https://facebook/pages/717-Sona-Say%C4%B1m/252727274876513 7+17 - TopicsExpress



          

https://facebook/pages/717-Sona-Say%C4%B1m/252727274876513 7+17 SONA SAYIM / SAYFA SIRASIYLA TÜM PAYLAŞIMLAR Saate baktı 23.45... On beş dakika kaldı ama uykusu yok. Acaba bugün de mi beceremeyecekti? O kadar hazırlık boşa mı gidecekti? Şarkı bitmişti, tekrar başlattı, balkona çıktı ve bir sigara yaktı. Kalan on beş dakikayı programladı. Şarkıyı dört defa daha dinleyecekti, üç sigara daha içecekti. Halet-i ruhiyesine göre tekrar tekrar dinlediği şarkılar. Takıldı mı takılıyordu işte. ( Sayfa 1 – Şimdilik ) Müzik kültürünü babasından almıştı. Pink Floyd sevdası da babasından ona miras kalmıştı. Zaten Pink Floyd bir yana diğer hepsi bir yanaydı onun için. O zamanlar plak vardı. Babasının ilk Pink Floyd plağını getirdiği günü hiç unutmamıştı. Sene 1980. 12 Eylülden önceki görece güzel günler. Elinde Pink Floyd, The Wall plağıyla gelmişti babası. İkili bir plak. İkili plakları pek yoktu. O yüzden ikili plaklara karşı ilgisi daha çoktu. Belki de Elton John, Neil Diamond, Melanie Safka, Chick Corea ve Henry Belafonteyi sırf plakları ikili diye sevmişti. Pink Floydu da ikili görmüştü ya, daha dinlemeden sevmişti. ( Sayfa 6 – Şimdilik ) Aklına o Pink Floydu dinledikleri ilk gün geldi yine. Emel teyze vardı misafirlikte. Onun o gün ettiği bilgiç cümleyi beş yaşının cehaletiyle önemli bir bilgi olarak görüp belleğine yeri geldiğinde kullanmak üzere yerleştirmişti. İngiliz gruplarının yeni sistemi bu, aynı şarkıyı albümlerinin bir kaç yerinde kullanıyorlar. Şimdi kendi bilgiçliğiyle Emel teyzenin o cehaletine kıs kıs güldü. Ne çok şey kaydetmişti belleğine yeri geldiğinde kullanmak üzere ve ne kadar azını kullanabilmişti. Ve bu ne kadar azın ne kadar azı kaale alınmıştı insancıklar tarafından. ( Sayfa 7 – Şimdilik ) Haydari gibi çocuğum, biraz hıyar, biraz yoğurt biraz sarımsak diye düşünüyordu içinden. ( Sayfa 8 – Şimdilik ) Saate baktı 00.10. Uykusu hala yoktu. Ama yatması gerekiyordu. Sabah 7de uyanacak ve gece 24e kadar 17 saat daha yaşayacaktı. Bu görece kısa ömüre uyku hariç 17 saat daha. Tüm gününü programlamıştı. Sabahtan akşama kadar yapacakları, yiyecekleri, görüşeceği insanları her şeyi programlamıştı. Randevularını ayarlamış, en ince ayrıntısına kadar yarının hazırlığını yapmıştı. Sadece on dakikalık bir sapmayla sona sayıma geçiyordu. ( Sayfa 12 – Şimdilik ) Hayatının çoğu döneminde her şeyi programladığı halde bu programlara uymuyordu. Sonra o programlara yetişme çabasıyla kendini hırpalıyor, zamanla vazgeçiyor, programın ağırlığına küfür ediyor, tembelliğine içerliyor ve hayata küsüp düzensiz yaşantısına geri dönüyordu. Ta ki yeni bir şey programlayana kadar. ( Sayfa 13 – Şimdilik ) Ciğeri, sigara sağolsun gayet fonksiyonlu bir enstrümandı. Çoğu kere okşanmak isteyen kedi gibi ses çıkarsa da şu anki gibi en uyumak istediği anlarda da ıslık sesi çıkarmasıyla meşhurdu. O son sigarayı içmeyecektim diye düşündü. Zaten o son şeylere karşı oldum olası bir kızgınlık duyardı. Her şeyin sorumlusu o son şeylerdi onun için. İyiydim de o son dubleyi içmeyecektim, Zaten doymuştum o son lokmayı yemeyecektim, Aramız iyiydi de o son sözü etmeyecektim. Kalecilik yaptığı ve 