Türk kamuoyu ve özellikle gençlerin çoğunlukta olduğu - TopicsExpress



          

Türk kamuoyu ve özellikle gençlerin çoğunlukta olduğu sosyal medya kullanıcıları adına size en çok yöneltilen soru ile başlamak istiyorum. Başbakanı kaçıran, vekilleri cevap veremeyecek hale getiren, onları adeta trajikomik bir hazımsızlığa iten efsanevi konuşmalarınız ve çıkışlarınızla biliyoruz sizi. Bu konuşmalarınıza özel hazırlık yapıyor musunuz? -Tabi hazırlık yapıyorum bazı prestijli konuşmalarda, bütçe- gensoru gibi konuşmalarda izlenme oranının yüksek olacağını tahmin ettiğim konuşmaları önceden hazırlanıyorum. Ama grup başkan vekilliğinde her zaman hazırlık yapamazsınız. Çünkü size sataşırlar, anında cevap vermek gerekebilir. Ama önceden konuşacağımız belli olan konuşmalar için süreye göre hazırlık yapıyorum, alt yapısını danışmanlarım hazırlıyor. Konuları ben buluyorum, onlar geliştiriyor. Mutlaka el yazım olması lazım. Bilgisayar çıktısı olmaz. Başkasının yazdığını anlayamam, fosforlu kalemle başlık çizip, numaralandırırım, her şey kuralına uygundur. • Öncelikle bugün 10 Kasım, M. Kemal Atatürk’ün vefatının 75. senesi ile ilgili özel bir mesajınız var mı? -Hem cumhuriyetimizin hem partimizin kurucusu. Bağımsız, dik duruşumuzu ona borçluyuz. Hem de yokluklar içerisinde Anadolu insanını devletine kavuşturmuştur, ona minnettarız. Gençleri savaş meydanlarında kalmış; fabrikası, tarlası, tüfeği olmayan çalışan nüfusu olmayan eğitimsiz bir nüfus vardı biliyorsunuz; kadınların binde 7’si, erkeklerin yüzde 3’ü okuma yazma biliyordu. Böyle bir toplumda cumhuriyet kuran, köylü çocuklarına keman çalmasını öğreten, şeker-çimento fabrikalarını kuran gaziye sonsuz teşekkürler. • Son zamanlarda sözde kardeşlik ve barış adına andımız, Atatürk nişanları gibi milli değerlerimiz hayatımızdan bir bir çıkarılıyor. Biz gençler olarak buna sessiz kalmasak da tam anlamıyla elimizden somut olarak bir şey gelmiyor. Bu konuda gençlere somut anlamda seslerini nasıl duyurabilirler konusunda önerileriniz var mı? Ayrıca bir oturumda, AKP yeniden iktidara gelirse Atatürk figürleri gibi “bayrağın” da kaldırılacağını söylediniz. Bu gerçekleşirse tek çözüm Yüce Divan mı, yoksa sizin –olası- böyle bir durumda alacağınız bir önlem planınız var mı? -Yokluklar içerisinde olan Türkiye’den nasıl bir Türkiye çıkmışsa ben Türk insanına güveniyorum. Akp bir proje partisidir. Bülent Arınç’ın Abdullah Gül’ün ve Tayyip Erdoğan’ın zekâsına yetmeyecek bir proje partisidir. Bunlar egemen güçlerin müteahhitleridir, taşeronlarıdır. Her şeyi adım adım yapıyorlar. Atatürk’ü silmek, cumhuriyetin temel değerlerini yok etmek istiyorlar. Türkiye’yi Ortadoğu projesine çekmek, batıdan koparmak istiyorlar, Cumhuriyetin kazanımlarını adım adım silmek istiyorlar. En son nişanlardan Atatürk resmini ve TC ifadelerini kaldırmaları şaşırtıcı bir durum değildir. Sırada bayrak var diyorum, bayrağı da değiştirmek isteyeceklerdir. Bunların hepsini düşünerek, adım adım yapıyorlar. Geçmişte TUBITAK’ı ele geçirmek istediklerinde şunu düşünmüşlerdi, adli