Âd Kavmi Kur’ân-ı Kerîm’de A’râf, Hûd, Mü’minûn, - TopicsExpress



          

Âd Kavmi Kur’ân-ı Kerîm’de A’râf, Hûd, Mü’minûn, Şuarâ, Fussilet, Ahkâf, Zâriyât, Kamer, Hâkka ve Fecr sûrelerinde, Âd kavminden bahsedilmektedir. Âd kavmi, yirmi üç kabîleden meydana gelen bir Arap kavmidir. Kavme ismi verilmiş bulunan Âd, Hazret-i Nûh’un torunlarındandır. Zamanları, tahmînen Hazret-i Nûh’tan sekizyüz sene sonradır. Helâk oluşları bütün insanlığa ibret olan Âd kavminin yaşadığı Ahkâf diyârı, Yemen, Aden ve Ummân arasındadır. Âd kavmi Arabu’l-âribe denilen, Arabistan yarımadasına ilk yerleşen kavimlerdendir. Verimli toprakları olan bu kavim; otu, suyu ve çeşitli nîmetleri bol, bağlık-bahçelik bir yerdi. Yerin üzerinde gürül gürül akan ırmakları, bağları, bahçeleri, sürü sürü davarları; yer altında da, muhtelif su depoları ve köşkleri vardı.56 Hattâ Ahkâf mıntıkası, “İrem” adıyla tanınmıştır. Meşhûr “İrem Bağları” tâbiri oradan gelmektedir. Bu kavmin insanları güçlü-kuvvetli, cüsseli, uzun boylu ve uzun ömürlü idi. Âd kavmi, kayaları yontarak evler yapar, gösterişli binâlar inşâ ederlerdi. Bunların içinde bağlar-bahçeler ve güzel havuzlar bulunurdu. Her yer göz kamaştırıcı güzelliklerle doluydu. Âd kavmi, Nûh Tûfânı’ndan sonra putperestliğe dönen ilk kavimdir. Bu kavim, zamanla dünyâ nîmetlerine gark olmaları sebebiyle Allâh’tan gâfil kaldılar, fitne ve fesâd ile dinlerinden uzaklaştılar. Nûh Tûfânı’nın dehşet ve hikmetini düşünmeyip iyice dünyâya daldılar. Gelen nîmetlerin çokluğuna bakarak aldandılar. Kibre kapıldılar, böbürlendiler. Allâh Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurur: فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ “Âd kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve: «Bizden daha kuvvetli kim var?» dediler. Onlar, kendilerini yaratan Allâh’ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar, bizim âyetlerimiziinkâr ediyorlardı.” (Fussilet, 15) Onlar, ilâhî istikâmetten o kadar ayrıldılar ki, Samed, Samûd, Sadâ ve Hebâ adlı putlar edindiler ve onlara tapmağa başladılar. Zâlim ve gaddar oldular. Güçsüzleri, kimsesizleri eziyorlardı. Zavallı kimseleri, yüksek binâların üstüne çıkartır, oradan aşağıya atarlardı. Sonra onun parçalanmış manzarasını seyrederler ve bundan zevk alırlardı. Yâni kalbleri, bu kadar katılaşmıştı. Zulüm, akıl almaz derecede artmıştı. Zayıf kabîlelere baskınlar yapıp mallarını yağmalarlardı. Lüks ve gösterişte de çok aşırı gitmişlerdi. Nûh Tûfânı’ndan sonra ilk helâk edilen kavim, Hûd -aleyhisselâm-’ın kavmi Âd oldu. Ancak Hazret-i Hûd -aleyhisselâm-’ın, bu kavimle yalnız soy itibâriyle alâkası vardı. Yaşayış tarzı olarak ise, onlarla hiçbir alâkası yoktu. O, temiz ve soylu bir âilenin oğlu idi. Âd kavminin azgınlık ve isyanda çok aşırı gitmeleri ve taşkınlıklarını gün geçtikçe artırmaları üzerine Cenâb-ı Hak, Hazret-i Hûd -aleyhisselâm-’a şöyle vahyetti: “Ey Hûd! Kavmin arasından seni seçtim. Onlara git; kendilerinden korkma! Ben onlara senin için mûcizeler göstereceğim…” Hûd -aleyhisselâm-, vahiyden sonra kavminin toplandığı yere gitti. Melikleri Halcân, altından bir taht üzerine oturmuş idi. Hazret-i Hûd, gür sesi ile söze başladı: وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاء عَلَيْكُم مِّدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَى قُوَّتِكُمْ وَلاَ تَتَوَلَّوْاْ مُجْرِمِينَ “–Ey kavmim! İbâdet edilecek yalnız Allâh’tır. O’na şirk koşmayın! Düşünün ki Nûh kavmi, bu yüzden helâk oldu!” Âyet-i kerîmede, Hûd -aleyhisselâm-’ın bu tebliği şöyle bildirilmektedir: “Ey kavmim! Rabbinizden mağfiret dileyin! Sonra da O’na tevbe edin ki, üzerinize bol bol yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın! Günah işleyerek (Allâh’tan) yüz çevirmeyin!” (Hûd, 52) Halcân sinirlendi: “–Ey Hûd! Yazıklar olsun! Biz bu kadar güçlü ve kalabalık kimseler olduğumuz hâlde, sen bize gâlip