9-2 kaybettikleri bir halı saha maçından sonra bile, aslında iyi oynamış ve epey top çıkarmıştım ama o son golü yemeyecektim deme cüretini göstermişti. ( Sayfa 14 – Şimdilik ) Gözlerini açtı ve karanlık odadaki tavanda gezdirdi. Uykum yok işte. Zorla mı? Kalkıp bir sigara daha mı içsem. Sanki az önceki son sigaranın günahını ondan alıp, temize çıkarmak, onu sondan birinci sigara haline getirip aklamak ister gibi hızla yataktan fırladı. Küçük odasının sehpasına ayak serçe parmağıyla bir sol kroşe atıp acıyla yandaki küçük odanın ışıklarını açtı. Sigarasını ve kül tablasını yanına alıp bu sefer balkona değil küçük evinin küçük ve tek tuvaletine doğru yöneldi. Işığı açtı, kül tablasını koydu, sigarasını tam yakacakken tekrar evin küçük odalarından içinde yatmadığına döndü, şarkıyı tekrar başlattı. ( Sayfa 15 – Şimdilik ) Küçük bir evi, küçük zevkleri, küçük ilişkileri, küçük bir dünyası vardı. Hacimli cüssesine rağmen başkalarının yanında da oldukça küçülürdü. Yolda yürürken bile küçülmeyi becerirdi. Bu kadarcıktı ve bu kadarcık olmayı seviyordu. ( Sayfa 16 – Şimdilik ) Uyku. Ne kadar uzaktı ona. Oysa bir o kadar da yakındı sabah saatinin alarmı çaldığında. İki dakikacık uyku için daha nelerini feda etmezdi sabahları? Şimdi ise yatağında değil dakikaları, saatleri harcıyordu. Geceleri yatakta uykuyu bekleyen, bir sağa bir sola, zaman zaman da tavana döner haliyle sabah alarmın çalma anındaki uyku halini tersinlese ne kadar kolay olurdu hayat onun için. Yatağa girer, hiç değilse iki dakikacık uyuyayım der. Deliksiz yedi saatlik bir uykuyla belki de alarmının çalmasına gerek kalmadan dinç bir şekilde uyanır ve hayatının önemsiz bir gününe daha başlayabilirdi. ( Sayfa 21 – Şimdilik ) Yine de onun bedeninin en zayıf noktası ( akciğerleri şimdi içerlemesin ama ) kalbiydi. Belki ıslık çalmıyordu, okşanmak isteyen kedi gibi hırlamıyordu ama hıçkırıkları, çığlıkları sanki her daim kulaklarında çınlıyordu. ( Sayfa 21,22 – Şimdilik ) Bir dönem Oğuz Ataya tutunmuştu. Onun muhteşem eserlerine en çok da Tutunamayanlara tutunmuştu. Ne kadar ironik değil mi? Yaşasaydı bu ironi Oğuz Atayın hoşuna giderdi şüphesiz. Bu düşünceye bile tutunduğu olmuştu, Yaşasaydı bu ironi Oğuz Atayın hoşuna giderdi şüphesiz.( Sayfa 27 – Şimdilik ) Saat 02.05. Zaman böyledir, bazen akıp gider bazen eşek inadıyla durur durduğu yerde. Akreple yelkovan karşılıklı inatlaşırlar. Neyse ki uykuya ihtiyacı olduğu o gece de hainlik yapmıyordu zaman. Ağır ağır işliyordu. ( Sayfa 30 – Şimdilik ) Hükümet gibi çocuktu vesselam. Programlar yapar sonra revize programlar yapar sonra revize programın revizesini yapar sonra onun revizesini derken bir bok yapamazdı. ( Sayfa 30 – Şimdilik ) İnce belli bardağa döktüğü bir parmak çayın üstüne kaynar suyu boşaltırken görmüştü onu. Nutku tutulmuştu. Kalbi fırlayacak gibi olmuştu. Bütün bu duygu selinin içinde sol eline boca ettiği kaynar suyun acısını hiç duymamıştı.