dilencilik zor zanaattir vesselam, diye üsteledi esmer rabdarel. - TopicsExpress



          

dilencilik zor zanaattir vesselam, diye üsteledi esmer rabdarel. henüz yeni camiden çıkmış imam bey hiç oralı olmadı. imama göre ayıptı, eli ayağı tutan insanın dilenmesi, hiç olacak iş miydi? yakışık almazdı bir kere. oysa böyle civanım delikanlı atomu bile parçalardı evelallah! ama yok günümüz insanlarını almıştı bir kibir. hala utanmadan yaptığı -aslında yapmadığını kast ediyordu içinden imam bey- işini övüyordu pişmiş kelle misali. başımıza taş yağacak taş, dedi imam, sırf senin gibi tembeller yüzünden. rabderal kafasını böyle koftiden kızgınlıklara, boş lakırdılara takacak adam değildi. nasılsa cemaat de dağılmıştı, topuk yapmanın vaktidir deyip eyvallah çekti imam beye. şimdi ne bunaltıcı sıcaklıkta ne üşütücü soğuklukta olmayan bir gölgeye oturacak, insanların duymak istediği dualar sallayacak, üstüne başını öne eğecekti. delikanlı dilenci gözlere parasını aldıktan sonra bakardı. şimdikiler işi bilmiyorlardı, bir de ahkam kesiyorlardı orada burada. gerçekten zor zanaattir dilencilik. her hareketi kaldırmaz. yerine bir güzel yerleşti. ayağını da öyle bir koydu ki altına; saatlerce otursa uyuşmazdı. şimdi ondan taraf yürüyenleri kesmenin onlara uygun duaları dillendirmenin vaktiydi. bir kadın yaklaşıyordu, genç, güzel aceleci... böylesi hatunlara hızlıca para istediğini belirtmesi gerekirdi. güzel ablam açım be... ne silik ne haraç keser gibi bir tonda söyledi. mekanın ilk siftahını kopardı. bir bey yaklaşıyordu. süzdü. ne yaşlı, ne genç; ne yorgun, ne dinç; ne işsiz, ne meşgul... ne dese bilemedi. ayaklandı, bu beyin peşinden birkaç adım atarsa belki adamı bıktırır böylece alırdı hakkı olan/olduğunu düşündüğü parayı. ancak o da nesi? adam tam dibinde durdu, gözlerini dikti, bizim rabdarel başladı tüm bildiği duaları saymaya, para verdiği de yok! daha ne yapsındı, bu ne saçma sapan işti, hem dükkanı kapatıyor, hem para vermiyordu. bir kaç kez daha duaları tekrarlayıp sonra neye baktın kardeş demekte karar kıldı. ne olduysa tekrar dualara başlayınca oldu. meğer bu rabdarelin anlamadığı bey bizim bahas bey imiş. biz tanıyoruz behas beyi ama ne bilsin elin dilencisi... bahas bey esmer dilenciyi susturdu. eski dilencilerden kim kaldı, deyiverdi. dumur bir tabiri caizse. rabdarel soracaktı nereden, nasıl, neden... hangi birinden başlasa bilemedi. bahas bey daha soru yağmuru için nefes alırken esmer adamın lafını kasap satırının bonfileyi ikiye kesmesi gibi kesiverdi. uzatmaya lüzum yok, ben anlarım, neredeyse meslektaşız, bir meslektaşın yardımına ihtiyacım var olan bu, merak etme riskli bir iş değil, sabahtan beri beş kilometre yürüdüm bir sürü dilenciyi dinledim ama meslek erbabı olan bir senmişsin, bunu anladım, asıl meseleye gelirsek paranı hakkıyla vereceğim. rabdarel ikinci dumuru hızlıca halletti. halt etmişti çünkü alman filozof, ilki öldürür gerisi anca yaralardı. ilk dumuru öyle çarpmıştı ki yüzüne yüzüne buz gibi sular atılarak uyanmış bir adam misali ayılıvermişti. hemen kafasını salladı: haydi ne bekliyoruz, yolda işi anlatırsın vakit nakittir, daha öğle namazı var!
Posted on: Wed, 23 Oct 2013 20:53:06 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015