halife Ömer onu kırbaçlayıp dövdü. Resulullah (s.a.a.)’dan hadis nakletmesine engel olarak dedi ki: “Peygamber’den çok hadis naklediyorsun. Ondan taraf yalan söylemeye layıksın (yani senin gibi şahsiyetsiz biri Peygamber’in adına yalan söyler ancak.) Peygamber’den hadis nakletmeği terk etmelisin. Yoksa seni ya Devs’a (18) gönderirim ya da Buzinelerin (19) yanına. Yine İbn-i Ebi’l- Hadid “Şerh-i Nehc’ul- Belağa”nın 1. cildinin 360. sayfasında (Mısır baskısı) Üstadı imam Ebu Cafer İskafi’den şöyle naklediyor: “Emir’ul- Mü’minin Hz. Ali (a.s.) şöyle buyuruyor: “Bilin ki! İnsanların (veya Yaşayanların) en yalancısı, Resulullah (s.a.a.)’in adına en çok yalan söyleyen Devslu Ebu Hüreyra’dır.” İbn-i Kutaybe “Te’vil’ul- Muhtelif’il- Hadis”te, Hakim “Müstedrek”in 3. cildinde, Zehebi “Telhis’ul- Müstedrek”te, Müslim “Sahih-i Müslim” diye meşhur olan kıtabının ikinci cildinin “Fezail-u Ebu Hüreyra” bölümünde diyorlar ki; Ayşe onu defalarca reddederek şöyle diyordu: “Ebu Hüreyra çok yalan söylüyor; o, Resulullah’ın adına bir sürü yalan hadis uydurmuştur.” . Ebu Hureyra’yı yalnızca biz Aleviler reddetmedik. Onun hadislerini kabul etmememizin nedenleri yalancı ve melun biri olmasıdır. Halife Ömer, Mevlamız Emir’ul- Müminin, Ayşe, sahabe ve tabiin de onu reddetmişlerdir. Mutezile’nin şeyh ve âlimleri ve Hanefi’lerin geneli, Ebu Hureyra’nın hadislerini kabul etmiyorlar. Senedi, Ebu Hureyra’ya dayanan hadisleri batıl biliyorlar. Nevevi, Sahih-i Müslim’in şerhinde, özellikle 4. ciltte bu konuyu genişçe ele alıyor. Hanefi mezhebinin imamı olan imam A’zam Ebu Hanife şöyle diyor: “Resulullah’ın sahabeleri genelde güvenilir ve adil idiler. Ben onların hepsinden senedi kime dayanırsa dayansın hadis kabul ediyorum. Ama senetleri Ebu Hureyra’ya, Enes bin Malik’e ve Semuret bin Cundeb’e dayanan hadisleri kabul etmiyorum.” .Ebu Hüreyra’nın reddedilmişliğine dair güneşten daha aydın birçok deliller vardır. Bunu ehli sünnetin büyük âlimleri de tasdik etmişlerdir. Onun reddedilmiş (mer dut) olduğuna dair delillerden birisi, Resulullah (s.a.a)’in diliyle lanetlenmiş Muaviye bin Ebi Süfyan’ın, münafıkların ve ikiyüzlülerin yanında yer almasıdır. Çünkü Sıffin’de namazları Emir’ul- Müminin Hz. Ali (a.s)’ın peşinde kıldığı halde, Muaviye’nin yağlı sofrasının başından da eksik olmuyordu. Zemahşeri “Rebi’ul- Ebrar”da, İbn-i Ebi’l- Hadid “Şerh-u Nehc’ul- Belağa”da ve daha başkaları şöyle naklediyorlar: Ondan bu iki farklı hareketinin sebebi sorulduğu zaman şöyle diyordu: “Muaviye’nin muzeyresi (20)ve yemeği daha yağlıdır, Ali’nin arkasında namaz kılmak ise efdaldır” Bu yüzden Ebu Hüreyra “Şeyh’ul- Muzeyre” diye meşhur olmuştur. İbn-i Hacer “İsabe”de, İbn-i Abdulbirr “İstiab”da Ebu Hüreyra’nın kendisinden Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu naklediyorlar: “Benim adıma yalan söyleyenler çoğaldılar. Kim bilerek benim adıma yalan söylerse onun yeri cehennem ateşidir. Ne zaman benden size bir hadis gelirse, onu Kuran’la karşılaştırın.” (Yani Kuran’a uyarsa kabul edin, uymazsa reddedin.) Ebu Hureyra böyle bir kişiliğe sahipti Hz. Peygamberden yalan hadisler rivayet ediyor. Hz. Ali’ye seb ediyor ve ettiriyor. Ve ehli sünnet cemaati camilerinde verdikleri hutbelerde Ebu Hüreyra’nın hadislerini eksik etmiyorlar. Allah’ın ipine tutunanlara selam olsun. Kaynaklar: 18-Devs, Ebu Hüreyra’nın Yemen’deki kabilesidir 19- Buzine, dağlarda yaşayan bir tür maymundur 20- Muzeyre; Sütten yapılmış olan bir tür yemeğin ismidir. Bu yemek Muaviye’ye mahsustu.
Posted on: Sat, 29 Jun 2013 17:51:14 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015