ı.Osmanlı Paşaları Kürt ve Makedon Askerlerini alarak Zile - TopicsExpress



          

ı.Osmanlı Paşaları Kürt ve Makedon Askerlerini alarak Zile kışlalarına çekildiler. Kürt Askerleri bir daha Diyarbakır şehrine dönmediler.Onların tümüne Zile’nin Maşat Ovasından verimli topraklar verilerek oraya denge sağlamak için ve mükafat olarak yerleştirildiler.O gündür bu gündür orası kürt bölgesi oldu.Buraya bir kısım kürtte daha sonra Kuyucu Murat paşanın yerleştirdiği rivayetolunur KUYUCU MURAT PAŞA’NIN KELİT BÖLGESİNDEKİ, TÜRKMEN KATLİAMI Bazı kaynaklara göre Kürt asıllı, bazılarına göre de Hırvat asıllı Kuyucu Murat Paşa, Nakşibendi Tarikatındandır.6-12-1606 ‘ da Sadrazam olduktan hemen sonra Anadolu’da geniş çaplı “Celali grupları temizleme” adıyla Türkmen katliamı hareketi başlatır. Çorum’dan başlayan Kızılbaş Türkmen avı, Amasya, Tokat, Yozgat, Şarkikarahisar çizgisiyle Doğu Kara Deniz kıyılarına Keşap ve Giresun’a kadar uzanır. Alevi Türkmenlerini diri diri kazdırdığı kuyulara gömdürür. Kuyucu Murat Paşa bu katliamı Kelit bölgesinde yapar. Tahminen 20 bin kişi katleder. Kuyucu Murat Paşa’nın “Celali seferi” sonrası zülüm ve korku ile vergi borcu yüzünden , köylerini terk eden halkın dönüşünü sağlamak için ; Padişah I’nci Ahmet , H. 1018 tarihli Adalet Fermanı yayınlayarak köylünün borcunu üç yıl erteler. Ayaklanan halkı afeder. Kuyucu Murat Paşanın Kelit bölgesinde ki, Hubyarlı Türkmen Katliamı : Kuyucu Murat Paşa Çorum ve Yozgat üzerinden Buzluk Dağları’nın ortası Kelit Bölgesine gelir. (1607) Ordusuyla Hüsrev Paşanın yerleştiği Çuhadar Karargahına yerleşir. Tabi O gelmeden Bölgedeki Türkmenler Tedbirini almış yaşlı, çocuk ve kadınları kışlık obalarında bırakarak savaş gücü olan kadın erkek başlarında pir ve bilge kişi liderleri olmak üzere gruplar halinde bölgenin ormanlık arazilerine dağılmışlar. Gelinlik kız ve kadınlarını Kızlar Seküsüne ve erkek genç delikanlı çocuklarını Kızoğlu mevkine gizlemişler. Başlarına koruyucu Türkmen yiğitlerini bırakmışlar. Yüksek Dağ başlarına gözcü liderleri yerleştirmişler. Hüsrev Paşaya karşı aldıkları Düzeni tekrarlamışlardır. Kuyucu Murat Paşa yine Türk ve Türkmen soylu yeniçeri olmayan yabancı kökenli askerleriyle bölgeyi kolaçan etmişler. Yaşlı, çocuk ve kadınların bulunduğu Türkmen obalarını bulmuşlar. Sorgulamışlar. Türkmenlerin ağzından akrabalarının nereye gittiğini öğrenemeyince de bu obalarda ki, Halkı Bu künkü Kelit (Ulutepe Beldesi)’nin güneyinde Kevenlik Dağının güney arkasında, Genalanın güneyinde yaylalar ve İnce özün kuzeyinde ve Dikmen Tepesinin doğu altında ve Zile yolu kenarında bugün “Kamgalı” denen “Kamlı Dere’ye onbinlerce Türkmeni toplamışlar ve etraflarını askerlerle kuşatmışlar. Bir yığın askerlere de Kamlı derenin alt bölümündeki yumuşak topraklı bölgesine 50-100 kişi gömüle bilecek (toplu mezar) Kuyuları kazdırmaya başlamış ve