Yeşil Suriye’deydi! Hacı, Sakallı, Terminatör, Metin - TopicsExpress



          

Yeşil Suriye’deydi! Hacı, Sakallı, Terminatör, Metin Atmaca, Ahmet Demir, Ahmet Yeşil, Mehmet Kırmızı, Hasan Tanrıkulu adlarıyla da tanınan Mahmut Yıldırım ile ilgili hiç bir yerde bugüne kadar yazılmamış şok bilgileri sitemden iki yıldır paylaşıyorum. Korkut Eken, Emniyetteki sorgusunda ‘Yeşil yaşıyor’ dedi ve gözler bu gerçeğe çevrildi. Ancak neredeyse bas bas bağırarak konuyu gündeme getirdiğim haber ve yorumlarımı ana medya ıskalıyor. NTV gazetecilik başarısı göstermiş, Eken’in ifadesini diğer medyadan üç gün önce yayınlamış. Günaydın! Eken, elbette Yeşil’in yaşadığını biliyor, zira Lübnan’da Beka Vadisi’inde Suriyeli muhalifleri eğitirken ve Suriye’de Özel Harp operasyonlar yaparken yanındaydı! Sitemde bugüne kadar 50 bin kişinin okuduğu aşağıdaki üç haberin, yorumun linkini veriyorum. Bunun adına gazetecilik denir. farukarslan/genel/yesil-kod-adli-mahmut-yildirim%E2%80%99in-adresi/ farukarslan/genel/yesil%E2%80%99in-pkk-macerasi-ve-ak-parti%E2%80%99nin-aymazligi/ farukarslan/genel/743/ Peki ben nereden Yeşil’in yaşadığını biliyordum. Herhalde Kurtlar Vadisi Pusu dizisinden öğrenmedim. 4 yıldır Ergenekon sanığı olan Veli Küçük, kirli işlerini yaptırdığı Yeşil’in öldürüldüğü iddiasını kamuoyuna 1999’da kasten pompalattı. Yeşil’in imajı, kurumu değiştirildi, ölmedi. Yaşıyor. Çünkü Yeşil’de cinayetlerin kasetleri var. CHP’nin en üst organı Merkez Karar Yürütme Kurulu eski üyesi Tunceli Milletvekili Sinan Yerlikaya, Yeşil’in yaşadığını defalarca söyledi. Mehmet Ağar, Mehmet Eymür, Hanefi Avcı da nerede olduğunu biliyorlardı ama söylemediler. O, Ergenekon’un adamıydı, bir tahsilatçı ve infaz memuruydu… Kimilerine göre katil kimilerine göre vatanperver kahramandı. Esasen O, Ergenekon’un Yakup Cemili idi. Sonu cehennem olan bir yoldaydı. Nerede olduğunu aslında pek çok devlet görevlisi biliyordu. Bana bilginin nasıl geldiğini daha önce yazmıştım. Tekrar edeyim: Mesela 2000 yılı sonbaharında Yeşil’in nerede olduğunu sorduğum bir Emniyet İstihbarat yetkilisi gülerek şunu söylemişti: Albay rütbesinde Arnavutluk’ta geziyor ve Kosova’da UÇK’nın milis güçlerine gayri nizami harp konusunda askeri eğitim veriyor. Bir kaç yıl sonra nerede olduğunu bir askeri yetkiliye sorduğumda yine acı acı güldü ve şunu fısıldadı: Benden duymuş olma ama Afganistan’a NATO çerçevesinde gönderdiğimiz Türk Barış Gücü’nde Albay rütbesinde Afgan emniyet güçlerini eğitiyor. Uzun süredir Yeşil’in nerede olduğunu sormuyordum. 