tıp için ilerde Ergenekon-Balyoz gelecek bilirkişileri şimdiden içeri koyalım demişlerdir. Bunları o zaman göremedik tabi. • CHP muhtemelen oy arttırma kaygısı ile Kürtçü ve İslamcı açılımlar yaparak Atatürkçü ve ulusalcı özünden son zamanlarda uzaklaşıyor. Bu uzaklaşma sizce CHP’ye neler kazandırıp kaybettirmiştir? Halkta yansımalarını nasıl gözlemlediniz? -Akp’de de transferler var. Başka partilerden Akp’ye gidenlerin hiç birisi gittikleri zaman Akp’yi eski partilerle dertleri yok, AKP ye uyuyorlar. Chp’ye gelenlerde şöyle bir sıkıntı var: birisi Chp’ye Bdp’ye, biri gelip sosyalist partiye, biri geliyor Chp’yi İşçi Partisine benzetmek istiyor. Chp’ye gelenlerdeki sıkıntı Chp’ye uymak yerine Chpyi kendilerine benzetmek istiyorlar. Bu da marazi bir durum doğuruyor tabi. Chp bunların hiç birine benzemek zorunda değil. Chp sosyalist bir parti değil. Türkiye’de bunu isteyenler varsa giderler sosyalist partiye orada işini yaparlar. Chp’yi Bdp’ye benzetenler varsa hayal kuruyor bunlar. Bunlar ufak şeylerdir, bunlar hep olur. • CHP olarak gündem yaratma konusunda yeterli misiniz? Sanki hep Erdoğan’ın açtığı tartışmalara dahil olarak Akp gündem takipçiliği yapıyorsunuz… -Başbakan önceden gündemi değiştiriyordu, şimdi rejimi değiştiriyor. Rejime, sisteme değerlere bir saldırı varsa mecburen bir savunma mekanizması içine giriyorsunuz. Mevcudu korumak yeni şeyler söylemenin önüne geçiyor. Öyle bir açmazımız var. Daha yeni şeyler söyleyeceğimize var olanı korumakla uğraşıyoruz. O nedenle bu düşüncenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Sisteme sürekli bir saldırı var ve mecburen yeni şeyler söylememizin önüne geçiyor. • AKP’nin çizdiği “darbeci ve zalim Chp” profili 30 yaş altı tüm vatandaşların kafalarına adeta nakşedilmiş durumda. CHP sanki bu durumu kabullenir gibi çok fazla ses çıkarmıyor, bu sessiz duruşunuzun sebebi nedir? -Bu Chp için yeni bir şey değil, 1950 yılında millet partisi kapatılmak istendiğinde o sırada Chp’ye şeriatçı diyorlar, Chp 72’de Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmesin diyor, sonra Chp’ye komünist diyorlar. 91 de Irak işgâl edilmesin dediğimizde bize “Saddamcı” dediler. Esad’la ilgili Suriye ile ilgili görüşlerimizi söylediğimizde bize Esad’çı dediler. Ergenekon ve balyoz davalarında insanlara zulüm ediliyor dediğimizde bize “darbeci” dediler. Chp ilkellerin partisidir, birilerinin bize darbeci demesi bizi darbeci yapmaz. Biz darbelerden çok çekmiş bir partiyiz. Kapatılan ve Genel Başkanının içeri atıldığı bir partiyiz. Mallarımıza el konulmuş, partimizin yöneticilerine zulümler yapılmış. Bu adamlar mı darbe yapacak. AKP darbelerden nemalanan insan topluluğudur. 12 Eylül ürünüdür. 