Dağdakiler görürde Teslim olurlar diye de beklemişler. Dağlardaki Gözcü Türkmen liderleri olayı ve niyetlerini görmüşler. Fakat gelip teslim olmamışlar.Bu kararlarını birbirlerine bildirmişler. Dağlarda‘kilerin teslim olmayacaklarını anlayan Kuyucu Murat Paşa Askerlerine , Türkmenleri Kuyulara gömerek imha etmeleri emrini verir. Askerler takım takım “Kamlı Dere’ye” gelir. Türkmenlerin arasından 50-100 Kişi seçer ve tek sıra halinde Kuyulara doğru götürürler. Askerler bu grupları seçip götürürlerken “Kamlı Deredeki” halk ellerini havaya kaldırır hep bir ağızdan “KELİTLER (Uyuz Köpekler) ve Yezitler” diye slogan atarlar. Bunun açık anlamı: “Kelit, uyuz it, Yezit “ oğlumuzu , uşağımızı , kızımızı, gelinimizi nereye götürüyorsunuz? Suvaliyle onların ölüme gittiklerini biliyorlardı. Ama yapacak bir şeyleri yoktu . Çaresizdiler. Karşılarında Devlet gücü vardı. Askerler götürdükleri Türkmenleri Kazılmış kuyu’nun etrafına sıra ile diziyor süngüleyip diri, diri elbisesiyle kuyuya itiyordu. Kuyu biraz dolunca üzerlerine toprak atılıyor. Dolmamışsa bir grup daha getirilip kuyu dolduruluyordu. Ve üzerleri taş ve toprakla iyice örtülüyordu. Yüzlerce binlerce kuyu bu şekilde dolduruldu. Kuyu Kazmaktan askerler usandı. Bölgede kuyu kazacak yumuşak topraklı yer kalmadı. Yufka kuyular kazdılar. İnsanları sıra sıra yatırıp üstlerini örttüler. Daha çok insan vardı. Kuyu kazmaya devam ettiler. Bir taraftan da fikir değiştirdiler Kamlı derenin güney ucunda gür ormanlık bir bölge vardı . Burada koca koca meşe ağaçlarını keserek ,yufka bir çukurun tabanına kaygan kireç taşlarını döşediler. Bunun üzerine göklere direk olacak biçimde ateşler yaktılar. Kamlı Dere’nin Batı Güneye giden ucundan askerler Türkmen gruplarını bu ateşlerin yanına götürdüler. Oradaki askerler getirilen Türkmenleri Tutup tutup ateşe attılar. İlikleri, kemikleri kalmadan yandılar. Sadece etrafı koku sardı. İşte Türkmenler bu yerde bu şekillerde Kuyucu Murat Paşa Tarafından Bazı kaynaklarda belirtilen 20 bin Türkmen böyle imha edildi. 1606/ 1607 yıllarında. Benim Çocukluğumda 5-6 kuyu duruyordu. İmha edecek adam kalmamış , kazılan bu kuyular boş kalmış olduğu gibi duruyordu. Kanberin oğlu Hüseyin kuyuları taşla doldurmuş üzerine toprak atarak tarla yapmış. 1985 yılında bunu bana sorduğumda kendisi anlattı. Yeğenim olur. Şimdi bölge halkı bu kuyuların kazıldığı Dere’ye “Kuyuların Dere” derler. Ateş yakılan yerlere de Fırınlı mevki diye çağırırlar. “Kamlı” dereye de “Kamgalı” derler. Bu yerler bilimsel kişilerce incelense bu olayın izleri bulunabilir. Kuyucu Murat Paşa ve Askerleri halkın imha hareketi bittikten sonra askerleriyle ormanlık bölgelere ve gözcü tepelerine yönelmişler. Oralarda da bir çok kişiyi öldürmüşler. 