2011 yazında Türkiye’ye gittiğimde eskiden Polis Timinde 1990’larda Yeşil ile beraber çalışmış bir polis, konu açılınca ben sormadan söyledi: Geçen sene, yani 2010′da Şanlı Urfa’da bir akrabamın emeklilik işi vardı, sağolsun o işi çözdü. Yeşil sapasağlam yaşıyor. Hatta epey iyi gördüm. Eski günlerini arıyor. Emekli olmuş, artık hiç bir işe karışmıyormuş, kafasını dinlemek istiyor. Eski günler geride kaldı, artık Yeşil gibilerine yer yok. Terörle mücadelede temiz bir sayfa açılıyor dedim. ‘Polis gücü, öldürmek için değil halkı yaşatmak için bölgeye geliyor’ diye değişen şartlara vurgu yaptım. Beni de çağırdılar, gidip gitmemekte kararsızım. Bu hükümete güvenilir mi sence demez mi? Git dedim ve ekledim: Artık Yeşil veya Kırmızı gibi kime çalıştığı belirsiz tiplerin faili meçhul cinayetler işleme devri kapandı. Müsade edilmeyecek, devlet yargısız infaz yapmayacak, cinayet işlemeyecek. Benim tavsiyeme uydu mu bilmiyorum. Eski istihbaratçı Hüseyin Oğuz’a göre Yeşil Belarus’ta yaşıyordu. Oğuz şöyle dedi: “Bu kişinin ismini İzmir Emniyeti’nde verdiğim ifadede söyledim ve emniyet güçleri şu anda bu kişiyi arıyor. Yeşil’e ilişkin olarak da bazı yazılar yazıldı. Yeşil hakkında Mehmet Altan, Belarus’ta olma ihtimalini yazmış. Doğru yazmış.” Bende istihbaratı İzmir Emniyet’inden aldığım için Oğuz’un verdiği bilgiye kulak kabarttım. Oğuz, iddialarına şöyle anlatmıştı: “Yeşil hala devlet tarafından korunuyor. Yıldırım yani Yeşil’in hakkında Kırmızı Bülten olmasına rağmen hala yakalanamıyor. Çünkü arkasında derin bir yapılanma var. Yeşil zaman zaman Türkiye’ye giriyor. Varın gerisini siz düşünün. Mahmut Yıldırım, Türkiye’de gerçekleştirdiği her olaydan sonra Belarus’un başkenti Minsk’e tatile gönderilirdi. Yani ödüllendirildi. Tüm bildiklerimi devlete anlattım. Ancak buna rağmen tanık korumaya alınmadım. Bu konu ve diğer konulara ilgili tüm bildiklerimi gerekli yerlere ilettim. Yakında piyasaya çıkacak olan ‘Karanlık Güçler Çeteler ve Faili Meçhul Cinayetler’ adlı kitabımda da tüm bilgileri anlattım. Ben hala yaşam mücadelesi veriyorum. Maddi ve manevi olarak bittim. Bana çobanlık bile yaptırmadılar. Buna rağmen yine de bildiklerimi açıkça söylüyorum. Ancak yine de size her şeyi anlatamam. Çünkü bildiklerimin onda dokuzunun bende kalması ‘yaşamam’ için gerekiyor. Doğu’da görev yapan emekli askerlerden Özcan Tuzlu, o dönemde görev arkadaşlarını sık sık uyararak yapılanların yanlış olduğunu ilettiğini ancak dışlandığını vurgulamıştı.. Diyarbakır’da sırasıyla Ersever, Kırca ve Temizöz’ün JİTEM bölge komutanı olarak görev yaptığını kaydeden Tuzlu, Yeşil’in ise halen yaşadığını ileri sürerek şu iddiayı dile getirmişti: “Eski çalışma arkadaşım Levent Göktaş’a Ergenekon’dan gözaltına alınmadan önce Ankara’ya gittiğimde Yeşil’in ne olduğunu sordum. Bana, Yeşil’in Ankara Yenimahalle’de olduğunu ve tecrit edildiğini, normal bir hayat sürdüğünü anlattı.” 