( Sayfa 37 – Şimdilik ) - Neden daha önce gelmedin dayı? - Ulan it. Doğduğunu bilmiyordum ki. - Bilsen gelir miydin? - Gelirdim tabi lan hergele. - Peki yine gidecek misin dayı? - Gideceğim. - Ne zaman gideceksin dayı? - Haftaya yeni bir sefer var. Pazartesi gideceğim. - Gitmesen olmaz mı dayı? - Lan moloz. Gitmezsem nasıl özleyeceksin beni? - Sen gitme. Ben seni yine de özlerim. - Hadi ordan salak. Özlemenin değerini anlaman için gitmem gerekiyor. ( Sayfa 41 – Şimdilik ) Gözlerimi açan güneş ışığı değildi, Güneş ışığı açmaz mı ki gözleri? Açar elbet uyuyan gözleri, sabahın ışıklarıyla, Ya o uyuyan gözler âmâysa? Gözlerimi açan güneş ışığı değildi, Güneş ışığı açmaz mı ki gözleri? Açar elbet uyuyan gözleri, sabahın ışıklarıyla, Ya o gözler henüz uyumadıysa? Gözlerimi açan güneş ışığı değildi, Güneş ışığı açmaz mı ki gözleri? Açar elbet uyuyan gözleri, sabahın ışıklarıyla, Ya o gözler yaşamıyorsa? Karanlık açar mı gözleri? Âmâ olmayan, uyuyan, yaşayan gözleri? Karanlık açar mı o gözleri? Açsa da ne vaad eder karanlıktan başka? Ne özlediğini, neyi özlediğini bilemeden özlemek, Güzelmiş özlemek, anladım şimdi, Dayıma da hak vermek gerek, Özlemeyi de bilmek gerek. ( Sayfa 49 - Şimdilik ) - Hadi ama zamanıdır. - Neyin dayım? - Uyanmanın ulan moloz kafa, neyin olacak! - Sabah mı oldu? - Ulan hıyar, sen ne zaman saatlerce uyudun da şimdi uyuyacaksın. En fazla on beş dakika uyumuşsundur. - O halde niye uyanayım ki? Biraz daha uyuyayım, dinleneyim biraz, şöyle iyice uykumu alayım.Yarın büyük bir gün benim için. - Uyan oğlum uyan. Belki bir sonra ki düşünde onu görürsün. Biraz akıllı ol lan maymun. - Haa, doğru. Uyanayım o zaman ben. Dur sana bir sarılayım da öyle uyanayım bari.( Sayfa 55,56 – Şimdilik ) Vazgeçilmez olmak. Böyle biri olabilir miydi gerçekten? Biri için vazgeçilmez olabilir miydi? Onun için vazgeçilmez olabilir miydi? Vazgeçilmez olmayı başarabilir miydi? İyi de nasıl? Vazgeçilmezliğin bir formülü var mı? ( Sayfa 59 – Şimdilik ) Küçük yatağından doğruldu, ışığı açtı, küçük komodininin çekmesinden bir defter çıkardı ve not aldı. Son gün planından sonraki gün vazgeçilmez olmaya çalışılacak, insanları gözlemle, notlar al, vazgeçilmezler ne yapıyorlar? Nasıl davranıyorlar? Neler konuşuyorlar? Özümse. Arkadaşlarınla randevular ayarlayıp onlarla vazgeçilmezlik testi yap, kendini test edebilirsin. Bir destan yazman iyi olur. Vazgeçmezgillerden Fısıltılı Vazgeçilmezlik Destanı Feryatı - Tamam işte, ismini de buldum, iş gözlem yapıp gözlemlerimi paylaşmaya kaldı. ( Sayfa 59 – Şimdilik ) Beni, bana rağmen sevsin. ( Sayfa 65 - Şimdilik ) DOKUNDULAR BİTTİ KÜL OLDU Ey ayyâr mâr, duyduk ki gulüv içindesin, Edeb yoksunu bîmâr zat, nâsût-a âşinâ değilsin, Muhib nidâların riyâ, râz değil, iblîsin birisin Kelîm eden dehân-ım, belâgat-la zehr dök-er cevr-e, bilmez misin? Deşneler dîdene dîdene gi-ir-sin, Bârân olsun ağu, nefs-in kef geçsin, Semâdan seng yağsın, sîneni delsin, geçsin, Feryâdın, figânın gayb olsun, kimseler gelmesin Değil mi ki ağyâr oldun, bîgâne eyledin beni Ferişteyken câdû oldum ben de, mutrib mi sandın beni? Eşk dolsun çeşmine, firâk içinde kün, nâdân Zulmetin sonsuz olsun, çâhda çürüsün nefsin eyy sazan ( Sayfa 82 – Şimdilik ) - Sana anlattığım sevgi. Anne, baba olmak gibi bir sevgi. Hiç büyümeyiz ya onların gözünde. Kırk yaşında bile hala götü boklu bebek gibi görünürüz ya gözlerine. İşte ben de yeğenimi hala kucağımda ki o bebek haliyle görüyorum. Hem o haliyle görüyorum hem de şu anki, onaltı yaşındaki haliyle. İkisi de güzel, ikisini de