45 tanede Lider gözcü eren ve bilge kişiyi yakalayıp öldürmüşler. Bunlar elebaşı diye Kellelerini kesip , Padişah’a göstermek amacıyla İstanbul’a göndermişler. Bedenlerini öldürdükleri yerde bırakmışlar. Sonra Türkmenler bu bedenleri buldukları yerlere gömerek bu ulu zatlar adına Türbeler yaptırmışlar. Bugün bir çokları Ziyaretgahtır. (Erikli Kara Hasan Baba) , Dikmen Baba, Buyur Abdal (Buğur), Sarıkaya Baba (Sarı Satılmış) , Yağcı Abdal Baba, Ayan Dede. Öksüz Dede, Arap Baba, Dikmen Babanın Kardeşi, Elik Baba, Essah Mezarlığında yatan Babalar Türkmen önderleridir. Gerçek isimleri bilinmiyor. Bu isimler “Kod Adlarıdır” İstanbul’a gönderilen 45 Türkmen önderi kellelerini Padişah görür. Bu kelleleri Yeniçeri Askerlerine verin götürüp Yedikule mezarlığına gömsünler diye buyurur. Getirenler bu kelleleri Yeniçeri askerlerine teslim ederler. Yeniçeri askerleri getirenlerden bu kellelerin tek tek isimlerini ve derecelerini niçin ve nerede öldürüldüklerini öğrenir. Öyle Teslim alırlar. Getirenler Erikli “Kara Hasan Baba’yı” grubun lideriymiş diye taktim ederler. Bunların hepsi kızılbaşmış diye söylerler. Teslim alan askerler , Trakyalı Bektaşi, Bedrettinli , Kalenderi ve haydari Türkmen yeniçeri askerleriymişler. bunlar kelleleri getiren askerlerden kellerin. kimkiklerini ve keramet derece ve mertebelerini öğrenmişler. Bu 45 kelleyi diğerlerinden alıp Bu gün Zeytinburnu belediyesi sınırları için de bulunan eski deri fabrikaları yerinde ,o zamanlar Ermeni Papazlara ait çayırlık , dut, zeytin bahçesi ola yere gömmüşler.. Kabir türbeye ERİKLİ BABA türbesi adını vermişler. Kelleleri getiren askerler Bektaşi yeniçerilere bu 45 kellenin içinde en uluları ve keramet sahibi olan kişi ERİKLİ BABA’ imiş diye söyledikleri için onlarda türbeye ERİKLİ BABA türbesi demişler. Aradan yıllar geçtikten sonra, İstanbul da Mevlevi, Nakşibendi ve Bektaşi TEKKE ve Dergahları açılmaya başlayınca ve serbest bırakılınca Bektaşi Yeni çeriler Erikli Baba türbesinin üzerine genişçe ahşap Tek katlı bir bina yaptırmışlar. Bu bina da bir Dergah evi, bir mutfak ve kurban kesme yeri, Bir kaç oda misafirhane bulunmaktaydı. Büyükce bir arsası vardı. Etrafı duvarla çevriliydi. Bahçesi ağaçlıktı. Tekke de Arnavut, Türkmen Bektaşi dervişleri, Babaları vardı . Bunlar balkan ülkelerinden gelmişlerdi. Bura da öğretmen görevi yapıyorlardı. 0 zamanlar Balkanlar da bulunan Bektaşi Alevi Türkmen ve Arnavutların, Dede, Babaları, mürşitleri kalmamıştı . Horasandan, Anadolu’dan balkanlara sürülen Seyit Ali Sultan, (Kızıl Deli) Oğulları Mürsel Baba,(Demir Baba) Küçük oğlu Hürsem şah (Otman Baba) Akyazılı Sultan, Sarı Saltuk Sultan gibi Soy ve Kökeni Hz. Ali’ye dayanan (SEYİT) soyu kalmamıştı. Sebebi ise bu soy ailelerin (dede,babaların) çoğu kasıtlı olarak bir suç isnat edip padişah fermanıyla paşalar öldürmüştür. Gine kasıtlı olarak, bu kişi­lerin soylarını kurutmak için halk arasına ve devlet yöneticilerine, Safsata bir düşünce ortaya koymuşlardı. Buda ‘Hacı ]BEKTAŞ hiç