1994 yılına kadar Yeşil’in görev yerinin Almanya ve vazifesinin PKK’lıları eğitmek olduğunu biliyor muydunuz? Peki ne olmuşta da Yeşil birden PKK düşmanı kesilmişti? Mahmut Yıldırım’ın ailesi 1994 yılında PKK tarafından öldürülmüş. Bu bilgi Kanada’ya Yeşil’in elinden kaçarak sığınan bir mağdurdan, sağlam bir kaynaktan geldi. Almanya’dan hemen dönüş yaparak Tunceli’ye gelen Yeşil, karıştığı karanlık işlerden dolayı güvenilir bir eleman değildir ve kendisine referans olacak birine ihtiyacı vardır. Ailesinin intikamını almak istemektedir. Tunceli Bölge Komutanı İsmail Kuru’nun yanına gider ve yalvarır. Kuru, ona bir şans daha vermek için insiyatifini kullanır ve Yeşil Tunceli’de Özel Tim’e alınır, kod adı Palet 33 olur. Ergenekon tarafından öldürülen Albay Kazım Çillioğlu’nun infaz kararını veren Tunceli Bölge Komutanı İsmail Kuru, Yeşil’i denemek için suikastla görevlendirir. Yeşil genelde kurbanlarını enseden vurur, bir tanede kafadan sıkar. Yeşil bu işte tek başına değildir. İsmail Kuru, infazdan bir gün önce görevden alınmıştır ama sahte otopsi raporunu lojmanda hazırlatmayı başarmıştır. İzmir’de görevliyken rahmetli Eşref Bitlis tarafından 1993’de Diyarbakır Alay Jandarma Komutanlığı’na atanan Çillioğlu ile Kuru’nun arası bir yıldır açıktır. PKK’ya karşı operasyona giderken Çillioğlu ‘Kuru geri çağırır’ diye telsizini kapatmaktadır. Terörle mücadelede içeriden bilginin Kuru’nun ekibi tarafından sızdırıldığından şüphelenmektedir. Yeşil tetikçi ama Kuru Azrailidir şehit albayımızın. Parmaksız Zeki kodlu Şemdin Sakık, ‘kendi generallerini öldürecek kadar kudurmuşlardı’ diyor savcıya ifadesinde. Daha ne desin? Şiddete karşı barışa taraftar oldukları için infaz edilen Eşref Bitlis, Hulusi Sayın gibi generallerimizi kast eden Parmaksız, şehit 33 er olayını da içimizdeki Ergenekoncu subayların tezgahladığını itiraf etti. Çillioğlu soruşturmasını kapatan Savcı İnayet Taş’ta suça ortaktır, cinayete intihar süsü verilmiştir. Nihayet ki dava yeniden açıldı sürüyor bugün. Yeşil, zannedildiği gibi yer altında filan yaşamıyor. 1994’den 1998’e kadar PKK’ya karşı iç operasyonlarda resmen ordu elemanı olarak görev aldı. Kuru, ilk görevinden sonra nam salması için Yeşil’e ikinci görevini verir. PKK’nın uyuşturu trafiğinde kendilerine zorluk çıkartan bir ekibi tasfiye etmesi gerekmektedir. Verilen evlere baskın düzenleyen Yeşil, tek başına temizlik yapar ve kısa sürede Tunceli alayına 29 PKK kellesi ile gelir. Artık o bir kahramandır ve özel timin gözünde tek başına haraket etme yetkisine haiz efsanedir. Komandolar Yeşil’in konumunu içine sindirememektedir, Mazgit operasyonunda ferdi hareket etmesine kızan askerin snipperla Yeşil’i vurmasına yine Kuru engel olur. Yeşil’in Tunceli’de karıştığı sayısız yargısız infaz var, tüm bunlar halkı devletine düşman yapmış ve daha fazla sivilin PKK’ya katılmasına yol açmıştır. Adeta estirilen devlet terörü ile Kürtler dağa postalanmıştır. Kuru’nun verdiği üçüncü görev o dönemde PKK içinde kendilerine sorun çıkartan Doktor Baran’dır. Baran işkence ile Yeşil tarafından öldürülür ve PKK’nın Öcalan’a muhalif bir kanadı daha kopartılır. Dördüncü görevi, ‘Parmaksız Zeki’ kod adlı Şemdin Sakık’a Öcalan’a karşı geldiği için ders verilmesidir. 