12 Eylül solcuları zindanlara attı ama bu tosuncuklara ne yaptı? BİSKÜVİT tüccarıydı o zaman, sucuk fabrikasında muhasebeciydi.. • Akp’nin başa geldiğinden beri bugünler için bir projeleri olduğunu söylüyorsunuz. Chp olarak başa gelirseniz sizin şimdiden belli olan bir projeniz var mı? -Türkiye’nin öncelikle özgürlük, demokratikleşme sorunu var. Türkiye’de ne yazık ki kazanılmış haklar kaybedildi; herkesin telefonları dinleniyor, özgürlüklerin yolunu açarak yurttaşlarımızın öncelikle kendilerini güvende hissetmelerini sağlamamız lazım. Eğer seyahat özgürlüğü yoksa, insanlar otobüslere binip Silivri’ye gidemiyorsa demokrasi sorunu var demektir. Eğer bir belediye başkanının, hükümeti eleştirdiği günden sonra makamına denetçiler geliyorsa, divan otel kapılarını açtı diye dünya çapındaki Koç Holding müfettiş baskınına uğruyorsa, ihaleleri iptal ediliyorsa Türkiye’de de tek adam zulmü vardır. Türkiye’de yoksulluk sorunu var. Biz geçen seçimde aile sigortasını çok iyi anlaşmaya çalıştık, iyi anlatamamış olabiliriz, bunu becerememiş olabiliriz. Sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getirmemiz lazım. Kadını ele alacağımızı, kadının hesabına para yatıracağımızı söylemiştik, neden kadın? Çünkü mutfakta aş mı taş mı kaynıyor bunu kadın bilir. Tencerede et mi var dert mi var bunu kadın bilir. Ona makarna kömür değil de para yardımı yaparak tercihi ona bırakmak lazım. Yoksulluğu çözmemiz lazım. Bir diğeri terörü çözmemiz lazım, kardeşliği yeniden kurmamız lazım. Devlet tarafından zulme uğramış herkesten özür dilememiz lazım. Devletin zulmü karşısında mağdur olmuş kim varsa, dindar, sosyalist, kürt, alevi kim varsa herkesle barışmamız lazım. Kardeşlik rüzgârı ile ve bunun yaratacağı sinerji ile Türkiye uçar diye düşünüyorum. • Terör ile mücadele konusunda kilit tavırlarınız var mı? -Önce terör nereden beslenir bu soruyu sormamız lazım. Terör yoksulluktan, farklılıktan beslenir. Dini-ekonomik farklılık ve dış güçlerden beslenir. Önce bu farklılığı ortadan kaldırmamız lazım. Bir diğeri beraber mi yaşayacağız, yan yana mı yoksa ayrı ayrı mı yaşayacağız? Birincisi, beraber yaşayıp tek devlet olacaksak, ayrı hukuk olmaz. Diyarbakır’da ayrı İzmirde ayrı hukuk olmaz. Aynı yasalarla yönetilmemiz lazım, farklı uygulamalar olamaz. İkincisi, yan yana yaşayacaksak eyaletler şeklinde yaşayacaksak bu zor. Bunun zorluklarını herkesin görmesi lazım. Üçüncüsü, ayrı ayrı mı yaşayacağız? Böyle diyorsak da önce net bir şekilde bunu konuşmamız lazım. Yani şöyle bir şey olmaz: eğitimin Kürtçe, Lazca olması gibi bir durumda 15 yıl sonra birbirini hiç tanımayan gençler ortaya çıkarır. Bu ülkenin resmi dili, hukuk dili bir tanedir. Eğitim dili, hukuk dili, resmi dili Türkçedir. Kürtçeyi vatandaşlarımız öğrenmeli mi? Hay hay. Onun yolunu açmalıyız. Buna itirazımız yok. En iyi şekilde öğrensin, bunun için ne gerekliyse yapalım. Öğrensin, öğretsin, değerlerini aktarsın. Ama eğitim-resmi-hukuk dili bir tanedir! • Önümüzde yerel seçimler var. Mustafa Sarıgül’ün de aday olması konusunda Chp kanalında huzursuz olanlar, tepki gösterenler var. Sizce bu tepkiler neden geliyor? -Ben partimize yeni kaydolmuş bir arkadaşımız hakkında basın aracılığı ile yorum yapmayı doğru bulmam. Halkta tabanı olan, başarılı, tanınan bir isimdir. Hayırlı uğurlu olsun. • Ankara’da belediye başkanlığı adaylığınızda son durum nedir? -Ben, Chp Grup Başkanvekiliyim. Bir