evlenmedi. MüCERRİT’tir. “ Dede babalar evlenmez, Mücerit olur. Osmanlı kendi Tayın ettiği ve saygınlık kazandırdığı Dede, Babalara bu telkinde bulunurdu. Onların bir çoğu da safça bu telkinlere uydular. Ev ocak, oğul uşak sahibi olursa, Mal mülk sahibi de olur. Dünya malına gönül verir, O zaman da keramet sahibi olamaz . Yalancı mürşit olur diyerek ulu soydan ve Seyit soyundan gelen dede,babaların soyları kurudu. Bu Osmanlının gizli bir oyunuydu. Sanıyordu ki bu insanlar Dede, Babasız. Kalırlarsa Ehli sünnet olur. Sünnileşirler. yine de bu böyle olmadı. Dedesiz, Babasız kalan Balkan Bektaşi Türkmenleri Köy halkı arasından saygınlığı olan ve bilgisiyle bu işe uygun kimseleri demokratik bir yolla seçerek bu makama oturturdular. Bu postları boş bırakmadılar. Yollarını biraz sade olsa da sürdürdüler.Ehli sünnet olmadılar. İşte Yedi küle çayırın’da (ERİKLİ BABA ) Bektaşi Tekkesini kuran Yeniçeri askerleri bu soy Ailelerden Gelen bu kellelerin sahipleri adına İzafe olarak Balkanlar da ki Türkmen Bektaşi köylerinden 15— 20 yaşların da soy,Aile ve Akıllı genç delikanlı çocukları toplayarak ERİKLİ Baba tekkesine getirip yerleştirdiler.Yatacak yerleri vardı. Yiyecek yemek için kazanlar kaynıyordu.Bunları bilgilendirecek ve her konuyu öğretecek öğretmen Dede ,Babalar görev başındaydı. Onlara manevi himmet verecek 45 ermişin huzurunda ve tekkesindeydiler. Bu ermiş kişileri temsil etmek ve dergahların da bu yiğit, ermiş Ehli Biat büyüklerini yaşatmak ve halklarına onların himmetlerini, sunmak için gelen her genç delikanlı Dede, Baba adaylarına bu kişilerin ad ve isimlerini post adı olarak verdiler.Eğitim ve öğretim devam ettirilerek bu genç ,delikanlı Dede,Babalar derviş Sertifikalarını ve el , etek verme, Hırka, Taç giyme, elembest Kemeri kuşanarak pirlerinden destur alarak balkanlar da ki köylerine dönüp Dergahtaki postlarına oturarak Dede, Babalık görevlerine başla­dılar. 1650 yıllarında . İşte bu 45 yüce Türkmen büyüğü ,Anadolu’da ki, bunca mücadeleleri ve çektikleri cefalar sonun da Türkmenlik uğruna kellelerini ve canlarını verdikleri halde görevlerini bitirememiş olacaklar ki Anadolu’da ki bedenleriyle orada ki Türkmen­lere,ümit ve derman olmuşlar. Kelleleriyle de Balkanlar da ki soydaşlarına , IŞIK tutmaya, YOL yöntem göstermeye devam ederek manevi yaşamlarını sürdürmüşlerdir.Yüce ALLAH’ım bu ne büyüklüktür. Bu ne sırdır. Bu tekkede yetişen Dede,Babalar Balkanlarda ihtiyaç duyulan soy, Bilge, İlk başlangıcına dönüşü yeniden canlandıran Dede , Baba ihtiyacını karşılamıştır. Bu tekke de Dede yetiştirme Osmanlı padişahı ikinci Mahmut’un, Yeni çeri ocağını, Bektaşi Tekkelerini kapatmasına kadar sürdürmüştür. Diğer tekkeler gibi bu tekkede kapatılıp, dağıtılmıştır. Bu gün Balkanlar da bu tekkeden yetişip ve o 45 kellenin adını temsil eden dervişlerin Bulgaristan da, Arnavutlukta, Makedonya da ve Kosova da