1959 Muş doğumlu Sakık’ın 18 kardeşi vardır. Sakık, tarlasında ev yapmasına izin vermeyen babasını bir kurşunla yaralar, bunun üzerine babası Sabri kendisine pusu kurup öldürmek ister. Sevdiğine istenen başlık parasını bulamaz ve dağa çıkar. 18 yıl en kanlı terör saldırılarını yönetir ama bir gün PKK Lideri Abdullah Öcalan ile arası bozulur ve sürgüne gönderilmek üzeredir. Sakık’ı işkenceye alan Yeşil, tüm el ve ayak parmaklarını yakar, bu nedenle Parmaksız Zeki’de parmak izi bulunmamaktadır. Kuzey Irak’ta Duhok kenti yakınlarında 13 Nisan 1998 tarihinde başına silah dayayarak yakalayan kişi yine ‘Yeşil’ dir. Yeşil’e o günlerde neden Sakık’a işkence yaptırıldığını anlamak için Sakık’ın faili meçhul cinayetleri araştıran Diyarbakır’daki özel yetkili savcılara verdiği ifadeye bakmak yeterli, şöyle diyor: Abdullah Öcalan’ın örgüt içinde başarısız eylemler gerçekleştirenler ve yönetici olma potansiyeli bulunan militanlarının da içinde bulunduğu 2 bine yakın kişiyi öldürterek Bekaa Vadisi’ne gömdü. Öcalan’ın izlediği taktik, kendi grubu dışındaki herkesi hain, işbirlikçi, ajan kişilikler olarak ilan etmekti. Sadece kişiler değil, kurumlar da bu saldırıdan nasiplenir. Güçlendikçe daha da saldırganlaştı. İlk kurşunu solculara ve Kürtlere sıktı. Bunun onlarca örneğini göstermek mümkün. Mehmet Şener, Resul Altınok, Çetin Güngör gibi. PKK’dan ayrılan şiddet karşıtı eski yöneticiler halen örgütün ölüm listesinde. Bunların başında Öcalan’ın eski eşi Fatma kod adlı Kesire Yıldırım var. PKK’lıların en büyük geliri uyuşturucudur. Van Başkale ve Hakkari’den ülkemize eşeklerle katırlarla sokulmakta ve Van’da işlenerek Avrupa’ya çıkarılmaktadır. Bu trafikte devletlülerin eli vardır. Sakık bunun yasaklanması için Öcalan’a teklifte bulunmuş Ancak Öcalan Sakık’a şu cevabı vermiş: “Örgütü ayakta tutmak kolay değil. Uyuşturucu geliri olmazsa bu kadarı insanı nasıl doyuracağız.” dedi. Yeterince açık değil mi? İşte zurnanın zırt dediği yer burası. PKK uyuşturucu ticaretini Ergenekoncu askerlerle ve mafya babaları ile birlikte yürütüyor. Yeşil tüm bu karanlık olaylara vakıftı ve nemalanıyordu. 1998’de Macaristan’da dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’a ‘şerefsiz’ diyerek yumruk attırmasından sonra ortadan kayboldu. Daha doğrusu eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in emriyle başka görevler verildi. Bir süre Romanya’nın Köstence’sinde Çingene mafyasını yöneten Oflu Ali’nin yanında kaldı. Burada PKK’nın uyuşturucularını Avrupa’ya sokmasına aracılık etti. Daha sonra yurtdışında verilen özel görevler nedeniyle Arnavutluk, Afganistan, Rusya ve Beyaz Rusya’da bulundu. Askeri üniforma ve albay rütbesi taşıyordu, diplomatik dokunulmazlığı vardı. Son görev yeri Lübnandır, başka bir isme çıkartılmış Lübnan pasaportu kullanıyor. Yeşil’in yaşadığına dair en sağlam bilgiye ise Lübnan’da beraber görev yaptığı sağkolundan Mayıs 2012′de aldığım bir email