İnsan neden günah işlerSahabenin önde gelenlerinden Ebu Derda - TopicsExpress



          

İnsan neden günah işlerSahabenin önde gelenlerinden Ebu Derda Hazretleri engin bir hoşgörüye sahipti. Bu özelliğiyle insanların gönüllerine girmeyi başarmıştı. İnsanlara kin ve nefret duyma yerine, onların fena hareketlerini kırıcı olmadan düzeltmeyi hayat felsefesi haline getirmişti. Hz. Ebu Derda hangi dersleri veriyordu? Ebu Derda Hazretleri’ni anlatmaya devam ediyoruz. Bir gün sahabenin önde gelenlerinden Ebu Derda Hazretlerine, bir kişi gelerek şöyle der: “Ya Ebu Derda! Benim büyük bir hastalığım var. Bunun tedavisinde bana yardımcı olur musun? “Hastalığın ne olduğunu söyler misin?” “Benim kalbimde aşırı derecede dünyaya karşı sevgi var. Dünya sanki kalbimin içerisinde yer işgal etmiş durumda. Kıldığım namazlardan zevk alamıyorum. Kalbimin nurunun söndüğünü de hissediyorum.” Bunun üzerine Ebu Derda (r.a.) şöyle der: “Kardeşim senin hastalığın hastalıkların en büyüğüdür. Bu hastalık hemen tedavi edilmezse, Allah korusun imanını kaybedebilirsin.” Adam yalvarırcasına, “Ne olur Ya Ebu Derda (r.a.) benim bu hastalıktan kurtulmama yardımcı ol.” der. Ebu Derda (r.a.), bunun üzerine şunları söyler: “Hasta ziyaretine git. Bunu çok sık yapmalısın. Cenaze namazlarında bulun! Kabirleri çok ziyaret etmelisin. Bu üç şeyi aksatmadan yaparsan, bu hastalıktan kurtulursun. Sendeki aşırı dünya sevgisi yok olur, kalbin aydınlanır, ileriyi daha iyi görebilirsin.” Bu kişi Hz. Ebu Derda’nın tavsiye ettiği şeylere bir süre devam eder. Fakat ne acı ki halinde herhangi bir değişiklik olmaz. Bu haline çok üzülür. Çareyi Ebu Derda’nın (r.a.) yanına tekrar gelmekte bulur. “Ey Ebu Derda! Tavsiye ettiğin şeyleri aynen yerine getirdim fakat kendimde herhangi bir değişiklik göremiyorum. Ne olur beni bu hastalıktan kurtar.” DÜNYADA BİR MİSAFİRSİN! Ebu Derda Hazretleri şöyle buyurur: “Ben bu işten şunu anlıyorum. Cenazeye giderken herhangi bir hayvanın ölüsüne gider gibi gitmişsin. Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle! Hasta ziyaretine gittiğin vakit, bir gün senin de onun gibi zayıf, halsiz, yatağa uzanmış olabileceğini düşün! Bir yudum suyu içmeye bile gücün yetmeyecektir. Bunu yapabilmen için, başkalarından yardım alman gerektiğini bir düşün! Bütün bu gerçeklere rağmen, hala dünyaya bağlanmadaki gayen nedir? Hepimiz görüyoruz ki dünya zenginliği, bu hale gelmemize engel olmaktadır. Bunları ziyarete gittiğin hastanın yanında düşün ve kendi kendine şöyle de: “Şu hastanın haline bak, ibret al! Senin de sonun böyle olacaktır.” O halde dünya sevgisinden elini çek!” Bu tavsiyeleri hayret ve hayranlıkla dinleyen şahıs, başka neler yapması gerektiğini sorar ve şöyle bir cevap alır: “Cenaze namazına gittiğin zaman düşün ki, bu insanı bütün dünya nimetlerinden ayırmışlar. Tabutun üzerine koyup musalla taşının üzerine bırakmışlar. En yakınları, en çok sevdiği insanlar; bütün ömrünü harcadığı çocukları onu geriden seyrediyorlar. Mezarlığa vardığında, kabirde yatanların hallerini bir düşün! Ey kardeşim! İşte bu üç şeyi yaparken bunları düşün! Bunları yaparsan, çok kısa zamanda bu tehlikeli hastalıktan kurtulabilirsin.” O şahıs tavsiye edilen şeylere harfiyen uyar ve kısa zamanda bu hastalıktan kurtulur. Kalbi aydınlanır. ENGİN BİR HOŞGÖRÜYE SAHİPTİ Ebu Derda Hazretleri bir gün Bir şahsın kötülüğünden dolayı hakarete maruz kaldığına şahit olur. Oradakilere şöyle der: “Bu adam bir kuyuya düşmüş olsaydı, siz onu çıkarmak istemez miydiniz? Hepsi hep bir ağızdan: “Evet çıkarmak isterdik.” derler. “Öyleyse, onu kötülemeyiniz, ona dil uzatmayınız. Onun işlemiş olduğu kötülüğü siz işlemediğinizden dolayı Rabbinize şükredin. ” Yine dediler ki: “Siz ona buğz etmez miydiniz?” “Ben onun kendisine değil yaptığı kötü harekete kızardım.” Bu hadise gösteriyor ki, Ebu Derda (r.a.) engin hoşgörüye sahip olup, insanların gönüllerine girmeyi bilmiştir. İnsanlara kin ve nefret duyma yerine, onların fena hareketlerine acımayı, hayat felsefesi haline getiren insan sevilmez mi? BİR DUA Ey tövbeleri kabul eden Rabbimiz! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Ey tövbeleri kabul eden ve dualara karşılık veren Rabbimiz! Sana yöneldik. Peygamberimiz’i şefaatçi yapıyor, ellerimizi O’nun mübarek ellerinin altında tutuyor ve istediklerimizi öylece istiyoruz. Günahımız çoktur ama Senin rahmetin her şeyi aşkındır. Bize rahmetinle muamele et. ALTIN ÖĞÜTLER Gıybet edecek birini arıyorsanız! Allah dostlarından İbrahim Desûkî Hazretleri bir defasında yanındakilere şu nasihatte bulunmuştu: İsterim ki, dâima sünnetle amel edesiniz. Bu yolda lüzumlu olan edeb esâsına da riâyet edesiniz. Cesur olmalısınız. Gölgesinden bile ürken korkaklardan olmamalısınız. Herhangi bir sıkıntı, ilk anda sizi yere sermemeli. Gıybet etmek için birini ararsanız; babanızın, ananızın gıybetini ediniz. Çünkü onlar; iyiliklerinizi almaya, diğerlerinden daha lâyıktır. İnsanların ve cinlerin ameli kadar amelin olsa bile “ben” demekten sakın! Zira Allah, “ben” iddiasında bulunanları acziyet içerisinde bırakır. Benlik davasında isen maddî ve manevî derecen düşer, bunu unutma! HADİS BAHÇESİ Rabbimize teşekkür ediyor muyuz? Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah, kulunun bir şey yedikten sonra hamd etmesinden, bir şey içtikten sonra şükr etmesinden hoşnut olur.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları) Hadisin verdiği mesajlar 1. Allah razısını kazanmanın pek çok yolu vardır. Yenilen, içilen nimetlere şükr etmek de bu yollardan biridir.. 2. Allah, kullarına hadsiz hesapsız karşılık verir. Bu sebeple O’nun rahmetini kazanmaya bakmak gerekir. 3. Paramızla aldığımız halde satıcıya teşekkür ediyoruz. Bize karşılıksız bunca nimet veren Rabbimize teşekkür etmeli değil miyiz? BİR NÜKTE Rızkımı sen verdiğin için! Hazreti Süleyman bir karıncanın bir senede ne yiyeceğini sormuş. “Bir buğday” demişler. O da denemek için karıncayı bir kutuya koymuş ve içine de bir tane buğday atmış. Bir sene sonra açıp baktığında kutuda karınca ve buğdayın yarısı varmış. Karıncaya sormuş: “Sen senede bir buğday yemez miydin?”. “O, rızkımı Allah verirken öyle idi. Ama rızık senin vasıtanla gelince senin ileride ne yapacağını bilemedim ki onun için ihtiyatlı davrandım.” BİR HATIRLATMA Neme lazım demeyin! Boş vermişlik toplumsal bir hastalıktır. Belirtileri, sorumsuzluk, hassasiyetsizlik ve duyarsızlıktır. Bunların giderilmesi ile boş vermişlik hastalığı tedavi edilebilir. İnsan kendini toplumsal problemlerden çeker, etrafında olan olayları görmezden gelir, gördüklerini saklar ve yanı başında yaşanan haksızlıklara müdahale etmeyi neme lazım diye umursamazsa hastalık iyice yerleşir. DUYARLI OLUN! İşin aslını düşünecek olursak, “neme lazımcılık” bize en uzak olması gereken bir özellik. Zira bizim Peygamberimiz asırlar öncesinden bize gördüğümüz yanlışlığı önce elimizle, yani güç ve imkânlarımızla, gücümüz yetmiyorsa dilimizle, nasihatle müdahale edip düzeltmemizi söylüyor. Ancak insanın bunların hiçbirisine gücü yetmiyorsa veya söylediği zaman yanlışlık katlanacaksa en azından kalbiyle o işe razı olmadığını, onu onaylamadığını göstermesini tavsiye ediyor; tabi bu sonuncusunun imanın en düşük derecesi olduğunu da ilave ederek. RAMAZAN KİTAPLIĞI Günahlar küçük görüldükçe büyür Günahın, dinde suç sayılan, ilâhî emir ve yasaklara aykırı fiil ve davranışları ifade eden bir terim olduğunu hepimiz biliriz. Fakat bu günahlar içinde, ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle kesin olarak haram kılınmakla beraber, işleyenlerin dünyada ve ahirette cezalandırılacağı ifade edilen bir takım “büyük günahlar”ın olduğunu çoğumuz bilmeyiz. Peki, ana babaya asi olmanın, onlara eziyet etmenin, kibirlenip kendini beğenmenin, caka satmanın, bedelini ödemeksizin kaçak elektrik, su gibi kamu mallarını kullanmanın, yalan yere yemin etmenin, riyakârlık yapıp gösteriş içinde bulunmanın, söz verdiği halde sözünde durmamanın, herhangi bir kesici aleti veya silahı kardeşine doğru tutup onu korkutmanın, tartıda ve ölçüde haksızlık yapmanın, büyük günahlar içinde değerlendirildiğini biliyor muydunuz? İnsan niçin günah işler? Çok büyük bir ahlakî erozyon yaşıyoruz. Televizyonlar, gazeteler, dergiler, internet siteleri, sokaklar, çarşı ve pazarlar, günahı teşvik edici tablolarla dopdolu. Geçmiş dönemlerde bazı kavimlerin helak olmasına sebep olan günahların hemen tamamı günümüzde fazlasıyla hem de alenen işleniyor. Öyle bir atmosfer içinde yaşıyoruz ki, adeta günaha giden yollar ardına kadar açılmış, sevaba giden yollar ise kapatılmış gibi. Nereye gidilirse gidilsin, insanın üstüne-başına günah adına bir şeyler bulaşmasına mâni olması bir hayli zorlaştı.
Posted on: Mon, 04 Nov 2013 10:14:03 +0000

Trending Topics



a>
Husband in the military, on duty overseas for 6 months, returns

Recently Viewed Topics




© 2015