DİKMEN BABA -ERİKLİ BABA- YAĞCI ABDAL BABA, BURAK Baba gibi TEKKELER vardır. Ziyaret edilmektedir. Horasan Erleri olarak gösterilip ziyaretçilere izah etmektedirler. Gerçek bilinmemektedir. Padışah İİ’ inci Mahmudun kapatmasıyla kapalı Duran Zeytinburnu ERİKLİ BABA türbesi Tokat -Reşadiyeli Zeytinburnu Belediye Başkanı HASAN YILMAZ’ın Eski Deri fabrikalarını yıkarken Fark ettiği “ERİKLİ BABA” tekkesini yıkmayarak tamir ettirmek amacıyla çoğunluğu Erzincanlı,Tunçeli ve Bulgaristanlı göçmenlerden hali vakti yerinde kişilerce kurulan bir “ VAKFA” teslim etmiş, Vakıflar genel müdürlüğünden alınarak bu vakfa teslimini, tescilini sağlamıştır. Bu kişilerin arasında bir kişide Turhalın ERİKLİ Baba Tekke köyünden vardır. Vakfın Başkanı sayın ALİ İBİŞ ‘e ve Turhallı, kişiye ve yönetim kurulu üyelerine Zeytinburnunda ki Erikli Baba tekkesi hakkın da ki yukarıda anlattığım gerçek bilgileri verip meseleyi izah ettim.Onlar da bana Erikli Baba vakfini ve arsa arazilerinin tescilini ve yeni yapacakları binaların imar krokilerini gösterir bir dosya verdiler. Halen dosya bendedir. Bu insanlar tasarladıkları binanın birinci katını yapmışlar ve Dergahı ziyarete açmışlar . ­Cem yapılıp Kurbanlar kesilmektedir.1987 yılın dan itibaren açıktır. Beni bir çok defa davet ettiler ama gidemedim. İşte Erikli Baba, Dikmen Babaların Kerametleri budur. Biri çıkar önlerini keser. Öte bir yerden ortaya çıkar ışıklarını yaymaya ilkelerini sürdürmeye devam ederler. Keramet bu...Biz yine dönelim Buzluk dağı Çukuru KELİT BÖLGESİNE. Sayıları, Kabarıkken onların yiğitliğinden korkup dağlara çıkamayan ormanlık bölgelere giremeyen Osmanlı Paşaları Hüsrev , Rüstem ve Kürt askerleri,Türkmen yiğitlerinin Kazovaya Kalender Çelebi Şahı karşılamak için Dağ ve Ormanlardan ayrılıp gittiklerini ve sadece dağlarda gözcülerin kaldığını öğrenir, öğrenmez Kamlı Dere’de işini bitiren Kürt askerleri dağlara,ormanlara saldırmaktan tereddüt etmediler. İşte burada Türkmen yiğitleri büyük bir hata yaptılar. Hem aileleri Dikmendeki, Ulu Tepede ki gözcülerin gözü önünde katledildiler. Ellerinden bir şey gelmedi. Hem de sayısı az kalan gözcüler dağlar da bulunup yakalanıp öldürüldüler. Saklanan Kız ve Erkek çocuklar sık, sık yer değiştirerek ve zaman, zaman nehri geçip kayrak dağlarına sığınarak kurtuldular. Sik ormanlar içinde,kaya ve ağaç kovuklarında veya ağaç tepelerinde saklanıp kurtulanlar oldu. Yakalananlar, açıkta bulunanların tümü imha edildiler. 1527 yılının yazında Kelit bölgesi boş kaldı.Osmanlı Paşaları Kürt ve Makedon Askerlerini alarak Zile kışlalarına çekildiler. Kürt Askerleri bir daha Diyarbakır şehrine dönmediler.Onların tümüne Zile’nin Maşat Ovasından verimli topraklar verilerek oraya denge sağlamak için ve mükafat olarak yerleştirildiler.O gündür bu gündür orası kürt bölgesi oldu.Buraya bir kısım kürtte daha sonra Kuyucu Murat paşanın yerleştirdiği rivayet olunur. 