sayesinde kavuştum. Yeşil’in Romanya yıllarında sağ kolu olan vatandaş ile 1999′da Ankara’da röportaj yapmıştım. Öldürüldüğünü yazdım diye bana kırılmıştı, yaşadığını söylemekle kalmadı, emailde şunları yazdı: Sayin Arslan Ben ( Buraya sansür koyuyorum), Tesadufen sitenizde ki `Yesil yasiyormu? Yasiyor dedik ya` yazinizi okudum. Yazinizda benden de bahsetmissiniz, ortadan kayboldugum dogrudur ama henuz olmedim. Gorusmemizde de soyledigim gibi bazi seyler hep gomulu kalmali, yada gomulu kalmaya mahkumdur. Zamaninda hepimiz ustumuze duseni yaptik, deli dediler yalanci dediler ama onlarin bilmedikleri sey ne derlerse desinler olu demelerinden iyidir. Bana deli ve yalanci diyenlere zamaninda aksiyon dergisine soylediklerimi okumalarini soyluyorum, hep soyledigim gibi beni zaman hakli cikaracak ki 11-12 sene once soylediklerim buna ergenekon dahil ortaya cikmasi sadece bir delinin yada yalancinin salladigi seyler olarak mi gorulecek. Benim uzuldugum bana deli veya yalanci demeleri degil, sadece bildiklerimizin agirligi altinda ezilmemdir. Saygilarimla Ona cevaben bazı sorular sormak istediğimi yazdım ve yanıt bekledim. Şu cevap geldi: Sayin Arslan, Benim yasama sebebim bana hala ihtiyaclari oldugundandir. Yanliz sunu soyleyebilirimki hicbirsey ortaya cikarilmis degil, yukaridan kimsenin kuyrugu kistirilmadi, ortaya cikanlar sadece onlarin cikmasini istedikleri seyler. Sizin ergenekon dediginiz yapilanma ahtapotun en ufak kolu, sizler ergenakon denen seyle ugrasirken esas olani gozden kaciriyorsunuz. Size arastirmaniz icin tek bir sey soyleyecegim AVRASYA feribotu size ne hatirlatiyor? Gemiye kimin cikmasina izin verilmisti yayin yapsin diye?, kime dosyalar servis ediliyordu o zamanlar? Bu baglantiyi cozdugunuzda medya ayagini zaten cozdunuz demektir. Sayin Arslan hukumet kararli olabilir ulke kararli olabilir bu yapilanmayi cozmeye ama benim sahsi fikrim ASLA tam olarak cozulemeyecektir. Bolgede bu kadar onem kazanmis bir ulke olmusken turkiye uzerinde egemen olan devletler kurduklari bu yapilanmayi asla ve asla desifre etmezler. Aradan gecen bu zamanda patronlarim degisti ama yeni patronlarin amaclari ve niyetleri hep ayni kaldi. Daha yeni lubnandan geldim, ulkeyi suriye ve lubnan batakligina nasil suruklemek istediklerine bizzat sahid oldum. Demek istedigim sey sizler gibi ulkenin iyiligini isteyenler ulke icindeki ergenekon dediginiz yapilanma ile ugrasirken esas yapilanmanin icindeki bizler gibi piyonlar ulke disinda ulkenin yararina olmayan isler yapiyoruz. Simdi diyebilirsiniz ki ` birakin ne isiniz var gelin bunlari yetkililere anlatin` evet dogrudur ulkesini seven herkesin yapmasi gerekende budur, denedik sayin arslan icimizden deneyen oldu. Ya trafik kazasinda olduler yada guatelama hapisanelerinde elkaide uyesi diye hapsedildiler. Vaktinizi almak istemem size bol sanslar diliyorum, bu yazdiklarimi kullanirsaniz benim adimi