Bir internet sitesinde rastladığım yazının bir bölümü. - TopicsExpress



          

Bir internet sitesinde rastladığım yazının bir bölümü. (sadece eylemcilerin sözlerini aktarıyorum) YAZININ TÜMÜNÜ ALMAMA SEBEBİM YORUMU SİZE BIRAKMAK, MERAK EDEN YAZININ TÜMÜNE ULAŞABİLİR. SİZİ ANKARA KUĞULU PARK EYLEMİNDE DİRENİŞE KATILANLARIN SÖZLERİ İLE BAŞBAŞA BIRAKIYORUM : Adı Yusuf’tu gencin. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okuyordu. Gerçekten şaşırdım. Direnişin ilk konuğu AKP’li çıktı. “Ben liberalim,” diye söze başladı Yusuf: “Son seçimlerde AKP’ye oy verdim, referandumda evet oyu kullananlardanım. Erdoğan’ın iyi bir lider olduğunu düşünüyordum. Bu düşüncemi uzun süre korudum. Ne zaman ki tek adam olmaya başladı, parti içinde diktatoryasını ilân etti, umudum kalmadı. Putin bile onu, halkını dinlemesi için uyardı. Çok utandım. Baksanıza Fas’a gittiğinde konuşması gereken Bakanlar, Arınç’ın dışında korkudan sustular. Bu arada belki dedim, belki yumuşar, özür diler. Özür dileseydi, ben bugün burada olmayabilirdim. Bırakın özür dilemeyi, ‘Çapulcu’ dedi, aşağıladı. Bakın direnişte çok farklı inaçlardan, farklı kesimlerden insanlar var. Futbol taraftarları, sosyalistler, liberaller, Kemalistler, gayrimüslimler. Örneğin ben, inançlıyım ama Müslüman değilim. Yalnızca Tanrı’ya inanırım. LBGT üyesiyim, eşcinsellerin ve seks işçilerinin yanındayım. Onları dışlayan tavırlara tepkiliyim. AKP’nin özgürlük anlayışını yalnızca başörtüsüne endekslemesini doğru bulmuyorum. Bu hareketin nereye ulaşacağını, nasıl sonuçlanacağını her gün sabahlara kadar tartışıyoruz. İnanır mısınız, kimsenin bir şey bildiği yok. Siyasi bir birikim, yaklaşım, analiz, çözüm önerileri umuyorsanız yanılırsınız. Gece yarısından sonra ülkücüler buraya destek olmaya geliyorlar. Attıkları slogan ne, biliyor musunuz: Kahrolsun Faşizm.” Yusuf’a eylemlerin sonunda hangi noktaya ulaşmak istediğini sorduğumda, Erdoğan’ın istifa etmesi halinde bunun kendisi açısından yeterli olacağını belirtti. Peki konuşabileceğim başka birisini çağırabilir miydi? Fazla beklentiye girmemem konusunda uyardı ve gitti. Biraz sonra döndü. Yanındaki Uludağ Üniversitesi’nde Veterinerlik Fakültesi’nde okuyordu, adı Berk’ti. Yüzü hafif solgundu, sesi de. “Okulum Bursa’da ama kalp rahatsızlığım nedeniyle Ankara’da ailemin yanındayım, tedavi görüyorum. Erdoğan’ın baskıcı tavırlarını kabul etmiyorum. Bu direnişle beraber onun da değişebileceğini umuyorum, bekliyorum. En azından bundan sonra konuşurken iki defa düşünür. Hiçbir siyasi partinin taraftarı değilim. Bir dönem CHP gençlik kollarında çalıştım. Tam hayal kırıklığıydı. Kılıçdaroğlu’ndan umudumu kesince partiden ayrıldım. Şimdi bağımsızım.” Biz konuşurken elinde bira kutusuyla Burak adında bir genç daha geldi yanımıza. Karşımıza, yere çöktü. Hemen söze girdi: “Asıl söylenmesi gereken şeyler konuşulmuyor. Ben okuyamadım, şimdi çok kötü koşullarda çalışıyorum. Asgari ücretin en az 1.200 lira olmasını istiyorum. Adamlar emeklilik yaşını 65’e çıkardılar. Bu Türkiye koşullarında halkla alay etmektir. Direnişe katılan kitlenin çevreye, esnafın mallarına zarar vermesini yanlış buluyorum. Biz de şiddet istemiyoruz. Ama polisin tavrı son derece katı ve acımasızca.” O sırada yanımdaki Berk’i birisi çağırdı. Ondan boşalan yere Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyan Arman geçti. “Üç günden bu yana uykusuzum hocam” diye başladı sözlerine. “Ne devrimciyim, ne de reformist, ben öfkeliyim, sadece öfkeliyim. Erdoğan’a inat, çapulcu olmadığımı göstermek için buradayım. Hiçbir siyasi partinin destekçisi değilim. Kendimi aşağılanmış hissettiğim için direnişe destek veriyorum. Astım hastası sevgilim ve bu işlerle hayatı boyunca hiç ilgilenmemiş olan ablam bile Kızılay’daki eylemlere benle beraber katıldılar, biber gazı yediler. Polisin tutumu son derece sert. Açıkçası korkuyorum. Kızılay’daki çatışmalarda ön saflarda yer alan ODTÜ öğrencilerine hayranım. Onların cesareti, direnişi hepimiz için çok önemli. Kızılay’daki polis saldırısında köşeye sıkıştırıldım. Beni kurtaranlar ODTÜ grubu oldu. Bu aramızdaki dayanışmanın bir yansıması. Onlar polise karşı mücadele verirlerken biz arka safta, yaralananlara yardımcı oluyoruz, revire dönüştürdüğümüz yerlere taşıyoruz. Yani herkes elinden geleni yapıyor. Çok farklı dünya görüşlerinden insanlar bu eylemlerde bir araya geldiler. Atatürk’ün yapamadığını Erdoğan yaptı, birleştirdi bizi. Örneğin Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyenlerle asla aynı görüşte değilim. Asker falan değilim ben. Yeryüzünün çocukları hiç kimsenin askeri değildir.” Yusuf, Berk, Burak, Arman derken söyleşiye katılan son kişi Koray’dı. ODTÜ’den atılmıştı, işsizdi. En öfkelileri de oydu. “Biliyor musunuz, Kürtlere yapılanların ne anlama geldiğini burada, 10 gün içersinde daha iyi anladım. Kürt siyasetiyle hiç ilgilenmedim ama polisin yaptıklarından sonra şöyle düşündüm: Eğer biz 10 günde bu yapılanlardan bıktıysak, ya Güneydoğudakiler? Biliyor musunuz, polisler Kuğulu’ya TOMA’larla girdiklerinde beni de Kürt kardeşlerim kurtardılar. Ezilecektim neredeyse. Diğer arkadaşlarım gibi hiçbir siyasi partinin destekçisi değilim. Burada farklı görüşlerden insanlarla beraber olmanın heyecanını yaşıyorum. Bana kimse bir şey yakıştırmaya kalkmasın, ben halkım. Halkım için buradayım. Polis çok acımasız. Ama bu acımasızlık hepimizi 3 günde yeraltı savaşçısı yaptı.”
Posted on: Wed, 19 Jun 2013 10:16:14 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015