1565 yılından sonra, bir küçük konuyu daha dile getirelim. Türkmenleri Kuyulara, Toplu mezarlara ve Fırınlara atarak imha eden Kuyucu Murat Paşa Emirlerindeki Kürt ve Makedon askerlerle bu işi yapmışlardır. 1565 yılından sonra paşa olan Kürt Asıllı Kuyucu Murat paşa başka bölgelerdeki eşkıya Celalileri de kuyulara Doldurarak imha etmiştir. Bu hareketinden dolayı da kendisine Kuyucu Murat paşa lakap adı takılmıştır. Acaba yetkisiz bir subay olarak daha önce Kelit bölgesine gelmiş de o zaman yapamadığını sadrazam olunca Türkmenleri imha etmiştir. Akla şöyle bir soru geliyor. Yoksa ? Hüsrev paşanın Diyarbakır’dan getirdiği Kürt askerlerin Başında Kürt asıllı Murat bir binbaşı, albay gibi ikinci derece ve emirleri uygulayıcı yetkiye haiz bir subay olarak Kürt askerlerle birlikte ve Hüsrev paşa’nın emrinde Kelit Bölgesine geldi. Küçük çaplı imha olaylarında bu tarz uygulamalar yaparak bir tecrübemi kazandı. Bu ilk uygulamasından kazandığı tecrübeyle üstlerinden iyi sicil alarak 1565 yılından sonra paşalığa yükseldiğinde yine eşkıyalar için görev alınca bu sefer birinci yetkili kişi olarak Kelit’te Türkmenlere uyguladığı Kuyulara gömerek imha etme taktiğini oralarda tekrar ederek ‘Kuyucu Murat Paşa ‘lakabını mı aldı? Yani Kuyucu Murat paşa bu kuyuya gömme taktiğini ilk defa paşa olduktan sonra Kelit bölgesinde mi uyguladı. Yoksa daha evvelden başka paşaların bu tarz uygulamalarını görerek oda bu tarz uyğulamalarmı yaptı. Çünkü bölgeye gelen diğer paşalarda bu tarz imha hareketinde bulunmuşlardı. Bunu da belirttikten sonra Kelit bölgesin de Türkmenlerin ve bu imha olayları sırasın da bölge coğrafyasında bu gün için birer belge niteliği taşıyan ve 0 zaman içinde verilen Dağ, tepe, ova, düzlük, çeşme, dere, arazi gibi yerlere verilen yer ad ve isimleri ve türbe, kabir, mezar gibi izleri sıralayarak anlam ve yorumlarını yaparak aşağıya liste halinde sunalım: Kaynak Kitaplar: 1) V. Timuroğlu : İnançları uğruna öldürülenler, Ank. 1991 S. 86-98 2) Solak zade Tarihi 11. (Osmanlı Tarihcisi) S. 155- 213, 3) Müneccim başı Tarihi 11. (Osmanlı Tarihcisi) S. 527. 4) Peçevi Tarihi 1. S. 94 (Osmanlı Tarihcisi) 5) Meydan Larousse Ansk. Cilt 2. S.27 , meydan Yayın evi. 6) Büyük Larousse Sözlük: Cilt 12, S. 6218 Milliyet yay. 7) Büyük Larousse Sözlük : Cilt. 5 S. 2248 Milliyet yay. 8) Walther Hinz : Uzun hasan ve Şeyh Cüneyt 2. Bask. Ank.1992 A.g.y. S. 16-17. 9) Abdul Baki Gölpınarlı: Velayetname-i Hacı Bektaş 10) Nezihi Aras : Gelin Canlar Birolalım. 24 Tarih dizisi 14. 1. bask. Aralık 1978 hürriyet yay. Cağaloğlu -İst. 11) Prof. Dr. Fuat Köprülü : Abdal Musa vilayetnamesi. 12) Olayların geçtiği Kelit bölgesindeki Essah Mezarlığı ve Türbeler. 13) Kamlı dere, Kuyuların Dere, Fırınlı gibi yer adları.
Posted on: Sat, 27 Jul 2013 09:07:21 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015