kullanmamanizi ozellikle rica ediyorum. Yinede sormak istediginiz cevaplayabilecegim sorulara cevap vermekten onur duyarim. Ve zor sorularımı sordum: Sayın………., Samimi cevap için teşekkürler. Medyanın kim ve kimler olduğu belli zaten ama nedense henüz operasyon yapmadılar. Biraz soru sorayım, hepsini bilemeyebilirsin. Uyuşturucu, kumar, kadın ve insan ticareti, kaçakçılık, kısacası kara paranın yönetimi şu anda kimin elinde? Mehmet Ağar’ın durumu nedir? BND’nin istasyon şefini biliyorum, MOSSAD ve CIA’nınkiler şu anda kim? AK Partiyi yeniden dizayn etmeyi planladıklarını biliyorum. Erdoğan’ın yerine yoksa Hakan Fidan’ı mı düşünüyorlar? Önümüzdeki 10 yılda kimler parıldatılacak? Yeşil’in kaydettiği videolar ve belgeler önemli. Karanlık bir dönemim kapatılması için bunlara ihtiyaç var. Nerede olduklarını biliyor musun? halen JİTEM ve faaili meçhul cinayetlerde yeterli delil emniyetin elinde yok? İsrail, Türkiye’yi komşularıyla kavga ettirip sıcak savaşa sokmaya, ekonomisine darbe vurup eskisi gibi yönetmeye hevesli ama o dönem geçti. Hangi provakasyonu planlıyorlar? Alevilik sorunu konusunda kimler kullanılıyor? Nasıl bir fitne ateşi yakacaklar. Yahudi Alevilik, mason bektaşilik, çakma Kemalist alevi solculuk nereye koşuyor? Yeni plan nedir? CHP’nin başına önümüzdeki dönemde Osman Faruk Loğoğlu’nu mu koyacaklar? Solu nasıl organize edecekler? Göktürk yapılanması konusunda ne biliyorsun? Miktat Alpay ve MİT ve Özel Harpteki Çerkez grubu ne planlıyor? MİT ve Emniyet içindeki kara koyunlar kimler? Kürt Hizbullah’ı ve Kürt İslam Teali grubunu kimler kurduruyor? PKK’ya hangi rol verilecek? Ajan gazetecilerin listesi sende var mı? Zor sorular sorduğumun farkındayım. Sen kendi açından nasıl görüyorsun merak ediyorum. Suriye’yi ikiye böleceklerini, MOSSAD’ın planlarını ve İran olayını elbette biliyorum, ülkeyi karanlığa sürükleyen içteki hainler kimler? Selamlar Şu cevap geldi: Sayin Arslan, Sorularinizdan bazilarinin cevabini biliyorum bazilarinin zaten bilmem mumkun degil. Benim sag kalmamin sebebi daha evvel de soyledigim gibi bildiklerimi kendime saklamam ve hala islerine yaramam. 10-15 gun sonra hongkong da olacagim ordan size daha guvenli bir iletisim kuracagimi saniyorum. Oradan bazi bilgiler aktarabilirim, ama daha onemli bir konu ortaya cikti Hoca efendi ye yada danismanlarindan birine ulasabiliyorsaniz bir mesajim olacak simbetin, lashgare 23 takavar kisvesinde bir kendisine karsi eylem plani var. Umarim bunlarin ne anlama geldigini biliyorsunuzdur, Allah yardimcilari olsun, Saygilar Bundan sonraki emailleşmemizde ‘Patronlarımız değişti ama yaptığımız çirkin işler değişmedi’ diyordu. ‘Siz Ergenekon’u tasfiye ettiğinizi sanıyorsunuz, oysa yeni bir yapı kuruluyor ve kara para düzenini yöneten kirli eller sadece el değiştiriyor’ diye yakındı. Şu anda ne yaptıklarını sordum. Aldığım cevap korkunçtu: Maalesef ülkemizle Suriye’yi