seviyorum. İkisine de bakmaya doyamıyorum. - Yani? - Sevdiğim kadın da benim için yeğenim gibi. Onu hem ilk gördüğüm anda ki, beni kendine aşık eden haliyle görecek gözlerim, hem de saçları beyazlamış, cildine kırışıklıkların değdiği, yaşlanmış haliyle görecek. Ve ikisini de sevecek. Çünkü ben onun her yaşına talibim, çünkü ben onun her yaşını seviyorum, çünkü ben onun her yaşına aşığım. Anlıyor musun? Niçin beni yaşlılığından mahrum etsin ki? Niçin onun yaşlılığının güzelliğini görmesin gözlerim? Onu, onun her yaşında sevmek. Her yaşında. Onu. Sevmek. Aşkın gerçek zenginliği sence de bu değil mi? ( Sayfa 97,98 - Şimdilik ) DOĞMADAN BÜYÜYEN ÇOCUĞUN DÜŞLERİ ADLI RUH DESTANINDAN Tohumdum. Tohumdum daha düşlerimi yarı yolda bıraktığımda. Karanlık yollarda vazgeçtim, yoruldum. Anamın suyunda boğuldum. Daha doğmadan vazgeçti benden soyum. ( Sayfa 102 – Şimdilik ) DOĞMADAN BÜYÜYEN ÇOCUĞUN DÜŞLERİ ADLI RUH DESTANI HAKKINDA BİR KONUŞMA - Çok güzel. - Teşekkür ederim. Pink Floyddan esinlenerek yazmıştım bu Ruh Destanımı. Bir şarkılarında O çocuk büyüdü, hayalleriyse gitti demişlerdi ya. Büyüdükçe kaybolan hayaller yani. Peki, hiç çocuk olamamış, düşlerini doğumunda yitirmiş birinin düşleri nasıl olurdu acaba? diyerek yola çıkmıştım bu sayıklamam da. Yetişkinliğiyle, o doğamamış düşlerin peşinden giden biri, onları yakalayabilir miydi? Rastlaşsalar da birbirlerini tanıyabilirler miydi? Yoksa yaşanmamış düşleriyle aralarında bir duvar mı olurdu? İki yabancı gibi. Birbirlerini var etmeleri gerekirken, birbirlerinin canıyken birer yabancıya mı dönüşürlerdi birbirleri için? Bir bebek gibi olamazlar mıydı artık? Tanıyan? İlk kez gördüğü annesini tanıyan, onun kokusunu tanıyan? İlk kez gördüğü babasını tanıyan? Ona güvenen? Zaten bizdik diyen. Kendini bütünleyen? O saflığa bir daha erişemeyecek miydi yoksa o yetişkinle, doğumunda ölmüş düşleri? Birazda yetişkinliğin dramını vermeye çalıştım. Hem yetişkinliğin dramını hem de kaybolan düşlerin dramını Doğmadan Büyüyen Çocuğun Düşleri adlı ruh destanımda. ( Sayfa 108 – Şimdilik ) NOT : Bahsedilen Pink Floyd şarkısı ( Comfortably numb - The Wall albümünden ) Bana, benimle gelme! Sen ol. Kendin olarak gel. ( Sayfa 110 - Şimdilik ) - Ben senin sevgilin olmak istemiyorum. Son olmak istiyorum. Sen benim için sonsun. Ben de senin için son olabilir miyim? Birbirimizle bitirebilir miyiz aşk arayışlarını? ( Sayfa 112 – Şimdilik ) Artık yoruldum. Seninle dinlenmek istiyorum. ( Sayfa 114 – Şimdilik ) - Yorulmadım, kollarımda olman hoşuma gitti. Orada kalır mısın? ( Sayfa 118 – Şimdilik ) - Sıkılmam. Seni bekliyor olacağım, niye sıkılayım? Bilakis, büyüleyici bir duygu, Seni. Bekliyor olacağım. ( Sayfa 120 – Şimdilik ) NOT : Ben bir süre daha, Doğmadan Büyüyen Çocuğun Düşleri adlı Ruh Destanıyla meşgul olacağım. Sizler bu arada daha önceki paylaşımlarımla vakit geçirebilirsiniz NOT 2 : Sayfanın düzenli takipçilerinden sayfayı beğenmelerini bir kez daha rica ediyorum. Paylaştığım içerikleri beğenirseniz, kendi sayfanızda da paylaşabilirsiniz. Beğeni sayısının artması romanı bastırma şansımı arttıracaktır. İlginiz için de teşekkür ediyorum, sevgiler
Posted on: Fri, 29 Nov 2013 13:04:29 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015