geleceğini mi zannediyorsun? Bilmez misin ki sen, sadece bir kişisin! Hem bilmez misin ki, bizim hergün bin tane çocuğumuz dünyâya gelir!” dedi. Velhâsıl Halcân ve Âd kavmi, evlâd ve mala mağrûr olarak Hûd -aleyhisselâm-’ı küçük gördüler ve îmân etmediler. Bu hâdise, âyet-i kerîmelerde şöyle zikredilir: (وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُوداً قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَـهٍ غَيْرُهُ أَفَلاَ تَتَّقُونَ) (قَالَ الْمَلأُ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ) (قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَكِنِّي رَسُولٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ) “Âd kavmine de kardeşleri Hûd’u (gönderdik). O dedi ki: «Ey kavmim! Allâh’a kulluk edin; sizin O’ndan başka ilâhınız yoktur. Hâlâ sakınmayacak mısınız?» Kavminden ileri gelen kâfirler dediler ki: «Biz seni kesinlikle bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve gerçekten seni yalancılardan sanıyoruz!» (Hûd:) «Ey kavmim!» dedi: «Ben beyinsiz değilim; fakat ben âlemlerin Rabbinin gönderdiği bir elçiyim!»” (el-A’râf, 65-67) Kavminin Hûd -aleyhisselâm-’a olan îtiraz ve inkârları Hûd Sûresi’nde şöyle bildirilir: (53)قَالُواْ يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَن قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ (54)إِن نَّقُولُ إِلاَّ اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوَءٍ قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللّهِ وَاشْهَدُواْ أَنِّي بَرِيءٌ مِّمَّا تُشْرِكُونَ “Dediler ki: «Ey Hûd! Sen bize açık bir mûcize getirmedin; biz, senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve biz sana îmân edecek de değiliz! Biz, “Tanrılarımızdan biri seni fenâ çarpmış!” demekten başka bir söz söylemeyiz!»” (Hûd, 53-54) Âd kavminin, Hazret-i Hûd -aleyhisselâm-’a karşı çıkarken ileri sürdükleri îtirazlar, diğer peygamberlere karşı muârızlarının ileri sürdüklerinden farklı değildir. Hattâ günümüz münkirlerinin de îtirazları aynı hususlarda olmaktadır. Bu îtirazlar her zaman olduğu gibi daha çok kavmin ileri gelenleri tarafından yapılmıştır. Bu inat ve îtirazların temel sebebi ise, bu insanların dünyevî menfaatlerinin tehlikeye düşmesidir. Kavminin Hûd -aleyhisselâm-’a yaptığı îtirazları şu maddelerle hülâsa etmek mümkündür: 1. Hazret-i Hûd’u sapıklık ve beyinsizlikle ithâm etmişler ve âyet-i kerîmelerde de bildirildiği üzere: إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ “…Biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz.” (el-A’râf, 60); إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وِإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ “…Biz seni bir beyinsizlik içinde görüyoruz ve senin yalancılardan olduğuna inanıyoruz.” (el-A’râf, 66) deme bedbahtlığına düşmüşlerdir. 2. Atalarının dîninin en doğru yol olduğunu düşünüp ona büyük bir taassupla bağlı kalmışlardır. Âyet-i kerîmede onların bu hâli şöyle bildirilmektedir: قَالُواْ أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا “Dediler ki: Sen, tek Allâh’a kulluk edelim ve atalarımızın taptıklarını bırakalım diye mi bize geldin!?.” (el-A’râf, 70) 3. Kendilerinin güçlü kuvvetli olduklarını söyleyip Hazret-i Hûd tarafından kendilerine bir zarar verilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Âyet-i kerîmede buyrulur: فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً “Âd kavmi, yeryüzünde haksız olarak büyüklük tasladılar ve; «Bizden daha kuvvetli kim var?» dediler…” (Fussilet, 15) 4. Âhireti inkâr edip hayatın sâdece dünya hayatından ibâret olduğunu söylemişlerdir. Onların bu gâfilâne ve câhilâne iddiâlarını Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle haber vermektedir: إِنْ هِيَ إِلَّا حَيَاتُنَا الدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا نَحْنُ بِمَبْعُوثِينَ “Hayat bizim yaşadığımız şu dünya hayatımızdan başka bir şey