savaşa sokmak için malum devletin gözetiminde ve emriyle provokasyonlar hazırlıyoruz ve kendimi ülkeme ihanet ettiğim için çok kötü hissediyorum. Bu yazdıklarım sanal bir dizi senaryosu veya komplo teorisi değil acı gerçekler… Daha fazlasını yazmaya mezun değilim, mesajı alacak almıştır umarım! Suriye ile savaş demek ekonominin batmasıdır. Yeşil’in sağkolunun telefonunu Emniyet’e verdim ve dinlemeye almalarını tavsiye ettim ki Yeşil ne haltlar karıştırıyor öğrenebilelim. 2012 yazında Türkiye’ye gittiğimde abimin telefonundan ona mesaj çektim. Ertesi gün abimin telefonu bozuldu ve üç gün tamirciden çıkmadı. Elbette kopyalandı. Zavallı abimin başını derde soktum. Gerçi ‘başının derde girmesini istiyorsan bir mesaj çekeyim, bak sonra neler olacak?’ dedim de telefonunu bilerek kullandım. MİT’dekiler boş yere abimin telefonu kopyaladı, abimin telefon konuşmalarında en fazla, ‘Cimbom ne haber’, ‘hey Afrika nasılsın’ diye arkadaşlarıyla geyik muhabbetleri vardır. Epey gülmüştük. Neyse, bu işin matrak tarafı. MİT ile dalga geçmeyi seviyorum… 22 gün sonra çektiğim mesaja yanıt geldi, şöyle diyordu: Çok hızlı bir dönem geçirdik, yoğundum. 10 ay sonra 2013 yazında gelen kısa mesajda ise tırsmıştı: Yazdiklarinizla beni cok kotu bir duruma dusurdunuz, ben size sadece yardim etmek istemistim. Artik beni de hedef yaptiniz tesekkurler, saygilar…. Şu yanıtım son mesajlaşmamız oldu: Mesela. kimse kimseye haybiye yardımcı olmaz belkide hedef saptırmak için beni kullanmak istediniz. Her neyse. Verdiğim rahatsızlık olduysa özür dilerim. Vatana millete faydalı oldu ise çektiğiniz hiç bir şey önemli kalmaz… Gazeteci ile hamama giren terler… ‘Global Ergenekon’un yerli işbirlikçilere uygulatacağı planı Haziran 2012′de MİT kasten zafiyete düşürülmeden Yeşil’in sağkolu sayesinde deşifre etmiştim ve şunları yazmıştım: Beka’da hazırladıkları Suriyeli muhalifleri ve PKK’lıları Suriye ordusu kıyafetinde başta Hatay, Adana ve Mersin olmak üzere askerlerimizi, polislerimizi, sivil vatandaşlarımızı öldürmeye yönelik büyük provokasyonlara imzalar atacaklar. Günahın faturası PKK’ya kucak açan Şam yönetimine kesilecek. Rejim PKK karşıtı tüm Kürt liderleri yabancı istihbaratların tetikçilerine ve yerli ajanlarına Suriye’de öldürttü. İsrail’in Simbet ve İran’ın Lashgare 23 Takavar özel saldırı infaz timleri birlikte çalışıyor. Tüm şeytanlar aynı safta! İnfaz listeleri kabarık, ülkemizde yeni gazeteci, aydın, politikacı suikastlarına hazır olun! Dertleri Suriye’de Esed rejimini devirip, akan müslüman kanını durdurmak değil, gayeleri ülkemizde müslüman kanı akıtmak ve 10 yıllık kazanımları kesip doğramak… İsrail kaybettiği konumu tekrar istiyor ülkemizde. Makalenin tamamını bu linkten okuyabilirsiniz. farukarslan/genel/gayretullah%E2%80%99a-dokunur-zulum%E2%80%A6/ Ergenekoncular ceza aldı ama onları asıl mahkum etmenin en sağlam yolu, JİTEM davalarının Ergenekon ile birleştirilmesidir. Yıllardır infiale uğrayan kamuoyu, JİTEM suçlularının cezalandırılması ile bir nebze olsun rahatlayacaktır. 