grup başkanvekili aday adayı olmaz. Ya aday olur ya çekilir. Benim böyle bir talebim yok. Ama yapılan anketlerde benim adımın öne çıktığını biliyorum. Ben görev adamıyım, görevden kaçmam. Yani Akp’nin yıkılması için Melih Gökçek’in gönderilmesi için benim bir katkım olursa ben buradayım. • Yerel seçimler öncesi Türkiye çapında anket çalışmalarınız oluyor mu? -Sürekli oluyor, evet yapıyoruz. Anketler iki şey için yapılır: kamuoyunun nabzını ölçmek için ve kamuoyunu etkilemek için. • Son zamanlarda kızlı erkekli aynı evde kalma konusunda sizin bir “evet hayır” deme durumunuz var mı? -Evet hayır ile tanımlanamaz bu. Başbakan “kız erkek karışık yurtları ayıracağız” dedi. Zaten ayrıydı. Bu birincisi... İkincisi, benim kızım olsa üniversitede okurken kız erkek karışık kalmalarını istemem. Ama bunun çözüm yeri başbakanlık değildir. Başbakanlığın işi bu değildir. Hem gündem yaratma çabası hem de sınır tanımayan megalomanlığı yüzünden bunu yaptığını düşünüyorum, bu doğru değil. Biz üniversitede okurken kız arkadaşlarımızın evine giderdik, onlar da bizim evimize gelirdi, ders çalışırdık. Bunlar olan şeyler. Bunlar başbakanın yapmak isteyip de yapamadığı şeylerdir. Bunlar hükümetlerin uğraşacakları şeyler değildir. Çok güzel bir yazı okudum geçende: o evlerin içi ile ilgilenme sen o depremde o evlere ne olacağı ile ilgilen. Deprem olursa o çocuklar o binalarda ölecekler sen onunla ilgilen. Bir de komik bir yazı daha gördüm: yasama organını ele geçirdiler, yürütme organını ele geçirdiler, yargı organını ele geçirdiler, şimdi de üreme organını ele geçirmeye çalışıyorlar. Sayıştay raporları meclise gelmiyor diyorsunuz, peki beklemekten başka çare yok mu? -Sayıştay TBMM adına görev yapar. Bunu yapması ve denetim yapabilmesi için önce Sayıştay’a bilgi verilir. Vatandaştan toplanan vergi, Sayıştay aracılığı ile denetlenir. Rapor yazılacak bize getirecek. Başbakanlık Sayıştay’a bilgi-belge vermiyor. Bu sene özet raporlar geldi. Bu tatlı su solcuları var ya, dönek solcular, entel dantel solcular; silahlı kuvvetlerin harcamalarını Sayıştay denetiminin içine aldılar. Bu doğru. Bunu demokratikleşme olarak anlattılar. Doğru. Bu tarafı böyle ama diğer taraftan TMSF’yi, özelleştirme idaresini, TOKİ’yi, Spor Totoyu Sayıştay denetiminin dışına çıkardılar. Askeri raporlar Sayıştay denetiminin dışında iken askeri vesayet vardı, sivil harcamalar Sayıştay denetiminin dışında kalınca neden başbakanlık vesayeti olmasın? Yani; “dönek solcu”ların bunu görmesi lazım. • 7 Kasım tarihinde Uğur Dündar’ın konuğuydunuz. Orada yayında bir kesinti oldu. Bu kesintinin neden olduğu daha sonra ortaya çıktı mı? -Bunlar olabilir artık. Türkiye’nin en çok izlenen televizyonu Halk tv’dir. Kimse reklam veremiyor. Bu komplo da olabilir. Yaparlar bunlar. Biliyorsunuz şunları şöyle tanımlamak lazım: bunlar önceden “mücahit” idi, sonra “müteahhit” oldular, şimdi de her şeye müsait oldular. Telefonu da dinlerler, yayını da keserler, müfettiş de gönderirler, ceza da keserler.. Ama bunu yapacaklar diye biz korkacak değiliz. Başbakanı