değildir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; öldükten sonra da diriltilecek değiliz.” (el-Mü’minûn, 37) 5. Hûd -aleyhisselâm-’ı ve mü’minleri tahkîr ederek alaya almışlardır. Âyet-i kerîmede buyrulur: (33)وَقَالَ الْمَلَأُ مِن قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاء الْآخِرَةِ وَأَتْرَفْنَاهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا مَا هَذَا إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ (34)وَلَئِنْ أَطَعْتُم بَشَرًا مِثْلَكُمْ إِنَّكُمْ إِذًا لَّخَاسِرُونَ “Onun kavminden, kâfir olup âhiret hayatına kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dünyâda refah verdiğimiz eşraf takımı dedi ki; «Bu da sizin gibi bir insandan başka birşey değildir. Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor. Eğer sizin gibi bir beşere itaat ederseniz o takdirde siz, mutlaka ziyâna uğrayanlardan olursunuz.»” (el-Mü’minûn, 33-34) » ÖNSÖZ » GİRİŞ » Kur’ân-ı Kerîm Kıssalarının Ehemmiyeti » Kur’ân-ı Kerîm Kıssalarının Gâyeleri » Kur’ân-ı Kerîm Kıssalarının Husûsiyetleri » Tekrarların Hikmeti » Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamberler ve Kıssaları » Kur’ân-ı Kerîm’in Yüceliği ve Peygamber Efendimiz’in Fazîleti » HAZRET-İ ÂDEM -aleyhisselâm- » Yaratılışımızın Başlıca Sebep ve Hikmetleri » Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ın Yaratılması » Meleklerin Cenâb-ı Hakk’a Suâl Sormalarının Hikmeti » Rûhun Nefhedilmesi (Üfürülmesi) » Rûhun Beş Devresi » Meleklerin, Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’a Secde Etmeleri » Hazret-i Havvâ Vâlidemizin Yaratılması » Cennet Hayatı » Cennetten Yeryüzüne İndiriliş » İnsan Hâlet-i Rûhiyesinin Zaaf Noktaları » Hazret-i Âdem ile Havvâ Vâlidemizin Affedilmesi » Yeryüzünde İlk Cinâyet » Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ın Kıssasından Alınacak İbretler » TEVBE ve İSTİĞFÂR » HAZRET-İ İDRÎS -aleyhisselâm- » KALB ve SIRLARI » 1. Mühürlü ve Kilitli Kalbler » 2. Hasta Kalbler » 3. Gâfil Kalbler » 4. Zâkir Kalbler » 5. Diri Kalbler » HAZRET-İ NÛH -aleyhisselâm- » Nûh -aleyhisselâm-’ın Kavminin Özellikleri » Uzun Teblîğ Yılları » Bedbaht Kavmin Azâb Talebi » Gelen Azâb: Tûfân » Suların Çekilmesi » Âşûra Günü » Nûh Kavminin Helâk Sebeplerinden Başlıcaları » Nûh -aleyhisselâm’-ın Bâzı Vasıfları » SABIR » HAZRET-İ HÛD -aleyhisselâm- » Âd Kavmi » İbret Dolu İlâhî Îkâzlar » Altüst Eden Kasırga » Hazret-i Hûd -aleyhisselâm-’ın Mûcizeleri » HAZRET-İ SÂLİH -aleyhisselâm- » Semûd Kavmi » Teblîğe Başlayış » Deve Mûcizesi » Nankörlük » Azgın Kavmin Korkunç Ses ve Zelzele ile Helâki » Semûd Kavminin Helâk Oluş Sebepleri » KAVİMLERİN HELÂKİ » HAZRET-İ İBRÂHÎM -aleyhisselâm- » Nemrûd » Rabbim Allâh’tır » Tevhîde Dâvet » Hazret-i İbrâhîm’in Putları Kırması » Hazret-i İbrâhîm’in Ateşe Atılması » Ateşin Gülistân Hâline Gelmesi » İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın Hicreti » Nemrûd ve Keldânî Kabîlesinin Helâki » Kuşların Canlanması » İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın Hacer Vâlidemizle Evliliği » Kurban İmtihânı » İshâk -aleyhisselâm-’ın Doğumu » İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın Hazret-i İsmâîl’i Ziyâreti » Kâbe’nin İnşâsı » İbrâhîm ve İsmâîl -aleyhimesselâm-’ın İlk Hacları ve İnsanları Hacca Dâvet Etmeleri » İbrâhîm -Aleyhisselâm-’ın Duâ ve Yakarışları » Hazret-i İbrâhîm’in Nasihatleri » HAZRET-İ İSMÂÎL -aleyhisselâm- » Mûcizeleri » HAZRET-İ İSHÂK -aleyhisselâm- » Muhtelif Rivâyetlere Göre Mûcizeleri » TEVEKKÜL, TESLÎMİYET ve HAC » HAZRET-İ LÛT -aleyhisselâm- » Sodom Halkı » Korkunç Ses ve Yağan Pişmiş Taşlar » Lût -aleyhisselâm-’ın Hanımları ve Evlâdları » Lût Kavminde Bulunan Kötü Fiiller ve Helâk Sebepleri » Pompei Halkının Helâki » AHLÂK GÜZELLİĞİ ve NESLİN KORUNMASI » Neslin Korunması » DİPNOTLAR
Posted on: Sat, 25 Jan 2014 19:56:36 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015