17 bin faili meçhul cinayetin yarısı PKK’nın iç infazları ise geri kalan yarısı JİTEM elemanlarının marifetidir. Avrupa Birliği üyesi bir Türkiye’de korku imparatorluğu kuranlara, halkın özgürlüğünü elinden alanlara, işkencecilere yer yoktur. Onların yeri hapishanedir. Yeşil, bugün 63 yaşında bir emeklidir ve yargılanması veya konuşması gerekir. AK Parti Oslo’da hakem devlet gözetiminde ve 2. Kürt açılımıyla PKK’yı muhatap alarak MİT’e bir yanlış daha yaptırmıştır. Oysa isteseler hem MİT hem Polis için bugün PKK’dan ayrılan veya ayrılmayan yüzlerce militanı yakalamak çocuk oyuncağı. Teröristi devlet tarihimizde hiçbir devlet yetkilimiz muhatap almamış ve masaya oturmamıştır. Eğer KCK’ya af ilan edilirse, işte o zaman Türkiye Filistinleşmeye doğru gider. Zira İsrail’de Yahudiler devletlerini kurmadan önce yıllarca etnik terör estirmişler ve İngilizleri hakem yaparak vaat edildiğini iddia ettikleri toprakları koparmışlardı. Militan Kürtlerin akıl hocaları Alman istihbaratı aynı oyunu oynuyor. Eski PKK’lılar başta Irak olmak üzere birçok ülkede tek başlarına ve rahatça dolaşıyor. Onları alıp getirmek zor değil. Örneğin Murat Karayılan’ı almak ne kadar zorsa, Osman Öcalan’ı almak o kadar kolaydır. Irak’ta ABD ve Kürt liderlerin istedikleri anda, Murat Karayılan, Cemil Bayık başta olmak üzere yakalayıp Türkiye’ye teslim edemeyecekleri tek bir yönetici yoktur. Avrupa’da Almanya ve Fransa’da PKK’nın uyuşturucu ile kara para aklama operasyonuna el konuldu ve yılda bir milyar dolar akladıkları ortaya çıktı. Avrupalı güvenliğini düşünüyor, peki bizim halkımızın canı can değil mi, güvenlik, huzur, barış içinde yaşamayı hak etmiyor mu? Terörün beslendiği kaynağı kesersen terör biter. Avrupa Birliği ülkeleri teröre karşı sert önlemler alırken, ülkemizde özel yetkili savcıların yetkilerini tırpanlamak ve ülkemizi ceset tarlasına dönüştürenleri yargılamadan azat etmek neden? Yeşil gibiler bu oyunda kasten abartılan küçük piyonlardır, devlet adına katil olan Yeşil’in icraatlarını anlatmaya kitaplar yetmez. Yeşil konuşur ve zuladaki kasetleri çıkartırsa o zaman bir anlaşma yapılabilir! Asıl mesele büyük balıkları yakalamakta! Savcılar ve polisler pek çoğunu yakaladı yakalamasına ama derin yapıyla uzlaştığı imajı veren AK Parti gulyabanileri, ekonomiyi batırmak isteyenleri ve iç savaş çıkartmaları için çaba gösteren, ülke çapında Kürt Gezisi planlayan KCK’lıları salmamalıdır… Onları MİT’de kullanan karanlık şebeke yargılanmalıdır. 28 Şubat davası eğer Yeşil konuşursa daha net aydınlanabilir, MİT’deki karanlık adamlarda belki deşifre olur. Yeşil hadi çık ortaya ve konuş, vatan senden hizmet bekliyor. Suriye’den döndüğünü biliyoruz.
Posted on: Tue, 15 Oct 2013 11:18:40 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015