şöyle tanımlarım mesela: yemek buldum mu ye, dayak gördüm mü kaç, uçak buldum mu gez, muhalif buldum mu ez. • CHP’de sizi başkan görmek isteyen bir kesim var. Böyle bir ihtimal var mı? -Kısmet. Siyaset şöyle yapılmaz: ben şu olmak istiyorum denilmez. İçimde bulunduğunuz konumun gereğini yapmak gerekir. Ben 19 yaşında bu partide gençlik kolu başkanıydım, 26 yaşındayken ilçe eğitim sekreteriydim, 34 yaşında il başkanı oldum, Türkiye’nin en genç il başkanıydım. 38 yaşında milletvekili oldum, 11 senedir milletvekiliyim, parti meclis üyeliği yaptım. Partinin tuvaletini de temizledim, sokakta bayrağını da astım ama milletvekilliği de yaptım. Görevinizi en iyi şekilde yaparsınız, iyi grup başkanvekilliği yaptım derim ama gerisi takdir. • Sizi en son 29 Ekim Cumhuriyet bayramında bando çalarken, bayrak taşırken gördük. Sizinle aynı mesleği icra eden milletvekilleri ise makam araçları ile törenlere gelmemek için türlü bahaneler buluyorlar. Sizce iktidar, bu davranışlarını daha serbest hale getirmek için bir yasa değişikliği konusunda çalışmalar yapma ihtimalini görüyor musunuz? -Bunların 29 Ekimlerde, 23 Nisanlarda, 30 Ağustoslarda başı ağrıyor, dişi ağrıyor, bunların hepsi hikâye. Bunlarda aslında cumhuriyete karın ağrısı var, hazımsızlık var. Halk adamı olmaya gelince, doğal olursunuz yapmacık değil, içinizden geldiği gibi davranırsanız yorulmazsınız. Ben o gün -benim evim köyde- çocukluğumun geçtiği köyde erken kalktım o gün köy kahvesinde otururken 200 civarı çocuk bando takımı önde geliyorlar, öne geçtim bayrağı aldım, çocukların önünde bayrağı taşıdım. Çünkü ben 40 sene önce o bayrağı taşımıştım, orada çobanlık yapan bir köy çocuğuydum ben. Bando takımı ilk kez ben 3. sınıfa giderken kurulmuştu, ben de 3 sene trampet çaldım, aklıma geldi, dur şu davulu alayım, çocuklarla birlikte davul çaldım, köylülerin çok hoşuna gitti, ağlayanlar oldu gördüm, beni bayrağı taşırken özellikle yaşlı adamları ağlarken gördüm. Şöyle demişler, “ya bak köy çocuğu bu okuldan mezun oldu, gitti milletvekili oldu, geldi tekrar bu bandonun başına geçti” diye insanlar bu şekilde helal olsun demişler. Bu da beni memnun etti. Bundan gocunmam. • AKP’ye karşı solda birleşip koalisyon olma ihtimali var mı? -Böyle bir koalisyon içine girmek Akp’yi daha da güçlendirir. “Beni yenmek için birleştiler” psikolojisi tehlikeli bir psikolojidir. Bunu bugün Chp yapmalıdır. Güçler Chp’de toplanmalıdır, bir koalisyon olarak değil. Chp beceremezse de insanlar başının çaresine zamanı gelince bakmalıdır ama tabi Chp bence bunu başarmalıdır. • Doğrudan ya da dolaylı olarak dış güçler olmadan Türkiye’de iktidar olmak sizce mümkün müdür? -Mümkündür tabi. Şehir efsaneleri bunlar. Ben şöyle bakarım. Akp bu hale gelmişse, biz bunları yenememişsek, kömürle oy alıyorlar falan dersek sadece bunlar ucuz laflardır, bu milleti küçümsemektir. Onlar iyi olduğu için değil, biz kötü olduğumuz için bu noktadayız. Yani millete bunlar makarnacılar, kömürcüler demek onları küçümsemektir. Ucuz laflardır. Bu millet zamanında Ecevit’e %42 oy verdi, demek ki veriyor. • Seçimlerdeki sayımlar sizce ne kadar doğru yapıldı? -Oy çalar mı bunlar? Çalarlar. Hazineden parayı çalan, sınavdan soruyu çalan, sandıktan da oyu çalar. Ama 2, 5 hatta 10 milyonu bilgisayardan ayarlanıyor, buna inanmıyorum. Akp oy çalıyor diye şikâyet edeceğimize oyu çaldırmamak için sandıkta görevli olmak lazım. Bunlar çalıyor diye bağırıyorsun. Çaldırma o zaman, senin görevin çaldırmamak. Bağıranlara şunu söylüyorum: Sen sandıkta görev aldın mı? Beni vatandaş yolda çeviriyor, oylarımızı çaldırmayın diyor ama ben bekçi miyim? Git sandıkta görev al o zaman, sen çaldırma. • Son zamanlardan ÖSYM’ye sınavdaki skandallar nedeniyle güvensizlik had safhada. Hem bu konuda hem de bir türlü atanamayan öğretmenler konusunda ne düşünüyorsunuz? -ÖSYM Türkiye’nin en güvenilen kurumuydu. Ama KPSS’de, polis yüksek eğitim sınavında, tıpta uzmanlık sınavında, hakimlik savcılık sınavında, kaymakamlık sınavında, usulsüzlükler oldu, sorular çalındı. Bu kopya olayı değildir, kopya şudur: kopyada emek vardır, bir hazırlık yaparsınız, çıkarsa şansınıza. Ama buradaki olay, soruları ve cevapları önceden vermektir. Bu alçaklık, namussuzluk, şerefsizliktir. Bu hırsızlıktır. Ne yazık ki ÖSYM bu konuda güvenini kaybetti. Atanamayan öğretmenlere gelince, Türkiye’de resmi rakamlara göre 1298 bin öğretmen açığı var, ben bu sayının çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. Birleştirilmiş sınıflar, kalabalık sınıflar var. İkili eğitimi ortadan kaldırsak, kalabalık ve birleştirilmiş sınıfları yok etsek, sınıf sayılarını azaltsak bu 128 binin 8 bine çıkacağını düşünüyorum. Atanamamış da 300 bine yakın öğretmen var. Bunu yaparsak anca yeter zaten. Hükümetler bu tercihi yaparsa çözüm kolaylaşıyor tabi. Bilgisayar almaya para buluyor ama öğretmen sorununa para bulamıyor. Çünkü bilgisayar konusunda yolsuzluk var, para var. • Son olarak Nihat Genç ile ilgili bir mesajınız var mı? Çünkü o da sizin gibi her televizyon kanalında konuşturulmayan, yıllardır sesi kısılmaya çalışan, ambargolara rağmen yine de ülkenin en çok okunan ve takip edilen yazarı. -Ben dik duran insanları, eğilmeyen, bükülmeyen insanları severim. Nihat Genç de bunlardan birisi. Bu tür insanlar bu topluma eskisinden daha fazla lazım, çünkü sayıları az bu insanların, susturuyorlar bu insanları. Tehdit ederek, zengin ederek, para vererek, hapse atarak, itibarsızlaştırarak susturuyorlar bu insanları. Bir şekilde susturuyorlar. Yolları var bunun: ya tehdit edeceksin ya zengin edeceksin. İtibarsız yapacaksın, bu son zamanların modası, hapse atacaksın. Ama susmamak lazım. • Susmayalım dediniz de Halk Tvden başka sesinizi çıkarabildiğiniz ya da kendinizi oradaki gibi rahat hissettiğiniz bir Tv kanalı var mı? -Maalesef. Varsa da sosyal medya. Ben de bir medya patronuyum aslında. 550 bin kişi twitterda beni takip ediyorsa ben de medya patronuyum. Kendi medyanı kendin yarat kampanyasıdır bu. Röportaj: Alper YAĞIZ
Posted on: Tue, 12 Nov 2013 05:11:17 +0000

Trending Topics



Recently Viewed Topics




© 2015